Sıcak para tuzağı çalıştırıldı
İBB Başkanı İmamoğlu’na açılan soruşturmanın ardından yaşanan sıcak para çıkışıyla borsada değer kaybı ve döviz kurlarında artış meydana geldi. Uzmanlar, sıcak paraya bağımlı ekonominin, siyasi bağımsızlığa da tehdit oluşturduğunun bir kez daha görüldüğünü kaydetti


İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart sabahı gözaltına alınmasının ardından piyasalardaki dalgalanmalar ve etkileri devam ediyor. 19 Mart günü, soruşturmaya tepki olarak meydana gelen sıcak para çıkışı, dolarda yüzde 12’yi bulan artışa, borsada da yüzde 7’lik düşüşe neden olurken Merkez Bankası da döviz atağını önlemek amacıyla rezervlerini satışa sundu. Reuters’e konuşan Türk bankacılar ve Bloomberg’e konuşan bir Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yetkilisi yaklaşık 10 milyar dolarlık rezervin satıldığını belirtti.
YÜZYILIN DEPREMİNDE BİLE BU DALGALANMA OLMADI
Söz konusu döviz atağı ise ekonominin sıcak paraya olan bağlılığının, politik bağımsızlığa karşı bir tehdit olduğunu hatırlattı. Piyasalardaki dalgalanmayı Aydınlık’a değerlendiren uzmanlar, sıcak paraya gereksinim duymayan bir ekonomi programının ihtiyacını vurguladı. Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Başkanı Hakan Topkurulu, şu ifadeleri kullandı:
“CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olan İmamoğlu'na gözaltı ile birlikte ekonomi tarafında da ciddi bir hareketlenme meydana geldi. Borsa İstanbul’da büyük bir miktarda satış geldi. Dolar kuru 35-36 TL düzeyinden gün içinde 42 TL seviyesine kadar çıktı. Bu çok ciddi bir hareketti. Borsa uzun yıllardan bu ilk kez böyle bir hareketlenme ile karşı karşıya kaldı. Ve yurt dışından gelen sıcak paraların dışarıya çıkması nedeniyle de dolar kuru da yukarıya doğru hareketlendi.
“Türkiye, 2022 yılında yüzyılın en büyük doğal afeti denen iki depremi aynı gün içinde yaşadı. Elli binden fazla insanımızı kaybettik ve bütçeye yaklaşık 100 milyar dolarlık bir etkisi oldu. Böyle bir olayda dahi kurlar oynamamıştı. Batı Asya'daki, özellikle İsrail ve İran arasındaki çatışmaların Türkiye'ye sıçraması çok olağan bir durumdu. Rusya-Ukrayna Savaşı'nda nükleer silah atışına bir adım kalmıştı ama yine de kurlar yerinden oynamadı. Bu olaylar İmamoğlu'nun gözaltına alınmasından çok daha önemli olaylardı ve ardından ne dolar kuru bir kuruş oynadı ne de borsada böyle bir satış gündeme geldi. Ancak İmamoğlu soruşturmasından sona kurlar bir anda patlama noktasına geldi.
‘SICAK PARA PİMİ ÇEKİLMİŞ BİR BOMBA’
“Merkez Bankası, döviz atağını önlemek için bir günde yaklaşık 10 milyar dolar rezerv satışı yaptı ki yüksek miktarlı bir satıştır. Vatan Partisi olarak biz uzun yıllardan bu yana sıcak paranın ülke içine giren pimi çekilmiş bir el bombası olduğunu söylüyoruz. Bir tuzak olduğunu söylüyoruz. Sıcak para, Atlantik Sistemi’nin algılarıyla yönetilen bir sermayedir.”
Daha önce meydana gelen sıcak para çıkışlarının Türkiye ekonomisini alabora ettiğini kaydeden Topkurulu, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin iç politikasındaki bir olay, Atlantik sisteminin algısında düşmancıl bir hareket olarak nitelenirse sıcak para bir düğmeye basışla çok büyük şekilde hareketlilik yaşar. Bunu Türkiye’de daha önceki deneyimlerimizden biliyoruz. 2001 yılında bir kitap fırlatma olayı Türk ekonomisini alabora etmişti.
‘İMAMOĞLU BATI’NIN DESTEKLEDİĞİ ADAY’
“İşte İmamoğlu olayının gerçek yüzünü burada daha net görebiliyoruz. Eski ABD Başkanı Joe Biden, bundan bir önceki başkanlık seçimleri öncesinde Türkiye'deki muhalefeti birleştirerek Tayyip Erdoğan'ı yıkma kararı almıştı ve o zaman ‘altılı masa’ oluşturulmuştu. Altılı masada en önemli çatlaklardan biri İmamoğlu'nun veya Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olmasıydı. Batı'nın aslında desteklediği ve öne çıkardığı aday İmamoğlu'ydu.
