St. Petersburg Ekonomi Forumu İzlenimleri 1: Yeni dünyanın inşası bu forumda konuşuldu
St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu'na 100’e yakın ülkeden 10 binden fazla iş dünyası, medya ve hükümet temsilcisi katıldı. Daha önce Batılı iş temsilcileri ağırlıktayken, bu yıl Afrikalı, Latin Amerikalı ve Asyalılar ön plandaydı
St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nun (SPIEF) 25’incisi, 15-18 Haziran tarihlerinde Rusya’nın en büyük fuar ve kongre alanlarından birinde yapıldı. Rus Devletine bağlı Roscongress Vakfı’nın düzenlediği etkinliğe 100’e yakın ülkeden 10 binden fazla iş dünyası, medya ve hükümet temsilcisi katıldı. Geçen yıllarda Rusya’nın Avrupa’yla arasındaki köprü ve Batı dünyasına karşı bir “yumuşak güç” platformu olarak görülen Forum’un gündemi, Ukrayna Savaşı’ndan sonra tamamen “yeni dünyanın inşasına” kaymış durumda. Forumun sloganı da bu doğrultuda “Yeni Bir Dünyada Yeni Fırsatlar” olarak ilan edilmişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı uzun ve manifesto niteliğinde konuşma da bu kapsamdaydı. Başkanlık Oturumu’nda yer alan Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev ve uzaktan bağlantıyla konuşan Mısır Cumhurbaşkanı El-Sisi ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de önemli bir mesaj verdi. St. Petersburg Ekonomi Forumu (SPIEF), ele aldığı konular ve üst düzey katılımcılarıyla, sadece Rusya’nın değil, kurulmakta olan yeni dünyanın en önemli zirvelerinden birisi olarak öne çıkacağını gösteriyor.
ODAK, GELİŞEN DÜNYAYA KAYDI
Daha önce Avrupalı ve Amerikalı iş temsilcileri çoğunluktayken 2022’de kafanızı nereye çevirseniz Afrikalı, Orta Doğulu, Asyalı yüzler karşınıza çıkıyor. Forumun odak ülkesi Mısır. G kodlu fuar alanının ortasında eski Mısır tapınağı şeklinde bir “ülke pavyonu” (kültür fuarlarında kullanılan geleneksel isim) sizi karşılıyor. Ama Forum’un gizli odağı, Afrika… Hem düzenlenen özel Rusya-Afrika oturumları, hem de zirveye katılan 100 genç liderin yüzde 60’nın kara kıtadan olması, Afrika’nın SPIEF2022’nin yıldızlarından biri olduğunu gösteriyor.
BAŞKANLIK OTURUMUNA HACK SALDIRISI
Biz de, Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Dilek Çınar’la birlikte, Roscongress’in “Liderlik için Dostlar” ve “Yeni Nesil Liderler” programı kapsamında Türkiye’yi temsilen etkinliğe katılıyoruz. Etkinliğin en merakla beklenen günü, Başkanlık Oturumu’nun yapılacağı üçüncü gün. Devlet Başkanı Putin’in tarihi bir konuşma yapacağı konuşuluyor. Ancak gençlik katılımcılarından sadece 5 kişinin salona alınacağı bize bildirildi. Biz “ya tutarsa” diye Covid testimizi yaptırıp başvuruda bulunuyoruz. Ertesi gün 5 değil, 40 gencin Putin’in konuşmasını izleyebileceği müjdeleniyor. Biz de o 40 kişinin arasındayız. Oturum için gerekli özel giriş kartımızı almak üzere sırada bekliyoruz. Önümüzdeki üç-dört Afrikalı genç kartlarını alıp salona geçiyorlar. Tam sıra bize gelecekken sistem çöküyor. Roscongress altyapısına Batı merkezli bir “DDOS” hack saldırısı gerçekleşmiş. Fuar alanı interneti kesilmiş, Rusya dışından gelenler iletişim kurmakta zorlanıyor, salona girişler duruyor. Putin, konuşmasını resmen bir saat erteliyor. Ancak durum tam anlamıyla bir buçuk saat sonra kontrol altına alınıyor.
