Sözde Atatürkçüleri tespit etme yöntemi
Olaylara Tayyip Erdoğan düşmanlığından baktıkları için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yararına olan karar ve uygulamalara da muhalefet ederler. Bir tek programları vardır: “Tayyip gitsin de kim gelirse gelsin.” Bu, Amerika’nın programıdır. Bunlar hükümete değil, Türkiye’ye muhalefet etmektedirler
Gerçek Atatürkçüler-Sözde Atatürkçüler (Ortak Yönleri): Her iki taraf da Atatürk’ü çok sever. Bu konuda samimidirler. Cumhuriyet yanlısıdırlar. Laik, modern ve çağdaştırlar. Bilimi ve bilimsel eğitimi savunurlar. Ellerinde Türk Bayrakları ve Atatürk posterleriyle, dillerinde “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” sloganı, İzmir ve Onuncu Yıl Marşlarıyla Milli bayramları coşkuyla kutlarlar. Peki, bu veriler söz konusu kişilerin Atatürkçü sayılmaları için yeterli midir? Elbette ki hayır!
FARKLI YÖNLERİ: GERÇEK ATATÜRKÇÜLER:
Cumhuriyetçi ve Laik olmalarının yanı sıra aynı zamanda Halkçı, Devletçi, Devrimci ve Milliyetçidirler. Onlar 6 Ok programının gerçek temsilcisidirler.
Atatürk’ün de sosyal demokrasiye karşı olduğunu bildikleri için kendilerini Sosyal Demokrat olarak değil, Devrimci olarak tanımlarlar.
Kamucu bir dünya görüşüne sahip oldukları için özelleştirmeye karşıdırlar.
Sosyalizm ile Milliyetçiliği bağdaşık iki kavram olarak kabul ederler.
En temel özellikleri aynı Atatürk gibi antiemperyalist olmalarıdır. Günümüzdeki baş çelişmenin Türkiye halkı ile Amerikan emperyalizmi arasında olduğunu tespit ederler.
Kim yaparsa yapsın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iyiliğine, yararına olan her şeyi desteklerler.
Programları, yarım kalan Kemalist Devrimi tamamlamaktır. Bu hedefe Türkiye’nin milli güçlerini birleştirerek ulaşabileceklerinin bilincindedirler. Milli Meclis, Milli Hükümet, Türkiye İttifakı ve “Aynı Gemideyiz” siyasetleri bu programın ürünüdür.
Atatürk’ün “Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı.” sözünün anlamını kavramış durumdadırlar. Tayyip Erdoğan ve AK Parti maddesinde 2014 yılında başlayan ve Türkiye’nin yararına olan değişimin farkındadırlar. O nedenle “Aynı Gemideyiz” demektedirler.
Yapıcı muhalefet yaparlar. Hükümeti doğru yaptığı işte destekler, yanlış yaptığı işlerde eleştirirler. Eleştiri dilleri büyük hatalarda daha sert, küçük hatalarda daha yumuşaktır. İster büyük ister küçük hata olsun, eleştirilerinde hakaret, küfür, aşağılama içeren sözcük kullanmazlar; kazanma amacı güden dost bir dille eleştirmeye özen gösterirler.
15 Temmuz Amerikancı hain darbe girişiminin tam karşısında konumlanmışlar ve akabinde 20 Temmuz’da hükümet tarafından alınan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisine destek vermişlerdir.
Dost -düşman ayrımında kullandıkları ölçüt, Amerikan emperyalizmi ve onun piyonları olan HDP/PKK ve FETÖ’ye karşı alınan tavırdır. Gerçek Atatürkçülere göre, ABD, HDP/PKK ve FETÖ’ye karşı mücadele eden dosttur; ABD, HDP/PKK ve FETÖ’yle işbirliği yapan düşmandır.
Militan iyimserdirler. Olumsuzluklara vurgu yapmazlar. Hiçbir olumsuz gelişme onların Türkiye’nin aydınlık bir geleceğe yöneldiği konusundaki inançlarını sarsamaz. Atatürk’ün “Ümitsiz durum yoktur, ümitsiz insan vardır. Ben hiçbir zaman ümidimi yitirmedim” sözünü bilinçlerine nakşetmişlerdir.
Sadece iyimserlikle yetinmezler, aynı zamanda militandırlar, yani örgütlü ve eylemlidirler. Başkalarının yaptığı tarihi seyretmezler, tarihin akışına müdahale ederek kendileri tarih yaparlar. Amerikan emperyalizminin dayattığı programı bir kader olarak görmezler.
Vatan savaşı veren Türk ordusunun, Türk polisinin yanındadırlar. Mehmetçiğimize ve polisimize her daim moral ve destek verirler.
