22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu: ‘İki bin türkü derledim’

'İlk yaptığım derleme İstanbul, Zeytinburnu'nda... "Dana Seyin" lakaplı rahmetli Hüseyin Sancaktar'dan... Hüseyin Amca ile oğlu Yusuf Sancaktar'dan on kadar türkü derledim...

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu: ‘İki bin türkü derledim’
A+ A-
Emine Sağlam Akfırat

Çocukluğum neredeyse onların kahvehanesinde geçti... Daha ortaokul-lise talebesiydim. Belediye Konservatuarı’na gitmeye başlayınca, bir gün yanıma, yaptığım kaset kayıtlarından birini aldım ve o gün binada nöbet tutan Tuncer İnan hocama dinlettim'

TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Sanatçı Öğretim Görevlisi, Dr. Süleyman Şenel ile İkinci Yılımızda söyleşimize devam ediyoruz. Hocamız “Aşık Senin Kıya Kıya Bakışın” türküsünün asıl kaynak kişisi olan Behlül Baba’nın “erkannamesi”ni nasıl elde ettiğini anlattı. Ayrıca ani kararla gittiği Konya’da aradığı ve zorluklarla bulduğu Mazhar Sakman Hocamızı türkülerini vermeye nasıl ikna etti. Gerisini hocamızdan dinleyelim.

Hocam toplam ne kadar derlemeniz var?

Derlemelerimin tam sayısını bilmiyorum. Tahminen iki bin civarında.

Neden bilmiyorsunuz? Kayıtlı değil mi?

Kayıtlı da listesini yapmadım. Pek çok malzeme çok dağınık şartlarda duruyor.

ÇOCUKLUKTA BAŞLADIM

İlk kaç yaşında ve nerede derleme yaptınız?

İlk yaptığım derleme İstanbul, Zeytinburnu'nda... "Dana Seyin" lakaplı rahmetli Hüseyin Sancaktar'dan... Hüseyin Amca ile oğlu Yusuf Sancaktar'dan on kadar türkü derledim... Çocukluğum neredeyse onların kahvehanesinde geçti... Daha ortaokul-lise talebesiydim. Belediye Konservatuvarı'na gitmeye başlayınca, bir gün yanıma, yaptığım kaset kayıtlarından birini aldım ve o gün binada nöbet tutan Tuncer İnan hocama dinlettim. Biz, Çırağan'da tarihi bir taş binada ders yapıyorduk. On altı yaşında falandım. O dönemde, Folklor Tatbikat Topluluğu ve Klasik Türk Musikisi Topluluğu sanatçıları, sırayla nöbet de tutarlardı. Bizim derslerimiz de öğleden sonraları olurdu. Tuncer Hoca türküleri dinleyince çok beğendi ve nöbet tuttuğu 5 saatlik süre içerisinde iki tane türküyü notaya aldı, bana da yazdığı notaları hediye etti. O iki türkü, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM Nota Yayınları arasına kısa süre sonra kabul edildi ve sanatçılar tarafından da pek çok kez seslendirildi. Yayınlanan ilk derlemelerim onlar. Buradan, Tuncer İnan Hocama hürmetlerimi iletirim.

Türkülerin kaynak kişilerini hangi yöntemlerle buldunuz? Sahaya mı çıktınız?

“Nerden buldunuz, sahaya mı çıktınız” şeklindeki sorunuza vereceğim daha farklı bir cevabım var. Sahasından çıkıp büyük şehre, ayağımıza gelen türküler bunlar.

TÜRKÜLER AYAĞIMIZA GELİYOR

Nasıl ayağınıza geldi?

