08 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sosyalist hareket içinde MDD-SD ayrışması

Milli Demokratik Devrim teorisi devrimci kitle hareketini desteklemeyi hatta önderlik etmeyi gerektiriyordu. TİP yönetimi devrime karşı olduğu için MDD’yi kabul etmiyordu. Sosyalist Devrim tezi tamamen parlamentarizmi gizlemek için bir kılıftı..

Sosyalist hareket içinde MDD-SD ayrışması
A+ A-
ALİ KARŞILAYAN / VATAN PARTİSİ İZMİR İL YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri

Gazetemizde 17-22 Ağustos 2019 günlerinde “Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri” başlığıyla yazı dizisi yayınladı.

Böyle bir yazı dizisine neden ihtiyaç duyuldu: Çünkü, “Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu 22 Eylül 2018 tarihinde toplanarak, Vatan savaşında Türkiye cephesinin inşası için tarihi önemdeki kararını aldı.” Bu kararda en çok tartışılan ve tartışmaya devam edilen konu; “Tayyip Erdoğan Hükümeti de, bugün devletin diğer güçleriyle birlikte Türkiye cephesindedir. Bu nedenle Tayyip Erdoğan Hükümeti, bugün Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü için mücadelede bütün Milletimizle, Ordumuzla ve Vatan Partisiyle aynı gemidedir. (Madde: 8)” Kararın bu maddesine katılmayan, aleyhte oy kullanan üyeler oldu.

Bu nedenle tartışma devam etti ve ediyor. Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu 7 Nisan 2019 günü aldığı kararda ise şöyle bir ifade yer alıyor: “Parti içinde ve yayınlarımızda, Türkiye’nin içine girdiği süreci görmeyen ve hâlâ eski alışkanlıklarıyla hareket eden bir çizgi mevcuttur. Önümüzdeki süreçte ABD’nin iktidar senaryolarına teslim olan bu uzlaşmacı çizgiye karşı mücadele edeceğiz.” Partimizin 50 yıllık tarihinde yaşadığımız iki çizgi mücadelelerine hatırlayarak, bugüne ışık tutan dersleri, Partimizin ve milletimizin bilgisine sunmak istiyoruz. Bu yazı dizisinde sadece olayların akışını değil, nedenlerini ve sonuçlarını analiz ederek anlatacağız.

Elbette, 1968 yılından bu yana partili mücadele içinde yer almış önder kadrolardan biri olarak yaşadığımız olayları anlatacağız. Ben, 1968 yazında Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fikir Kulübü kurucu üyesi olarak, 1 Kasım 1968’de yayın hayatına başlayan Aydınlık Sosyalist Dergi İzmir Temsilcisi olarak, 1969 Ocak ayında FKF/Dev-Genç Bölge Yürütme Kurulu Başkanı olarak mücadeleye başladım. 1971 yılından buyana Partili olarak mücadeleye devam ediyorum.

Do%C4%9Fu%20Perin%C3%A7ek%2C%2023-24%20Mart%201968%20g%C3%BCnlerinde%20toplanan%20FKF%202.%20Genel%20Kurultay%C4%B1
Doğu Perinçek, 23-24 Mart 1968 günlerinde toplanan FKF 2. Genel Kurultayı'nda Genel Başkan seçilmişti.

İLK ÖNDER KADROLAR NASIL ORTAYA ÇIKTI?

27 Mayıs devriminin açtığı özgürlük ortamında üniversite gençliğinin, işçi ve köylü kitlelerinin mücadelesi hızla yükseldi. Önceleri Aydınlıkçılar olarak bilinen, sonraları partiyi oluşturacak olan önderler esas olarak gençlik içinden yetişti. Bu kadrolar şu üç alanda yürütülen devrimci siyasi çalışma içinde yetişti:

1. Gençliğin ve emekçilerin kitle mücadelesi; 68 devrimci gençlik hareketi, işçilerin grev ve fabrika işgalleri, köylülerin toprak işgalleri ve üretici mitingleri.

2. Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim ekseninde yürütülen ideolojik mücadele.

3. Aydınlık dergisi çevresindeki teorik çalışmalar.

Türkiye İşçi Partisi içinde yürüttüğümüz Milli demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmasının, devrimci teorinin olgunlaşmasında devrimci mücadelenin gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.

