Sisi ziyareti fırsatları
Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi, 4 Eylül Çarşamba günü Türkiye'ye gelecek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşecek. Bu ziyaret Sisi'nin ilk Türkiye ziyareti ve Erdoğan'ın önceki Mısır ziyaretinin iade-i ziyareti çerçevesinde yapılıyor
Mısır ve Türkiye'nin siyasi ilişkileri uçurumun kenarından döndü desek yeridir. Eski defterler, yapılan hatalar, kaçan fırsatlar ve oluşan maliyetler konusunda yazacak çok şey var ancak gelin bu yazıda ileriye ve fırsatlara bakalım. İki ülke de geçtiğimiz dönemde ikili ilişkileri kapsamında hatalı işler yaptı (hataların büyüğünü Türkiye yaptı) ve iki ülkeye de bu hataların dev maliyetleri oldu. (Mısır'a maliyet daha büyük oldu).
Bugün geldiğimiz noktada Mısır'ın ekonomisi acil serviste yatış pozisyonunda. Pert vaziyette desek abartı olmaz. IMF ile anlaşma yapılmış, Mısır parasının değeri yarı yarıya devalüe edilmiş, ülkenin ekonomisi bu derece zayıf ve IMF ye bağımlıyken haliyle siyasi arenada da Mısır'a en çok ihtiyaç duyulan zamanda ülkeden ses çıkamıyor.
Sisi'nin ziyaretinde hangi konularda ülkemiz için ve ikili ilişkiler için fırsatlar yaratabiliriz?
1) Gazze'de İsrail ve destekçileri tarafından yapılan katliamlar elbette gündemin ilk konusu olmalı ve barışı önceleyen, İsrail'i yapılan eylemlerden sorumlu tutan, bölgede İsrail saldırganlığına karşı siyasi, hukuki, ekonomik ve belki de askeri bloğun oluşmasını hızlandıran ve teşvik eden kararlar alınmalı. Elbette Gazze'de her gün havadan ölüm yağarken derhal alınması gereken ve uygulamaya geçilmesi gereken konular ile daha orta vadeli işleri de ayırmak lazım. İsrail'in elinde rehine bahanesi var. Bu kartı İsrail’in elinden almak için rehineler Türkiye veya Mısır'a aktarılabilirler ve varılacak ateşkes veya barış kapsamında iade edilebilirler.
2) Kahire Arap dünyasının başkentidir. Evet Şam, Riyad gibi başka merkezler de var ama sosyal, tarihi ve nüfus olarak Kahire merkezdir. Uzun vadede ekonomik ve askeri merkez de Kahire olacaktır. Türkiye için de bu iyidir çünkü Mısır halkı Türkiye'nin doğal dostudur. Siyasi liderler gelir, geçer. Türkiye ve Mısır'ın düşman olmasını gerektirecek hiçbir gerekçe bugün yoktur, yarın da olmayacaktır. Türk diplomasisi bu kapsamda Kahire'deki diplomatik varlığını büyütmelidir. Belki daha büyük bir büyükelçilik, yeni konsolosluklar, daha büyük bütçe, yeni uzmanlıklar ve kadrolar, diplomatlarımıza daha çok inisiyatif alanı sağlamak ve angarya iş yüklerini azaltmak uygun olabilir.
3) Mısır'ın karasularında büyük miktarda gaz bulunmaktadır, petrol bulunması da muhtemeldir. Ortak enerji projelerini masaya getirmek gerekir. Mısır sahillerinden bizim Antalya tarafına bir doğal gaz boru hattı çekilmesi uygun olur. (Fiberoptik kablo da projeye eklenebilir). Muhtemelen AB'de bu projeyi Rus gazına alternatiflerin artması kapsamında finansal olarak destekleyecektir.
4) Mısır'ın mevcut gaz yataklarından TPAO'ya hisse satışı veya belirli bölgede gaz çıkartma hakkı satışı yapılması uygun olur. Bunun sebebini açalım. Türkiye doğal olarak yurtdışından gaz ve petrol ithal ederken milli menfaatlerine ve dış ticaret dengesine göre bir seçim yapar. TPAO'nun Mısır'da kendi işlettiği bir alan olursa bu sahanın üretiminin Türkiye tarafından alınacağı kesindir. Ancak TPAO bu yönde ilave bir üretimi yapmaz ise Mısır Türkiye için öncelikli bir gaz tedarikçisi olmayabilir. Mısır için de TPAO'nun üretim yatırımı yapması iyidir böylelikle ülkenin gaz üretim kapasitesi artar ve ülke ihracatı artar. Aksi durumda mevcut kapasiteden Türkiye'nin alım yapması gerekir, bu da Mısır'a ilave bir fayda sağlamaz.
5) Mısır’ın KKTC'nin egemenliğini tanınması, deniz petrol sahalarına yatırımlar konularında mutabakat metinleri ve niyet anlaşmaları imzalanabilir. Mısır ile KKTC arasına telekom kablosu çekilebilir, ortak sanatsal, sportif ve kültürel etkinlikler yapılabilir.
