Sanatta kurumsallaşma için tavizsiz ciddiyet
Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve Senfoni Orkestrası’nda yaşananlar, sanattaki kurumsallaşma, liyakat sorunlarını tartışmaya açtı. Piyanist Hüseyin Sermet, kurumsallaşma konusunda Rusya ve Macaristan’ı örnek gösterdi. Sermet, siyasi iradeye, tavizsiz ciddiyete ve liyakate ihtiyaç olduğunu kaydetti
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı’na bağlı Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda ve Senfoni Orkestrası’nda konser ücretlerinin ödenmemesi ve sanat yönetmeninin görevden alınması Türkiye’de sanattaki kurumlaşmayla ilgili sorunların yeniden tartışılmasına neden oldu. Piyanist, besteci Hüseyin Sermet’le sanattaki kurumsallık, özgünlük ve millilik konularını konuştuk. Sermet, sanatçıdan anlayan kurumsallaşmış bir yapı inşa etmenin gerekliliğine dikkat çekti. Söz konusu yenileşme ve kurumlaşma içinse ciddiyet ve liyakatin şart olduğunu söyledi.
KURUMLAR KİŞİSEL TERCİHLERLE YÖNETİLİYOR
- Uzun yıllar Fransa'da yaşamış ve sanatını dünyanın dört bir yanında icra etmiş bir sanatçımızsınız. Ülkemizdeki konser salonlarını ve bu salonların yönetilmesindeki eksiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkeye döndüğümden bu yana kurumsallaşmayı beceremediğimizden dolayı "Kurum" olması gereken yerlerin kişisel tercihlerle keyfî olarak yönetildiğini belirtmiştim. Dikkatle tetkik edecek olursanız, bilhassa devlet kurumlarında şahısların değiştiğini ancak her şeyin ve güya kurumların üstüne bir heyulâ gibi çökmüş vasatlığın değişmediğini kolaylıkla müşahede edebilirsiniz. Sebebi ise çok basittir. Çünkü hiçbir kimse bu vasatlığın değişmesini arzu etmemektedir. Zira 4 ay tatil, hep aynı repertuvar ve vasatın en vasatı icralar. Sonra gelsin maaş. Belediyelerinse daha tutarlı olacağını ümit edenler muhtemelen nasıl yanıldıklarını, artık, anlarlar. Ancak, ideolojik takıntıları yüzünden at gözlüğü takmış olanlardan pek bir tepki beklemiyorum.
SANATÇIDAN ANLAYAN YAPILAR İNŞA ETMELİYİZ
- CRR Konser Salonu’nda ve Senfoni Orkestrası’nda önemli gelişmeler yaşandı. Yerel seçimlerden bu yana müzisyenlerin maaşlarının ödenmediğini öğrendik. Ayrıca Sanat Yönetmeni Murat Cem Orhan görevden alındı. Sizden sanat kurumlarının yönetimiyle ilgili bu bağlamda bir değerlendirme alabilir miyiz?
Sanattan dolayısıyla sanatçıdan anlayan kurumsallaşmış bir yapı inşa etmeden önce hiçbir şey olmaz. Bu dediğim konuysa şu anda hâsıl olan kokuşmuşluktan dolayı, en az, 10 yılı alacak bir süreç zira çok ciddi yenilenme yâni eski dille inkılap gerekiyor. Bunun için de siyasi irade gerekir. O irade olmadan ve doğru adam seçilmeden gidilen her yolun sonu daha beter hüsran olmaya mahkûmdur.
‘KÜLTÜR BAKANLIĞI KURULMALI’
- Türkiye’de sanatçının faaliyetlerinin rahatça yürütebilmesi için hangi düzenlemelere ihtiyaç var? Nasıl bir anlayış geliştirmek gerekiyor?
Kurum-tavizsiz ciddiyet ve elbette işin eri kişilerin tam yetki ile konuya eğilmeleri.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, belediyelerin bu konudaki görevleri nelerdir?
Kültür Bakanlığı kurulmalı. Hem turizm hem kültür olmaz. Olduğu takdirde sanatsal yaklaşım yerine "İş adamı" mantığı gelir ki bu mantığın sanatla yakından veya uzaktan ilişkisi yoktur!
LİYAKATLİ İNSANLARIN ÖNÜ KESİLİYOR
- Özellikle belediyelerde kalıcılık ve kurumlaşma tam olarak sağlanamıyor. Bu tam olarak nasıl sağlanabilir?
Ne belediyelerde ne de devlet bünyesinde sanatsal kurumsallaşma sağlanamadı. Hatta bu konuda ciddî bir şekilde geriye gittiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Muhtemelen sıfırdan yeni bir yapının kurulması ve şu anda vasatlıkla bezenmiş olanları da rahat bırakarak ya kendilerinden tereddi içinde sönmelerini ya da yeni yapıyla rekabet ederek kendilerine çekidüzen vermelerini beklemek doğru olur sanırım.
- Neden müzikte kurumlaşamıyoruz? Sorunun kaynağı sizce nedir?
Mûsıki veya diğer sanat kollarında kurumsallaşamamak, laubali hareket ederek hakikaten son derece kabiliyetli arkadaşların şevklerini kıran ve onları zamanla kendi seviyelerine çekerek körleştiren son derece ucuz ve çok çirkin bir zihniyetin mamulü. Elbette kurunun yanında yaş da yanıyor ve çok güzel insanların önleri kesiliyor. Yazık, günah ve israf.
GERÇEKTE ATATÜRK’E ÖNEM VERMİYORLAR
- Türkiye çağdaş değerleri doğru anladı mı?
Batı'nın taklidi hatta taklit müsveddesi olmaktan öteye geçememiş, millî bilinç ve kültürden yoksun insanlarla daha iyi bir durum yaratılmasını arzulamak, kümesi tilkiye teslim etmek demek. Atatürk'ü ağızlarına sakız yapmış ama Atatürk'e aslında zerre kadar önem vermeyen ve sadece kendi çıkarlarına odaklanarak ucuzluklarla insanları kandırmaya çalışan ortam ve kişilerden feragat edilmediği sürece bu düzenin değişmesi de imkânsız!
‘YETENEKLERİMİZ VAR AMA TÜRK ÜSLUBU OLUŞMADI’
Nelerin nasıl yapılması gerektiği konusuna gelince, iki ülkeyi misâl olarak söyleyerek konuyu kapatacağım. Rusya'nın çok sesli mûsiki ile tanışması ve yaratılan inanılmaz Rus ekolü yâni üslubuna bakalım. Derseniz ki Rusya çok büyük bir ülke ki aslında ülke boyunun bir önemi yok. O zaman bir de akrabalarımız olan Macaristan'a bakalım. Küçük bir ülke ama mûsikide yaratmış oldukları muhteşem ekol yâni millî Macar üslubu inanılmaz. Türkiye'de son derece kabiliyetli ve kıymetli bir sürü sanatçı yetişmesine rağmen ne bir Türk üslûbu oluştu ne de bunun oluşmasını sağlayacak bir zihniyet- kültür! Son derece kısır çekişmelerle, incir çekirdeğini doldurmayacak boş konuşmalarla vakit geçiren, ders veren hiçbir çözüm sunmayan zira çözümü olmayan, güya, bir "Aydın" çevremiz var ki evlere şenlik. Ne siz sorun ne de ben daha fazla söyleyeyim.