28 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sessiz ilerleyen tehlike: Tiroid kanseri

Tiroid kanseri genel olarak bir belirti vermediği için hastaların şikayeti olmaz. Bazı vakalarda, boyunda kitle oluşumu, lenf bezlerinde büyüme görülür. Çok nadir boğazda ağrı, nefes alma güçlüğü, yutkunmada sıkıntı, ses kısılması yaşanabilir. Erken teşhiste başarı şansı yüksektir.

Sessiz ilerleyen tehlike: Tiroid kanseri
A+ A-
DOÇ. DR. FEHMİ KATIRCIOĞLU

Okurumuzun sorusu üzerine geçen hafta tiroidle ilişkili hastalıkları ele almaya başladığımız yazımıza bu hafta tiroid kanseri ve tiroidin kalp damar hastalıklarına etkisi ile devam ediyoruz. Tiroid hücrelerinin kontrolsüz şekilde artması ile ortaya çıkan tiroid kanseri, erken teşhis ve tedavi uygulandığı takdirde, hayatta kalma oranı en yüksek kanser türüdür.

Tiroid nodülleri kadınlarda daha çok olmasına rağmen erkeklerdeki nodüllerde kanser riski daha fazladır. Ülkemizde görülme sıklığı yüzde 4,2’dir. Tiroid kanserine yakalanma ihtimali kadınlarda yüzde 0,7; erkeklerde ise yüzde 0,25’tir.

NEDENLERİ

Tiroid kanserinin nedenleri kesin olarak bilinmese de, bazı durumların kanser riskini artırdığı görülmüştür. Bu durumlar:

Özellikle birinci derece yakınlardan kaynaklanan genetik yatkınlık

Geçmiş dönemde, baş ve boyun bölgesinde yaşanan kanser dolayısıyla radyasyon alınması

Nükleer kazalara maruz kalmak

Tiroid bezi iltihaplanması

TSH değerinin yüksek olması

Çocukluk döneminde baş, boyun bölgesine radyoterapi uygulanması

Çocukluk döneminde oluşan nodüler yapılar

Tiroid kanseri genel olarak bir belirti vermediği için hastaların şikayeti olmaz. Bazı vakalarda, boyunda kitle oluşumu ve lenf bezlerinde büyüme görülür. Çok nadir olarak hastalarda, boğazda ağrı, nefes alma güçlüğü, yutkunmada sıkıntı, ses kısılması yaşanabilir.

Tiroid kanserinin teşhisinde öncelikle kandaki hormonların miktarını belirlemek için gerekli testler yapılır. Hormon değerlerinin düşük ya da yüksek çıkması dikkate alınmaksızın farklı testler de yapılır çünkü bazı vakalarda bu değerler normal çıkabilir.

Testlerin ardından yapılması gereken ilk işlem tiroid ultrasonografisidir. Nodül saptandığı takdirde, ince iğne aspirasyon biyopsisi ile tiroid incelenir ve kötü huylu olup olmadığına bakılır.

Nodülün büyük olması kanser riskinin yüksek olduğunun önemli bir göstergesidir. Nodülün küçükken fark edilmesi çok önemlidir çünkü erken teşhiste başarı şansı çok yüksek olan tiroid kanserinde zamanın ilerlemesi hayati kayıplara neden olmaktadır.

Sessiz ilerleyen tehlike: Tiroid kanseri - Resim: 1

TEDAVİ

Tiroid kanserinde uygulanacak yöntem, cerrahi operasyondur. Tiroid bezinin tamamıyla birlikte etrafındaki lenf bezleri de alınır. Bazı vakalarda cerrahi operasyon yeterli olmayabilir. Kanserin patolojik verileri ve vücut taramalarının sonucuna göre ameliyata ek olarak radyoaktif iyot tedavisi uygulanabilir.