6) Havayolu haricinde denizyolu ile de iki ülkeyi bağlamakta fayda olabilir. Antalya ve/veya Mersin ile Dimyat, İskenderiye ve/veya Port Said şehirleri arasında uygun ebatlı tarifeli yolcu vapurları devreye alınabilir. KKTC'de bir uğrak noktası olabilir. Normal yolcu taşımacılığı yani sıra büyük turistik cruise gemileri Türkiye, KKTC ve Mısır limanları arasında devreye alınabilir.
7) İki ülke şehirleri arasında daha çok direk uçuş servisi konması, özellikle Mısır bayraklı uçakların daha çok direk Türkiye seferleri yapması konusunda anlaşma yapılabilir. Mısır merkezli havayolu firmalarının THY'nin bakım firması ve diğer iştiraklerinin müşterisi olması sağlanabilir. Mısır turizmi hayli sezonsaldır ve kışın boşa çıkacak Mısır uçaklarının IGA merkezli çalıştırılması mümkün olabilir.
8) Mısır'ın Türkiye'ye gözlem uydusu, helikopter, savaş gemisi, denizaltı, SİHA siparişleri vermesi uygun olabilir.
9) Doğu Akdeniz'de ortak askeri tatbikatlar uygun olabilir.
10) Afrika politikaları konusunda dönem dönem Türkiye ve Mısır çatışmanın farklı taraflarının destekler konumda olmuşlardır. Libya ve Etiyopya konusunda bunu net olarak gördük. Sudan konusu da belki bu kategoriye girebilir. Türkiye ve Mısır mümkün olduğu ölçüde Afrika politikaları konusunda ortak çizgiye gelmeye çalışmalıdırlar. Asgari mutabık olunacak konu, Afrika'nın emperyalist sömürüden kurtarılması ve kaynaklarını kendi halklarının refahı için kullanabilir hale getirmeleri ve ortak kalkınma ve barış projeleri ile desteklenmeleri olabilir. Somali, Etiyopya, Libya ve Sudan'ın toprak ve siyasi bütünlüğünün desteklenmesi konusunda ortak açıklama yapılabilir.
11) Etiyopya'nın elbette Nil nehrinin kaynağı üzerinde dev bir baraj inşa etme ve 130 milyonluk nüfusunu su ve elektriğe kavuşturma hakkı vardır. Su israfının engellenmesi ve mümkün olduğunca çok suyun Sudan ve Mısır tarafına bırakılması da elbette gereklidir. Türkiye'nin de Irak ve Suriye ile benzer sorunları vardır. Özellikle tarımsal sulamada yüksek verimliliğin sağlandığı teknolojik çözümlerin paylaşılması ve sahada uygulanmasında ortaklık yapılması makuldür.
12) Libya konusunda Cezayir, Mısır ve Türkiye'nin ortak çizgide buluşması ve bunu Libya'daki taraflara izah etmesi, Libya'ya kalıcı iç barış ve siyasi istikrarı getirecektir. Bu bağlamda ilgili tarafların (Trablus ve Bingazi temsilcileri dahil) Bingazi'de bir araya gelmesi ve bir "Bingazi mutabakatı" kapsamında kalıcı barışın sağlanması ve doğru bir siyasi zemin üzerinde seçimlere gidilmesi uygun olabilir. Mısır’ın Türkiye’nin Libya'daki askeri varlığını bir barış gücü olarak kabul etmesi uygun olur.
13) Mali, Burkina Faso ve Nijer in oluşturduğu siyasi birlik için tam destek mesajını Sisi ve Erdoğan ortak açıklamada verebilir ve sahada işbirliği ile bu söylem desteklenebilir.
14) Türkiye'nin geliştirdiği hava savunma sistemlerinin Mısır'a satışı ve uygun bölgelere yerleştirilmesi konusunda işbirliği uygun olabilir. Ayrıca Otokar, BMC, FNSS gibi firmalarımızın ürettiği askeri zırhlı araçlarımızın bol miktarda satışı uygun olabilir. İlgili firmalarımızın kiminin yabancı ortağı veya yerli ortağı bu satışlara karşı çıkabilir bu bağlamda araçlara siparişi TSK verip, satışı bizzat TSK Mısır'a yapabilir. Bakım işini de benzer şekilde ayarlamak gerekir.
15) Mısır'ın Süveyş kanalı geçiş ücret tarifesini artırmasını desteklemek uygun olabilir. Ton başına ilave vergi ve hatta mal bedeli üzerinden bir ilave vergi geçen gemilerden alınabilir. Ayrıca geçen gemilerde ve konteynerlerde hangi firmaların hangi mallarının kaç para fatura değeri üzerinden kime satıldığı konularında da iki ülke ekonomik istihbarat birimleri ortak risk değerlendirmeleri yapabilirler ve veri tabanları kurabilirler. Bu kanalın geçiş ücretlerinin artması hem Türkiye'nin Basra bağlantı projesinin fizibilitesini destekler, hem de Çin ile demiryolu bağlantı projesini destekler. Mısır’ın içinde bulunduğu ekonomik buhran, fiyatların artırılması için gerekli ahlaki zemini de oluşturmaktadır.