Maalesef bu göç olayları, yaşayan yerel kültürleri taşraya çıkardı. İstanbul'da doğmuş büyümüş birisi olarak ulusal ya da uluslararası ölçekte İstanbul'a göç etmiş yüzlerce türküyü derlediğimi söyleyebilirim. Sözünü ettiğimiz o türküler de İstanbul'a göç etmiş türkülerden. Zira, İstanbul gibi bir metropol; kültürleri buluşturan, uzak yurt köşelerini birbirine kavuşturan ve kaynaştıran kadim bir coğrafya. Annemden de derlemelerimi İstanbul'da yaptım mesela... Tekirdağ, Tokat, Kars, Erzurum, Antalya, Kırşehir, Safranbolu'dan göçmüş nice türküleri; Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Doğu Türkistan, Kerkük vs. gibi pek çok uzak diyarlardan göçmüş türküleri hep İstanbul'dan derledim. Elbette, İstanbul'da derlediklerimin çok daha fazlasını, sahaya çıktığımda İstanbul dışından derledim.

BEHLÜL BABA’DAN ERKANNAMESİNİ ALAMADIM

7 Şubat tarihli söyleşimizde, “Aşık Senin Kıya Kıya Bakışın” türküsünün kaynak kişisi Bektaş Bahtiyar’ın babası Behlül Babadan bahsetmiştiniz? Sizi zor sınavlardan geçirdi ama kendine ait notları olan defteri alamamıştınız. Sonra defteri alabildiniz mi?

Alamadım! Neredeyse bir ay boyunca Behlül Baba defteri okudu, ben el yazımla defterime aktardım. Okurken, garip halleri de vardı. Mesela şiirleri sanki defterinden okumuyor da hafızasından söylüyor gibiydi. Onun ağzından çıkanı yazma telaşı içinde bunu anlamam başlangıçta kolay olmadı. Yıllar sonra anladım ki o defter bir çeşit erkannâme idi. Behlül Baba, belki de benim defteri alsam bile Bektâşi erkannâmesi okuyup anlayamayacağımı düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı, çünkü defter kötü bir el yazısı ile Bulgaristan Türklerinin mahallî ağız ve aksanı ile yazılmıştı.

“Erkanname” nedir?

Erkânnâmeler; bir inancın temel unsurlarının yazıldığı belgelerdir ve yol kurucularının ya da yol önderlerinin belirlediği prensipleri ve ibadet usullerini barındırır. Behlül Baba’nın defterinde de ihtiyacına göre toplanmış Bektaşilik hakkında bazı bilgiler, dualar, gülbanklar, erkân düzenleri ve cemlerde okunan nefesler, deyişler vardı. Sonuçta, o okudu ben yazdım. Ya okurken zorlanıyordu ya da şiirlerin bazı yerlerini değiştirerek bana söylüyordu. Bunu anlamam imkansızdı. Yeri geldiğinde de metinler hakkında geniş açıklamalar yaparak beni dolaylı yönden eğitiyordu.

Güvenmiş ve bildiklerini size aktarmış hocam.

Evet. Şimdi anlıyorum ki, yıllar boyunca cemlerde konuları işleye işleye, ezgileri okuya okuya, yazdıklarını kimi zaman değiştirmiş ve hem de onları ezberlemişti. Bu sefer de yeni bir söz kültürü biçimi ortaya çıkmış oluyordu. Yazılı kültür başka, bir de sözlü kültür aktarımı meselesi var ki, Behlül Baba yazılı belgeye karşın bu yöntemi kullanarak beni şaşırtmış oluyordu. Yine zamanla anladım ki bu sözlü aktarım yöntemi, yazılı aktarım yönteminden daha değerli.

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu: ‘İki bin türkü derledim’ - Resim: 1

ERKANNAME’Yİ BEKTAŞ BAHTİYAR’DAN ALABİLDİM

Defter tarihi bir belge niteliğindeymiş.

