Sermayedarlar kazandı işçiler gelir kaybı yaşadı
Bilsay Kuruç'un tespiti ile sermaye rakamları koşturdu. Halk rakamların peşinden koşarken nefessiz kaldı. 2021 yılında Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde 17 yıl geriye gitti. Ücretli kesimin aldığı pay azalırken sermaye spekülatif kazançlarla payını artırdı
Türkiye'de gelir dağılımı yıldan yıla bozuluyor. TÜİK'in açıkladığı gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı verisine göre, ülkemizde gelir adaletsizliği 2004'ten bu yana en kötü seviyede. Endeks sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor. 2021 verilerine göre endeks değeri 0.415 oldu. Endeks 2017'de 0.377 seviyesindeydi. 2002 yılında 0.448 olan endeks 2004'te ise 0.426'ydı. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0.487, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0.423 olarak tahmin edildi. Bu durum da kazançlardaki adaletsizliğin ne boyutta olduğunu ortaya koyuyor.
KAZANÇ MAKASI AÇILIYOR
Gelir dağılımdaki bozulma en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı payın artmasından kaynaklandı. Buna göre 2021'de en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 48 oldu. Araştırma sonuçlarına göre; en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1.3 puan arttı. En düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay ise 0.1 puan azalarak yüzde 6 oldu.
Toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20'sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20'sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 7.6'dan 7.9'a, gelirden en fazla pay alan yüzde 10'unun elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 10'unun elde ettiği gelire oranı şeklinde hesaplanan P90/P10 oranı ise 13.7'den 14.2'ye yükseldi.
ÜCRETLİLERİN PAYI DÜŞTÜ
Toplam gelir içerisinde en yüksek payı, yüzde 46.2 ile bir önceki yıla göre 0.9 puan azalan maaş ve ücret geliri aldı. İkinci sırayı yüzde 21 ile önceki yıla göre 3.5 puan artan müteşebbis geliri alırken üçüncü sırayı yüzde 20.2 ile önceki yıla göre 3.7 puanlık azalış gösteren sosyal transfer geliri oluşturdu. Tarım gelirinin müteşebbis geliri içindeki payı yüzde 19.8 olurken, emekli ve dul-yetim aylıklarının sosyal transferler içindeki payı ise yüzde 89.8 olarak gerçekleşti.
Geçen yıla göre yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 34.1 ile bir okul bitirmeyen, en düşük artış ise yüzde 28.1 ile okur-yazar olmayan fertlerde oldu.
Bir önceki yıla göre; yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 41.3 ile tarım sektöründe gözlenirken, bunu yüzde 35.5 ile inşaat sektörü izledi. Diğer taraftan sanayi sektöründe yüzde 32.1, hizmet sektöründe ise yüzde 29.1 artış gözlendi. Yıllık ortalama esas iş gelirlerinde geçen yıla göre en yüksek artış yüzde 61.8 ile işverenlerde, en düşük artış ise yüzde 21.5 ile ücretli maaşlılarda oldu.
BÜYÜME VERİLERİNDE GÖZLENDİ
Ülkemizde yaşanan yüksek enflasyonist süreç, devalüasyon ve politika faizinin piyasa fiyatlarını belirleme niteliğinin zayıflaması ile birlikte artan spekülatif fiyatlamalar ücretli kesimlerin gelirlerinin göreceli olarak azalmasına neden oldu. Otomobil ve konut pazarının spekülatif yatırım alanı haline gelmesi, TL mevduat faizlerinin düşük kalması yüzünden pay piyasasına yönelim ve döviz varlığı olanların TL bazında servetlerinin artması halihazırda parası olanın spekülatif hareketlerle daha çok para kazandığı bir süreci beraberinde getirdi. Bu süreçte sabit gelirlilerin ise refahı azaldı. TÜİK'in gayri safi yurt içi hasıla verilerine baktığımızda; işgücü ödemeleri 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 82.7 artarken, net işletme artığı/karma gelir yüzde 115.2 arttı. 2022 yılının dördüncü çeyreğinde ise işgücü ödemeleri bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 103.3 artarken, net işletme artığı/karma gelir yüzde 104.9 arttı. İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayri safi katma değer içerisindeki payı geçen yıl yüzde 30.1 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26.5 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 52.5'ten yüzde 54.5'e yükseldi. Dördüncü çeyrek itibarıyla oluşan yüzde 25.2'lik işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayri safi katma değer içerisindeki payı bu serinin açıklanmaya başladığı 2016'dan veri gözlenen en düşük orana indi.
BİLSAY KURUÇ'UN TESPİTİ
Bu durumu iktisatçı Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Cumhuriyet'te kaleme aldığı “Ekonomi sınavında ekonomi dersi öğrenilir mi?” başlıklı yazısında şöyle anlatıyordu: “Enflasyonda sayılar kayar, kaybolmaya başlar. Halk sayıların (fiyatların) peşinde koşar, yetişemez, tıknefes kalır. Sermaye sayıları koşturur, koşturdukça önce normal, sonra olağanüstü kazançlara (İngilizler 'windfall' derler) erişir. Halk ve sermaye sayıları birbirinden farklı konuşurlar. Sermaye kendi güvenliği için bir 'enflasyon muhasebesi' yapar. Düz insan böyle muhasebe yapamaz. Kendini sayıların kayganlığına, değersizleşmesine bırakır. Direnemez. Türkiye’de ücretliler dünyasına bakınca farklılık görülmüyor mu?” 2022 ve 2023 yıllarında yapılan asgari ücret artışları sayesinde ise ücretliler kesiminin toplam gelirden aldığı payın bir miktar artmaya başladığını söyleyebiliriz. Ancak enflasyonist sürecin devam ediyor olması bu konuda net bir çıkarım yapmamızı önlüyor. Bununla birlikte ücretliler kesimi maaşların yıl geçtikçe asgari ücrete daha da yakınsadığı bunun da orta sınıfı yok ettiğini belirtelim.