Sesleniyoruz, anaların haklılığı PKK’yı yenecek!
Baştan söyleyeyim, bir kadının kaç çocuğu varsa o kadar dışarda atan kalbi vardır... Anne olmak başka bir sözcük ile açıklanamaz diye düşünüyorum.
Çocuk bir şekilde annenin hoşuna gitmeyecek bir davranış geliştirmiş olsa bile anne bunu görmezden gelmenin bir yolunu mutlaka bulacaktır ve kızgınlığı geçince "neylersin it, yesin ciğer" diye kendi kendini teselli edecektir.
Sanırım dünyanın her yerinde durum bundan farklı olmayacaktır. Hâl böyle olunca analık hakkı, hukuku hiç bir sınır tanımayan cesaret örneği olarak kabul edilesi bir durum...
Evlâtları PKK tarafından kaçırılan anneler buna en iyi (en acı) örnek olmalı?
2014 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde başlatılan evlât nöbetini, dönemin HDP Büyük Şehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak tarafından şehrin Dağ Kapı meydanına sürüldüğünde haberdar olmuştuk... Zamanın İP (Vatan Partisi) Öncü Kadın Genel Başkanı Pınar Gül ve diğer partili arkadaşlar hemen yanlarına koştuk, ellerini tuttuk! Bizden hemen sonra CKD heyeti de yanlarında oldu...
O zaman bu zaman evlât hasreti ile bağrı yanan anneler, babalar mücadelelerine devam ediyor çalmadık kapı bırakmadıklarını anlatıyorlar.
Şükürler olsun; Mehmetçiğimiz aslanpençesini vurdukça PKK denen hain sürüsüne, ailelerin umudu arttı!
Bir cesaret ana çıktı ortaya (Hacire ana) meydan okudu. PKK’nın meclisteki temsilcisi terör örgütünün acentası HDP’nin kapısına dayandı ve oğlunu aldı.
Şimdilerde 50 aile kararlılıkla oturuyor HDP’nin kapısında. Birlik beraberlik mesajları veriyorlar. Yüreği elinde yanlarına koşan şehit anneleriyle kucaklaşıyorlar sıkı sıkı!
Onlar sımsıkı kucaklaşıyor da, bizim Cihangir mahallesi solcuları pek ikna olmuyor bu duruma, onlar ki değme dramaturglara taş çıkartacak tiyatro oyunu yazacak kadar yetenekliler... Her konudan kendilerince bir oyun çıkarıp sahneleye biliyorlar, kafalarına göre...
PKK yıllardır çocuk kaçırıyor, sivil öldürüyor, köy basıp bebek katlediyor, orman yakıyor... Bu yaptıklarını üstleniyor Cihangir mahallesi insanları yooo diyor! Demokrasi! Sakızı çiğniyor.
Anneler feryat ediyor çocuğum buradan götürüldü diye bunlar "devlet kapısı" diyor...
Şimdi de, "cumartesi anneleri" diye başlıyorlar söze!
27 Mayıs 1995 senesinde başlayan (başlangıçta son derece anne yüreği masumiyetiyle) hareket, sonradan bambaşka bir hâl aldı. Bu hareketin aslı; Arjantin’de 1976- 82 yıllarında cunta rejimi tarafından çocukları gözaltında kaybolan annelerin, Plâza del mayo’da, Perşembe günleri başlarına beyaz eşarp bağlayarak oturan annelerin eyleminin aynısı hedeflenmiştir. Uzun yıllar süren bu eylemlerin sonucunu nereye vardığını bilmiyoruz, bildiğimiz yetişkin insanların gidip yasa dışı örgütlerde faaliyet gösterdikleri ve ana duyarlılığının istismar edildiği yönünde.
PKK’nın 8 Ekim 2016’da, Türkiye yeniden 90’lı yıllara döndü algısını yaratmak için Selâhattin Demirtaş’a söylettiği, Sezgin Tanrıkulu aracılığı ile duyulmasına katkı sunduğu "Hurşit Kunter nerede" eylemidir. Hurşit Kunter’in aradan epey bir zaman geçtikten sonra Kuzey Irak PKK kamplarından sağ salim ortaya çıkması konunun nasıl plânlandığının açık örneği olurken, İHD ve MAZLUM -DER tarafından cumartesi anneleri diye tanımlanan anaların duygularının nasıl sömürüldüğünün resmidir.
Kimsenin evlâdının acısını kaybını elbette istemeyiz. Ama vicdanımız bize şöyle sesleniyor bir tarafta kandırılıp dağa götürülmüş el kadar çocuklar ve her türlü istismara açık ellerine silah verilmiş, beyinleri ABD hesabına, kardeş düşmanlığı ile doldurulan çocuklar ve onları isteyen anneler, babalar diğer yanda ne idüğü belirsiz bir şekilde istihbarat örgütlerinin güdümünde onların hesabına çalışan TC’nin askerine polisine, silah çeken, bankamatiğinden belediye otobüsüne her şeye zarar veren vatansız "sol" guruplar.
Cevabım çok net: elbette; Diyarbakır da " başlarım sizin Kürdistan davanıza diyen annelerin yanında olacağız.
Biz bu vatanı, emperyalizme meydan okuyarak, Kürt -Türk birlikte kurduk. Hainlere bırakacak değiliz.
Umutsuz değiliz.
Biz bu oyunu bozacağız ve bu kadim topraklarda kardeşlik halayları çekeceğiz.
İngiliz Şarkıcı Sting’in "thy dance alone" (yalnız dans) isimli bir şarkısı vardı:
"Bu kadınlar niye yalnız dans ediyorlar?
Ölüleriyle dans ediyorlar. Kayıplarıyla dans ediyorlar. Oğullarıyla dans ediyorlar"
Diye devam eden güzel bir şarkıydı. Agusto Pinoche’nin zulmünde çocukları kaybolan, Şilili kadınların kayıp evlatları için yaptıkları protesto eylemine ithafen yazıldığını biliyoruz bu şarkının.
Bu toprakların kardeşlik bağı o denli güçlüdür ki! Kimse yalnız kalmaz kalmayacaktır.
Vatan Partisi Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı ilk günden Diyarbakır’a koşmuş ve analarla kucaklaşmıştır. Şimdilerde Türkiye’nin her yerinden onlara, kuşlarla selâm gönderiyoruz.
Sesleniyoruz anaların haklılığı PKK’yı yenecek!