Hastanın hipotiroid olma ihtimali yüksektir. Bu nedenle hayat boyu tiroid hormonu alması gerekebilir. Hasta ayrıca ilk dönemde altı ayda, daha sonraki dönemde yılda bir kez kontrolden geçmelidir. Hastaların yüzde 85’inde tam iyileşme görülür; diğer grupta ise hastalık tekrarlayabilir. Bu durumda yeniden tedavi yapılır.

GEBELİK DÖNEMİNDE RİSKLER

Tiroid, gebeliği ve bebeğin gelişimini etkileyen bir hastalıktır. Bu nedenle tiroid hastalıkları olan kadınların, gebelik kararı aldığında mutlaka uzmana danışmaları ve önce tedavi olmaları gerekir. Ancak tiroid her zaman gebelik öncesinde var olan bir hastalık değildir, gebelik nedeniyle de yaşanabilir.

Gebelik aşamasında kadınlarda birçok hormonal değişiklik olur ve metabolik gereksinimler artar. Buna bağlı olarak iyot ihtiyacı oluşur. Hafif iyot eksikliği bir sıkıntıya yol açmaz ancak yoğun eksiklik hem anneyi hem de karnındaki bebeği etkiler.

Normal gebeliği olan ve gebelik öncesinde tiroid hastalığı yaşamayan kadınlarda yaşanan bu değişiklikler sonucunda tiroid bezinde yüzde 10-20 seviyesinde bir büyüme görülebilir. Gebelik esnasında görülen tiroidin belirtileri genellikle çarpıntı, bulantı, kusma, iştahsızlık, halsizlik şeklinde görülür. Ancak bunlar gebelikte görülen normal belirtiler olarak kabul edilebileceğinden teşhis ve tedavide gecikilebilir. Bu nedenle gebelik aşamasındaki kadınların tüm şikayetlerini doktorlarıyla paylaşması çok önemlidir.

Gebelere yapılan testler ve tedavi, normalde yapılanlardan daha farklıdır çünkü gebelikte hormon seviyeleri değiştiği için, tiroidin geçici mi kalıcı mı olduğu normalde yapılan testlerle anlaşılmaz. Ayrıca bebeğin etkilenmemesi için tedavi yöntemi de değişiklik gösterir. Bu problemleri yaşayan gebelerin takibi hem kadın doğum uzmanı hem de endokrinolog tarafından yapılmalıdır.

İyot eksikliğini gidermek için iyotlu tuz, iyot açısından zengin gıdalar ve deniz ürünleri tüketilmeli, ayrıca uzmanın önerdiği miktarda iyot takviyesi alınmalıdır. İyot seviyesi çok önemlidir çünkü eksiklik giderilmezse bebekte gelişim ve sinir sistemi bozuklukları, zeka düşüklüğü görülebilir.

Sessiz ilerleyen tehlike: Tiroid kanseri - Resim: 2

KALP KRİZİNİ TETİKLEYEBİLİR

Tiroid bezinden salgılanan tiroksin kalbin bir dakikadaki atım sayısı (nabzı) ve kalbin bir atımda pompaladığı kanın miktarını (debisini) düzenlemektedir.

Hipertiroidizm kalp atışının hızlanmasına (taşikardi) ve ritminin bozulmasına (aritmi) neden olur. Bunun sonucunda hasta “çarpıntı” hisseder. Ayrıca guatr tedavisinde kullanılan tiroid hormonu gereğinden yüksek dozda kullanılırsa aynı şekilde kalp ritmi bozulur. Hipertiroidi tedavisinden sonra hastanın ilk fark ettiği şey kalp çarpıntısının hızla normale dönmesidir. Tiroid hastalığına bağlı olduğu bilinmeden, bu hastalara genellikle uzun süre ritim düzeltici tedaviler uygulanır ancak sonuç almak pek mümkün olmaz. Zira, asıl neden olan tiroid hastalığı tedavi edilmeden bu belirtiler normale dönmez. Aynı zamanda bağ dokusundaki gevşeklik nedeni ile bu hastalarda, kapaklarda yetmezlik görülebilir.

