21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli

İnsanlığın sorunlarını, kamu ağırlıklı ve bireyi toplumun bir parçası olarak yücelten, yetkinleştiren büyük yaratıcı dinamikler Asya'da, Avrasya’dadır. Sanatçı, yaratıcı ruhunu, Asya enerjisiyle beslemeli, temalarını, motifleri bu derin kültürel birikimden sağlamaya yönelmelidir.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli
A+ A-

SORULAR: Kapitalizmin doğayı ve insan doğasını bozarak ve tüketerek uygarlığı geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklediği savını haklı buluyor musunuz? Özellikle 5G ve Yapay Zekâ (YZ) teknolojilerinde insanlığı anbean denetleme ve sınıfsal tahakküm tehdidinin gizlendiği savına katılıyor musunuz? Bugün insanın yok oluş sürecine sokulduğu bir dünyada sanatçı ve düşünürler ne yapmalıdır?

Gelecek; tarihsel birikim üzerinde, birikmiş emeğin kazanımları üstünde yükselecek. Bu demektir ki, tarih, insanın dışında gelişen bir şey değildir. İnsan, tarihin hem biçimlendirdiği hem de onu biçimleyen varlıktır. Tarihi yapan varlık olarak, tarihin öznesi olarak insanın bilimsel teknolojik devrim sonrası süreçte konumunu daha etkin bir aşamaya taşıması gerekiyor. Bu; bilim, felsefe ve sanat sacayağının ekonomik yüzeylerden yükselen tepe noktasında, politik dorukta herkesin gücü ve bilinci oranında kendini somutlaştırması anlamına geliyor. Platon öyle dememiş miydi? Politikayı küçümseyen ve ondan kaçan aydınlar, sonunda yeteneksiz politikacıların kötü yönetimlerine boyun eğmek zorunda kalır.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli - Resim: 1

CESARETİN BEDELİ DE VAR

ERTUĞRUL ERDOĞAN:

Kapital insanın hırsı ise kapitalizm de insanlığın kurdudur. Çünkü kapital yarışı, beraberinde doğanın yok oluşunu da beraberinde getirecektir. Ve beraberinde gelen iklim değişikliği, insanlığı giderek yok etmiyor mu? Belki dünyayı gelecekte Malthus’un nüfus teorisi kurtaracaktır. İnsanların zenginliklerine bir sınırlandırma getirilmelidir. Ülkelerin bütün kaynakları belli bir zümrede toplanmamalıdır.

Yapay Zekâ belki teknolojik gelişmede insanlığa kolaylıklar sağlayacaktır ancak, dünyanın aşırı nüfus artışında hızla işsizliği de beraberinde getirecektir. Ve gelecekte kaoslar da kaçınılmaz olacaktır.

Yakınlarda belgesel bir film seyrettim: Sosyal medya yöneticileri, insanlığın izlendiğini ve kendilerine verilen reklamlarda ürünleri ona göre sunduklarını söylediler. Gelecekte itaatkâr bir toplum yaratma gayreti içindeler.

Teknolojik donanımlı Yeni Ortaçağ böyle geliyor. “3020 yılına Mektup” başlıklı bir yazım var, orada bu konuyu irdeledim. Sizlere sitemdeki linkini vereyim, http://ertugrulerdogan.com/one-cikanlar/3020-yilina-mektup/

Bir virüs atom bombasından daha etkili olabilmektedir. Bakınız, insanlığın virüsle beraber yaşadığı sürece? Üçüncü dünya ülkeleri ekonomiyle boğuşmaya devam ediyor.

Sanatçı ve düşünürler, kendi aralarında birliği sağlamalı, anti-demokratik iktidar korkularından süratle sıyrılmalılar. Günümüzde cesur aydınlara daha çok ihtiyaç var. Elbette bedeli de var.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli - Resim: 2

BÜYÜK YARATICI DİNAMİKLER ASYA'DA

MEHMET ULUSOY:

İnsanlık, gerek doğa kirlenmesi tehdidini, gerekse “yapay zekâ” olarak tanımlanan insanın bir makinaya dönüşerek teknolojik intiharı gibi bir tehlikeyi, konuyla ilgili bazı önemli uyarılar olsa da, önleyecek ve aşacak birikime, bilince fazlasıyla sahiptir. Kapitalizmin o nedenle insanı, insanlığı “geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklediği” savı gerçekçi değildir. Bu düşünceler, Batı merkezli, nihilizme kadar varan, kapitalizmi yıkma ve gelecek umudunu ve iradesini tamamen yitirmiş bir aydın çoraklaşmasının ve karamsarlığının ürünüdür.

