Steinmeier Batı etkisini pekiştirmek için geldi
Steinmeier gibi Batı nüfuzunu yaymak için ziyaret yapılan bir ülke haline gelmemizi hazırlayan etkenler: AKP iktidarının Batı’ya yönelen iki yanlı politikaları ve CHP’nin başı çektiği Batı’ya tam bağımlılık çağrıları yapan politikalardır
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Türkiye'ye yaptığı ziyaret Batı’nın Türkiye’ye yönelik kuşatma girişimlerinin bir parçasıdır. Zaaflar içindeki devlet, kararsız iktidar ve yaratıcı yıkıcı muhalefetin varlığı Avrupa Birliği (AB) nezdinde, Almanya’nın Türkiye’ye nüfuz etme arzularını kabartmıştır. Alman dış politika çevrelerinde ifade edildiği gibi Berlin, muhalefetin yardımıyla Türkiye’ye nüfuz edebileceği elverişli şartları tespit etmiştir ve fırsatlar değerlendirilmeye çalışmaktadır. Öte yandan Ankara’nın Batı’dan bağımsızlık yönünde ilerleme kaydettiğine özellikle dikkat çekilmektedir.
Alman dış politika yapıcılarının belirttiği gibi 31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye’de Batı’nın nüfuz alanlarını genişletmesi için elverişli şartlar oluşmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki tarafı idare eden, Batı’ya yakın politikaları Berlin yönetimi ve Batı’yı tatmin etmemektedir.
BATI’NIN TÜRKİYE’Yİ ETKİLEMESİ İÇİN UYGUN ŞARTLAR
Almanya ve Avrupa, Türkiye‘nin savunma sanayiî, Rusya ile ilişkilerde bağımsız tutum alması ve bu çizginin ilerleyip tutarlı hale gelme endişesiyle hareket etmektedir. Steinmeier’in ziyareti, Türkiye’yi Batı’ya bağlı tutma girişimlerinin bir adımıdır. Analizlerden de anlaşılabileceği gibi bunu da en iyi muhalefet kampı ile başarabileceklerdir.
Steinmeier’in Türkiye ziyaretinin içeriği şu şekilde açıklanmaktadır:
“Frank-Walter Steinmeier Türkiye ziyareti ile Berlin'in Ankara'da etkili olabilmesi için olası yeni seçenekleri araştıracaktır. Zamanlama ve şartlar etkilemek için çok elverişli görülüyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin 31 Mart'taki yerel seçimlerde uğradığı yenilgiden sonra zayıflamış görülüyor; bazı Batılı yatırımcılar kendilerine taviz verileceğini umuyorlar. Aynı zamanda Steinmeier, İstanbul ve Ankara belediye başkanları da dâhil olmak üzere muhalefetteki CHP’nin önde gelen politikacılarıyla ilişkilerini güçlendirdi. CHP yükseliş gösteriyor. Berlin bunu, en azından Türkiye'nin en büyük iki şehrinde kendi konumunu genişletmek için kullanmaya çalışıyor. Erdoğan yönetiminde ülke, örneğin bağımsızlık için çabalayan Türkiye'nin silah endüstrisindeki patlamada ve aynı zamanda Ankara'nın Ukrayna savaşında Batı'nın yanında yer almayı reddetmesi ve bunun yerine Moskova ile işbirliğine bağlı kalması gerçeğinde görülebilecek yeni bağımsızlık elde etmeyi başardı. Buna dayanarak, Erdoğan Moskova ile Kiev arasında bir ateşkes için çaba sarf ediyor.”(1)
Alman dış politika yapıcılarının belirttiği gibi 31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye’de Batı’nın nüfuz alanlarını genişletmesi için elverişli şartlar oluşmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki tarafı idare eden, Batı’ya yakın politikaları Berlin yönetimi ve Batı’yı tatmin etmemektedir. Türkiye’de oluşan politik atmosfere bakarak Batı’ya tam bağımlılık istenmektedir. Bunun için şartların uygun olduğu tespiti yapılmakta ve değerlendirilmektedir. Haftalık Alman Der Spiegel Dergisi ziyaret haberi için şu başlığı kullanmış: “Steinmeier Cumhurbaşkanından önce gelecek için umut taşıcısı, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştü.”(2)
Batı ile tam bir işbirliği ve eşgüdüm isteyen CHP başta olmak üzere muhalefet, hendeklerden çıkartılarak Güneydoğu belediyelerine yerleştirilen PKK-DEM ve birlikte hareket eden sahte solcu terör yapılanmaları Almanya’nın ve Batı’nın iştahını kabarttı. Öyle ki Steimeier, önce kimi ziyaret edecek, kimlerle gizli görüşecek, sonra nereye gidecek, mevkidaşıyla ne zaman görüşecek, adeta kendi karar veriyor. Özellikle devlet ve Türk milleti düşmanı olarak tanınmış kişilerle buluşmalar vb. tam anlamıyla bir Türkiye’ye müdahale senaryosu. GFP analizinde Türkiye’nin Batı ile arasındaki mesafeyi daha da açacağı gibi bir endişe yer alıyor. Bu bakımdan Türkiye’ye nüfuz etme çabalarının hızlandırıldığı anlaşılıyor.
