Seyyit Nezir’in sorularına yanıtım: Atatürk: Vatan büyük bir teşkilatçısını kaybetti
Talât Paşa’nın, vurularak şehit edildiği haberi Ankara’ya ulaştığında, Atatürk gözyaşlarını tutamıyor: 'Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti' diyor. Talât Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından milli şehit ilan ediliyor!
Cep telefonunda “Sanat Olayı” sayfasında mesajlarla yürüyen Talât Paşa tartışmasında, birkaç kısa metinden sonra Seyit Nezir’e yanıt vermemeye karar vermiştim. Nezir tartışmayı 10 Şubat 2022 günü Aydınlık’ta duyurunca artık bilgim dâhilinde olan bazı gerçekleri yazmam farz oldu.
Seyit Nezir, Aydınlık’ta yayımlanan Kaan Arslan’ın benimle yaptığı, “Cumhuriyet, Talât Paşa ve Atatürk’ün Mirasıdır” başlıklı söyleşiye atıf yaparak, “Türkiye'nin düşmanı, Alman kuklası üçlünün en suçlusu nasıl olur da Atatürk'le bir tutulur? Bu nasıl bir kafadır?” diye yazdı. Demek Talât Paşa’ya ilişkin kanısı buydu. Paşa’yı pek fazla bilmediğini düşündüm. Ona ve diğer grup üyelerine Paşa’yı tanıtmanın en yalın, güvenilir yolu Atatürk’ün değerlendirmesi olabilirdi:
Talât Paşa’nın, vurularak şehit edildiği haberi Ankara’ya ulaştığında, Atatürk gözyaşlarını tutamıyor: “Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti” diyor. Talât Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından milli şehit ilan ediliyor. (Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, der. Hulusi Turgut, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2005, s.572; Perinçek, Aydınlık gazetesi, 30 Aralık 2011)
Seyit Nezir’in cevabı şöyle oldu: “Bana masal anlatmayın. Soruları yanıtlayın. Yaşamı İttihatçılarca tehdit altında tutulan Mustafa Kemal, üstelik suikastle öldürülmüş bir siyasetçinin arkasından farklı şeyler söyleyecek değildir. Talât Paşa'da incir çekirdeği kadar işe yarar bir şey olsaydı, 1909'da İttihat Terakki'den ayrılmak zorunda kaldığı halde, Cumhuriyet döneminde onu saygıyla yad etmeyi unutmazdı Atatürk.”
Atatürk, hep açık tutumdan ve sözden yana olmuştur. Tabii katledilen bir Sadrazam’ın arkasından kötü konuşmazdı. Ama övmezdi de… Atatürk’ün yukarda alıntıladığım ve kaynağını da gösterdiğim cümlesi önemli bir övgü değil mi? Atatürk’ün Talât Paşa'ya ilişkin olumlu, övücü başka değerlendirmeleri de var. Ayrıca pek çok devlet adamının, politikacının, yazarın, askerin, bilim insanının sözleri kitabımdan ve diğer tarih-anı kitaplarından okunabilir. Talât Paşa'yı tam olarak tanımlayan söz: Vatansever yani ulusalcı antiemperyalist olmasıdır. Düşmanları bile onu bu niteliğiyle suçluyor.
MİLLİ KURTULUŞ HAMLESİNİN YÖNETİCİSİ
“Talât Paşa, Cumhuriyet ve sonrasına kadar uzanan siyasal gelişmelerin kaynağında bulunan anahtar kişidir. O ve İttihat ve Terakki Cemiyeti, bugünün Türkiye’sinin temellerini atanlardır. Bu inkâr edilemez.” Bu açıklama,Talât Paşa kitabının yazarı Tevfik Çavdar’a ait. Talât Paşa’nın gerçek değerini takdir eden ve onu Mustafa Kemal’e birlikte anan adlardan biri de Cumhuriyet’in ünlü Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’tur.
Bu konuda araştırma yapan, yazan pek çok tarihçi, yazar benzer açıklamalar yapıyorlar. İlk aklıma gelen diğer adlar şöyle: Ziya Gökalp, Yunus Nadi, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Sina Akşin, Hasan Babacan... Onların bazılarından yapacağım birkaç kısa alıntı şöyle:
Talât Paşa’nın biyografisini kaleme alan Hasan Babacan’ın değerlendirmesi: “Netice olarak, İkinci Meşrutiyet dönemi ve o döneme damgasını vuran Talât Paşa, memleket içerisinde yapmış olduğu pek çok askeri, sivil, idari, fikri ve sosyal icraatlarla ve uluslararası politikalarla, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne zemin hazırlamıştır.”