O günlerde hepimiz Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesiydik. Doğu Perinçek Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistan ve TİP Bilim Kurulu üyesiydi ve 23-24 Mart 1968 günlerinde toplanan FKF 2. Genel Kurultayı’nda Genel Başkan seçilmişti.

TİP’in 1966 yılında toplanan 2. Genel Kurultayı’nda MDD tartışması önemle ele alınmış ve MDD’yi savunan eski TKP’liler partiden ihraç edilmişti. O günlerde MDD hareketinin lideri Mihri Belli idi. Mihri Belli, 1951 TKP davasında mahkum olduğu için siyasi hakları kısıtlı olduğu için TİP’e üye olamıyordu. Ayrıca TİP yönetimi zaten var olanları bile partiden uzaklaştırıyordu. İhraç edilenlerden biri Vahap Erdoğdu idi. Erdoğdu 1968 Kasım ayında yayın hayatına giren Aydınlık Sosyalist Derginin Yazı işleri müdürü oldu.

Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışması şöyle özetlenebilir: Türkiye, Amerikan emperyalizminin baskı ve tahakkümü altında, o günlerin ifadesiyle “yarı sömürge, yarı feodal” bir ülkeydi. Sosyalizm hedefine ulaşmak için, milli yani bağımsızlık mücadelesi, demokratik yani toprak devrimiyle köylünün özgür yurttaşa haline getirildiği, ortaçağ karanlığının kökünün kurutulduğu demokrasi mücadelesi vermek zorundaydı. Devrimin ilk aşaması Milli Demokratik Devrimdi. Sosyalist Devrim Tezini savunanlar ise bu aşamayı atlayarak doğrudan işçi sınıfı önderliğinde sosyalizme ulaşmayı savunuyordu. Milli Demokratik Devrimin başarısı için milli ve demokratik örgütlerin güçbirliği temel şarttı. Sosyalist Devrimi savunan TİP yönetimi ise ittifakları reddediyordu.

SOVYETLER’E BAĞLANMAYI TEMSİL EDENLER

Milli Demokratik Devrim (MDD)-Sosyalist Devrim (SD) tartışması TİP’te bölünmeye sebep oldu ama öte yandan Türkiye Devrimi’nin stratejisinin belirlenmesinde ve teorinin gelişmesine büyük katkı sağladı. Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışması, Türkiye sosyalist hareketindeki en önemli tartışmadır; son 50 yılın doğru ve yanlış çizgileri en sonunda bu eksende toplanır. Bu ayrılık, ülke gerçeğine dayanmakla gerçeklere kafa tutmak arasındadır. Türkiye halkının önüne sosyalist devrimi koymak, tarihsel aşamaları bir çırpıda geçmek gibi gerçek dışı bir programı dayattığı için kaçınılmaz olarak Sovyetler Birliği’ne bağlanmayı temsil etmiştir.

TİP Genel Merkez yönetimi (1969’a kadar Mehmet Ali Aybar-Sadun Aren-Behice Boran, 1969’dan sonra Aren-Boran);

1. Sosyalizm için mücadeleyi parlamento içine hapseden, kitle mücadelesine önderlik etmekten vazgeçen bir siyaset belirledi. Parlamentarizm.

2. Kendi programına aykırı olarak Sosyalist Devrim stratejisini benimsedi. Bunun sonucu olarak parti içi demokrasiyi rafa kaldırdı ve MDD’yi savunanları partiden ihraç etti. 1966 yılında Malatya’da toplanan TİP Genel kongresinde MDD’yi savunan üyeler ihraç edildi. İhraç edilen üyelerin önemli bir kısmı TKP kökenliydi. O günlerde MDD hareketinin lideri Mihri Belli idi. Mihri Belli 1951 TKP davasında mahkum olduğu için siyasi hakları kısıtlı olduğu için TİP’e üye olamıyordu. Ayrıca TİP yönetimi zaten var olanları bile partiden uzaklaştırıyordu. İhraç edilenlerden biri Vahap Erdoğdu idi. Erdoğdu 1968 Kasım ayında yayın hayatına giren Aydınlık Sosyalist Derginin Yazı işleri müdürü oldu.