PKK’yla savaşırken şehit düşen her Mehmetçik haberi gerçek Atatürkçünün yüreğini dağlar ama yüreğine taş basar. Gerçek Atatürkçü buradan “Artık yeter! Çocuklarımız ölmesin, analar ağlamasın!” sonucunu çıkarmaz. Bilir ki Türkiye İkinci İstiklâl Savaşı vermektedir ve bu savaşta elbette şehitler verecektir. Aslolan PKK ve FETÖ’nün ezilmesidir. Ülkemizde ve bölgemizde kalıcı barış ancak Amerikan emperyalizminin yenilmesiyle sağlanabilir.
Gerçek Atatürkçünün vicdanı Diyarbakır annelerinin yanındadır, yüreği onlarla birlikte atar. Bu nedenle Hacire Ana Diyarbakır HDP il binası önünde eylem başlattığında ilk destek Vatan Partisi Öncü Kadın teşkilatından gelmiştir.
Gerçek Atatürkçü, Ebru Timtik gibi örgüt emriyle ölüm orucuyla yaşamına son veren teröristlerin değil, DHKP-C’li teröristler tarafından şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın yanında saf tutar.
SÖZDE ATATÜRKÇÜLER:
Cumhuriyetçi ve Laik olduklarını iddia ederler. Görüşlerini savundukları partilerin programlarına bakıldığında, bu partilerin Halkçılık, Devletçilik, Devrimcilik ve Milliyetçilik ilkelerini terk etmiş oldukları görülmektedir.
Atatürk’ün Sosyal Demokrat Fırka’nın kurulmasına 1925 ve 1930 yıllarında iki defa izin vermediğini bilmediklerinden olsa gerek, sık sık “Ben Sosyal Demokratım.” diyerek Atatürk’ün kemiklerini sızlatırlar.
Liberal bir dünya görüşüne sahip oldukları için özelleştirmeye karşı değildirler.
Irkçılık ve faşizm olarak gördükleri için Milliyetçiliğin karşısında konumlanırlar.
Zevahiri kurtarmak için ara sıra emperyalizmden söz ederler ama “Biz Amerika’nın yanı sıra Rus ve Çin emperyalizmine de karşıyız” diyerek, Türkiye halkının Amerikan emperyalizmine karşı tavır almasını engellemeye hizmet ederler.
Olaylara Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlığından baktıkları için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yararına olan karar ve uygulamalara da muhalefet ederler.
Bir tek programları vardır: “Tayyip gitsin de kim gelirse gelsin.” Bu, Tayyip gitsin Amerika gelsin, FETÖ ve PKK’yla mücadeleye son verilsin, “Kürdistan” kurulsun, Türkiye kan gölüne dönsün demektir. Bu, Amerika’nın programıdır. Bunlar hükümete değil, Türkiye’ye muhalefet etmektedirler.
Atatürk’ün böyle bir söz söylediğini dahi bilmezler. Maddedeki değişmeyi görmezler ya da görmek istemezler. İşleri güçleri, Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti’nin geçmişte yaptığı hataları hatırlatmak, başa kakmaktır.
Yıkıcı muhalefet yaparlar. Hükümet Türkiye yararına bir iş yaptığında haksız yere saldırırlar; Türkiye aleyhine bir iş yaptığında ise ya desteklerler ya da sessiz kalırlar. Eleştiriyi, kavgacı ve hırçın bir dille, hakaretler ederek, küfürler savurarak yaparlar. Böylelikle toplumda zaten var olan kutuplaşmayı daha da artırmayı umarlar. Nihai amaçları, toplumsal gerginliği tırmandırıp insanları sokağa dökmek, iç savaş çıkarmak ve Amerika’nın müdahale edeceği koşulları yaratmaktır. Çünkü başka türlü iktidar olma şansları yoktur.
15 Temmuz hain darbe girişimine “tiyatro” derler. Onlara göre asıl darbeyi 20 Temmuz’da Kanun Hükmünde Kararname (THK) çıkarma yetkisiyle AK Parti hükümeti yapmıştır.
Biricik ittifak ölçütleri “Tayyip Erdoğan Düşmanlığı”dır. Onlara göre, Erdoğan’ın karşısında konumlanan, onu devirmeye çalışan ABD, HDP/PKK, FETÖ, İyi Parti, Saadet Partisi, Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu dosttur; bunların dışında kalan herkes düşmandır. 1 Mayıslarda, Adalet Yürüyüşlerinde HDP/PKK’yla kol kola girerler, seçim ittifakı yaparlar, hapishanelerdeki FETÖ’cü ve PKK’lılara özgürlük isterler, FETÖ tescilli gazetecilerin adlarını okuyup insanlara “Burda!” dedirtirler, onlardan “Arkadaşlarımız” diye söz ederler.
