Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: İnsanlık son bunalımı nasıl aşacak?
İnsanın yok oluş sürecinde sanatçı ve düşünürler halâ çok bireysel motivasyonlarla üretip toplumsal sorumluluklarını unutuyorlarsa bu onların bileceği iş... Ama unutmayalım ki, tehdit ve tehlike onları ayırmıyor.
Uzun bir süredir dünyamız işsizlik, yolsuzluk, salgınlar, siyasal tükenişler içinde, umutla umutsuzluk gelgitinde derin bunalımlarla zincirlenmişti. Emperyalizmin ve küresel oligarşinin doğayı hesapsız kullanıp durmadan tüketişiyle her şeyi paranın tutsağı kılan kuşatması, sonunda insana dokunmayı da yasakladı:
İtalyan karikatüristi Walter Molino’nun 1962 yılında 2022'yi öngörerek çizdiği illüstrasyon, hesapsız teknoloji ve büyümenin yol açtığı kapalı bir dünyada, insanın açık havaya fanuslar içinde çıkmak zorunda kalışını bütün trajik derinliğiyle gösteriyor:
İnsanın insana dokunamadığı bir dünya?! Bu korkunç durumu izlemek, hemen ardındaki salgının sıra savması için beklemek bir çıkış mı? Aydın kişiye yakışır mı? Yoksa zor durumlarda sorduğumuz, ünlü “ne yapmalı” sorusunu hep birlikte tartışmaya mı koyulmalıydık?
Aydın ve sanatçı arkadaşlarla nicedir sanal ortamda sergilenen durumları herkesle birlikte ve yazılı basında tartışma olanağı arıyorduk. Aydınlık, böyle bir tartışma için bize ikinci sayfasını açtı. Yazı dizimizde çok farklı alanlardan ve farklı görüşlerden aydın ve sanatçının küresel oligarşiyi sorgulayan ve yargılayan görüşlerini yansıtma şansı yakaladık. Aydın ve sanatçı arkadaşlarıma, çok farklı görüşlerin bileşkesini oluşturma yönündeki katkıları için teşekkür ediyorum. Tartışmamız, çağına tanıklık etmek ve tanıklığını geleceğe taşımak isteyen her sanatçı ve aydının görüşlerine açıktır.
SORULAR
1. İnsan yok oluşa mı sürükleniyor? Kapitalizmin doğayı ve insan doğasını bozarak ve tüketerek uygarlığı geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklediği savını haklı buluyor musunuz?
2. Amerikalı Marksist David Harvey bugünkü teknolojik gelişmelerde insanlığı anbean denetleme ve sınıfsal tahakküm tehdidinin varlığını vurguluyor. Bu tehdidi özellikle 5G ve Yapay Zekâ (YZ) teknolojilerinin daha da güçlendirdiği yönünde bilim adamlarının kaygılarını paylaşıyor musunuz?
3. Üçüncü binyılda insanlığı teknolojik donanımlı Yeni Ortaçağ’a sokma çabasındaki küresel oligarşiyi –teknolojik ve ekonomik gelişmede önderliği yakalamasıyla– Çin’in durdurabileceği (David Harvey) görüşüne katılıyor musunuz? 5G ve YZ teknolojilerine karşı kitlesel gösterilerin başladığı aşamada Kovid-19 salgınıyla girilen sürecin sonunda insanlık için nasıl bir gelecek tasarımı öngörüyorsunuz?
4. Postmodernizmle birlikte felsefe ve sanatın insana karşı sorumluluk duygusunu yaygın olarak yitirdiği eleştirisini yerinde buluyor musunuz? Bugün insanın yok oluş sürecine sokulduğu bir dünyada sanatçı ve düşünürler ne yapmalıdır?
BURJUVAZİYİ DOĞU HALKLARI DURDURACAK
Cengiz Gündoğdu:
1. Amerikan burjuva devrimi 1775’te başladı. 245 yıl önce başlayan devrim savaşı Bağımsızlık Bildirisi’yle insanlığa şu sözü verdi. “Bütün insanlar eşit yaratılmıştır.”
Burjuva sınıfı 18. yüzyılda insanlığın kardeşliği için tarih sahnesine çıktı. 245 yıl sonra duruma bakıldıkta, burjuvazi eşitliği değil, burjuva diktasını kurdu. Bunun yanı sıra hem doğayı hem insan doğasını bozdu. Burjuvazinin insanlığı yok oluşa götürüşü bir gerçektir.
2. Burjuvazi teknolojisiyle insanı dar bir alana soktu... Burjuvazi entelektüel açıdan 19. yüzyılda bitti. 19. yüzyılın büyük entellektüelleri Marks’la Engels, insanlığa aydınlık yolu gösterdi. İdeolojik olarak Marksizmle mücadele edemeyen burjuvazi teknolojisiyle insan beynini dumura uğratabilir. Böyle bir tehlike vardır. Burjuvazinin bu eylemini Doğu halkları durduracak. İnsanlığı eşitlikçi bir topluma götürecektir. Bu konuda inancım tamdır.
3. Burjuvazi çeşitli akımlarla, bu arada postmodernizmle, insan beynini dumura uğratma uğraşında... Bu konuyu daha önce Sanatta Star Sistemi kavramıyla inceledim. Benim tırıl dediğim piyasa romanları - öyküleriyle okurun bilinci dumura uğratıldı. Ödüllerle desteklenen bu bilinç dumura uğratma devinimi hızla sürüyor.
4. Bu konumda sanatçı, kesinlikle tırıl yapıtların boy gösterdiği sanatta star sistemine karşı çıkmalı. Dünyayı doğru kavrayacak bir estetiğin kavgasını vermelidir.