3. 1965 sonrasında Türkiye’de NATO’ya ve ABD 6. Filosuna karşı gençlik mücadelesi, köylülerin toprak ve özgürlük mücadelesi, işçilerin sendika özgürlüğü ve grev mücadelesi yükseliyordu. TİP yönetiminin bu mücadelelere sırtını dönmesi büyük tepki alıyordu.

Sosyalist hareket içinde MDD-SD ayrışması - Resim : 2

PARLAMENTARİZM YOLUNA GİREN TİP

TİP yönetiminin devrimci kitle hareketinden uzak durması, devrimden vazgeçtiği için, hatta devrimden korktuğu içindir. 1965 milletvekili seçimlerinde 15 milletvekili ile meclise girmesi, parlamentarizm yoluna girmesine yol açtı. Onlar 1969 seçimlerinde daha fazla milletvekili kazanarak iktidar olacaklarına inanmış görünüyordu. Türkiye’nin koşullarını doğru tahlil edemiyorlardı. Devrimci kitle hareketini provokasyon olarak değerlendiriyorlardı. Çünkü, 68 gençlik hareketi, üniversitelerde işgal ve boykot eylemleri, İstanbul’da Alibeyköy’de Demirdöküm fabrikasının 3.000 işçi tarafından işgali, İzmir’in Torbalı ilçesinde Atalan ve Göllüce köylülerinin ağaların toraklarını işgali yasadışıydı ama toplumsal meşruiyete dayanıyordu. TİP Merkez Yönetimi, bu eylemlerin provokasyon olduğunu, böyle giderse faşizm geleceğini söylüyordu.

Burada benim gözlediğim durum en iyi canlı örnektir. Atalan ve Göllüce köylerindeki toprak işgalini öğrendiğimizde büyük bir sevinç ve coşkuyla FKF yöneticileri olarak köye gittik, desteklediğimizi söyledik. O günlerde öğrenci gençliğin desteği çok önemliydi. Çünkü gençlik 27 Mayıs 1960’da devrim yapmıştı. 1968’de devrim yapan bir gençlik vardı ve halk içinde itibarı çok yüksekti, köylüler, işçiler gençliğe güveniyordu.

TİP İzmir İl Başkanlığına gittim. İl Başkanı Cemal Kıral’a dedim ki; “Başkanım çok güzel devrimci bir köylü eylemi var, Atalan ve Göllüce köylüleri ağaların topraklarını işgal ettiler, biz gittik desteklediğimizi söyledik, siz de milletvekilleriyle birlikte gidip destek olursanız çok iyi olur. İl Başkanı Cemal Kıral’ın cevabı şöyle oldu; “Biz yasal bir partiyiz, bu eylemler yasadışı, Parti olarak biz gidersek yasadışı bir eylemi desteklemiş oluruz o zaman TİP’i kapatırlar.”

DEVRİMCİLİK Mİ REFORMCULUK MU?

Milli Demokratik Devrim teorisi devrimci kitle hareketini desteklemeyi hatta önderlik etmeyi gerektiriyordu. TİP yönetimi devrime karşı olduğu için MDD’yi kabul etmiyordu. Sosyalist Devrim tezi tamamen parlamentarizmi gizlemek için bir kılıftı. Türkiye’nin önünde Sosyalist Devrim diye bir seçenek yoktu, Milli Demokratik Devrim bir mecburiyet idi. MDD-SD tartışması aslında devrimcilik mi, reformculuk mu tartışmasıydı.

TİP yönetiminin böyle siyasal strateji belirlemesinde Sovyetler Birliği’nin rolü vardı. SSCB 1960’lı yıllarda sosyalizmden vazgeçmiş, kapitalist yolcu olmuş ve büyük devlet olarak emperyalist bir karakter kazanmıştı, 1968 yılında Ağustos ayında Çekoslovakya’yı işgal etmesi ve Dubçek iktidarını yıkması bunun açık bir göstergesi oldu. O yıllarda ABD ile SSCB devrimlere karşı bir vaziyet aldılar. TİP yönetiminde yer alan Behice Boran ve Sadun Aren Moskova’ya bağlıydı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nden gelen mesaj, devrimi desteklemeyin, MDD’cileri Parti’den atın şeklindeydi.

YARIN: ABD ve SSCB’nin Türkiye sosyalist hareketine etkileri, Uluslararası Komünist Hareket içinde bölünme Moskova-Pekin çatışması

Son Dakika Haberleri