Emperyalizmin en önemli ideolojik kolonunu oluşturan teknolojik determinizm, 20. yüzyılın başında Avrupamerkezci solun peygamberi Kautsky tarafından gündeme getirilmişti. 20. yüzyıl boyunca döne döne kanıtlandığı gibi, bu, kapitalizmin yenilmezliğine iman etmenin teorisiydi.

Oysa, insanlığın sorunlarını, kamu ağırlıklı ve bireyi toplumun bir parçası olarak yücelten, yetkinleştiren büyük yaratıcı dinamikler Asya'da, Avrasya’dadır. Sanatçı, yaratıcı ruhunu, Asya enerjisiyle beslemeli, temalarını, motifleri bu derin kültürel birikimden sağlamaya yönelmelidir. Kuşkusuz ortaçağ Asya’sının feodal kültürüyle değil, aydınlanmacı, akılcı ve eşitlikçi Asya'nın devrimci çağdaş kültürüyle... Türk sanatçısı için bunun anlamı, öncelikle ulusal ve toplumsal kaygıları, değerleri, motifleri öne çıkarmak ve sanatında imgeleştirmektir.

Son olarak, kanımca, sosyalizmde kalıcı başarının yolu, insanı yabancılaşmadan kurtarmayı ve dönüştürmeyi, insan ile doğa arasında uyumu/barışı merkeze alan, insan merkezli toplumcu bir kültür yaratmaktan geçmektedir. Burada sanat ve edebiyatın rolü tayin edicidir.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli - Resim: 3

DÜNYAYA İYİ İNSANLAR GEREK

BERKİZ BERKSOY:

Kaygı yüklü sorularınız karşısında aklıma ilk gelen, insana güveni yitirmemek... Yıkımdan çıkış ahlâklı, çalışkan, iyi insanlara bağlı... Roland Barthes’a göre insan, «Hayatın armağan olduğunu gösteren, güvenilir, güzel, ciddi, hoş, gereği gibi olan ve her şeyin üzerine çıkan imgelem olarak iyinin hükümranlığını arar.»

İyi, gerçek olandır; yumuşaktır, asalettir, bekle geliyorum dedirtendir. Bu enerjiye güveniyorum. Buluşlar, devrimler iyi insanların elinde kaygıya yer bırakmaz. Bununla birlikte uygarlıkların izlediği bir evrensel gerçeklik var: Paul Valéry, uygarlıklar ölümlüdür, demiş.

J.-C. Seys şöyle açıklıyor: Etnologlara göre, yaşadığı çevrede dengesini koruyabilen toplum uzun süreli olur. Kararların gerçekten ortaklaşa alındığı demokratik düzene sahip toplumlarda aynı tutku paylaşılır: Salt egemenlikten uzak bilgenin şefliğinde ayakta kalabilmek...

Almanya’da Medya-Telekomünikasyon Master’i yapmış, 10 yıldan fazladır bilgi teknolojileri üretiminde çalışan, İsviçre’de Octonion’u kuran, Belarus’ta iki kez «En İyi Girişimci» ödülü alan Ongan Mordeniz teknolojinin tehdit olamayacağını söylüyor. Çağ atlattırıyor, devrimdir diyor. Makinelerin akıllanmasını normal bulduğunu, yeni çağda sınıflandırmaya makinenin da dahil olacağını, daha akıllı, çevreci gelişerek ilerleyeceğini söylüyor. İşçi sınıfının yerini yüksek eğitimli uzmanların alacağını, kaynakların optimum kullanılmasını sağlayan sistemin yerleşmekte olduğunu belirtiyor

İnsan ve makinenin karşılaştırılamayacağını, makinenin talebe yönelik hareket ettiğini, talep olmadıkça çalışmadığını söylüyor. İnternet devriminin herkese tanıdığı bilgiye demokratik ulaşım hakkını kullandığımız ama dışarıya çıkıp eskisi gibi nefes alamadığımız, aktivist olarak sokaklarda direnemediğimiz şu günlerde Covid 19’un insanlığı hayal edemeyeceği biçimde evrime sürükleyeceğini düşünüyorum.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli - Resim: 4