Önemli bir gazeteci olarak hem Talât Paşa’yla hem de Mustafa Kemal’le çalışan Yunus Nadi, İttihat ve Terakki hareketinin bir milli kurtuluş hamlesi olduğunu özellikle belirtiyor: “Talât Paşa, İttihat ve Terakki’nin timsali olarak memleketimizde bir devrin tarihini temsil eden ihtilâlci bir devlet adamı idi. (…) İmparatorluk bizim Türk tarihimizin uzun bir devri, Cumhuriyet ise aynı tarihin yeni bir safhasıdır. Hâdiseleri, kendi zincirleri içerisinde sıkı bir takibe tutarsak İttihat ve Terakki’nin milli bir kurtuluş hamlesi olduğunu görürüz.”
Doğu Perinçek ise Talât Paşa’nın “öncelikle büyük bir devrimci” olduğunu vurguluyor. “Büyük teşkilatçıdır. İttihat Terakki, Türk devrim tarihinin çok önemli kök teşkilatıdır. Hatta dünya devrim tarihinde yeri olan bir partidir. Talât Paşa işte o partinin önderidir. Büyük bir ahlâk ve fedakârlık örneğidir. Büyük devlet adamlarımızdandır.”
SEYİT NEZİR’İN AMACI NE?
Seyit Nezir’in yazısındaki sorular, bence bazı tarihi gerçekleri ortaya çıkarmayı değil; Talât Paşa'nın Atatürk’e düşman olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor. Ayrıca maddi hatalar içeriyor. Örneğin 2. soru: “Aralık 1920'de birden Mustafa Kemal'e yazarak onun Ankara'daki BMM çalışmalarını sekteye uğratma tasarısını uygulamaya mı geçirdi?”
Yanıt: İlk mektubun doğru tarihi, 22 Aralık 1919’dur. Atatürk, Ankara’ya gelmek üzere yolda... Uğradığı yerlerde, İttihatçıların da katıldığı büyük güven, sevgi, saygı gösterileriyle karşılanıyor. Benim kitabımdan ya da başka bir kaynaktan Atatürk Talât Paşa yazışmaları mutlaka okunmalı. Ondan sonra bu iki büyük, tarihe mal olmuş insanın, dost mu düşman mı olduğuna karar verilmelidir.
Talât Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini kabul ediyor. Onu yürekten destekliyor. Onun için vatanın yararı her türlü kişisel kaygının üstündedir. Mustafa Kemal'in kurtuluş mücadelesinin neredeyse Berlin'deki temsilcisi gibi çalışıyor. Kendisinden de “askerce bir itaat” beklenebileceğini belirtiyor. Mektubun son satırları yüreğinin Anadolu’daki mücadeleyle attığını gösteriyor: “Bizlere gelince istediğiniz şekle girmek, istediğiniz tarzda çalışmak, arzu ettiğiniz hususi ve umumi türlü fedakârlığı yapmak en büyük emelimizdir. Muvaffakiyetinize bütün kalbimizce duacıyız.”
Mustafa Kemal Paşa’nın “Kardeşim” başlıklı kitabımda tam metni verilen ikinci mektubu, Talât Paşa'nın çalışmalarından memnun olduğunu gösteriyor. Ayrıca mektupta Paşa’nın Milli Mücadele’ye faydalı olduğu da vurgulanıyor.
Seyit Nezir’in bir başka önemli yanlışı 3. soruda: “İngilizlerle görüşmeleri sonrasında, Ocak 1921'de Meclis-i Mebusan’ın açtırılmasıyla Mustafa Kemal’in Ankara'da korkunç bir yalnızlığa terk edildiğinin farkında olmadı mı? İttihat Terakki'nin bir avuç gerçek yurtseveriyle Mustafa Kemal arasında bir güvensizlik duvarı oluşturma niyeti böyle mi uygulamaya kondu? Meclis-i Mebusan niye açıldı?”
