‘Sıkı maliye politikası için fahiş karlar vergilendirilmeli’
Parasal sıkılaşmanın sonuca ulaşmamasına, sıkı maliye politikası ile bahane bulunduğunu söyleyen Latifoğlu, maliyede sıkılaşma olacaksa tekellerin fahiş karları vergilendirilmeli dedi
Haziran ayından bu yana yurt içi talepteki canlılığın enflasyonun nedeni olarak görülmesi nedeniyle uygulanan sıkı para politikalarına karşın enflasyonda istenilen düzeyde düşüş olmadı. Bunun sonucu da sıkı para politikasının enflasyonla mücadelede tek başına yeterli olmadığı, sıkı maliye politikası ile desteklenmesi gerektiği ifade edilmeye başladı. Vergi hukuku uzmanı Prof. Dr. Murat Batı’nın aktardıklarına göre ise enflasyonun yüzde 65 olduğu 2023 yılında vergi gelirleri tahsilatı yüzde 91,24 arttı. Toplam vergi gelirleri içindeki KDV ve ÖTV’nin payı yüzde 53 iken gelir vergilerinin payı ise yüzde 0,9 oldu. Dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 64,5, doğrudan vergilerin payı da yüzde 35,5 olarak kaydedildi. Dolaylı vergilerin oranı yüzde 65 civarında iken ve 2023 yılında vergi gelirlerinin yüzde 91 artmışken maliye politikalarında sıkılaşmanın ne demek olduğunu ekonomist Serhat Latifoğlu ve eski Ekonomi Bakanı Masum Türker’e sorduk.
PARASALCILARIN TEZLERİ
Mali disiplin artırılacaksa gelir vergilerinin payının artırılması gerektiğini söyleyen Serhat Latifoğlu, şöyle konuştu: “Sıkı para politikası ile piyasadaki likiditenin, yani fazla paranın çekilmesi kastediliyor. Bunun yolları Merkez Bankasının faiz artırması, zorunlu karşılık düzenlemeleri gibi piyasa işlemleri. Bunlar da yapılıyor şu anda. Düşünce şu: Fazla para enflasyona sebep olur. Parasalcı neoliberal tez, piyasadaki fazla para çekilirse enflasyon düşer tezini savunur.
‘TASARRUF İLE KAMU YATIRIMLARI KASTEDİLİYOR’
“Bu tezler doğru değil. Görüldüğü gibi enflasyon yüzde 38’den yüzde 65’lere kadar çıktı. Muhtemelen ocak, şubat aylarında da yükselecek. Başarısızlığa karşı açıklama üretmek için aynı zamanda mali disiplinin de sağlanması lazım diyorlar. Halbuki Türkiye’nin mali disiplin sorunu yok. Zaten GYSH’nın yüzde 1’i kadar açığı var. Yıllardır böyle bir algı yaratılıyor. Amaç dolaylı vergileri artırarak vatandaşı daha da ezmek. Diğer kastedilen kamu harcamalarının azaltılması ile de kamu yatırımlarının azaltılması belirtiliyor. Bu açıkça söylenmez ama altyapı yatırımları dursun, ekonomi dursun, memur maaşlarına fazla zam yapılmasın. Vergileme artsın denir ama en kolay vergileme yöntemi dolaylı vergiler olduğu için KDV’ye, ÖTV’ye zam yapılır. Sürekli yapılan harcamalarda kesildiği için kolay bir yöntemdir. Nitekim dolaylı vergilerin oranı artıyor.
“Mali disiplin tabii ki sağlansın. Daha çok tasarruf yapılsın. Fakat bütçe batmış gibi bir algı oluşturuluyor. Bu yanlış. Türkiye G-20 ülkeleri arasında en iyi bütçe performansı gösteren dördüncü ülke. Daha fazla mali disiplin olacaksa doğru vergilendirme yapılmalı. Büyük şirketler tarihinin en büyük karlarını elde etti. Dünyada vergilendiriliyor. İtalya bankalara yüzde 50 fahiş kar vergisi getirdi. Biz de yapalım. Mali disiplin ise konu vatandaşın zaten canı çıkmış. Alım gücü erozyona uğramış. Vatandaşa daha ne vergisi getirilecek. Doğrudan vergileri artırıp, gelir vergisi, fahiş kar vergisi konuşmamız lazım.”
Yüksek faiz politikası ile, mali disiplin arasında çelişki olduğunu belirten Latifoğlu, “Mali disiplini sağlamaktan bahsediliyor ancak bütçenin faiz maliyeti artıyor. Devletin faiz maliyeti en az iki katına çıktı. Faiz artırılarak devletin faiz maliyeti de artmış oluyor.” diye konuştu.
TEKELLERLE BAĞLAR İTİRAFA ENGEL
Enflasyonun asıl nedeninin tekelleşen firmaların fahiş kârları olduğunu dile getiren Latifoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Neoliberaller politikaları başarılı olamayınca başka gerekçeler buluyorlar. Şimdi de yapısal reformlar diyorlar. Sonuçta başarısız oldukları gerçeğini kabul etmiyorlar. Dünyada Nobel ödüllü ana akım iktisatçılar bile enflasyonun temel sebebinin, satıcıların enflasyonu olduğu, fahiş fiyat artışlarının yapıldığı, arz yönlü bir enflasyon olduğunu kabul ediyorlar. Ama bizdekiler hala kabul etmediler. Direkt tekellerin enflasyona neden olduğu gerçeğini gizlemek için ‘skimpflasyon’, ‘shrinkflasyon’ gibi bir şeyler ortaya atıyorlar. Çünkü göbekten bağımlı oldukları, dev şirketlerde danışmanlık vs. yaptıkları için doğrudan tekelleşmenin enflasyona neden olduğunu söyleyemiyorlar.”
ESKİ BAKANDAN BÜTÇE BAKANLIĞI ÖNERİSİ
Sıkı maliye politikasının yürütülmesi için gerekli bakanlığın olmadığını vurgulayan eski Ekonomi Bakanı Masum Türker, “Şu anda bakanlık düzeyinde sıkı maliye politikasını yönetecek bakanlık yok. Mehmet Şimşek’in tasarruf edin dediği bütçe, başkanlık halinde bulunuyor. Türkiye’de mutlaka ekonomik bakanlıklar bağlamında bir bütçe bakanlığı kurulmalıdır.” dedi.
‘FAİZ DEĞİL DÖVİZ KURU’
Sıkı para politikalarının sonuca ulaşmasının zor olduğunu ifade eden Türker, sözlerini şöyle tamamladı: “Çünkü dövize değer veriyorlar. Sistem değişti artık enflasyon faize bağlı olarak değil döviz kuruna bağlı olarak değişiyor. Faizi yükselttikçe millet döviz kuruna gidiyor. Türkiye’de dövizde yapılan spekülatifler müdahalelerle hükümet baskı altına alınıyor. Merkez Bankası faiz artırdıkça kurun artmaması lazım. Ama daha evvel kurun şu kadar artması lazım dendiği için bu da kontrol altına alınamıyor. Şu anda enflasyon faiz nedeniyle değil döviz kurundaki artış nedeniyle artıyor. Bunu da geçmişte deklare eden Sayın Cumhurbaşkanı’dır.”