PUTİN’DEN ÜÇ SAATLİK MANİFESTO
Biz de mecburen konuşmayı dışarıdan izliyoruz. İçeridekilerden çok daha fazlası dışarıda. Her büyük alana dev ekranlar kurulmuş. İnsanlar pür dikkat Rusya Devlet Başkanı’nın ne diyeceğini bekliyor. Konuşma, her anlamıyla sıradışı. Daha önceki SPIEF konuşmalarından başka bir tonda. Duruma uygun olan da bu. Yeni dünyanın inşasına dair bir manifesto. Batı’ya çok sert eleştiriler, Avrupa’ya “kendinize gelin” uyarısı ve Asya’da ortaya çıkan fırsatları değerlendirme çağrısı. 2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşma gibi kapsamlı ve uzun bir konuşma. Daha sonra Russia Today (RT) Genel Yayın Yönetmeni Margarita Simonyan’ın yönettiği soru-cevap kısmıyla birlikte Putin’in konuşması 3 saat 15 dakika sürdü. Basına sınırlı bir şekilde yansıyan tarihi konuşmanın öne çıkan başlıklarını özetliyoruz.
‘DEĞİŞİM KÖKTEN, ÇIĞIR AÇAN VE KESİN’
Bir yıl önce Davos Ekonomi Forumu’nda yaptığı konuşmayı hatırlatan Putin, “Tek kutuplu dünyanın sona ermesi karşı konulamaz ve etrafından dolaşılamaz bir gerçektir.” ifadelerini kullandı. Soğuk Savaş’ta zafer ilan ettikten sonra ABD’nin kendisini “Tanrı’nın yeryüzündeki elçisi” ilan ettiğini belirten Devlet Başkanı, Washington’ın geçen 30 yılda yaşanan gelişmelerden ders çıkarmadığını ifade etti. Artık her biri kendi siyasi sistemlerine ve kalkınma modeline sahip olan yeni ve iddia sahibi güç merkezlerinin ortaya çıktığını belirtti.
Tüm bu yaşananların nesnel süreçler olduğunu belirten Putin, “Jeopolitikte, küresel ekonomide ve teknolojide, bütün uluslararası ilişkiler sisteminde hakiki ve devrimci tektonik kaymalar yaşanıyor.” dedi. “Bu değişimler kökten, çığır açan ve kesin bir niteliktedir.” ifadelerini kullanan Putin, bazı Batılı devletlerin yönetici seçkinlerinin “Batı’nın hala küresel siyasete ve ekonomiye hâkim olduğu” gibi yanılsamalara tutunduğunu ve “inatçı bir şekilde geçmişin gölgelerine sığındığını” belirtti. Putin, bu Batı zihniyetinin dünyanın geri kalanını kendi “arka bahçesi” olarak görüp sömürgesi gibi davrandığını, burada yaşayan insanlara “ikinci sınıf halk” muamelesi yaparken kendilerini ise “ayrıcalıklı ve istisnai” gördüklerini söyledi.
KANLI İŞGALLERİ HATIRLATTI
Batı’nın kendilerine gözü kapalı itaat etmeyen herkesi cezalandırmak ve ekonomilerini mahvetmek üzere karşı koyulmaz bir dürtüye sahip olduğunu söyleyen Putin, “Kendi etiklerini, kültür anlayışlarını ve tarih hakkındaki görüşlerini, zorla ve utanmaz bir şekilde başka ülkelere dayatmaya kalktılar. Devletlerin egemenliğini ve bütünlüğünü ve hatta varlığını yok saydılar. Yugoslavya’da, Suriye’de, Libya ve Irak’ta ne olduğunu hatırlamak yeterlidir.” dedi.
Eğer bir “asi” devlet zapturapt altına alınamazsa bu devleti tecrit etmeye ya da Batı’daki modern tabirle “iptal etmeye” kalktıklarını belirten Putin, Batı’nın Rus düşmanlığında “çılgınlık” aşamasına vardığını ifade etti. Olimpiyatlardan sporcuları, müzelerden kültür eserlerini ve başyapıtları sırf “yanlış” bir ülkeden geliyor diye yasakladıklarını belirtti.
