'Silah bırakmayanlar sonucuna katlanacak'
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, eski HDP Milletvekili Ayhan Bilgen ve politikacı Bülent Gürsoy, Ulusal Kanal'da yayımlanan "Ulusal Özel" programında Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik'in sorularını yanıtladı


Görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması sonrasında yaşanan eylemlere ilişkin soru üzerine Perinçek, toplumsal hareketlerin tarihsel süreç içinde anlam kazandığını söyledi. “Batı basını Erdoğan düşmanlığını köpürtüyor ve bu kitle hareketini destekliyor.” diyen Perinçek, şu ifadeleri kullandı:
“Bu hareketi yürüten Özgür Özel, 'Biz NATO'ya bağlıyız, Batı ile bütünleşmek istiyoruz.' diyor. CHP Genel Başkanı bu kitle hareketini buraya oturtuyor. Orada kitlenin kendi beklentileri değil arkasına takıldıkları önderliğin hedefleri belirleyici oluyor. Bu kitle sonuç itibarıyla bu hedefin peşine takılmış oluyor. Bu harekete özelliğini veren Özgür Özel'in açıklamasıdır. Yani Batı’ya bağlılık, NATO'ya bağlılık.”
'İÇ VE DIŞ CEPHE GÜÇLENDİRİLMELİ'
“Önümüzdeki süreçte bir risk görüyor musunuz?” sorusuna karşılık Perinçek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye çok güçlü bir ülke. Türkiye böyle ajanlarla istikrarsızlaştırılamaz. Ama eğer süreçler o tür planlara elverişliyse onların cirit atacağı da doğrudur. Amerika niçin tanklarını karşı kıyıya getiriyor? En önemlisi Suriye’nin kuzeydoğusundaki mevzilenme. İsrail burada Türkiye ile karşı karşıya. Bu sırada da Abdullah Öcalan çıkıp, 'PKK kendini feshetmeli.' diyor. O da bu süreçte mevziiye giriyor. Onun için bu süreci yaşadığımız tarihsel akış içinde değerlendirmek önemli. İktidarın da iç cephede ayrılıkları tahrik eden değil bütün milleti kucaklayan, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdidi anlatacak bir tavır alması gerekiyor. İç ve dış cephe güçlendirilmeli.”
'ÖCALAN'IN ÇAĞRISI CESUR'
Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan'ın yaptığı çağrıya ilişkin, “İlk açılımla Öcalan'ın çağrısı arasında hangi farklar var?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“O farkı Öcalan kendisi söylüyor. PKK’nın ömrünün bittiğini söylüyor. Öcalan'ın açıklaması çok cesur. Zorlu bir sürece girdik. Hepimizin cesur olması lazım. Öcalan'ın açıklamasında cesareti ifade eden en önemli cümle, devletle ve toplumla bütünleşme. Tereddütleri, şüpheleri bırakalım. Madem böyle tarihsel bir fırsat çıktı. O zaman toplumdaki şüpheleri de yok edeceğiz. Amerika ve İsrail, PKK’nın silah bırakmasını istemiyor. Siz ise Amerika'nın bir tümenine silah bıraktırıyorsunuz. Şimdi diyelim silahı bıraktı. Bunlar Amerika'dan maaş alıyordu şimdi alamayacak. Peki ne yapacak? Bunları çözmek zorundayız.
‘KİNLE NEFRETLE ÇÖZEMEYİZ’
“Bu teşebbüse yan bakmamak lazım. Sorunun çözümü bunların çözümüyle olur. Yani silah bıraktığınızda o silah bırakan insanlar ne yiyecek, ne içecek, ne yapacak? Gelecek fabrikada mı çalışacak, çarşıda mı çalışacak, babasının çiftliğinde gidecek çiftliği mi yönetecek yoksa marabalık mı yapacak, tarımda mı olacak bunları çözmek zorundayız. Buralarda kinle, nefretle ve geçmiş hatıralarla çözülecek bir sorun yok. Bu çok çok önemli.
“Tarihsel süreçler kinlerle çözülmüyor. Bakın Hz. Muhammed, amcası Hz. Hamza'yı öldürene Müslüman olunca ‘Bu bizim artık kardeşimizdir.’ diyor. Mustafa Kemal kendisi hakkında idam kararını imzalayanlar Ankara'ya geldiği zaman istasyona kırmızı halı serip karşılıyor.
“Büyük devrimciler, büyük tarih yazan adamlar kinle, nefretle, bireysel çıkışlarla hareket etmiyor. Bu konulara büyük tarihimizden ilham alarak yaklaşmamız lazım. Abdullah Öcalan'ın çağrısında kendi camiasına ‘Dilimizi değiştirelim, yeni sürece göre ayarlayalım.’ diyor. Artık ‘Bebek katili’ vs. diyerek çözemezsin. Dili de değiştirmek lazım.”
