27 Ekim 2024 Pazar
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sömürgecilik ve kölelikten bağımsızlığa giden engebeli yol

Kölelik 1800’lerde kaldırılmış olmasına rağmen, sömürgecilik biçimine bürünerek devam etti. Batı sömürdüğü ülkelerde darbelere, iç savaşlara ve bölünmelere yol açtı. Bu ülkeler ise zorlu bir bağımsızlık mücadelesinden geçti

Sömürgecilik ve kölelikten bağımsızlığa giden engebeli yol
A+ A-
DR. BERNA BRIDGE / OXFORD

Sömürge ülkelerinin çoğunda I. Dünya Savaşı sonrasında ulusal özgürlük hareketleri başlamasına karşın II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar bu hareketler başarıya ulaşamadı. (ABD 1776) Kölecilik 1807’de yasaklandı ancak özgürleşen köleler parasız, evsiz ortada kaldı ve suiistimal bugüne kadar ırkçılık şeklinde sürdü.

Sömürgelikten kurtulan Afrika, Asya ve Güney Amerika ülkeleri Birleşmiş Milletler’de temsil edilmeye başlandı ama sorunları bitmedi, yüzyılların ezilmişliğini bitirmek kolay olmadığı gibi, sömürgelerden çekilen sömürgeci ülkelerin arkalarında bıraktığı yandaşlarıyla darbeler, iç savaşlar, bölünmüşlükler, yönetenlerin yozlukları kol gezmeyi sürdürdü.

Soykırımla beyazlaşan sömürgeler (ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda) bu tablodan farklı durumda çünkü zaten yönetim Avrupa kökenli beyazlara geçmişti, yerel halk soykırıma uğramış, azalmış, ezilmiş, geri plana itilmişti.

Bu ülkelerde iç savaş, darbe gibi karmaşaların bir nedeni sömürgeci ülkelerin ayrılırken yarattığı “Böl, yönet” siyasi planlamasından oluştu. Örneğin 1947’de Pakistan ve Hindistan Cyril Radcliffe’in çizdiği bir sınır çizgisiyle ayrıldı. Sonuçta trajedi oluştu. 14-16 milyon insan (Müslüman/Hindu/Budist) yer değiştirdi, 2 milyona yakın insan yollarda öldü. Bölündükten sonra Hindistan/Pakistan 3 savaş yaşadı. Kaşmir hala karmaşa içinde…

Nijerya bir başka örnektir. 17. yüzyılda İngilizler yerel kabilelerle palmiye yağı ve yenidünyaya kölecilik ile ticarete başladı. Lagos limanından, 3.5 milyon köle yeni dünyaya taşındı. 1807’de köle ticareti yasaklandığında İngilizler kıtanın iç kısımlarına doğru askeri harekata başladı ve 1885’de şimdi Nijerya olarak bildiğimiz bölgenin kontrolünü ele aldılar.

Nijerya’yı yoksul Kuzey ve varsıl Güney olarak ikiye böldüler. Güneyde Batılı tarzda eğitim ve Hristiyanlık getirerek, yollar ve demiryolları yaparak güneyi ekonomik olarak kendilerine bağladılar. Daha yoksul ve Müslüman olan kuzeyde kendilerine bağlı, kendilerine hesap veren bir başkan koyup vergi toplamakla yetindiler. İngilizler para birimi, vergi ve lisan koydular, bağımsız tarımla uğraşan halkı maaşa bağlı işçi durumuna getirdiler.

1914’de İngilizler ayrılma öncesi kuzey ve güneyi birbirine bağlayarak, tek sömürgeye dönüştürüp öncesinde birbirinin sınırına saygı gösterip barış içinde yaşayan kabileleri tek ülkeyi kim yönetecek diye kavgaya/savaşa sürüklediler. 1960’da bağımsızlıklarını kazanan Nijerya 1966’dan beri iç savaşla boğuştu, ancak 1999’da demokrasi bir miktar oturdu, kuzey ve güney sırasıyla başkanlık yapmaya başladı. Boko Haram adlı terör örgütü, “Batılı eğitim haram/günah” adı altında kuzeyde, Nijer Delta Avengers da güneyde terör örgütü oluşturarak sürekli bir kavga ortamına yol açtı.

1956’ya kadar İngiliz sömürgesi olan Sudan’da da benzer bir biçimde bağımsızlıkla birlikte hemen iç savaş çıktı. Hindistan gibi benzer bir iç savaş süreci yaşandı. 2005’te barış anlaşması imzalandı, yapılan referandumda Güney’de halkın çoğunluğu ayrılıktan yana oy kullandı ve 2011’de Sudan Güney ve Kuzey olarak iki ayrı devlete bölündü.

