Soykırım tüccarlarının sesi kesildi
2003 yılında, zamanın Başbakanı Göran Persson tarafından “Yaşayan Tarih Forumu (Forum förlevandehistoria)” adıyla resmi bir kuruluş oluşturuldu. İlk amacı “Nazizmin Yahudi soykırımını ve komünizmin insanlığa karşı işlediği suçları” incelemek, araştırmaktı.
Ama bununla kalmadı; o zamana dek İsveç’te etkisiz olan soykırım hücreleride uyandırıldı. Zaten var olan Türk ve Türkiye düşmanlığı bu kurum kanalıyla güçlendi. Yalnız Ermeni değil, Süryani ve Rum/Yunan soykırım tüccarları harekete geçtiler. Oldukça güçlü lobiler oluşturan bu grupların etkisiyle İsveç Meclisi Riksdagende soykırım yapıldığını kabul etti. Bu kararla yalnız Ermenilere değil; Süryanilere, Asurilere, Keldanilare, Pontus Rumlarına ve daha başkalarına soykırım uygulandığı karara bağlanıyordu.
KILPAYI SOYKIRIM KARARI
Daha önceleri parlamentoya sayısız kez önerilen “soykırım tanıma” önerileri hep reddedilmişti. Ancak 11 Mart 2010 tarihinde Türk kökenli bir milletvekilinin oylamaya katılmaması ve Kürt kökenli bir milletvekilinin de evet oyu kullanmasıyla 130 EVET, 131 HAYIR ile 1 oy farkla kabul edildi.
Sayısız ret kararı sonrası bin bir entrikayla kabul ettirilen karar sanki en uzman hukukçuların, tarihçilerin kararıymış gibi referans kabul edildi. Türkler kendilerinden başka herkesi kılıçtan geçiren halk olarak anılmaya başlandı. Basında, okullarda bunun dışında görüş bildirenlere linç uygulanıyordu. Oldu bittiyle kabul edilen kararın hukuksal bir değeri yoktu. Sadece bir görüştü. O nedenle İsveç hükümeti bu kararı çalışmalarında işleme koy(a)madı.
BELEDİYELERİN ANIT DİKME ÇABALARI
Soykırım tüccarları Meclis kararını öne sürerek değişik belediyelerde soykırım anıtları dikmeye çalıştılar. Södertälje, Botkyrka ve Norrköping Belediyeleri soykırım anıtı dikme kararı aldı. Bu bölgelerde oturan duyarlı vatandaşlar kararın iptali için mahkemelere davalar açtılar ve Södertälje ve Botkyrkada kararları iptal ettirmeyi başardılar. Belediye Başkanı Sosyal Demokrat olan Norrköping Belediye Meclisi de 20 Nisan 2015’te anıt dikme kararı almıştı. Çeşitli Türk kuruluşlarının temsilcileri Belediye Başkanı Lars Stjernkvist’i ziyaret ederek tarihi gerçekleri anlattılar ancak belediye kararında ısrar etti ve şehrin en güzel yerinde, belediye parkında anıt için temel atma töreni düzenlendi.
Buna rağmen Türklerin mücadelesi devam etti. Burada özellikle Türk Avukat Sadık Kutlu’nun çabalarını, hukuk mücadelesini anıyorum ve kendisini bir kez daha kutluyorum.
O sıralarda Vatan Partililerin Derneği durumundaki İsveç Türk Düşünce ve Kültür Derneği, Türk Federasyonu ve Azerbaycan Federasyonu’nun mücadelesi sonunda Norrköping Belediye’sinin bu girişimi durduruldu.
Vatan Partililer Süryani soykırım yalanı için anıt dikilme girişimine karşı hukuk savaşı başlattı. Norrköping’de yaşamakta olan Vatan Partisi üyesi Kenan Gündoğdu, Türk Avukat Sadık Kutlu aracılığıyla heykele itiraz etti. Kenan Gündoğdu belediyenin uluslararası alanda tartışmalı bir konuda tavır almasının belediyeler yasasına aykırı olduğunu, böyle bir anıtın belediyedeki küçük bir azınlığı ilgilendirdiğini ve heykel için gösterilen yerin herkese ait bir kamu alanı olduğunu vurguladı. İki yıllık bir mücadeleden sonra Norrköping Yüksek Mahkemesi, Norrköping Belediyesi’nin 20 Nisan 2015 tarihinde almış olduğu anıt dikme kararını iptal etti. Yüksek İdari Mahkeme bu itirazı onayladı. Yüksek İdari Mahkeme kararlarına itiraz edilemediği için İsveç’te artık hiçbir belediyenin sözde Ermeni soykırım anıtına izin veremeyeceği onandı.
PERİNÇEK KARARI SONRASI BAKAN DA UMARSIZ KALDI
Zamanın İsveç Dışişleri Bakanı Margot Walström hükümetin soykırım kararını tanımaması konusunda şu görüşü dile getirmişti:
“‘O bir katliamdı, o insanlığa karşı işlenen suçtu’ gibi daha kolay kavramlar var; denebilir. Ama tarihi olaylar hakkında “soykırım” kavramını kullanmak sorunlu. Bunu yaparsanız o zaman adaletin yerine getirilmesi, birinden hesap sorulması gerekir. Hukuksal dayanaklar yoksa bu nasıl yapılır? Tarihsel olarak geri gitmenin ve soykırım olduğuna karar vermenin hukuksal ve siyasal zorlukları var.”
Bakan anıt dikilmesi konusunda yollar aranabileceğini de söylemişti. Ancak görünen o ki, o yol henüz bulunabilmiş değil.
Özellikle 28 Ocak 2013’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Perinçek-İsviçre Davası’nda son kararını vererek, sözde soykırım davasında Doğu Perinçek’i haklı bulduğunu karara bağlaması belirleyici olmuştur.
HALAMIN SAKALI OLSAYDI...
Perinçek davası sonrası en katı soykırım yanlısı hukuk adamlarından olan Profesör Emeritus Ove Bringile olan konuşmamızı anımsıyorum, Ove Bring, “Eğer BM 1948 soykırım sözleşmesi o zaman var olsaydı bu olaylara soykırım demek mümkün olabilirdi. Yani o zaman bu sözleşme olmadığı için soykırım suçu kapsamına girmez hukuksal bir işlem yapmak mümkün değildir” diyordu. Halamın sakalı olsaydı amcam olurdu misali..
Soykırım tüccarları cephesinde şimdi sessizlik hakim...