BATI’NIN DİKKATİ SAVUNMA SANAYİSİNDEKİ BAŞARILARDA
Alman Dış Politika Bülteni (German Foreign Policy-GFP) silah sanayindeki ilerlemeye dikkat çekmektedir: “Türkiye'nin bağımsızlık yolunda başarılı çabası, silah endüstrisi alanında örnektir. Ankara'nın Batı'nın silah ambargoları nedeniyle kendi silah üretim tesisini kurmaya başladığı 1980'lerden sonra, şimdi de kendi başına daha fazla yüksek teknolojili silah geliştirmeyi ve üretmeyi başarıyor. Şu anda yaklaşık 30 ülkeye ihraç edilen, Suriye ve Libya'dan Güney Kafkasya ve Ukrayna'ya kadar çeşitli savaşlarda test edilen Bayraktar TB2 insansız hava araçları özellikle tanınıyor. Türk şirketleri ayrıca örneğin muharebe tankları ve saldırı helikopterleri üretiyor; şubat ayında Türkiye'nin ilk hayalet jeti ilk uçuşunu yaptı. Türk Deniz Kuvvetleri, 10 Nisan 2023'te helikopter, hafif askeri uçak ve insansız hava aracı taşıyabilen ilk ülke yapımı uçak gemisi TCG Anadolu'yu hizmete aldı. Uzmanlara göre, Türk silah sanayii etrafında, Türk sanayisine bir bütün olarak güçlü bir modernizasyon desteği vermeyi amaçlayan bir ‘inovasyon ekosistemi’ ortaya çıkıyor. Bütün bunlarla birlikte, Türkiye'nin Batı silahlarının ithalatına olan bağımlılığı artık gözle görülür şekilde azalıyor.”(3)
Alman dış politika çevreleri ve Batı’nın en çok dikkat çektiği gelişme, Türk savunma sanayisinin dikkate değer ilerlemesi yanında, Türkiye’nin Rusya’ya konulan yaptırımlara uymaması, aksine ilişkileri geliştirmesi... Rusya’dan enerji ithalatı, Akkuyu ve Sinop gibi atom enerjisiyle ilgili işbirliği konuları en dikkat çekilen alanlar. Bu gelişmeler doğal olarak Batı’yı telaşlandırmaktadır.
“ABD'nin 2023'ün sonundan bu yana Başkan Joe Biden'ın yeni yaptırım kararnamesiyle Rus-Türk ticaretinin bir kısmına zarar vermeyi hedeflemiş ve her şeyden önce Türkiye'nin Rusya'ya ihracatını kısmen azaltmıştır.”(4) Ancak Moskova'da olduğu gibi Ankara'da da yakın işbirliğini sürdürme yönündeki siyasi irade hâlâ mevcuttur ve gelişmektedir.
ERDOĞAN‘IN GAZZE TAVRI BATI’NIN HİÇ HOŞUNA GİTMEDİ
Erdoğan'ın 17 Kasım'da Berlin'de Steinmeier ile yaptığı görüşmenin en önemli tartışma konularından birisi Gazze konusuydu. O dönemde Türkiye Cumhurbaşkanı, İsrail'in Gazze Şeridi'nde bir “soykırım” yürüttüğü ve HAMAS'ın bir “kurtuluş örgütü” olduğu yönündeki açıklamasıyla Federal Almanya Cumhuriyeti'nde büyük bir muhalefetle karşılaştı. Ayrıca Ankara, İsrail ile HAMAS arasındaki savaşta ve İsrail ile İran arasındaki çatışmada topyekûn bir savaşa dönüşmesini önlemek için arabulucu olarak hareket etmeye çalışıyor. Steinmeier-Erdoğan görüşmesinde de bu konularda hiçbir mutabakat olmadığı görülüyordu. Steinmeier İsrail’e tam desteğini yansıttı. Ancak bunun İsrail’in suçlama konusu olan soykırımı desteklemek anlamına gelmediğini iddia etti.
STEİNMEİER MUHALEFET ÜZERİNDEN TÜRKİYE’YE AYAR VERMEYE ÇALIŞTI
“Steinmeier'in Türkiye ziyareti, Erdoğan'ın AKP'sinin 31 Mart'taki yenilgisinin, Cumhurbaşkanı’nın dış politikasının en azından Berlin ve Batı'nın yararlanabileceği kısımlarını yeniden ayarlamaya sevk edip etmeyeceğini öğrenme girişimi olarak görülüyor.“(5) Bunun dışında Cumhurbaşkanı Steinmeier, ziyareti öncelikle ana muhalefet partisi CHP ile ilişkileri genişletmek için kullandı. Yerel seçimleri CHP kazandı; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak onaylanan Ekrem İmamoğlu, Türkiye'de yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olası ve umut verici bir aday olarak görülüyor. Steinmeier, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile de bir araya geldi. Batıya göre CHP, tarihsel olarak Batı'ya yönelme eğiliminde olan laik bir politikayı temsil ediyor. Steinmeier’in Ankara'da bir CHP hükûmetinin Batı ittifakına ne ölçüde yeniden uyum sağlayacağını özellikle araştırdığı belirtiliyor. Steinmeier gibi Batı nüfuzunu yaymak için ziyaret yapılan bir ülke haline gelmemizi hazırlayan etkenler: AKP iktidarının Batı’ya yönelen iki yanlı politikaları ve CHP’nin başı çektiği Batı’ya tam bağımlılık çağrıları yapan politikalardır. Buradan çıkış ancak Avrasya’ya yönelmek, tutarlı ve istikrarlı olmakla mümkündür. Bu çizgiyi Vatan Partisi temsil ediyor. Güçlü devlet, üreten millet ve bağımsızlık için bütün toplum önderlerinin Vatan Partisi çatısı altında toplanmaları zorunlu hale gelmiştir. DİPNOTLAR: (1) German Foreign Policy (GFP), 24.04.2024. (2) 22.04.2024, Der Spiegel dijital yayını. (3) GFP, 24.04.2024 (4) reuters.com, 19.02.2024. (5) Frankfurter Allgemeine Zeitung, 23.04.2024