16) İki ülke arasında karşılıklı turistik ziyaretleri artırıcı tedbirler alınabilir. Şahsen, Mısır’a birkaç sefer ziyarette bulundum, deniz tatili için de kültür tatili için de gezilmesi, görülmesi gereken güzel ve eşsiz yerler mevcuttur. Avrupa ülkelerinin hepsi birbirine benziyor, bir tanesini görmek yeter, ama Mısır çok farklı. Ayrıca Avrupa'nın aksine, Mısır'da Türkler gayet sevilir ve sıcak şekilde karşılanır. Politikacıların durumu ne olursa olsun, halkların durumu iyidir. Üstelik Mısır'ın parasının iyice pula döndüğü (döndürüldüğü diyelim) bugünlerde Mısır'a turistik ziyaret demek hem bizim için ucuza tatil hem Mısır için zor dönemde önemli gelir demektir.
17) Mısır'ın tarihi hazineleri fena halde yağmalanmıştır. İster New York'ta Metropolitan müzesine gidin ister Fransa'da Louvre'a gidin ister Londra'da British Museum'a gidin, koca koca eserler sökülüp kesilip getirilmiş ve müzelerde monte edilmişler. Bu müzelerin en görkemli ve en çok ziyaretçi çeken kısımları zaten Mısır salonları. İnsan şaşırıyor nasıl taşımışlar, yağmalamışlar bu kadar malı diye. Büyük eserlerin, tapınakların, heykellerin dışında yüzbinlerce küçük parça da bu müzelerde var. Mısır'ın yağmalanmış, çalınmış ve batılı sömürge merkezlerinde ve özel koleksiyonlarda sergilenmekte olan eserlerin Mısır'a iadesi konusunda Türkiye tam destek vermelidir. (Vatikan'ın müzelerini de unutmayalım, orada da paha biçilemez Mısır eserleri var, hepsi geri dönmeli.)
18) Mısır ile sermaye piyasaları konusunda işbirliği yapılabilir. Borsa İstanbul'da bazı Mısır firmaları ve Mısır borsalarında bazı Türk firma hisseleri ve tahvilleri işleme alınabilir). Yerel para ile işbirliği ve ticaret artırılabilir. Son kullanıcıya dokunan tipte (mevduat toplayan, kredi veren, kart veren, fatura ödemesi yapılan vs.) bireysel ve ticari bankalar karşılıklı olarak açılabilir. Türk firmalarının Arap coğrafyasında iş yapmasını kolaylaştıracak hukuk, danışmanlık ve muhasebe firmaları Kahire'de kurulabilir.
19) Büyük Mısır Müzesi projesi 2002'den beri çalışılıyor ve nihayet bu sene açılması planlanıyor. İngilizce ismi GEM yani "Grand Egyptian Museum". Bu proje muhtemelen mali zorluklardan biraz gecikebilir. Türkiye hükümeti bu müzenin en hızlı şekilde ve en güzel biçimde açılması için gerekli teknik, mali, uzmanlık desteğini seferber edebilir ve bu müzenin işletmesine ve tanıtımına katkıda bulunabilir. Hatta açılış törenine Türkiye en yüksek seviyede katılırsa ve törende tarihi eserlerin geri dönmesi konusunda dünyaya mesaj verirse güzel olur. Mısır'ın (ve Türkiye'nin ve hatta Irak ve Yunanistan'ın) batılı ülkelere götürülmüş eserleri konusunda kitaplar basılması, sosyal medya içerikleri hazırlanması ve kamuoyu desteğinin kazanılması faydalı olur. GEM’in açılısına sadece siyasiler değil, Türkiye’deki müzecilik konuları ile ilgili çevrelerin de katılması uygun olur.
20) Mısır tarihi, Sümer tarihi ile beraber genel olarak tek tanrılı dinlerin kökeni olarak biliniyor ve bugün bazı tarikatlar, güç grupları ve belki de ilahiyat çevreleri, bu dinler ve Mısır uygarlığı arasındaki bağlantılar konusunda çalışıyorlar. Yani ispatlanmaya çalışılan kavram Müslümanlığın ve Hristiyanlığın, Museviliğin devamı olduğu ve onun da Antik Mısır inançlarının devamı olduğu şeklinde. İsa Peygamberin babasının kim olduğundan tutun, Antik Mısır’da Tapınakçı kadınların rollerine kadar, Göbeklitepe buluntularının gösterdiği tarihlerin kutsal kitaplar ile uyumuna kadar olaylar bolca karıştırılmakta. Ne kadarı gerçek ne kadarı uydurma? Bu çalışmalar hangi siyasetlere hizmet ediyor? gibi çokça cevaplanmamış soru var ortada. Fakat tüm bunlar bize bir şeyi kesin olarak gösteriyor: Önümüzdeki birkaç yüzyıl boyunca, bol miktarda inanç ve siyasi güç grupları Mısır medeniyetinin (ve Sümerlerin) kökenleri ve din bağlantıları konusunda daha fazla çalışacaklar. Avrupa medeniyet kökenlerini yeniden aramak zorunda kalacak. Mısır bütün gizemleri ve medeniyetleri ile daha çok odakta ve belki de hedefte olan ülke haline gelecek. Türkiye de bu gelişmelere seyirci kalmamalı ve akademyasında ve arkeoloji saha çalışmalarında Mısır ve Sümer konularında daha çok uzman yetiştirmeli, yayın yapmalı ve saha çalışmalarına kaynak ayırmalıdır. Mezopotamya'daki uygarlıkların sürekli hedef yapılması, bombalanması, tarihi eser ve müzelerin başlıca olarak yağmalanmasının arkasında teolojik unsurlar da vardır. Konuyu petrol ve silah lobilerine indirgemek kolaycılık olur.