‘EKONOMİK BLITZKREIG’ ONLARI VURDU
Rus ekonomisine karşı başlatılan yaptırım kampanyasını “ekonomik blitzkreig”e (2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin ani tank saldırısıyla özdeşleşen “yıldırım harekâtı”) benzeten Putin, Rus ekonomisinin ve gündelik hayatın, Batı’da yayımlanan “Rusya çöküyor” türünden tüm iç karartıcı tahmin ve analizleri çürüttüğünü kaydetti. Rusya’nın soruna somut ve gerçekçi bir bakış açısının yanı sıra iyimser bir özgüvenle yaklaştığını belirten Putin, “Biz güçlü bir halkız ve her türlü zorlukla baş edebiliriz. Atalarımızın yaptığı gibi her türlü görevin altından kalkarız. Ülkemizin bin yıllık bütün tarihi bunu ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan “yaptırım silahının” iki ucu keskin bir kılıç olduğunu söyleyen Putin, bunun Avrupa’da zaten var olan sorunları derinleştirdiğine işaret etti. AB’nin sadece bu yıl kendi koyduğu yaptırımlar yüzünden 400 milyar dolardan fazla kayıp yaşayacağının hesaplandığını kaydeden Putin, Avro Bölgesi’nin bazı bölgelerinde enflasyonun yüzde 20’leri aştığını, ABD’de ise on yıllardır görülmeyen kabul edilemez bir düzeyde seyrettiğini hatırlattı. “Bu durum, gerçeklikten uzak ve sağduyuyla çelişen kararların bedelidir. Avrupa Birliği, siyasi egemenliğini kaybetti ve AB siyasi elitleri kendilerine verilen emirleri yerine getirerek kendi halklarına, ekonomilerine ve iş dünyalarına zarar veriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
BATI, PARA BASARAK YAŞIYOR
Enflasyonun yükselişinin Rusya’nın harekâtından çok önce başladığını belirten Putin, bunun, tamamıyla “kontrolsüz para basma ve güvencesiz borcun birikmesi de dahil olmak üzere G7 ülkelerinin sorumsuz makroekonomik politikalarının sonucu” olduğunu söyledi. Batı hükümetlerinin soruna çare üretemeyince darphanelerini çalıştırmak gibi “dahiyane” bir çözüm bulduğunu kaydeden Putin, ABD’nin iki yılda para arzını yüzde 38 ya da 5,9 trilyon dolar düzeyinde arttırdığını aktardı. Avrupa Birliği’nde bu oranın aynı sürede yüzde 20 ya da 2,5 trilyon avro olduğuna işaret eden Putin, Batı medyasında çıkan “Putin’in enflasyonu” gibi ifadeleri gülerek karşıladığını ifade etti. “Size bu kadar kudret atfedilmesi hoşunuza gidiyor ama gerçek bu değil.” diyen Putin, artan fiyatların, hızlanan enflasyonun, gıda, benzin ve petrol kıtlığı gibi sorunların tamamının ABD yönetimi ve AB bürokrasisinin ekonomi politikaları sonucunda oluşan ve tüm sistemi kuşatan hataların neticesi olduğunu vurguladı.
ABD’nin 2019’dan 2022’ye ithalatını yüzde 40 arttırarak 250’den 350 milyar dolara çıkardığını söyleyen Putin, bu oranın tam da bastıkları para miktarıyla açıklandığının altını çizdi: “Para basıp dağıttılar ve gelişen ülke piyasalarındaki ürünleri tükettiler.”
DOLAR SALTANATININ SONU
Enflasyonun gölgesi altında olan pek çok gelişmekte olan ülkenin kendisine “Niçin gözlerimizin önünde değer kaybeden dolar ve avroyla ticaret yapalım?” sorusunu sorduğunu söyleyen Putin, “mitsel varlıklar ekonomisinin, yerini kaçınılmaz olarak reel değer ve varlıklar ekonomisine bırakacağını” söyledi. IMF’nin verilerine göre 7,1 trilyon dolar, 2,5 trilyon ise avro döviz rezervi bulunduğunu kaydeden Putin, bunların yılda ortalama yüzde 8 değer kaybettiğini belirtti. Ayrıca ABD’nin her an istediği ülkenin rezervine el koyabileceği ya da paralarını çalabileceği düşünüldüğünde pek çok ülke için rezervlerini bu dövizlerde tutmanın “çok ciddi bir tehdit” haline geldiğini söyledi. Artık bu ülkelerin rezervlerini gıda, enerji emtiası ve diğer hammadde kaynakları gibi gerçek ürünlere çevireceğini, bunun nihayetinde doların küresel olarak değer kaybetmesinin hızlanacağını dile getirdi.
