21 Ekim 2024 Pazartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Sistem değişmeden çeteleşme bitmez'

Prof. Dr. İrfan Gökçay, ‘yenidoğan çetesi’ni değerlendirdi. Gökçay, sistem değişmedikçe Türk sağlık sisteminin bu tip çetelerle karşılaşmasının olası olduğunu söyledi. Birinci basamağın güçlendirilmesiyle sorunların çözüleceğini vurguladı.

'Sistem değişmeden çeteleşme bitmez' ‘Çeteleşme ve sermaye birinci basamakla sona erer’ Yenidoğan çetesi için uzmanlar ne diyor? Yenidoğan çetesi son gelişmeler

Türkiye, günlerdir “yenidoğan çetesi”yle çalkalanıyor. Bu çete Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’ndan günde 8 bin lira almak için 12 bebeğin canına kıydı. Yenidoğan çetesinin soruşturması devam ederken Sağlık Bakanlığı, 10 özel hastanenin ruhsatının iptal edildiğini açıkladı. Yaşanan olay, hükümetin yıllardır sürdürmeye çalıştığı sağlıkta dönüşüm programının çöktüğünü gösteriyor. Cumhuriyetçi Hekimler Grubu Başkanı Prof. Dr. İrfan Gökçay, konuyla ilgili Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu. Gökçay, özel hastanelerin sermaye peşinde nasıl koştuğunu, çeteleşmelerin nasıl başladığını bir bir anlattı. Cumhuriyetçi Hekimler Grubu’nun çözümünü sunan Gökçay, bu yaşanan sorunların birinci basamağın güçlendirilmesiyle ve kamu hastanelerinin kapasitesinin genişlemesiyle son bulacağını söyledi.

Sözü Prof. Dr. İrfan Gökçay’ya bırakıyoruz:

‘HASTANE GİBİ DEĞİL İŞLETME GİBİ GÖRMELİYİZ’

SGK, özel sektöre neden bu kadar para harcıyor?

Bu durum aşağı yukarı Kovid döneminde ortaya çıktı. Kovid için yoğun bakımlar kamuda yetersiz olunca, özellere sevk başladı. Önce o sevkleri kabul etmediler. Fiyat artışı istediler. Bakanlık, fiyat artışını kabul etti. Sonra hastanelerinin yoğun bakımlarını açtılar. Gün başına para alıyorlar. Gün başına para alınca aslında bir şekilde hem yaşatmakla hem de hastanın daha fazla kalmasıyla uğraşmak zorundalar.

Özel sektörün esası işletme kârını sürdürmektir. Onun kitabı budur. Bir hastane olarak görmemek lazım aslında. Özel sağlık sektörü, hem kuruluş amacı hem de yaşaması ve o işi sürdürmesi için kâr esaslı ilerler. Hizmet esaslı değil. Hizmet esası kamuda var. Kamuda kararlar yapılan iş ve işlemler tamamen kamu yararı hedefli bir düzen, bir dizayn içinde. Hekimlerin kararları, hekimlerin birbirleriyle ilişkileri, hasta yatırma, ameliyat kararı verme hepsi kamu yararını hedefler.

'Sistem değişmeden çeteleşme bitmez' - Resim : 1
İrfan Gökçay

İLLEGAL ASKOM OLUŞTURDULAR

Çeteleşme nasıl oldu?

İl genelinde sevkler, İl Acil Sağlık Hizmetleri Başkanlığına bağlı Koordinasyon Komisyonu (ASKOM)’nun görev ve sorumluluğundadır. Bir hastayı sevk ederken önce kamu hastanelerini ASKOM’dan tararız. Şehirdeki bütün hastaneler ASKOM’a gün gün yatak kapasitesini bildirmek zorunda. Eğer şehirde kamu hastanelerinde yer yoksa bu sefer özel hastane aramaya başlanıyor. Ama özel hastaneler ASKOM’a kayıtlı değil. Bu yüzden tamamen kontrolsüz bir alana girmiş oluyoruz. Eğer o şehirde bir çeteleşme, bir organizasyon varsa onlar devreye giriyor. Onların da illegal bir ASKOM’u var diyebiliriz. Sonra da hasta onların işaret ettiği hastaneye gönderiliyor. Sonra da oraya SGK’nın belirlediği günlük fiyatlar üzerinden ödeme yapılıyor. Özeller için o da yetmiyor. Kendi kârları için hasta yakınından da para istiyor. Sistem böyle böyle işliyor.