“Bugün her ne kadar Tayyip Erdoğan iktidarı Amerika ile paralel politikaları izlemeye başlasa da Amerika Birleşik Devletleri'nin Erdoğan'ı zaman zaman Asya'ya yönelen hareketleri nedeniyle kendileri açısından güvenilmeyen bir müttefik nitelemektedir. Onun yerine daha entegre ve bunu açık açık ifade eden Ekrem İmamoğlu'nu kendilerine daha yakın bir aday olarak görmektedirler. İşte dün 19'undaki gözaltılardan sonra doların hareketlenmesini gerçek nedeni budur.”
‘DÖVİZ HAREKETİ EKONOMİK DEĞİL SİYASİ’
Döviz hareketinin ne kadar siyasi olduğunun daha net bir şekilde anlaşıldığını dile getiren Topkurulu, şu önerileri sıraladı:
“Türkiye mutlaka sermaye hareketlerini kontrol altına almalıdır. Eğer Türkiye'den sıcak para çıkışı olacaksa olabildiğince yüksek kurla ülkeyi terk etmelidir. Gerekirse ‘Katlı kur sistemi’ dediğimiz sermaye hareketleri için ayrı, ticari işlemler için ayrı bir kur uygulanmalı ve sıcak paranın Türkiye’deki kazancını burada bırakarak çıkması sağlanmalı. Türkiye'nin ekonomik olarak yapması gereken; kamu liderliğinde planlı bir model ile yatırımlar yaparak bir an önce cari açığın kapatılması dışarıdan sermaye ihtiyacına, dış borca gerek kalmayacak bir düzen kurmasıdır.”
‘SICAK PARA 1980’LERDEN BU YANA ÇOK ZARAR VERDİ’
Ekonomist Serhat Latifoğlu da 1980’lerin sonrasında uygulanan sıcak para, serbest kur rejiminin Türkiye’ye çok zarar verdiğinin altını çizdi. Latifoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“2002-2003'ten sonra Avrupa Birliği'ne üye olma hikayesi ile başlayan süreçte Türkiye'ye 150 milyar dolara yakın sıcak para girdi. 2013 sonrasındaysa büyük bir çıkış yaşandı ve Türkiye'nin kredi notu manipülatif bir şekilde düşürüldü, CDS primleri yükseldi ve borçlanma maliyetlerini arttı. Ekonomiye ciddi anlamda zarar verdi. Bu sürecin TL’yi de değerli hale getirmesiyle ithalat patladı. Ekonomik dengeler bozuldu. Yani bu sıcak para hiçbir işe yaramadığı gibi Türkiye ekonomisini dış borca, sıcak paraya bağımlı hale getirdi.
İÇ POLİTİDA YAPTIRIM GÜCÜ
“İç politikada gelişmelere karşı bir yaptırım gücü oldu. Rahip Brunson olayında olduğu gibi en küçük bir şey siyasi gelişmede, yaşanan para giriş-çıkışları ekonomiyi sarabilir hale geldi. Emperyalizm, sürekli müdahale etme gücünü buradan alıyor. Oluşturulan bu sıcak paraya bağımlı sermaye piyasası yapısı, bir zafiyet oluşturuyor ekonomide.”
Ekonominin aynı zamanda bir milli güvenlik konusu olduğuna dikkat çeken Latifoğlu, “Bağımsız bir ekonomi istiyorsanız, böyle bir bağımlılığımızın olmaması lazım.” diye konuştu. Latifoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
‘SICAK PARA İHTİYACI NEOLİBERAL BİR EZBER’
“Türkiye'de özellikle Mehmet Şimşek'in göreve gelmesinden sonra yeniden sıcak para süreci başladı. Yüksek faiz verilerek sıcak para süreci başlatıldı. Yaklaşık 30 milyar dolarlık giriş oldu. ‘Demokles’in Kılıcı’ derler ya, ekonominin üzerinde öyle bir şey var.
“Sıcak para Türkiye ekonomisi için ihtiyaçmış gibi bir algı yaratılıyor. Bu kasıtlı olarak 1980 sonrasında yaratılmış bir algıdır. Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok.