21) Ekim Şehri (Setta Octobar) isimli büyük bir şehircilik projesi (uydu şehir inşaatı) Enver Sedat zamanında başlamıştı ve hala kesintili olarak devam etmekte. Kahire çevresinde Giza bölgesindeki bu projede endüstri, eğitim, dini yapılar, sağlık yapıları planlanmıştı. Bu proje muhtemelen Mısır'ın ekonomik sorunları sebebiyle uzunca yıllar pek ilerleyemeyecek. Bu projeye Türkiye mühendislik, planlama, müteahhitlik alanlarında destek olabilir. Proje Türkiye'nin önerilerine göre yenilenerek etap etap devreye alınabilir ve Türkiye de yatırımını zaman içinde kira gelirlerinden veya takas yöntemleri ile çıkartabilir. Kahire civarlarında buna benzer, farklı dönemlerde başlanan ve yarım kalan başka şehircilik projeleri de mevcut. Tamamı üzerinden bir değerlendirme yapmak uygun olur.
22) Dünyanın en büyük şehirlerinden olan Kahire'nin sürekli genişleyen bir metro hattı var. İstanbul ile karşılaştırılamayacak derecede basit projeler, dümdüz şehrin altından tüneller kazılıyor. Bu konudaki yatırımlara Türk firmaların da dahil olması uygun olacaktır.
23) Mısır, GAFTA isimli Arap ticaret ittifakı bölgesine dahil. Türkiye'nin de GAFTA ülkeleri ile sıfır gümrük ile ticaret yapabilmesinin sağlanması uygun olabilir.
24) Çukurova Uluslararası Havalimanı’na Kahire’den yolcu ve kargo seferleri yapılması uygun olabilir. Benzer şekilde İzmir ve Ankara'ya da direk Kahire uçuşu uygun olabilir. THY'nin Kahire havalimanına yatırım yapması, belki yeni terminal yapması ve işletmesi uygun olabilir.
25) Mısır halkı Rus ve Ukrayna tahılına ihtiyaç duymaktadır ve bu alandaki arz sorunları fiyat artışına ve ciddi toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Türkiye, arz ve talep arasındaki ülke olmasından dolayı kimin ne dediğine, hangi yasağı ve yaptırımı uyguladığına fazla kulak asmadan Rus ve Ukrayna tahılını tedarik etmeli, gerekirse işlemeli, paketlemeli ve Mısır başta olmak üzere Afrika pazarlarına ulaştırmalıdır.
26) Mısır ve Türkiye merkez bankaları ve ekonomi yönetimleri karşılıklı olarak iki ülkenin riskini azaltacak adımlar atabilir. Uluslararası rezerv konusunda ortak politikalar, rezerv takas anlaşmaları devreye alınabilir. Mısır, Türkiye'nin enerji fiyatları konusunda maruz kaldığı riski sigortalayabilir, karşılığında Türkiye de Mısır'ın tahıl ve gıda fiyatları konusunda maruz kaldığı riski sigortalayabilir. (Belirli limitler çerçevesinde…)
27) İskenderun ve Hatay bölgelerimiz malum Arap kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu, Arapçanın kısmen konuşulduğu bölgelerimizdir. Bu bölge ile Kahire arasındaki sosyal, ekonomik, akademik, turistik ilişkileri artırıcı tedbirler alınabilir. Karşılıklı feribot seferleri devreye alınabilir.
28) Türkler, Mısır'ı ziyaret ettiklerinde en büyük problem hiçbir işareti, tabelayı okuyamamaları olmaktadır. Konuşarak az buçuk anlaşılabilmekte ama Arap harflerini okuma imkânı yok. Bu alanda Arap harflerini Türkçe karakterlere çeviren bir telefon uygulaması ve Türkçe-Arapça eşzamanlı çeviri uygulamalarının geliştirilmesi uygun olacaktır. Hızla yaygınlaşmakta olan artırılmış gerçeklik gözlükleri ile muhtemelen yakın zamanda Arapça yazıları Türkçe görebilir hale geleceğiz ve bu da iki ülke ilişkilerinin (ve hatta tüm Araplar ile ilişkilerin) hızla gelişmesinin önünü açacaktır.
29) Mısır'ın uzay ajansı mevcut ve web sitelerinden anlaşıldığı üzere hayli faal durumdalar. Eğitimler yapıyorlar, sertifikalar veriyorlar, uydu ve uzay teknolojileri konusunda laboratuvarları ile endüstriye onlarca alanda hizmet üretiyorlar vs. Türkiye Uzay Ajansı'nın bu kurum ile işbirliği içinde olmasında fayda olabilir.