‘YAKIN ZAMANDA BATACAKLAR’

Dikkat ederseniz, hastane listesine baktığınızda zincir hastaneler yok içinde. Zincir hastaneler zaten kabul etmiyorlar bile bunları. Onlar totalinde yabancı hastaya döndüler. Bilançolarını öyle götürüyorlar. Ama bu küçük hastaneler çözüm bulamadı. Bir taraftan sevkiyatlı hasta eskisi gibi artık özele gitmiyor, kamuya gidiyor. Yabancı hasta da zincirlere gidiyor. Bu küçük hastaneler ortada kaldı. Küçük hastaneler de bu sefer böyle sahtekarlıkla onunla bununla iş çevirmeye çalışıyorlar. Çok yakın bir zamanda batacaklar.

HÜKÜMETİN POLİTİKASI ÇIKMAZA GİRDİ

Özel hastaneler batmanın eşiğine nasıl geldi?

Hükümet özel sektöre yatırım politikasını yıllardır devam ettiriyordu. Özel hastanelerin kurulmasını mali olarak teşvik ettiler. Hazine, mali teşviklerini sürekli oraya yönlendirdi. Ama kamunun bütçesi genel bütçeyle dağılıyor. Genel bütçenin kapasitesi Türkiye’ye yetmiyor. Çünkü kamunun kaynakları özel sektöre de kaydırıldı. Sağlıkta dönüşüm dediğimiz şey bu. Ve artık bu sistem tıkandı. Artık kredi teşvikleri azaldı, yatırım yapılmıyor. Ama özel sektörün de yatırıma ihtiyacı var. Kamudan sevk edilen hastaya ihtiyacı var. Özeller kurnazca yöntem geliştirmeye başladı. Dolar yükselince özel sektörün harcamaları da arttı. SGK’nın gün başına ödediği para özel sektöre yetmedi. Dolayısıyla özel sektörde şöyle bir anlayış başladı. Yoğun bakıma ihtiyacı olmayan hasta yoğun bakıma yatırıldı. Ameliyata ihtiyacı olmayan hasta ameliyat oldu. Böyle olunca da önceden hiç kamuya uğramadan özele giden vatandaş şimdi kamuda sıra bekliyor.

'Sistem değişmeden çeteleşme bitmez' - Resim : 2

ÇARE BİRİNCİ BASAMAK

Bu denli sıra beklemenin sebebi de kamunun yetersiz kalması oldu. Çünkü kamunun mevcut altyapısı talebin altında arz yapabiliyor. Şimdi bütün bu aslında kaosun ya da bu problemlerin hepsinin çaresi birinci basamağı güçlendirilmesi ile çözülür. Çünkü yeni doğan yoğun bakım ihtiyacı şöyle oluşur: Eğer gebeysen birinci basamakta düzgün takip etmezsen hemen hemen doğanların önemli bir kısmı yeni doğan yoğun bakım ihtiyacı ile doğar. Takip yapmıyorsan riskli gebeyle risksiz gebeyi ayırt edemezsin. Bu da birinci basamakta yapılması gereken bir iş.

Birinci basamağı güçlendirdiğin zaman ve birinci basamakta özellikle ana çocuk sağlığı yani ülkemizin imkanlarıyla çok daha gelişkin organize etmek mümkün. Tecrübeyi bugünkü birinci basamağı ve bugünün imkanları ve ihtiyaçlarına göre yeniden organize edince, birinci basamağı bu rotayla güçlendirdiğin zaman aslında yeni doğan yoğun bakım ihtiyacı olan çocuk miktarı, kamunun mevcut yoğun bakım yataklarıyla halledilir bir seviyeye düşüyor.

Bu meselelerin olmaması için vatandaşın kamuya güvenini arttıracak tedbirlerin alınması gerek. Kamunun birinci basamağının güçlendirilmesi ve birinci basamağının da bu yeni doğan özelinde ana çocuk sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesi yapılmalı. Gebelik takibinin ve yeni doğan takibinin güçlendirilmesi birinci basamağın, kamu hastaneleriyle olan ilişkisinin disipline edilmeli. Bunlarla ancak bu tür hadiselerin yaşanmasının önüne geçeriz.

HÜKÜMETİN KARARI ETKİLİ OLDU

“Yenidoğan çetesi” olayının arka planında ne var?

Hükümet yıllardır sürdürmeye çalıştığı sağlıkta dönüşüm programından vazgeçti ve kamu sistemine doğru yöneldi. Bu tür olaylar kamuoyunda bu sebepten yankı buldu. Yoksa Bakanlık isteseydi bu meseleyi kamuoyuna duyurmazdı. Kamu sistemine geçiş için Fahrettin Koca gitti, Kemal Memişoğlu geldi. Artık Türkiye’nin sağlık sistemi özel hastaneler üzerinden gelişmeyecek, kamu hastaneleri üzerinden gelişecek. Bu olayın arka planında tamamen bu var. ‘Özel sektörü büyütmeyeceğiz, özel sektörü geliştirmeyeceğiz’ kararı alınca hükümet, tezgahtaki dosyalardan bir tanesini çıkartıp basına ve yargıya intikal ettirdi.

Yenidoğan Türkiye SGK