KÜRESEL OLİGARŞİNİN YEDEK ŞARJÖRLERİ

VEYSEL BOĞATEPE:

Tüm alanları kuşatmayı hedefleyen ve henüz yeni bir terim olan dijital kapitalizm bir yandan hızlı tüketim (Fast food) kültürü ile “kullan at” politikasını yaygın hale getirirken diğer yandan özellikle de hedef kitle olarak belirlediği yeni kuşağa okumak yerine izlemeyi, kitap yerine bilgisayarı benimsetti. Küresel oligarşinin pazara sunduğu yeni aktörlerinin ilk hedefi de bireyin, toplumun tercihlerini ve alışkanlıkları değiştirerek kendi ilkeleri doğrultusunda şekillendirmekti.

Gelinen noktada amaç; kitlesel olarak tüketimin niceliğini ve niteliğini belirlemek, sanat ve edebiyat da dâhil olmak üzere tüm gıda maddelerinin üretim ve dağıtımını ele geçirmek için büyük çapta salgın hastalıklar üreterek son savaşı kazanmaya gerekli ortamı hazırlamaktır. Bu savaş; şiddet unsurlarıyla değil, tarım, toprak, sağlık, finans, sanat ve edebiyat gibi toplumu tümüyle kuşatarak her alanda gerçekleştirilecek bir dönüşüm projesidir.

Günümüzün bu gerçeği karşısında, aydınların millî değerlere karşı küreselleşmeyi, çeşitliliği ve çoğulculuğu savunması, dil ile üslupta bozulmayı benimsemesi, zenginlik içermek bir yana, küresel oligarşinin postmodernizm silahına ne yazık ki yedek şarjör olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Gerçekte iletişimi değil yalıtım dayatan dijital sistem, bireyi yalnızlaştırırken onun dijital ortama attığı her şeyi de kendi ilkeleri doğrultusunda biçimlendirmektedir.

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: Sanatçı ruhunu Asya enerjisiyle beslemeli - Resim: 5

BANA GÖRE DİYE BAŞLAMALI

YAŞAR ÖZMEN:

Aslında sorularınız, bilimin de doğrulukla yanıtlayamadığı sorulardır. Bu yüzden, bana göre, diye başlamak gerekir. Veri aktarım yoğunluğu, elektromanyetik dalga dolaşımı, öğrenen makinelerin ulaşacağı yetenek, karbon salınımı gibi teknoloji atıkları, doğa ve insan sağlığına ne boyutta tehdit oluşturacaktır? Şu anki teknoloji, dünyayı küçük bir adaya çevirdi ve her bireyi kontrol edebilme yeteneğine sahiptir. Bu durum insan lehine nasıl kullanılacaktır? Çözümlenmesi ve yanıtlanması gereken soru budur.

Kovit-19, bugün dünyanın başına önemli oranda bir bela açtıysa insanlığı bekleyen tehlikelerin varlığından kuşku duymamak olası değildir. Öyleyse asıl tehdit, bu teknolojilerin doğaya bıraktığı atıklardır.

Kontrolsüz güç, tehdittir. İnsanlık denetebildiği sürece sorun yok. Bugün dünyayı yöneten yaşlı düşünce, süresini doldurmak üzeredir. Son birkaç kuşak, karar mekanizmalarını genç kuşaklara teslim ettiğinde dünyanın durumu ve geleceğe yönelişi daha başka olacaktır. Dijital çocuklar, öğreti ve inançların dar kalıplarından kurtulup daha özgür düşünebilecek ve insana yönelik tavır alacaklardır.

Bu koşullarda postmodernizm, hipergerçekliğin bir sonucudur. Felsefe, kendi sorularını üretir ve güncel verilerle olabilen en doğru yanıta ulaşmaya çalışır. Sanat ise ileri sayısal teknolojiyle nereye evrilecektir? Gelişmiş ses, görüntü, hareket teknikleri ve yapay zekâ, insanüstü sanat üretme yeteneğine kavuşuyor.

Bizim gözeteceğimiz hedef, duyarlı, duygudaş ve aydın insana ulaşmaktır. Sevgiyi başat kılmaktır. Einstein’ın “Evrensel kuvvet sevgidir.” sözünden hareketle, şimdiden önlem almaktır.

Son Dakika Haberleri