RUSYA’DA MAKROEKONOMİK DÖNÜŞÜM
Batı’nın başlattığı ‘ekonomik yıldırım harekatı’nın Rus ekonomisinin son birkaç yılda geçirdiği dönüşüme kayıtsız olduğunu belirten Putin, “sürdürülebilir bir makroekonomik yapı oluşturma, gıda güvenliğini güvence altına alma, ithal ikame programları uygulama ve kendi ödeme sistemlerini yaratma” amacıyla planlı bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Yaptırımların yedek parça tedariki, ödeme zorluğu, teknolojik çözüm ve lojistik sıkıntıları yarattığını söyleyen Putin, “Ancak diğer yandan önümüzde yeni fırsatlar belirmektedir. Tüm bu yaşananlar, teknoloji, üretim, insani ve bilimsel potansiyel ve egemenlik açısından yarım değil tam bir ekonomi yaratmak üzere ciddi bir itici güçtür.” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın uygulayacağı makroekonomik stratejinin beş ilkeye dayandığını ifade eden Putin, bunları “1. Açıklık, 2. Girişim özgürlüğü, 3. Sorumlu ve dengeli ekonomik politika, 4. Toplumsal adalet, 5. Altyapı kalkınmasına öncelik” olarak sıraladı. Rusya’nın Batı’nın arzuladığı gibi kendi kendini tecrit eden ve otarşik bir doğrultuya girmeyeceğini söyleyen Putin, “Dünya nüfusunun ezici çoğunluğu bizimle çalışmak istiyor.” dedi.
KRİZİ FIRSATA ÇEVİRME ÇAĞRISI
Batı’nın “şantajlarına” boyun eğmeyen ve milli çıkarına sahip çıkan çok fazla ülke olduğunu vurgulayan Putin, “milli paralara dayanan, kullanışlı ve bağımsız bir ödeme altyapısının uluslararası işbirliğini derinleştirmek için sağlam ve öngörülebilir bir temel sunduğunu” söyledi. Başka ülkelerin şirketleriyle lojistik ve işbirliği bağlarını güçlendirmek için ulaştırma koridorlarını geliştirdiklerini, demiryolu kapasitelerini arttırdıklarını, Kuzey-Güney Koridoru’nda Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ile istikrarlı bir bağlantı kurmak için yoğun çaba harcadıklarını ifade etti. Putin, çok sayıda Batılı firmanın Rusya’da kalmayı sürdürdüğünü belirtirken gidenlerin yerinin de hızla dolmaya başladığını kaydetti. Batılı firmaların Rusya pazarına “geri dönmek durumunda kalacağını” söyledikten sonra Rusya’ya eşit bir temelde, saygıyla yaklaşan tüm ülkelerle kazan-kazan anlayışı temelinde ilişkilerini geliştireceklerini ifade etti.
‘GELECEK ÜLKENİZDE’
Konuşmanın “girişim özgürlüğü” kısmında Rus iş insanlarına seslenen Putin, “Gerçek ve istikrarlı başarı ile kişilikli bir öz saygı ancak geleceğinizi ve çocuklarınızın geleceğini vatanınızın geleceğiyle birleştirdiğinizde mümkün olur.” dedi. İş dünyasının kâr elde etmekten çok daha fazlası olduğunu söyleyen Putin, yaşamın ve tüm çalışmaların, halka ve topluma hizmet etmekten daha anlamlı olamayacağını söyledi. Putin ayrıca, “yurtta kalın, ülkeye yatırım yapın” çağrılarına kulak tıkayan iş insanlarının “güvenli liman” olarak gördükleri Batı’da milyonlarca, hatta milyarlarca dolar kaybettiğini vurguladı ve iş insanlarına “aynı tuzağa bir daha düşmeme” çağrısı yaptı. Rusya’nın devasa bir potansiyeli olduğunu, bunu değerlendirmek için yerli girişimcilere ihtiyaç duyduklarını söyledi.