Mızmız kötümserdirler. Hep olumsuzluğa vurgu yaparlar. Ümitlerini yitirmiş durumdadırlar. Onlara göre “Türkiye ölmüştür de ağlayanı yoktur.”
Örgütsüzdürler. Bazıları bir partiye üyedir ama aidat ödemez, bağış yapmaz. Makam ve para peşindedirler. Onlar için Vatan ve Millet kavramları bir edebiyat terimi olmaktan öteye geçmez. Tarihi seyrederler, müdahale etmezler. Kendi bireysel hayatlarını yaşayıp ölürler.
Türk ordusuna ve Türk polisine karşı fitne, fesat ve güvensizlik yayarlar. Onlara göre Türk ordusu ve Türk polisinin yaptığı iş “Saray”ı korumaktır. Yine onlara göre Türkiye bir polis devleti olmuştur.
İnsandırlar, şehit haberleri geldiğinde onlar da üzülür, ah-vah ederler, hatta ağlayabilirler de. Ama buradan bir sürü yanlış sonuç çıkarırlar: “Yavrularımız vatan için değil Tayyip için ölüyor. Tayyip, iktidarını devam ettirmek için gençleri savaşa sürüyor. Bunlar Tayyip’in askeri, şehit sayılmaz. Yeter artık! Her iki taraftan da aslan gibi gençlerimiz ölüyor. Kürdistan mı kuracaklarmış neymiş, neyse şu PKK’nın istediği, verelim de kurtulalım artık. Yeter ki çocuklarımız ölmesin!” derler. Aymazlık diye buna deniyor herhalde!
Sözde Atatürkçüler, Diyarbakır annelerinin HDP/PKK’ya karşı verdiği onurlu mücadeleye de Tayyip Erdoğan düşmanlığı penceresinden bakarlar. 15 Temmuz’a dedikleri gibi ona da “tiyatro” derler. Sosyal medya hesaplarında Diyarbakır annelerine destek mesajı içeren paylaşım yapmaktan özenle kaçınırlar.
Sözde Atatürkçüler, kendi iradesiyle yaşamına son veren terörist Ebru Timtik’in arkasından ağıtlar yakıp yas tutarlar. Mehmetçiğimizin katili teröristlerin cenaze törenine katılan HDP/PKK milletvekillerinin adalet yürüyüşünde kollarına girip onlarla seçim ittifakı yapmakta hiçbir sakınca görmezler.
SONUÇ
Vatan Partisi’nin Türkiye İttifakı ve bu ittifakın gereği olan “Aynı Gemideyiz” siyaseti yüzde yüz doğrudur. Bizlere düşen görev, AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ın yeniden Amerikan gemisine binmesini sağlamak değil 2014’ten bu yana binmiş oldukları Türkiye Gemisinde kalmalarını sağlamaktır. Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin yeniden Amerikan gemisine bindiğini düşünün. Bu, Türkiye için bir felaket olur. HDP/PKK, FETÖ, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu zaten Amerikan gemisinde. Bu gemiye bir de Tayyip Erdoğan ve AK Parti binerse Türkiye cehennem yerine döner. Fetullah Gülen manevi Cumhurbaşkanı olur. FETÖ, PKK, DHKP-C mensupları hapishanelerden salıverilip en etkili görevlere getirilir. Amerika ve PKK’nın yıllardır arzuladığı “Kürdistan” (İkinci İsrail) kurulur. Tabi ki bu sadece “Kürdistan”ın kurulması değil, Amerika’nın bölgeye yerleşmesi ve Batı Asya’nın kan gölüne dönmesi demektir.
Korkmayalım! Böyle bir şey olmayacak.
Çünkü Amerika yenildi, Amerika kaybetti.
İçinde katillerin ve hainlerin at koşturduğu Amerikan gemisi batmak üzere.
Tayyip Erdoğan ve AK Parti yeniden Amerikan gemisine binmeyecek.
Binemez çünkü bu onun sonu olur.
Bu, bir temenni ya da bir kehanet değildir.
Gelişmelere bilimsel sosyalizmin ışığıyla bakıyor olmamızın sağladığı bir öngörüdür.
Önümüzdeki süreçte bu öngörünün ne kadar doğru olduğunu çok net bir şekilde göreceğiz.
Zihninden Tayyip Erdoğan düşmanlığını bir türlü atamadığı için “Aynı Gemideyiz” siyasetine muhalefet eden kişilere sesleniyorum:
Artık terk edin bu hastalıklı duygu ve düşünceyi!
Tayyip Erdoğan düşmanlığının sizi HDP/PKK’nın, FETÖ’nün, CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi yönetimlerinin, Abdullah Gül’ün, Ali Babacan’ın, Ahmet Davutoğlu’nun, yani Amerika’nın, yani Türkiye düşmanlarının yanına düşürdüğünü görün!