30) Çevre teknolojileri, denizlerin temiz tutulması, atıkların kaynağında ayrışık toplanması ve geri dönüşüm alanlarında işbirliği yapılması faydalı olabilir. 120 milyon nüfuslu Mısır'ın atıkları doğru yönetilirse önemli miktarda ham madde geri kazanımı ve ekonomik fayda üretilmesi mümkün olacaktır.
31) Müslüman Kardeşler ideolojisi Mısır'da güçlüdür. Bu İslami ideolojinin karakteristiklerine ve lider ve medya temsilcilerinin söylemlerine baktığımızda birinci tehdit olarak İran'ı görmekte olduklarını gözlemleyebiliriz. "ABD şeytandır" vs. söylemleri vardır ama birincil hedef olarak İran'ı görmekteler. Takdir edersiniz ki bu doğal bir fenomen değildir ve belirli kurumlar ve ülkeler tarafından bu yönde yapılan çalışmalar sonucunda bu noktaya varılmıştır. Türkiye'de yakın geçmişte bunun örneğini Refah Partisi içinde gördük. Millî görüş çizgisindeki Erbakancılar birinci tehdit olarak İsrail ve ABD'yi görmekteydiler, "yenilikçi" zevat ise Müslüman Kardeşler çizgisinde, birinci hedef olarak İran'ı görmekteydi. Sonucunda neler olduğunu hep beraber yaşadık. Türkiye'deki tarikat yapılanmalarında da bu ayrımı net olarak görmekteyiz. Önemli İslami merkezlerden Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi'nde son 30-40 yıla baktığımızda değişik (yabancı) etkiler altında bu kurumun bırakıldığını ve bu kurum ilintili olan ve Türkiye dahil birçok ülkeye yayılıp çeşitli tarikatlar kuran kişilerin hangi mesajları yaydıklarını hep beraber gözlemledik. Bugün bu kişilerin bir kısmı Türkiye'de hapishanelerdeler, bir kısmı hala faaller. El-Ezher'in geçmiş yöneticilerinin başlarına neler geldi, kimin yerine kim nasıl geçirildi konularını uzmanlarına bırakalım ama konu derindir. İşin yeşil sermaye boyutu da elbette var. Dini felsefeler, mesajlar değiştirilmekte, çarptırılmakta, siyasi hedeflere göre farklı şeyhler, dervişler ve dini önderlerce yeniden pazarlanmaktadırlar. Bir dönem "Komünizm" hedefteydi, bugün "İran" hedefte. Mısır siyasi olarak kimin etkisi altındaysa, El-Ezher'de büyük oranda bundan etkilenmiş. Suudi Arabistan için de benzer yorumu yapabiliriz (gerçi bugünün Suudi Arabistan'ı eskisi kadar batı kontrolünde denemez, bir dönüşüm durumu var). Bugün de bunun değiştiğini düşünmemiz için pek neden yok. Türkiye'nin başına son 30-40 yılda gelenler hepimizin malumu. Uğur Mumcu’nun "Rabita"sını tekrar okumalı ve hatırlamalıyız. Türkiye'nin Mısır'ın iç siyasi sorunlarında taraf olmaktan kaçınması ve İran'ı direk veya dolaylı olarak hedef gösteren tüm İslami kılıklı ideolojilerden kaçınması gerekir. Türkiye; İran, Türk ve Arap kardeşliğini hedeflemeli ve bu yönde çalışmalıdır.
32) Afrika'da bazı ülkelerin önemli altın madenler vardır ve resmi ve gayri-resmi olarak bu madenler işletilir ve üretilen altının bir kısmı kayıt dışı olarak farklı ülkelere gider. Altın üreticisi olan bu ülkelerin işlenmemiş altın ve cevher ihracatının yasaklanması uygun olur. Türkiye'nin desteği ile bu ülkelerde altın rafinerileri kurulabilir ve ülkenin tüm altın üretimi zorunlu olarak bu rafinerilerde işleme tabi tutulabilir. Altın kaçak madende köylüler tarafından ilkel yöntem ile çıkartılmış dahi olsa bunları değerinden rafineri satın alıp işlemelidir. Ülkenin işlediği ve damgaladığı külçe ve para altınların ise ticareti serbest bırakılabilir. Kaçakçılığı önlemenin en etkili yöntemi bu olur. Karşılıklı ülke dış ticaret istatistikleri de bu kapsamda kontrol edilmelidir. Misal, BAE'nin kayıtlarında Nijer'den 10 ton altın ithalatı görünüyorsa ama Nijer kayıtlarında BAE'ye altın ihracatı görünmüyorsa sorun vardır.
33) Fransa Cumhurbaşkanı Macron, seçimi kazanmasına rağmen sol ittifakın başbakan adayını atamayı reddetmektedir ve halkın iradesine engel olmaktadır. Sisi'nin ziyaretinde Macron'un bu otokratik ve diktatoryal tavrı ortak açıklama ile kınanabilir. "Seçim sonucunu uygulamayacaksan seçim neden yapıyorsun?" ve hatta "Kralınızın kafasını neden kestiniz? sorusu ortak açıklama ile sorulabilir.