Bölünmeden sonra her iki ülkenin de yoksulluğu katmerlendi, çünkü ülkenin en önemli gelir kaynağı olan petrol yataklarının büyük bir bölümü Güney’de, Kızıldeniz’e açılan petrol boru hatları ise Kuzey’de kaldı. Bu üç örnekten görüldüğü gibi sömürgelikten çıkan her ülke ırkçılık, cehalet, yoksulluk, darbe ve savaşla boğuşmakta…

KAPI BEKÇİLERİ BEYAZLAR

Açık ırkçılık George Floyd’u öldüren polis, Ku Klux Klan, Naziler gibi kendilerini ve emellerini belli edenlerdir. Fark etmesi daha kolaydır, nettir. Örtük ırkçılığı ise fark etmesi daha zordur, net değildir. Örnek olarak eğitimde müfredatı, dergilerdeki fotoğrafları, konuları verebiliriz.

İşe giriş ve yükselmelerde ‘kapı bekçileri’ beyazlardır. Akademik araştırmaları yapanların çoğu beyazlardır. Akademiyi şekillendiren, sonuçlara ulaşan, yayınlayan, normu belirleyen onlardır. Okulda not veren öğretmenlerin çoğu beyazdır. Emlakçının beyaz olmayanları belirli mahallelere yönlendirmesi, bankaların kredi konusunda renklilere daha titiz, olumsuz davranması, tüm bunlar örtük ırkçılıktır. Yönetim kurulları, siyaset beyazlarla doludur.

Örneğin, Batı’da beyaz olmayanlara “Neden Buradasınız?” sorusu örtük ırkçılıktır. Bu sorular bazen bilmeden sorulur, çünkü bugün Birleşik Krallık’ta doğup büyüyen ne İngiliz ne de bir Hintli kolonilerle ilgili hiçbir şey bilmez. Rahatsız edici diye yavaş yavaş müfredattan çıkarılmıştır. Soruyu soran birçok zaman örtük ırkçılık yaptığının farkında bile değildir. Araştırmalar, örtük önyargı veya örtük ayrımcılığı “ırkçı değilim” diyenlerin birçok defa fark etmeden yaptığını gösterir.

FARKINDALIK YARATABİLECEK ÖRNEKLER

Irkçılıkla ilgili farkındalık yaratmak üzerine verilebilecek iyi örnekler de var:

ABD’li öğretmen Jane Elliot Martin Luther King’in öldürüldüğü gece hepsi beyaz olan 3. sınıf öğrencilerine konuyu nasıl anlatacağını düşünüp şöyle bir pratik çalışma buldu: Hepsi beyaz olan öğrencilerini göz rengine göre bölüp yapay bir ırkçılık deneyi yapmaya karar verdi. Çocuklar bölününce 5 dakikada değiştiler, üstün ve ezilen olarak hızla kimlik kazandılar.

Öğretmen “kahverengi gözlüler temiz, akıllı, üstün” olacak deyince bu çocuklar hemen şımarık, kibirli, saldırgan oldular. Arka sıralarda oturtulup, temizlik yapmaya itilen mavi gözlülerin o gün sınav başarıları da düştü. Bir günde çocukların özgüveni yok oldu.

Ertesi gün mavi gözlüler üstün oldu, gruplar yer değiştirdi. Onlar ellerine olanak geçince misilleme yapmadı. “Nasıl hissedildiğini anladık, aynısını yapmak istemedik” dediler. 1968 ABD’siydi. Öğretmen veliler tarafından suçlandı. Saldırıya uğradı. Anne babası iflas etti. Ancak çocuklar öğrendi ve empati geliştirdiler. Okullar bu yöntemi geliştirip kullanabilirler.

Diğer bir güzel örnek: Birleşik Krallık’ta köle ticareti yapan Colston’ın heykeli sökülüp limandan denize atıldı, yerine aktivist bir zenci kadının heykeli dikildi. Yine köle sahibi olan Milligan’ın heykeli kaldırıldı. 60 heykel daha kaldırılsın talebi gündemde, gösteriler yapılıyor, televizyonlarda tartışmalar, basında haber ve köşe yazıları ile toplum ırkçılığı azaltmaya çalışıyor.

EĞİTİMDE IRKÇILIK

Londra’daki ünlü ve itibarlı Westminster isimli özel okulun 250 kadar mezunu okula bir mektup yazıp imzalayarak “Okulu öğrenciler arasında zehirli ırkçılık kültürü yaratmakla, esir ticaretiyle olan bağlantılarıyla” suçladı ve siyahi kültürün öğretimini değiştirmelerini, öğrencilerin aktif olarak ırkçı karşıtı olmalarını istedi. Mektup, ırkçı bazı olayların da halı altına süpürüldüğünü açıkladı.

