Savaşın sıfır noktasında 1: Donbass’a yolculuk
Rusya, Donbass’taki operasyonuna yoğunlaştı.Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin belirlenen sınırlarına doğru ilerleyişi sürüyor. Rusya ve Ukrayna arasında çatışmaların yaşandığı şehirlere gidip, bölgede yaşayanlar ve yetkililerle görüştük.
Rusya ve Ukrayna arasında süren çatışmanın sıfır noktasına doğru yolculuğum Moskova’dan başladı. Ukrayna sınırına yakın Rostov şehrine varmak için Moskova’dan bindiğim trenin son durağı Karadeniz kıyısında yer alan Adler Tren Garı. Tren yazlıkçılarla dolu. Büyük bir curcuna, sonunda tren hareket ediyor. Eski fakat sağlam bir tren, Sovyetler Birliği’ni anımsatıyor. Moskova’yı arkamızda bırakıyoruz. Alabildiğine uzanan ovalar beliriyor.
SINIR KAPISI MI?
Yolcular sanki hayatlarını bu trende geçirmişler gibi bütün girdileri, çıktıları biliyorlar.
Çaylarımız geliyor. Aynı kompartımanı paylaştığım aile yanlarında getirdikleri yiyeceklerden ikram ediyorlar. Yerinde durmayan 9-10 yaşlarındaki çocukları, saçına operasyonun sembolü haline gelen “Z” harfini kazıtmış. Haliyle sohbet operasyondan ve operasyon sonrası Rusya’daki durumdan açılıyor. Yol arkadaşlarım Batı’nın uyguladığı yaptırımlar sonrası fiyat artışından şikayet etseler de ülkelerinin haklı bir mücadele verdiğini ve sonucun zafer olacağını söylüyorlar. Türkiye’den geldiğimi öğrenince, Akdeniz sahillerinde geçirdikleri tatilleri anlatıyorlar.
23 saatlik tren yolculuğundan sonra Rostov’dayız. Uzmanlar ve basın mensuplarından oluşan kafileyle belirlenen otelde buluşuyorum. Otelin lobisi yolda kafileye eşlik edecek üniformalı ve yine üzerinde “Z” harfi bulunan tişörtler giyen Rus askerleriyle dolu. Kafile gecenin geç saatlerinde sınırı geçecek. Bekleyişten istifade kendimi şehre atıyorum. Rostov sokakları canlı. Kafe ve barlardan müzik sesleri geliyor. Oysa çatışmaya sadece birkaç kilometre, sadece 40 dakika uzaklıktayız.
Hareket saati geliyor. Otobüse binmeden önce askerler bunun turistik bir gezi olmadığını ve belirtilen güvenlik kurallarına harfiyen uyulması gerektiğini ifade ediyorlar.
Akşam çöküyor. Zırhlı araçların eşliğinde otobüsümüz zig zaglar çizerek sınıra doğru ilerliyor. Fiziki olarak olmayan ve artık anlamını kaybetmiş sınır kapısına varıyoruz. Fakat yine de sınır kontrolünden geçiyoruz. Bir zamanlar Sovyetler sonrasında Ukrayna, şimdilerde ise Donetsk Halk Cumhuriyeti’ne bağlı olan topraklara giriyoruz. Yelkovan ve akrep, saatin sabahın 5’i olduğuna işaret ediyor.
‘İYİ VE KÖTÜNÜN KAVGASI’
Sabahın ilk ışıklarıyla beraber ilk durağımız henüz inşa aşamasında olan bir hastane. Çevrede yoğun güvenlik önlemleri var. Çalışan işçilerin nereli olduğunu sorduğumda, büyük çoğunluğunun çevre bölgelerden geldiği söyleniyor.
Hastane ziyareti esnasında bölgede görev yapan Rus bir görevliyle sohbet ediyoruz. Açık bir biçimde, operasyonun başlangıcında hataların yapıldığını fakat sonrasında taktik değişikliğine gidildiğini ifade ediyor. “Hızlı ilerleyiş” dışarıdan etkili gözükse de sonuçları itibariyle doğru bir taktik değildi diyor. Şimdilerde “operasyonun ritmini bulduğunu” ekliyor.
Rusya’nın desteğiyle kurulan Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin başındaki Leonid Paseçnik bir konuşma yapmak için basın mensuplarına doğru ilerliyor. Üzerinde asker üniforması ve yanında eşi var.