“Türkiye iyi, güçlü bir üretici mekanizmaya ve dinamizme sahiptir. Rahatlıkla doğrudan yabancı sermaye çekebilir. Yapması gereken şey, Avrupa ile Gümrük Birliği’ni tasfiye etmesidir. Bunun tasfiye edilmesi ve özellikle ara mal üretiminin artırılmasına dönük önlemler alınmalı, üretim destekleri daha da artırılmalıdır. Böylece doğrudan yabancı sermayeyi de çekersiniz, Türkiye'den para kaçıran iş dünyasının da geri dönmesini sağlarsınız. Yani bu sıcak para yalnızca bir ezberdir. Neoliberal bir şehir efsanesidir.”
Dalgalanmalara karşı TCMB ve SPK’dan tedbir
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), kurlarda oynaklıkların engellenmesi ve döviz likiditesinin dengelenmesi amacıyla TL uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başlama kararı aldı. TCMB’nin açıklamasında, "Döviz piyasasının sağlıklı çalışması, döviz kurlarında gözlenebilecek oynaklıkların engellenmesi ve döviz likiditesinin dengelenmesi amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başlanacaktır." ifadeleri yer aldı.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) da borsada işlem gören şirketlerin hisse geri alımlarıyla ilgili yeni düzenleme yaptığını duyurdu. Buna göre, geri alınan hisseler, alım tarihinden itibaren 30 gün boyunca satılamayacak. Satış sürecinde "ilk giren ilk çıkar" yöntemi uygulanacak ve hisseler en fazla üç yıl içinde elden çıkarılabilecek.
SPK'dan yapılan açıklamada, Türkiye sermaye piyasalarında son günlerde yaşanan gelişmelerin Kurul tarafından yakından izlendiği ve piyasaların sağlıklı bir şekilde işlemesine yönelik olarak ikinci bir duyuruya kadar uygulanmak üzere bazı hususların kamuoyuna duyurulmasının uygun görüldüğü ifade edildi.
‘TCMB dolarizasyonu kontrol etme alanına sahip’
ABD'li yatırım bankası Goldman Sachs de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) dolarizasyon riskini kontrol altına almak için yeterli alana sahip olduğunu ifade etti. Banka, Türkiye piyasalarındaki dalgalanmaların ardından analiz yayımlayarak TCMB'nin faiz indirim döngüsüne ara vererek veya liranın değer kaybını yavaşlatarak dolarizasyon riskini kontrol altına almak için yeterli alana sahip olduğunu vurguladı. Analizde, TCMB'nin rezervlerinin 174 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesinde olduğu hatırlatıldı.
Morgan Stanley Türkiye’ye bağlılığının sürdüğünü açıkladı
Morgan Stanley, Borsa İstanbul üyeliklerinin sona erdiği iddiasıyla ilgili haberler çerçevesinde açıklama yaptı. Açıklamada, Morgan Stanley'in Türkiye'ye olan bağlılığını sürdürmekte olduğu belirtilerek, "İstanbul'daki varlığımızı koruyacak ve Türkiye’deki müşterilerimizin şirketimizin tüm kapasitesinden faydalanmaya devam etmesini sağlayacağız." ifadeleri kullanıldı.
Financial Times endişeli
İngiliz medya kuruluşu Financial Times (FT), İBB Başkanı İmamoğlu'na gözaltına alınmasına yönelik yayımladığı analizde Mehmet Şimşek'in kazanımlarının tehdit altında girdiğini öne sürdü. İmamoğlu'na ilişkin gözaltı kararının Türkiye'nin demokrasisine ve hukukun üstünlüğüne yönelik beklentilere gölge düşürdüğünün iddia edildiği haberde, Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanı olmasından bu yana enflasyonla mücadelede başarılar kazanıldığı ancak artık yatırımcıların endişe duymaya başladığın kaydedildi. FT, "Gelişmeler, enflasyonu keskin bir şekilde düşürmeye yardımcı olan piyasa dostu Mehmet Şimşek'i maliye bakanı olarak geri getirmesinden bu yana elde edilen ekonomik kazanımları tehdit ediyor." değerlendirmesini yaptı.
‘Dolarizasyon ve enflasyon riski arttı’
İngiliz banka HSBC, soruşturmanın ardından yayınladığı raporda Türkiye'de dolarizasyon ve enflasyon riskinin de arttığı ifade etti. HSBC stratejistleri dolar/TL'de yıl sonuna doğru yukarı yönlü daha dik bir hareketin olası olduğuna vurgu yaptı. Raporda daha önce dolar/TL'ye ilişkin yıl sonunda 41-43 olarak görülen tahmin için yukarı yönlü riskler olduğu belirtildi.