Mezunlar okulda öğrenciyken bir tek siyahi yazarın kitabının okutturulmadığını, (örtük ırkçılığa örnek) siyahi tarih ve İngiltere’nin esir ticaretindeki rolüne derslerde değinilmediğini belirttiler. UCL Legacies of British Slave Ownership isimli web sitesi bu okulun en az 28 mezunun esir ticaretiyle bağlantısı olduğunu belirledi. Bu mezunlardan daha önce Londra Belediye Başkanlığı yapmış W. Beckford’un da Jamaika’da 3000 esir çalıştırılan bir malikanesi olduğu belirtildi.

Üniversiteler de müfredatlarını değiştirme, sömürgeleşmeye daha çok yer verme ve sömürgeleşmenin bugünkü ırkçılığa katkıları gibi konuları işlemede benzer bir baskı altındalar. Yapılan araştırma şu an 128 üniversiteden yalnızca 24’ünün sömürgelerden çekilme konusunu işlediğini ortaya koydu.

Eğitim uzmanları 2015’de Oxford Oriel Kolej’deki sömürgeci, eski Rodezya, şimdiki Zimbabwe'ye ismini veren “Cecile Rhodes heykeli sökülmeli” kampanyası başladı başlayalı bu konuda pek yol alınmadığını belirttiler ancak son olaylardan sonra üniversite heykeli sökmeye karar verdi.

Birleşik Krallık’ta ırkçılık karşıtı bu kadar hareket yaşanırken Fransa, Almanya, Hollanda ve Belçika’da pek bu duyarlılıkta hareket olmaması da dikkat çekti. Hatta Macron hiçbir heykellerini indirmeyeceğini açıkladı. Fransız halkından da bu söyleme bir tepki gelmedi.

Ancak, Belçika’daki “acımasız” olarak tanınan Kral Leopold II’nin heykelleri sökülmeye başlandı. 1865-1909 yılları arası 40 yıldan fazla Belçika kralı olan Leopold II şimdi Kongo olan Afrika bölgesinde, fildişi ve kauçuk sayesinde çok zengin oldu. Afrikalıları kauçuk sağlama işinde ölesiye çalıştırdı, 10 milyon insanın ölümüne neden oldu, milyonlarca insanın elini ve bacağını kestirerek sakat bıraktırdı. Portekiz, Fransa, Almanya da Leopold’u örnek aldı, ama yaşamının sonuna doğru Leopold “Cani” olarak görülmeye, adlandırılmaya başlandı.

KURUMSAL IRKÇILIKLA MÜCADELE

Clive Soley adlı İşçi Partisi Milletvekili “Kurumsal ırkçılığı yok edelim, yıkmamız gereken bu nokta” diyor, birçok İngiliz bu konuda çaba harcıyor. Kurumsal ırkçılığa örnek olarak Windrush skandalı, eğitim sistemi, heykeller, müzeler verilebilir.

İyi bir örnek de Liverpool’daki Kölecilik Müzesi’dir. Köle ticareti limanı Liverpool tarihiyle yüzleşmektedir. Başka iyi bir örnek Londra’daki Mary Seacole heykelidir (Jamaikalı siyahi hemşire Kırım Savaşında büyük hizmet vermiş).

Bu süreçte basının hemen ırkçılığı dile getirmesi de etkili oldu.

Başka bir örnek, 100’ün üzerinde psikiyatrist Birleşik Krallık’ta psikiyatri müfredatının değiştirilerek kurumsal ırkçılık ve sömürgeci düşünceden arınmasını istemiştir. Kurumsal ırkçılıkla mücadeleye iyi bir örnektir.

Irkçılık bir çeşit zorbalıktır. Zorbalık sessiz kaldıkça, gizli kaldıkça devam eder. George Floyd’un hazin ölümünün sosyal medyada yayılan görüntüsü, olayın gizli kalmamasını tetiklemiş ve ırkçılık mercek altına yatırılmıştır. Örtük olan ırkçılığı/ayrımcılığı fark etmek/fark ettirmek önemlidir.

Irkçılık bir tek Afrika kökenlilere değil, Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde Türklere, koronavirüsü nedeniyle Uzak Doğululara, özellikle Çinlilere, Aborijinlere ve burada sayamadığım birçok azınlığa yapılmaktadır. Sessiz kalmamak en önemli başlama noktasıdır. Irkçılığın varlığını herkes kabul ediyor, kimse ırkçı olduğunu veya ırkçı bir söylemi olduğunu kabul etmiyor, bunu siyaset, sanat, film, eğitim gibi her yolu kullanarak fark ettirmek gereklidir. Bağışlamak iyidir ama tekrarlanmaması için unutmamak, unutturmamak gerekir. Herkes eşitlik ve bağımsızlık için uğraş vermeye devam etmeli, etik değerlerimize sahip çıkmalı, geçmişten ders alıp yaşananlar yeni kuşaklara öğretilmelidir: Eğitim çok önemlidir, her bireye görev düşmektedir.

Son Dakika Haberleri