‘Sürecin başarısını emperyalistler istemez’
Politikacı Bülent Gürsoy da son dönemdeki kitle eylemlerine ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Anayasal haklar var. Tepki göstermek haktır. Şiddete dönüşmediği sürece bu doğaldır. Sokak hareketleri denen şey birileri tarafından kasıtlı şekilde bir yerlere yönlendirilmeye çalışılıyorsa burada sorun vardır. Saraçhane meselesinde İmamoğlu'nun başına gelen gerçeği, doğrusu ayrı konu. Soruşturma var. Bunun süreci devam ediyor. Burada bir adaletsizlik olduğunu düşündü insanlar. Buradan da kendi kaygılarına döndüler. Ekonomik sıkıntılar, işsizlik sorunları var. Buradan hareketle büyük bir tepki oluştu. Yürüsünler, şiddete dönüşmüyorsa tepkisini versinler. Ama bu başka amaçla organize edilmeye çalışılıyorsa birileri tarafından herkesin uyanık olması lazım. Bir yönlendirmeye, tetiklemeye fırsat verilmemesi lazım. Bu ülke hepimizin."
Gürsoy, Abdullah Öcalan'ın çağrısının sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
"Böyle bir sürecin başarıya ulaşmasını emperyalistler istemez. Bugüne kadar bu tür çalışmalar çok yapıldı. Uzun bir süreçten gelindi. Hem terör örgütü hem içerideki siyasi yapıların en son geldiği nokta şuydu. 'Adı özerklik olmadan ilin kendi içerisinde silahlı güçlerini biz yönetelim, eğitimini biz yönetelim.' Bunun sonu aslında özerklikti. Bugünkü süreç iyi görünüyor. Burada Kürt tarafının gelip bu işte, 'Tamam hepsinden vazgeçtik.' demesi gerekiyor."
'Batı Türkiye'de demokrasi ister mi?'
Eski HDP Milletvekili Ayhan Bilgen, son dönemde yaşanan sokak hareketine ilişkin şu görüşleri dile getirdi:
"Sokağa insanları taşımak kolay olabilir ancak sonrasını yönetmek o kadar kolay olmayabilir. Son 20-30 yıla damgasını vuran turuncu devrimler var. O kitleyi bir şekilde başka operasyonlar, provokasyonlar için harekete geçirebilecek dinamitler bu coğrafyada hep oldu. O demokratik gibi görünen tepki ile onun üzerinden yapılan hesapları birbirinden ayrı olarak konuşmak gerekir. O kitlenin tepkisi ile o kitle üzerinden planlanan şeyleri ayırt etmek gerekir. Tutuklu yargılanmak hiçbir siyasetçi açısından tercih edilir bir şey olmaması lazım. Uzun süredir bir teknik takip gözüküyor. Ben de tutuklu yargılamanın olmaması için hassasiyet olmasını beklerdim. Ama bu kadar teknik dinlemeden kaynaklı delil var ise de dokunmayalım demek yargıdan beklenilemez.
“Batı şu anda Türkiye'de sahiden demokrasi ister mi? Başka istekleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Böyle bir denklem içerisinde sizin gerçekten demokrasi ile ilgili kaygınız varsa bunun olmazsa olmaz boyutu ekonomik şeffaflıktır.”
'ÜLKEYİ SAVUNMAK ÖNEMLİ'
Bilgen, “Türkiye'nin etrafında sanki bir ateş çemberi var. Güney Kıbrıs Rum Kesimi neredeyse ABD, İsrail üssüne dönüşmüş. Böylesi bir manzarada Türkiye'de zaaf olursa yabancılar topa girip bir şeyler yapabilir mi?" diye sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:
“Niyet ederler; bunun birçok örneğini biliyoruz. Burada her türlü kuşatmaya karşı halkın iradesini, ülkenin yararını merkeze koymalıyız. Bir süredir dünyada demokrasileri tehdit eden birinci şey sadece askeri darbeler değil sermaye. Burada bunu hafife almamamız gerek. Bugüne baktığımızda bir yeni dünya kurma çabası olduğunu biliyoruz. Bugün küresel bir saldırı varsa, bunların tamamı bu coğrafyanın aleyhineyse, ülke çıkarı söz konusu olduğunda ülkeyi savunmak önemli. Burada öncelikli tehdidin dış tehdit olduğunu görerek değerlendirme yapmalıyız."
'YAPICI KATKI SUNULMALI'
Bilgen, Abdullah Öcalan'ın çağrısını ise şöyle değerlendirdi:
“Buranın kaynaklarını savunmuyorsanız parça parça yutulursunuz. Bir sonraki adımın ya İran'ı ya da Türkiye’yi hedef alacağını biliyoruz. Bu konuda herkesin çok sorumlu davranması gerekiyor. Öcalan doğrudan herkesin devletle ve toplumun diğer kesimleriyle kaynaşması gerektiğini belirtiyor mesajında. Bu konuda herkesin yapıcı katkı sunması gerekiyor. Diğer taraftan böyle bir süreci İsrail istemez. Burada Kürtlerle ilgili hesabın içinde hala Amerika içinde bir kanat var. Türkiye en azından ne yapmayacağını Batılı partnerlerine net söylemeli.”