“Bu ideolojik bir savaş. Nazizme karşı savaşıyoruz. İyi ve kötünün kavgası sürüyor.” ifadeleri konuşmanın en çarpıcı yeri…Ukrayna ordusuna Batı tarafından verilen desteği eleştiriyor. İlginç bir biçimde, yolculuğun başından sonuna değin bilgilendirme amacıyla konuşan asker ve siyasetçilerin tamamı kısık bir ses tonu kullanıyor.
İkinci durağımız, Rus ordusunun Mart’ta ele geçirdiği bir Ukrayna kontrol noktası…Batı’dan gelen silahlar üzerine kısa bir sunum yapılıyor ve örnekler gösteriliyor. Ukraynalıların, Rus müdahalesi başlamadan önce hazırladığı sığınakların, Rus ilerleyişini yavaşlattığı söyleniyor. Bölgede görev yapan bir askere operasyonun ne zaman biteceğini soruyorum, kendinden emin bir biçimde “Zafer kaçınılmaz” diyor. Fakat Rus ordusu bölgede hala tam olarak kontrolü sağlayabilmiş değil.
HAYAT DEVAM EDİYOR MESAJI
Bir sonraki durak Alchevsk Demir-Çelik Fabrikası, tarihi 1890’lara kadar uzanan, yoğun çatışmaların yaşandığı Azovstal’la beraber Avrupa’nın en büyüklerinden biri. Fabrika, ilginç bir biçimde herhangi bir çatışma yaşanmadan Rus tarafının eline geçmiş. Devlet ve özel şirket ortaklığıyla yönetiliyor. Fabrika’nın yöneticisi, çalışan sayısı (21 bin) ve işçilerin aldıkları maaşa kadar (800 dolar) kadar detaylı bir bilgilendirme yapıyor.
5 günlük ziyaretimiz boyunca çeşitli ölçek ve alanlarda 3 farklı fabrika ve tarım alanlarını ziyaret edeceğiz.
Programı organize eden Rusya Savunma Bakanlığı’nın bu ziyaretlerle Rusya’nın ele geçirdiği bölgelerde üretim, ticaret ve tarımın yani kısaca hayatın devam ettiğini göstermeyi amaçladığı aşikâr.
Akşamüstü geceyi geçireceğimiz Donetsk’e doğru hareket ediyoruz. Donetsk merkezinde sokaklar boş. Tek tük, ellerinde alışveriş poşetleriyle insanlar geçiyor. Azımsanmayacak ölçüde bina çatışmalarda hasar görmüş.
Burada çatışma, Rusya’nın düzenlediği operasyondan çok önce, 2014’te başlamış. Çevresindeki zengin kömür yatakları ve ağır sanayinin sağladığı iş imkanlarına rağmen nüfusun önemli bir kısmı çatışmalardan dolayı göç etmiş.
Kalacağımız otelin girişindeki sokağa büyük harflerle “AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) senin körlüğün, başkalarının ölümüne neden oluyor” yazılmış. Bölgede görev yapan AGİT görevlilerin kameralarındaki bilgilerin Ukraynalı bilgisayar korsanları tarafından çalınması neticesinde, Donbass’ta ağır kayıplar yaşandığı bilgisi paylaşılıyor. Dolayısıyla uluslararası organizasyonlara ve Batılılara karşı güvensizlik hat safhada.
UYUYAN HÜCRELER VE ŞEHİRDE KISA BİR GEZİNTİ
Akşam şehirde kısa bir yürüyüşe çıkıyoruz. Şehre top atışları sürüyor. Rus tarafı karşılık veriyor ve sesler karşılıklı soru-cevaplara dönüşüyor.
Şehirde hala Ukrayna yanlılarının olup olmadığını merak ediyorum. Yaşayanların tamamına yakınının Rusya’dan yana olduğu fakat “özel operasyonun ilk günlerinde aktif hala gelen Ukrayna’ya bağlı uyuyan istihbarat hücrelerinin bir kısmının halen mevcut olabileceği” cevabını alıyorum.
Kısa yürüyüşte, Türkiye’nin olası Suriye operasyonuyla ilgili sohbet açılıyor. Muhatabım, “Türkiye’nin PKK’ya karşı Suriye’nin kuzeyinde sürdürdüğü operasyonların bir benzerini burada yapıyoruz (…) karşımızdaki asıl kuvvet ise Batılılar…NATO şartlarımızı kabul etmedi ve iş buralara kadar geldi” değerlendirmesinde bulunuyor. Ve ekliyor; “Bir Rus atasözü vardır, bize kılıçla gelen, kılıçla ölür.”
Ay ışığı şehri ikiye bölen nehrin üzerine vuruyor, top atışları ise halen kesilmiş değil.