34) Mısır zamanında Türkiye ile Libya konusunda sorun yaşıyordu ve bu dönemde Fransa'dan bol miktarda savaş gemisi, Rafal savaş uçakları ve askeri ekipman satın almıştı. Türkiye ile ilişkiler iyileşti ve Mısır ekonomisi iflas etti. Bugün gelinen noktada Fransa'dan alınan savaş gemileri, denizaltılar, uçaklar ve bazı diğer askeri ekipmanları Mısır'ın Türkiye'ye satması veya Türkiye'nin sağlayacağı başka askeri ekipmanlar ile takas etmesi gündeme getirilebilir. Kiralama seçeneği de değerlendirilebilir ve Türkiye'ye önemli teknoloji transferinin kapısını aralayabilir.
35) Türkiye ve Mısır vatandaşlarına AB ülkeleri vize problemi çıkartmaktalar. Bu konuda Mısır ile ortak politik duruş benimsenmelidir. Dünyadaki hiçbir uluslararası kurumun merkezi Avrupa Birliği ülkesinde olmamalıdır çünkü bu ülkeler vize vermiyorlar. Vize vermeyen ülkede uluslararası kurum olması kadar saçma durum olamaz. Havacılık, ticaret, sektörel kurumlar dahil, İlgili tüm kurumlar merkezlerini AB dışına taşımak zorunda bırakılmalıdır. Hiçbir uluslararası toplantıya AB ev sahipliği yapamamalıdır. Mısır ve Türkiye, AB'nin vize başvurusunda istediği evraklar için ortak sistem geliştirebilirler. Türk ve Mısır vatandaşları vize başvurularını sadece kendi E-Devlet platformları üzerinden yapabilir hale getirilebilirler. Böylece yabancı ülkelere akıtılan kişisel gizliliği olan finansal, sağlık, adres vs. verileri kontrol edilebilir. AB'nin dayattığı saçma sapan vize uygulamasının vatandaşımıza eziyet etmesine ülke yönetimlerimiz izin vermemelidir.
36) Rusya'nın Mısır'da tercihen Akdeniz kıyısında bir bölgede Akkuyu benzeri bir nükleer santral yapması faydalı olabilir. Akkuyu'yu yapan Türk müteahhitleri ile Rusya ortak olarak projenin ikizini Mısır'da yapabilir. Böylece hem Akkuyu'nun işletme döneminde yaşayacağı teknik sorunların benzeri Mısır'da tecrübe edilebilir ve Akkuyu'nun riski azalır, hem Türkiye'ye milyarlarca dolar müteahhitlik geliri oluşur, hem de Mısır kendi gazını elektriğe çevirmek yerine daha çok gaz satışı yapabilir hale gelir. Ayrıca Akkuyu'nun korunması için alınacak tedbirlerin benzeri Akdeniz'in karşı yakasında alınmış olur. Ölçek ekonomisi, ortak teknoloji ve sistemler sayesinde iki ülke için de işletme giderleri azalacak ve karlılık artacaktır. Nükleer atık depolanması konusunda da ortak hareket edilebilir. (Fikri mülkiyet hakları konusunu ayrıca görüşürüz.)
37) Biraz da fütürizm yapalım. Hyperloop veya vakumlu tünel tipi bir projenin (iç çapı 2-3 metreyi aşmayacak şekilde) Antalya ve İskenderiye arasında yapılması için mühendislik tasarım projeleri başlatılabilir. Önümüzdeki 20 yıl içinde dünyada benzeri projeleri göreceğiz. Önce mal (altın, silah, cephane vs. dahil) daha sonraki aşamalarda insan taşıması yapılabilir. Türkiye’nin sağlayacağı kargo IHA'lar ile pilotsuz olarak karşılıklı belirlenecek havalimanları arasında 24 saat boyunca kargo seferleri yapılabilir.
38) Wikipedya verisine göre Mısır'ın bir numaralı ihracat destinasyonu Türkiye. İthalat sırasında ise Türkiye beşinci sırada. Yani Mısır'ın Türkiye'den daha çok mal ve hizmet almak ve ticareti dengelemek konusunda çaba göstermesi gerekli.
39) Mobil telekomcu Vodafone, global olarak küçülme döneminde ve birçok pazardan çıkmış durumda. Mısır'da büyük bir pazar payı mevcut. Bu firmanın Mısır iştirakinin Turkcell veya Türk Telekom'a satışı uygun olabilir. Mısır vatandaşlarının kişisel veri güvenliği için yabancı operatörlerin uyması gereken kurallar ve ülke içinde kurulması gereken güvenli veri merkezleri konusunda Mısır hükümetine danışmanlık hizmeti sağlanabilir. Mısır'da başka yabancı operatörler de mevcut ve hepsi için geçerli bu durum. Mısır içinde olduğu krizden dolayı yakın geçmişte devlete ait bazı telekom hisselerini sattı. Türkiye bu alanda Çin ile ortak hareket edebilir (Çin finansmanı önemli) ve satın alınan telekom altyapısı Huawei başta olmak üzere Çinli firmalarca yenilenebilir. Yerli 4,5 ve 5G santraller konusunda bazı çalışmalar yapılmıştı ama son 1-2 senedir o çalışmalar ile ilgili pek ses çıkmıyor anlaşılan o işi beceremedik. O konuda neleri yanlış yaptık, neden işi beceremedik? Geriye yönelik bir değerlendirme yapmak ve hatalardan ders almak uygun olacaktır.
