23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanayici büyümede ivme kaybı bekliyor

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin aralık ayı olağan toplantısı ‘2023’ü Değerlendirirken; Küresel Gelişmeler Eşliğinde Sanayimizin, Ekonomimizin 2024’ten Beklentileri, İSO’nun Yeni Hedef ve Projeleri’ ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda düzenlendi.

Sanayici büyümede ivme kaybı bekliyor
A+ A-
EKONOMİ SERVİSİ

2023 yılının son meclis toplantısında, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, uygulanan ekonomi programına işaret ederek, “Önümüzdeki sene büyümede belirli bir ivme kaybına yol açması muhtemel. Dolayısıyla yüzde 4 olan Orta Vadeli Program hedefinin altında kalınması pek de sürpriz olmayacak. Bununla birlikte kırılganlıkların azaldığı, büyümenin daha dengeli bir bileşime kavuştuğu bir modelin uzun vadede sağlayacağı kazanımlar azımsanmamalı.” diye konuştu.

Sanayici büyümede ivme kaybı bekliyor - Resim : 1
Erdal Bahçıvan

ÜRETEN VE ÇALIŞAN TÜRKİYE

“Dünya ekonomisinde 2023 yılı, 2022’de yaşanan şokların devam eden olumsuz etkilerini miras aldı. Gelinen noktada küresel ekonomik ortam, dipten dönüş sinyallerine rağmen, halen ülkemiz ekonomisi için destekleyici olmaktan uzak. Bunun ana sebeplerinden biri yüksek faiz ortamı. Son verilere baktığımızda, enerji şokunun büyük oranda atlatılmasıyla enflasyon geri çekilirken büyük merkez bankaları da faiz artırımlarını hemen hemen sonlandırmış durumda. Yine de dünya enflasyon karşısında mutlak zafer ilan edebilmiş değil. Faizler muhtemelen 2024’ün ilerleyen dönemlerine kadar yüksek kalacak.” ifadelerini kullanan Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyanın halen çoklu bir kriz ortamıyla boğuştuğu, küreselleşmenin geleceğinin tartışıldığı bir ortamda Türkiye olarak önümüzde birçok fırsat var. Zamanımızı ve kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanarak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında gelecek kuşaklara üreten, çalışan ve her yönüyle umut veren bir Türkiye emanet etmeliyiz.”

2023'TEN KALAN MİRAS

Bu koşullar altında, büyümede zayıflığın gelecek yılda da sürmesinin beklendiğini belirten Erdal Bahçıvan, yılın ilk ve ikinci yarısının birbirinden oldukça farklı olmasının mümkün olduğuna dikkat çekti. İlk yarıda mevcut yavaşlama eğilimi devam etse de yılın ikinci yarısı itibarıyla faiz indirimlerinin de gündeme alınmasıyla birlikte toparlanmanın başlayabileceğini söyleyen Erdal Bahçıvan,şunları söyledi: “Yılın ilk yarısında zorlu koşulların bizi bekleyeceği açık olsa da 2024’ün ikinci yarısından itibaren daha sağlıklı bir tablonun şekilleneceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin 2023’üne bakıldığında ekonomi politikalarında önceki iki yıldan miras kalan bir tablo ile yıla başlandı. Sürdürülebilirliğine dair birçok soru işareti barındıran ekonomi politikası çerçevesine, bir de 2023’ün başında yakalandığımız deprem felaketinin iktisadi maliyeti ve seçim belirsizlikleri eklendi. Yıl ortalarına geldiğimizde, artık köklü bir değişim ihtiyacının kendisini dayattığı gerçeği genel kabul görmüş durumdaydı. Mayıs ayındaki seçimlerden sonra ‘rasyonele dönüş’ sloganıyla göreve başlayan yeni ekonomi yönetimi ise büyümede nicelik kadar niteliği de ön plana çıkaran ve enflasyon başta olmak üzere temel kırılganlıklarımızı en aza indirmeyi gözeten bir yol haritası ortaya koydu. Para politikası yüksek enflasyonla mücadele doğrultusunda yeniden kurgulandı. Kredi politikasında ihracat ve yatırımı önceliklendiren, ‘selektif’ bir yaklaşım hayata geçirildi.”

'NİHAİ NOKTA DEĞİL'

Kırılganlıkların azaldığı, büyümenin daha dengeli bir bileşime kavuştuğu bir modelin uzun vadede sağlayacağı kazanımların azımsanmaması gerektiğinin altını çizen Erdal Bahçıvan, “Yeni ekonomi yönetiminin ortaya koyduğu hedefleri bir nihai nokta değil, bilakis ara hedefler olarak görüyoruz. Programda ortaya konan makro hedefleri yapısal reformların izlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira gelinen noktada üretimde yapısal dönüşüm artık ertelenebilir veya tali bir gündem olmaktan çıkmış, kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Türkiye olarak, sanayimizin ölçek sorunundan iş gücü vasfına kadar tamamlamamız gereken ciddi eksiklerimiz var. Bu tabloda, ekonominin paydaşları olarak dezenflasyon ve ekonomik dengelenme doğrultusunda yaşadığımız geçiş sürecine katkı sağlarken, aynı zamanda üretimde verimlilik ve teknoloji açığımızı kapatacak kapsamlı bir reform sürecine de odaklanmamız gerekiyor. Zira üretimde katma değer ve teknoloji odaklı bir dönüşüm, maliye ve para politikasının çok ötesine geçerek, eğitim, altyapı, işgücü piyasası, teşvik sistemi gibi pek çok alanda bütüncül bir stratejik planlama gerektiriyor. Bu açıdan baktığımızda, Orta Vadeli Program’da ortaya konulan hukuk başta olmak üzere yapısal dönüşüm vizyonunun kağıt üstünde kalmaması çok önemli. Ülkemizde sadece makro ekonomik dengeleri değil, maalesef bir süredir epey yara almış olan yatırım iklimini de onarmamız gerekiyor. Portföy yatırımlarında birkaç haftadır memnuniyetle izlediğimiz toparlanma emarelerinin doğrudan yabancı yatırımlarda da başlaması bu noktada öncelikli hedeflerimizden biri olmalı.” mesajları verdi.

UMUTLAR İKİNCİ YARIYA KALDI

Finansman konusunun da genel bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç duyulan alanlar arasında olduğunu kaydeden Erdal Bahçıvan, “Hiç kuşkusuz, makro istikrar konusunda yol alındıkça, kredi maliyetleri de normalleşecek ve kredi piyasasında yaşanan tıkanmalar zamanla aşılacaktır. Öte yandan sanayimizin yeni nesil finansman modelleriyle buluşturulması ve kredi dışı fonlama kanallarının yerleşiklik kazanması için daha fazla çaba harcamamız gerekiyor. Yerel seçimlerin de geride kalmasıyla önümüzdeki yılın özellikle ikinci yarısından itibaren hiç de kısa sayılamayacak bir seçimsiz dönem ülkemize son derece değerli bir fırsat penceresi sunuyor.” dedi.

Üretim Büyüme Türkiye