‘YENİ DÜNYADA GÜÇLENECEĞİZ’
Konuşmasının son kısmını yeni dünyanın inşasına ayıran Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, sözlerini şu cümlelerle bitirdi:
“Küresel ekonomi, finans ve uluslararası ilişkilerdeki değişimler, giderek artan bir hız ve ölçekte meydana geliyor. Küreselleşmenin yerine çok kutuplu bir büyüme modeline yönelik giderek artan ve belirgin bir eğilim var. Elbette yeni bir dünya düzenini inşa etmek ve şekillendirmek kolay bir iş değil. Pek çok meydan okumayı, riski, şimdiden tahmin etmemizin çok güç ya da imkansız olduğu faktörleri göğüslememiz gerekiyor.
“Fakat yine de yeni dünya düzenini yönetecek kuralları belirlemenin, güçlü egemen devletlere, başkaları tarafından dayatılan yörüngeleri takip etmeyen devletlere bağlı olduğu açıktır. Ancak güçlü ve egemen devletler bu oluşan dünya düzeninde söz hakkına sahip olabilir. Aksi takdirde tüm haklarından yoksun sömürgeler olmaya mahkûm olacaklardır.
“Milli irademizi ve kararlılığımızı gösterirken ilerlememiz ve zamanı yakalayarak değişmemiz gerekiyor. Rusya bu ortaya çıkan yeni çağa güçlü bir egemen ulus olarak girmektedir. Daha da güçlü bir ülke olmak için bugün ve bu çağda önümüzde açılan bu uçsuz bucaksız fırsatları mutlaka değerlendireceğiz.”
‘ÇİN, GELİŞEN DÜNYAYLA FIRSATLARI DEĞERLENDİRMEYE HAZIR’
Forum katılımcılarına video mesajla seslenen Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Rusya Devlet Başkanı Putin’le birlikte Şubat 2022’de ilan ettikleri ortak bildiriyi hatırlatarak sözlerine başladı. “Kapsamlı pratik işbirliğimizi genişletmek ve ortaklaşa danışmaya, katılıma ve kullanıma dayalı küresel yönetişim konseptini uygulamak üzerine çok önemli bir anlaşmaya vardık.” diyen Xi, Çin ve Rusya arasındaki ticaretin 68,5 milyar dolara ulaştığını, işbirliğinin her alanda yükselişte olduğunu söyledi.
Dünyanın yeni bir çalkantı ve dönüşüm döneminden geçtiğini belirten Xi, Güney ve Kuzey’in arasındaki farkın derinleştiğini, kalkınma alanında itici güç olan iş birlikteliklerinin zayıfladığını söyledi.
KRİZDE FIRSAT GÖREN ÇİN HALK BİLGELİĞİ
Çin’in halk bilgeliğinde “Zeki bir insan her fırsatta krizin tohumlarını, her krizde de fırsatı görür.” diye bir söz olduğunu belirten Xi, tehlike ve fırsatın her zaman el ele gittiğini, tehlikenin kovulmasıyla fırsatın elde edildiğini söyledi.
“Uluslararası toplumun bugün daha adil, sürdürülebilir ve güvenli kalkınma arayışında olduğunu” vurgulayan Xi, “Fırsatları yakalamalı, zorluklarla doğrudan yüzleşmeli ve barış ve refahın ortak geleceğini inşa etmek için Küresel Kalkınma İnisiyatifi’nin uygulanması için çalışmalıyız.” ifadelerini kullandı.
DÖRT MADDEDE YOL HARİTASI
Yol haritasını dört maddede özetleyen Xi, birinci olarak kalkınma koşullarının yaratılması gerektiğini söyledi. Bunun için çok taraflılık ilkesinin gözetilmesi ve her ülkenin kendi ulusal koşullarına uygun olan kalkınma yolunu seçme hakkına saygı duymanın elzem olduğunu ifade etti. İkinci olarak kalkınma ortaklıkları güçlendirilmeli, diyen Xi, üçüncü sırada ekonomik küreselleşmeyi sürdürmenin önemli olduğunu belirtti. “Tedariki sekteye uğratma girişimleri ve tek taraflı yaptırımları reddetmeliyiz.” diyen Xi, dördüncü olarak ise inovasyonla sürdürülen bir kalkınma takip edilmesi gerektiğini belirtti.
Xi, Çin’in Rusya’yla ve tüm ülkelerle yeni kalkınma imkanlarını keşfetme, yüksek kaliteli Kuşak ve Yol işbirliğini derinleştirme, büyüme fırsatlarını paylaşma ve insanlığın ortak geleceğine dayalı bir toplum inşasında birlikte çalışmaya hazır olduğunu vurguladı.