40) Kürecik'tekine benzer, geniş bölgedeki iletişim ve hava trafiğini izleyebilen, sinyal karıştırabilen radarların Türkiye ortaklığı ile Mısır'ın ilgili bölgelerinde kurulması ve bölgedeki benzer radarlar ile beraber Türkiye’nin ve bölgenin katmanlı hava savunma ve istihbarat yetkinliklerinin artırılması uygun olabilir.
41) Mısır ekonomisinin aşırı borçlu olduğu ve iflas eşiğinde olduğunu ve bazı yabancı ülkelerin desteği sayesinde yüzdürüldüğünü hatırlayalım. Kreditörlerin başında IMF ve BAE geliyor. Mısır, çaresizlikten dolayı Suudlara Şarm el Şeyh yakınlarında, stratejik bir bölgede iki adet ada sattı. Akabe körfezinin güvenliğini bu satış ile Suud'lara transfer etmiş oldular. Benzer şekilde Mısır'ın Akdeniz'deki bir sahil bölgesini BAE'ye bir turistik şehir yapılması için sattılar. Türkiye de Mısır ile benzer işbirliklerine girebilir. Kızıldeniz'de satışı yapılabilecek adalar var. Veya turistik bir şehir ve/veya donanma ikmal/bakım noktası yapılması için Akabe körfezi civarında veya Kızıldeniz'de bir sahil bölgesi tahsisi mümkün olabilir. Dışarıdan kaynak girişi azalır veya durur ise Mısır siyasi bir krize girebilir ve bu işin sonu nereye gider pek öngörülemiyor. Zengin Arap ülkeleri, ABD, Avrupa ve İsrail muhtemelen Mısır'ın mevcut hükümetinin devam etmesini arzuluyorlar. Muhtemelen onlar için ideal senaryo ne uzayan ne kısalan borç içinde sürünen, sürekli dışarıdan destek ile ayakta durabilen ama yönetim krizine düşmesine izin verilmeyen bir ülke. (Aslında Türkiye ekonomisinin de benzer bir yola sokulmaya çalışıldığını, borçluluk oranının hızla artırıldığını, sanayisinin çökertildiğini tespit edebiliyoruz). Amerikan donanmasının ve uçak gemilerinin rahatça Süveyş Kanalı'ndan geçişi ve zengin Arap ülkelerinin petrol tankerlerinin rahatça Süveyş'ten geçişi için Mısır'da "istikrarlı ve muhtaç" yönetim yapılarına ihtiyaç duyuluyor. (Gerçi Yemen biraz rahatlarını bozdu). Tüm bunlar bir tarafa, Sisi hükümetinin tam olarak Batı'nın kuklası olduğunu da söyleyemeyiz. 2024 başında Mısır'ın BRICS üyesi olduğunu hatırlayalım.
42) Mısır'ın BAE'ye sattığı Akdeniz kıyı bölgesi konusunu detaylandıralım. Anlaşmaya göre BAE 35 milyar USD ödeyecek, Ras el-Hekma bölgesini satın alacak ve buraya bir liman şehri kuracak. Saha 170 bin dönümlük bir alan. Akdeniz'e uzanan bir burun gibi düşünebiliriz hatta burnun ucu Antalya'ya bakıyor. Buraya şehir kurulması için muhtemelen onlarca milyar dolar harcanacak. Elbette Türk müteahhitlerinin aslan payını alması gereken bir bölge. Antalya'dan bu bölgeye, imar projeleri için doldur boşalt şeklinde gemilerce inşaat malzemesi taşınabilir. Bu yeni şehir ve İskenderiye arasında kurulacak raylı sistemler için de Türk firmaları uygun altyapıyı kurabilir. Diğer olasılık ise Erdoğan'ın BAE emiri ile görüşmesinde, bu satın alınan arazinin bir kısmının Türkiye'ye tahsis edilmesi ve Türk firmalarının ilgili bölgede turistik tesisler, liman vs. yapması durumu olabilir. BAE global olarak limancılık konusunda tekelci yaklaşımdadır. Limancılık konusunun stratejik bir konu olduğu ve bölgesel olarak ticaret akışını kontrol ettiği hepimizin malumu. Türkiye'nin Basra projesinin ucundaki limanın da BAE'ye ait olacağını ve bunun getirdiği riskleri de hatırlamalıyız. Ras el-Hekma'da ise büyük gemi yanaşmasına uygun derin bir liman yapılabileceği kuşkuludur. Büyük gemilerin bu bölgeye yanaşması için derinleştirilecek liman bölgesi proje maliyetini hayli artırabilir. Bu konuda da Türk firmalarına iş düşmesi beklenmelidir.