Meclis-i Mebusan’ın açılmasının doğru tarihi: 12 Ocak 1920’dir. Yani bir yıl önce. Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi’ni, 23 Nisan 1920’de açtı. Bilindiği gibi Meclis-i Mebusan’ın işgalcilerce basılmasından sonra Meclisin Ankara’da açılması nihayet daha geniş kesimlerce kabul edildi.
Mustafa Kemal’in ısrarlı İstanbul’un güvenli olmayacağı uyarılarına karşın, (zaten açık olmayan bir işgal vardı) Meclisin İstanbul’da toplanmasına karar veriliyor. Bu konuda yapılan geniş toplantılar, tartışmalar, alınan kararlar Nutuk'ta çok kapsamlı olarak açıklanıyor. Talât Paşa'nın bu sorunda bir etkisi yoktur. O dönem seçilen mebuslar, bazı gerçekleri ne yazık ki acılar yaşayarak öğreniyorlar.
Seyit Nezir’in diğer bir hatası, 6. soruda: “15 Mart günü Talât'ın öldürülmesinden sonra, ertesi gün Meclis-i Mebusan kapatılıp ele geçirilen mebuslar Silivri'ye, pardon Malta'ya tatile mi gönderildi?”
Talât Paşa’nın öldürülmesi 15 Mart 1921’dir. İstanbul'u resmen işgal edilmesi ise bir gün sonra değil; bir yıl öncedir. İstanbul, 16 Mart 1920'de resmen işgal edildi.
1. soruda ise Talât Paşa’nın “1920'de Berlin'de İngiliz görüşmeciyle neler” konuştuğu, soruluyor. Tarih yine hatalı… Uzun yıllar İstanbul’da İngiliz Büyükelçiliğinde ateşe olarak çalışan ve İngiliz istihbarat servisinin elemanı olduğu tahmin edilen Herbert Aubrey, Talât Paşa’yla, 26 Şubat 1921’de, Almanya’da uzun bir görüşme yapıyor. Bu görüşmede konuşulanlar bir sır değildir. Aubrey tarafından kaleme alınmıştır. Metin, benim kitabımda olduğu gibi Talât Paşa’ya ilişkin birçok eserde yer alır. Talât Paşa, bu kişinin konumunu biliyor. Ama açık yüreklilikle onunla konuşuyor.
Talât Paşa, Herbert Aubrey’e Mustafa Kemal’le aralarında bir anlaşmazlık olmadığını özellikle açıklıyor. “Türkiye bir güçtür, ne yaparsanız yapın böyle kalacaktır” diyor. Bolşevik karşıtı bir ittifaka girmeyi, Panislamizmi ve Turancılığı reddediyor. “Sağ mı yoksa sol görüşlü mü olduğu” sorusuna verdiği yanıtı Aubrey, şöyle yorumluyor: “Liberal olduğunu söyledi, fakat siyasetin değişken olduğunu, vatanseverliğin ise kalıcı olduğunu söyleyerek siyasi bir renk vermedi.” (Liberalin o günlerdeki anlamı özgürlükten yana olmaktır)
Yazımı Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın İttihat ve Terakki değerlendirmesiyle tamamlıyorum:
“İttihat ve Terakki’nin birbirine karşıt iki yönü üzerinde son bir kez daha durmakta yarar var. Meşrutiyet’in ilk yarısında kozmopolit, Osmanlıcı bir idealin peşinde, demokratik ve çoğulcu bir siyasal hayat içinde çalışan İttihat ve Terakki başkadır; Meşrutiyet’in ikinci yarısında tek parti olarak siyasal hayata egemen olan ve milli bir devlet, idealine bağlı İttihat ve Terakki ise başkadır. Bir siyasal örgütün kişiliğindeki bu çatışma çelişmeler büyük suçlamaları üzerine çeken bir durum olmuştur. Daha önce de söylediğimiz gibi İttihat ve Terakki hem bir devri, hem de bir kuşağı kapsar ve hayale kadar varan isteklerin gerçekleştiricisi olmaya çalışan bir siyasal partinin de adı olmuştur.”
Özetle, İttihat ve Terakki, milli devlet ülküsüne bağlı bir partidir. 1913’ten itibaren tüm çabası bu doğrultuda olmuştur. Talât Paşa da onun tartışılmaz milli, vatansever lideridir.
Kaynak:
Feyziye Özberk, Talât Paşa İttihat Terakki Tarihi/Posta Memurluğundan Devrim Önderliğine, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ekim 2021, İstanbul.