Hipotiroidizm denilen tiroid hormonu yetmezliğinde kalp yavaşlayarak, dakikada 70’in altına düşer. Ayrıca, hastanın kolesterolü de yükselir. Yüksek kolesterol, diyet ve ilaçlarla da düşmez. Hastanın tiroid hormon yetersizliği kısa sürede tedavi edilmezse yükselen kolesterol kalp ve beyin damarlarını tıkayabilir, kalp krizi ve inme olasılığı artar. Gerek kalp atımı yavaş olan hastaların tedavi öncesi tetkikinde gerekse yüksek kolesterolün tanısı aşamasında tiroid hastalığı yönünden inceleme yapılmalı, bu hastalara tedavi aşamasında yeterli dozda tiroid hormonu verilmelidir. Bu tedavi ömür boyunca yakın takipte sürmek zorundadır.

Tiroid bezi fonksiyon bozukluğunun teşhisi için kanda tiroid fonksiyon testlerinin düzeyi ölçülmelidir. Bu ölçümlerden en değerlisi de kanda TSH düzeyinin ölçümüdür. Diğer testler ise T4 ve T3 düzeyi ölçümleridir. Eğer tiroid hormonu yetersiz veya gereğinden fazla ise öncelikle bunun nedeni ve türü modern tekniklerle saptanmalı, sonra guatrın çeşidine göre tedavi yapılmalıdır.

4 KANSER TÜRÜ

Papiller: Bütün tiroid kanserlerinin yüzde 80’ini oluşturan papiller, genellikle iyi seyreden bir türdür. Her yaşta görülmekle birlikte, ağırlıklı olarak 40’lı yaşlarda ortaya çıkar. Hiçbir belirti vermeden uzun yıllar tiroid bezinde kalabilir ancak bu durum risklidir çünkü metastaz yapabilir.

Folliküler: 50 yaşından sonra görülme sıklığı artan bu kanser türünün yayılma olasılığı yüksektir. Tiroid bezi zarı başta olmak üzere akciğer, kemik, nefes borusuna da yayılabilir. Tekrar etme olasılığı yüksektir.

Medüller: Tiroid bezinin salgıladığı kalsitonin hormonu ile yakından ilişkili bir türdür. Medüller kanser olanların yüzde 25’inin ailesinde de aynı tür kanser görülmüştür. Tiroid bezinin çıkarılması gereken medüller kanserde, lenf bezlerine sıçrama söz konusuysa, bu bezlerin de alınması gerekir.

Anaplastik: En hızlı seyreden tiroid kanseri türüdür. Kitle hızla gelişip büyüdüğü için solunumu güçleştirme olasılığı vardır. Bu durumda soluk borusunun çıkarılması gerekir. Tedavide kemoterapi ve radyoterapi de uygulanır.

NODÜLLERE YAKLAŞIM

Tiroid bezinin büyümesine guatr; tiroid bezinin içindeki bölgesel büyümelere ise nodül denir. Tiroid bezinde genel büyümeyle birlikte birden çok noktada bölgesel büyüme varsa, buna da multi nodüler guatr denilir. Bu rahatsızlıkta dikkate alınacak üç önemli nokta vardır:

Nodülün kanser olup olmadığı

Nodülün, hipertiroide yol açıp açmadığı

Nodülün nefes borusuna baskı yapıp yapmadığı

Nodül değerlendirmesinde en güvenilir yöntem, ince iğne aspirasyonudur. Deneyimli bir sitopatalog tarafından incelenmesi çok önemlidir. Kanser veya kanser kuşkusu olan nodüllere cerrahi müdahale zorunludur.

Nefes borusuna baskı yapan nodüller de, kanser riski olmasa dahi cerrahi müdahale gerektirir.

Aspirasyonu iyi çıkmış nodüller de her ihtimal göz önünde bulundurularak ultrasonda incelenmelidir. İlaç tedavisi veya cerrahi müdahale kararını doktorunuza bırakmalısınız.

Sağlık troid kanseri troid bezleri troid bezi troid