43) Eğitim müfredatı konusunda da işbirliği potansiyeli var. Mısır'da da bizdeki gibi kolejde okumuş ve Fransızca ve veya İngilizce eğitim görmüş bir kesim mevcut ve bu kesime göre Osmanlı, Mısır'ın tarihi sömürgecilerinden biri. Normal Mısırlı vatandaşın Türkiye ve Türkler ile ilgili algısı çok iyidir. Biraz okumuş kolej genci ise bizi (veya Osmanlıyı diyelim) Fransa ve İngiltere gibi sömürgeci görüyor. Bu konuda Mısır eğitim müfredatında gerekli düzenlemeleri yaptırmak uygun olabilir.
44) Türk ve Arap gençliği, benzer sosyal medya kanalları üzerinden benzer propaganda ve algı operasyonlarına maruz kalıyorlar ve ilgili video, mesajlaşma vs. uygulamaları, arama motorları, bulut tabanlı e-posta uygulamaları üzerinden yabancı istihbarat çevrelerine önemli miktarda kişisel veri akıtılıyorlar. Türkçe ve Arapça destekleyen ve mevcut yabancı sosyal medya uygulamalarını yedekleyen uygulamaların geliştirilmesi konusunda işbirliği yapılması faydalı olacaktır.
45) Türk dizileri ve filmlerinin Mısır'da yeterince geniş kesimlerce takip edilmesinin sağlanması uygun olacaktır. Mısır'ın sansür kurumu uzunca süredir bizim dizileri yasaklamıştı, son duruma bir bakmak lazım.
46) İsrail ve Mısır'ın bazı enerji işbirliklerinin bozulması sebebiyle Mısır'da elektrik kesintileri yaygınlaşmış durumda. Mısır'ın hızlı şekilde başta güneş panelleri olmak üzere, gaz çevrim santralleri dahil elektrik enerjisini üretme altyapısının desteklenmesi uygun olacaktır. Türkiye'den Mısır'a denizaltı elektrik hattı çekilmesi ve arz/talep durumuna göre gerektiğinde Türkiye'den Mısır'a, gerektiğinde tersi yönde elektrik satışı uygun olacaktır. Mısır'da IMF'nin dayattığı program sebebiyle zaten ülke parası pul olmuş durumda ve ülkedeki emeğin karşılığı ödenen ücret iyice ucuzlamış durumda. Mısır'ın bundan faydalanabilmesi için elektriğinin olması lazım böylece imalat alanında yatırımlar oluşabilsin.
47) IMF'nin kucağına oturtulmuş olan Mısır'a dayatılan şartlardan biri de ordu yani devlet mülkiyetindeki firmaların özelleştirilmesidir. IMF'nin bu yaklaşımı ve dayatmaları elbette bize yabancı konular değil. Mısır'ın özelleştireceği varlıkların bir kısmına bazı paralı ortaklar ile (misal Çin) talip olunması makul bir yaklaşım olabilir. Mısır'ın eli rahatladığı zaman ilgili varlıklar geri satılabilir.
48) Mısır'daki mega altyapı projelerinden biri de Toşka (ing:Toshka) sulama projesidir. Bizim GAP projesi gibi düşünebiliriz. Mısır'ın güneyindeki Nasır baraj gölünden sular boru hattı ile 300 Km taşınacak ve 2340 km2 alan sulanacak ve tarıma açılacaktır. Toprağın tuzluluk konusu önemli bir problemdir. Bu proje için de Türkiye hem kamu hem özel sektörü ile ve GAP deneyimi ile destek olabilir.
49) Mısır'daki en büyük gaz üreticisi firmalar İngiliz BP ve İtalyan Eni'dir. Bu firmalardan (veya diğer küçük oyunculardan) TPAO’nun kapasite veya saha satın alması, mevcut yüksek faiz ve düşük petrol fiyatı konjonktüründe, firmalar için kısa dönemde kârlı, Türkiye için ise uzun dönemde kârlı bir operasyon olabilir. Mısır'da TPAO veya SOCAR üzerinden perakende (petrol istasyonu) alanında da yatırım yapılması değerlendirilebilir. Batılı firmaların bu sene ve gelecek sene içinde önemli miktarda ilave gaz üretimi tesisi devreye alması planlanmaktadır. Bu kadar farklı ülkeden onlarca firma bu işleri becerebilmişken, Türkiye'den hiçbir firmanın bu işlere üretici olarak girememiş olması ayrıca düşündürücüdür. Mısır açıklarında onlarca farklı bölgede gaz yatakları bulunmuşken Türkiye'nin Akdeniz'de keşif yapamamış olması ve hatta yeterli miktarda sondaj yapamamış olması da ayrıca düşündürücüdür.
50) Dünya çapında boykot uygulanan bazı kola, hamburger ve kahve firmaları hepimizin malumu. Türkiye'de Sarıyer kola gibi bazı başarılı alternatifler oluşabilmiş durumda. Türkiye ve Mısır’ın, bu alanda ve daha genel olarak tüketici perakende ürünleri alanında yerli markaları ile vatandaşlarına yeni seçenekleri oluşturabilmelerini beklemeli ve desteklemeliyiz.