20 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanat Umuttur

Sanat Umuttur
A+ A-
OKDAY KORUNAN

Aklımız bize karşı bir oyun oynuyor. Yaşamın vazgeçilmez değeri umudumuza karşı bir büyük oyunun sonucu bu. Romantizm adı altında umutlarımız küçümseniyor. Küçültülmeye çalışılıyor. Boş hamaset, hiçlik vurgusu üstünden örtülü biçimde umudumuz itibarsızlaştırılıyor. Oysa umudu silen kendini siler. Romantizm dönemsel özelinde dahi sanılanın aksine devrimci bir sanat akımı olarak kendini var etmiş inancın, umudun, mücadelenin, simgesi olmuştur.

Sanat yaşamı anlamlandırır.

Her yapıt sanatçısının derin felsefi bakışından, araştırmalarından izler taşır. Sanata, sanatçıya işine bak, sus otur karışma, kaybol demek, parmak sallayıp ayar vermek topluma, uygarlığa ihanet, geleceğe ipotek koyup, sansür uygulamanın bir başka adıdır.

“Medusa’nın Salı” kurtuluşu, umudu resmeder.

Mitolojik kahraman Medusa’dan adını alan ve dünya resim sanatında önemli yeri bulunan “Medusa’nın Salı” tablosunda Gericault, romantik akım içinden devrimci çalışmasını geleceğe emanet ediyordu. Bugün Louvre Müzesi’nde sergilenen esere ilham veren olayı ve ressamın yaklaşımını ilginç bulacağınızı düşünerek paylaşmak istiyorum. 1816 yılında dört gemiden oluşan Fransız filosu Akdeniz’den Atlas Okyanusu’na çıkış yapar. Rotası Senegal’dir. 1789 Fransız Devrimi, yaşanan deneyim ve düşünsel kazanımlarına rağmen patlak bir balon olarak Napolyon’u ve onun diktatörlüğü ile geçen on yılı Fransaya’ya hediye eder. Napolyon’un Elbe adasına sürülmesi ile iktidar, Bourbon hanedanlığına bırakılarak yeniden monarşiye geçilir. Ne var ki bu sıkıntılı süreçte Fransa sömürgelerini kaybetmiştir. Bu dönemde Senegal de İngilizlerin eline geçerek el değiştirmiştir. Hanedanlığa geçiş ile Senegal bir kez daha Fransız yönetimine devredilecektir. Afrika’nın kaderi olarak görülen sömürü, aslında güçler arası bir oyun ve oyuncak ilişkisinden ibarettir. Akdeniz’den açılan filo Senegal’i devir almaya giden yarı resmi sivil, asker, tüccar ve sömürge valisi “zevat” ile ailelerini içeren yaklaşık dört yüz yolcu ve mürettebattan oluşmaktadır. Unutulan nokta ehliyet sahibi olsa da liyakatten uzak kaptanın kusurlu söz dinlemez hatasının yaratacağı sonuçlardır. Doğa koşullarına bağlı yönetim zaafından kaynaklı büyük bir deniz kazası yaşanır. Medusa adını taşıyan komuta gemisi ve beraberindekiler hırs ve yetersizliklerine yenik düşer. Birkaç adsız yolcu Medusa gemisinin parçalarından bir sal yaparak kurtuluşu arar. Bu bir yük eksiltme operasyonudur. Sala köleler ve gözden çıkarılanlar bindirilir, bir süre sonra da gemiyle bağları kesilerek sal kaderine terk edilir. Kaos ortamının belirleyici ilkeleri içinde bir birlerinin etleri ile beslendikleri bir ölüm kalım savaşı başlar. Bu saldan birkaç kişi dışında kurtulan olmaz.

“Medusa’nın Salı” umudun bedel isteyen gücüdür.

Bu olay karşısında dönemin Fransa kralı 18. Louis’nin yorumu nasıl oldu bilemiyorum ama Gericault bir gazeteci titizliği içinde yaşananları eserine taşıdı. Figürlerini morgda ve ressam arkadaşı Eugene Delacroix’nın bedeninde çalıştı. Kazanın üzerinden yaklaşık üç yıl kadar geçmişti. Yirmi altı yaşındaki genç ressam kurtulan birkaç kişiden biri olan marangozu buldu. Atölyesine bir sal inşa ettirdi. Gerçeklik duygusunu o denli önemsedi ki, atölyesinin duvarlarını yaşanan atmosferi yansıtan eskizleri ile doldurdu. Sekiz ayda tamamladığı 490*710 cm lik o müthiş tablosu ile bir kaza üzerinden bir büyük faciayı “insanlık trajedisini” yorumladı. Bu tablo o günlerden bir bakışla umutsuzluğun resmi olarak da görülebilir ancak, “Anlam ısrarcıdır. Onu dilediğinizce uzaklaştırın o koşarak geri gelir. “ (Roland Barthes 1915-1980)

İnsanın trajedileri umudunu silmiş ise inancı bir yalandan ibarettir.

Bugün “Medusa’nın Salı” adlı eser için ressamın “dekoratif” yaklaşımından çok daha uzak, uzun ve umut dolu sözcükler kurabiliriz. Bruegel, Bosch, Goya, Turner vb. ressamların modern resmin öncüleri olmalarının altında teslimiyet göstermeyen umut dolu o büyülü itaatsiz mücadeleleri saklıdır. “Medusa’nın Salı”nı defalarca inceleyerek yeniden yorumlayacağınızı umuyorum.

Sanat Okday Korunan medusa