BATI ÇÖKÜŞÜNÜ BİLE GÖREMİYOR
Ahmet Yıldız: Uygarlık bayrağını Aydınlanma'dan bu yana devrettiğimiz Batı, bu görevini yerine getiremiyor. Uygarlığa sahip çıkmak demek kendi başının derdine düşmek değildir. Batı Uygarlığı dediğimiz şey işte bugün bunu yaparak üç maymunu oynuyor; kendi çöküşünü bile göremiyor.
Ekonomik yaşamımızda değişen birinci olay, çalışma yaşamımızdaki değişimler oldu. Biz yazar ve şairler, sanatçılar, aydınlar zaten masa başı / ev ortamına alışığız. Ancak bütün bir toplumun iş yaşamı masa başı / ev ortamına hapsoldu. Tarım ve hayvancılık, balıkçılık ön plana geçti. Çok önemli bildiğimiz nice meslek ölüyor ve adını bile telaffuz edemediğimiz yeni meslekler ortaya çıkıyor.
Sosyal yaşamda ise insanoğlunu onarıcı en önemli davranışlardan olan dokunma, tokalaşma, sarılma, hatta öpme davranışının tedavülden kalktığı görüldü. İnsanı insan yapan davranışların giderek günlük yaşamımızdan uzaklaşması psikiyatrist doktorlara göre insanda onulmaz yaralar açacak.
Aslında biten yüzyıl boyunca Batı dediğimiz ülkeler bütünü, iki dünya savaşı ve Hitler, Mussolini, Salazar, Franko, Churchill gibi insanlığın yüz karası liderler yarattılar. Doğu dediğimiz bütün ise birçok sosyalizm denemesinin yanında Atatürk, Lenin, Gandhi, Mao gibi insanlığa katkıda bulunmuş mükemmel liderler çıkardı. Ne yazık ki Türk aydını aydınlanma döneminde bir parlayıp sönmüş Batı uygarlığından hâlâ o dönemin özlemiyle bir şeyler bekliyor. Bence Batı düşünürlerinin son temsilcisi Sartre'dı ve ondan sonra insanlığa armağan edebilecekleri inandığım tek bir düşünür yoktur...
Çin üzerine bir çalışmam, özel bir tanışıklığım ya da gitmişliğim yoktur ama emperyalist Batı kapitalizmini ürküttüğüne ve sanılanın tersine, olumsuz değil, olumlu olacağına inananlardanım.
Bütün bu ekonomik ve sosyal yaşamdaki değişimlerin yanında insan tekinin yaşadığı sarsıntılar, kaygılar, korkular ve gelecek endişesini anlamak yalnızca bilim insanlarının işi değil. Sezgileriyle yaşamı anlamanın en önemli araçlarından olan sanat ve edebiyatı kullanan sanatçılara da büyük görevler düşüyor.
YA BİRLİKTE YOK OLURUZ YA BİRLİKTE MÜCADELE EDERİZ
Fatma Batukan Belge: Yaban hayatı üzerine çalışan bilim insanları koronavirüs sonrası Antropause olarak adlandırdıkları büyük İnsan Duraklaması’nı mercek altına aldılar. Küresel ölçekte insan faaliyetindeki geçici yavaşlamanın diğer canlılar üzerinde derin bir etki yaratma olasılığının yüksek olduğunu öngörüyorlar. Elbette insan faaliyeti süresiz olarak yavaşlayamaz ama bu şekilde tüketmeyi sürdürürsek, Kovid-19’u başka küresel salgınlar izleyecektir. Ve sonrakiler, tüm uygarlığı yok edecek belki de...
Teknolojinin tahakkümü tehdit değil, hayata geçirilmiş somut bir olgu. Cep telefonlarımız aracılığıyla attığımız her adım izleniyor. Bir arkadaşımızla herhangi bir AVM’ye gitsek, karnımız acıksa, “ne yesek acaba” diye konuşurken yiyecek reklamları gelmeye başlıyor. “Çocuğa ayakkabı almam lazım” desem ayakkabıcı reklamları... Yediğimiz her lokma bile gözetim altındayken, politik tercihlerimizin, ideolojilerimizin yönlendirilmediğini kim söyleyebilir?
Çin, teknolojik ve ekonomik gelişmede önderliği yakaladığı için küresel oligarşiye karşı bir denge oluşturabilir. Çin zaten müthiş bir güç... Ancak Çin’in de, yayacağı radyasyonla insan sağlığı için büyük tehlike oluşturan 5G çalışmaları var. Bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz distopyaların gerçekleşeceği günlerin hiç de uzak olmadığını düşünüyorum. Hatta şu anda yaşadıklarımız da distopya... Koronavirüs salgını ilk adım...
Moderniteyle problemi olanların empoze etmek istediklerini Postmodernizm sosuna bulayarak matah bir şey gibi sunması şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olan, pek çok entelektüeli peşlerine takıyor olmaları... Postmodernizmle birlikte sanatın insana karşı sorumluluk duygusunu yitirdiği eleştirisi yerindedir. Kendi alanım sanat olduğu için özellikle sanat diyorum, felsefe eleştirilerini felsefecilere bırakmak isterim. İnsanın yok oluş sürecinde sanatçı ve düşünürler halâ çok bireysel motivasyonlarla üretip, toplumsal sorumluluklarını unutuyorlarsa bu onların bileceği iş... Ama unutmayalım ki, tehdit ve tehlike onları ayırmıyor. Sanatçı ya da düşünür insanlığın ve toplumların karşı karşıya olduğu tehlikelerden muaf bir tür değildir. Ya birlikte yok oluruz ya da mücadele ederiz. DEVAM EDECEK.