22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Stratejik sektörlere devlet eli değsin'

Sabah gazetesinden Dilek Güngör bugünkü köşesinde 'Turkcell'deki gibi devletin ülkeye stratejik fayda sağlayacak başka alanlara da nüfuz etmesi gerekir' dedi.

'Stratejik sektörlere devlet eli değsin'
A+ A-

Dilek Güngör'ün bugünkü köşe yazısı şöyle:

Aylardır kafa yoruyoruz. Farkındaysanız, koronavirüs yeni bir dünya düzenini başlatıyor. 1980'lerde Ronald Reagan, Margaret Thatcher, Turgut Özal gibi siyasetçilerin devletin her alandan çıkıp regülatör olarak kalması anlayışı sona eriyor. Dünyada devletler stratejik sektörlere ya sermaye koyup ortak oluyor ya devralıyor. Devletler, girişimcilerle birlikte hareket etmeye başlıyor.

Peki ya Türkiye'de?

Malumunuz, 1930'larda Türk özel sektörü güçlü olmadığı için devlet demir-çelik tesislerini de tekstil fabrikasını da petrol rafinerisini de kendisi kurdu. 1980'lere gelindiğinde dünyadaki neoliberal akımla beraber serbest piyasa, özelleştirme, fiyat düzenlemelerinin azaltılması, devletin küçültülmesi kavramlarıyla tanıştık. Özel sektör teşekkülleri aldı, devlet sektörleri regüle etme görevini üstlendi. Ama en ufak sarsıntıda devletin birçok alanda rolünü bırakmaması gerektiğinin elzem olduğu anlaşıldı. (Misal, 2018'deki kur saldırısı ve pandemi döneminde kamu bankaları olmasaydı, Türkiye bu süreçte çok daha fazla yara alırdı)

Bana göre, makas değişikliğinin zamanı geldi.

Ki, buna ilişkin ilk emare de Türkiye Varlık Fonu'nun Turkcell operasyonuyla görüldü. Devlet telekomünikasyon gibi son derece stratejik bir sektörde yıllardır kangren haline gelen bir sorunu çözdü. Turkcell operasyonuna sadece yönetim problemi olarak da bakmamak gerekir. Rekabetçiliği engelleyen 5G, fiber altyapısı vb gibi birçok problemin çözümüne de bu operasyon fayda sağlayacaktır.

Bence, Turkcell'deki gibi devletin ülkeye stratejik fayda sağlayacak başka alanlara da nüfuz etmesi gerekir.

Mesela, Türk Telekom... Varlık Fonu'nun sahiplik oranı yüzde 6.68 civarında... Şirketin yüzde 55 hissesi Akbank, Türkiye İş Bankası ve Garanti BBVA'nın kurduğu Levent Yapılandırma Yönetimi'nde. Hisselerin satışı için geçen yıl Morgan Stanley'e yetki verildi ama çözüm bir türlü gelmiyor. Bankalar aldıkları temettü ile borcun faizini dahi ödeyemiyor. 2026'da da lisans süresi bitiyor. Bankalar, dar bir bakış açısında şirketi hapsediyorlar.

Turkcell Varlık Fonu stratejik sektörler