O defteri, Behlül Baba'nın vefatından yıllar sonra oğlu Bektaş Bahtiyar'dan rica ettim. Bektaş Bahtiyar da Behlül Baba gibi bir Bektaşi Babasıdır. O erkânnâmesi yanında iki erkannamesini daha verdi bana. Onlardan da neredeyse yüz yirmi sayfalık güzel bir makale çıkardım, ama henüz yayınlanmadı. Behlül Baba, o günkü imtihandan sonra defterdeki onlarca şiiri yazdırdı. Ayrıca o defterde yazılı nefesleri ve deyişleri ezgiyle okudu, ben de onları teyp kasetlerine kaydettim, derledim kendisinden. Buna bağlı olarak İstanbul Eyüp Sultan Bektaşilerinden de yirmi yılı aşkın bir süre boyunca, derlemeler yaptım. Behlül Baba, 30 Ocak 1990'da vefat etti. Ruhu şâd u handân olsun. Nur içinde uyusun.

MAZHAR SAKMAN’DAN 100 TÜRKÜ DERLEDİM

Sahada araştırmalarında bir örnek verebilir misiniz?

Sahada çalışma için Konya'ya Mazhar Sakman ile tanışmaya gitmiştim, habersiz, baskın yaparcasına... Mazhar Sakman da 1994'de vefat etti. Dokuz sene boyunca Mazhar Sakman’ın yanına gittim geldim. Aldığım türkü sayısı mükerrerler hariç neredeyse 100'e yakın. Daha sonra o malzemeleri oğlu Tahir Sakman'a verdim ve babası için hazırlayacağı kitapta kullanmasını istedim. Mehmet Tahir Sakman da çok güzel bir kitap yazdı babasıyla ilgili, editörlüğünü de ben yaptım.

Mazhar Sakman Kimdir?

Mazhar Sakman sıradan bir adam değildi. O da tıpkı Yorgansız Hakkı Çavuş gibi Osmanlı Dönemi'nden Cumhuriyet Dönemi'ne intikal eden hem de Konya gibi bir payitahtın müzik hafızasını beyninde taşıyan eğitimci bir halk sanatkarıydı. 1912 yılında Konya’da doğmuş. Konya’nın ünlü oturak alemlerinde o dönemin en önemli ustaların yanında yetişmiş. Ne sorarsanız cevabını canlı tarih bilgisiyle verir, anlattığı ve çalıp okuduğu her şeyin hikayesini ve arka planını anlatırdı. Olayların geçtiği yerleri söyler, olay kahramanlarını tanır ve tanımlardı; "şu mahallede, şu evde oldu", "şu köşede öldü", "şu mezarlıkta şişlendi" diye anlatırdı. Öyle bir hafıza... Böyle bir halk sanatkarından aldığınız her müzik malzemesi, değerli bir mücevherdir.

Ama o mücevhere ulaşma adına gözden kaçırılan şey derlemeciliğin de bir arka planı olur. Derleyiciliğin bu arka yüzünü bilir mi insanlar?

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu: ‘İki bin türkü derledim’ - Resim: 2

DERLEMECİLİĞİN SIRRI SINAVDAN GEÇEBİLMEKTİR

Nedir derleme yapmanın arka yüzü?

Bir kere, kaynak kişi, kendisini derleyiciyim diye tanıtanı tutmazsa ya da canı istemezse, güvenmezse ağzını bile açmaz. Emin olmak için de kendince türlü yöntemler kullanır. Bir çeşit sınavdır bunlar. Tıpkı Behlül Baba'nın bana yaptığı gibi...

Mazhar Sakman’ı nasıl buldunuz?

Şöyle oldu! TRT ses sanatçısı sevgili arkadaşım Mansur Kaymak, Mazhar Sakman ile görüşmemi tavsiyesi etti. Konuşmamızdan 2 yıl sonra, "divan" derlemek için bir gün atladığım gibi otobüse, doğru Konya'nın yolunu tuttum. Ne bir adres ne bir irtibat numarası ne tanıyan ne bilen... Akşam üzeri Konya’ya indim. Doğru Mevlana caddesine... Mazhar Sakman'ı soruyorum, kimse tanımıyor; dükkanı varmış diyorum, kimse bilmiyor. Kültür ve Turizm Derneği ve İl Kültür Müdürlüğü'ne gittiğimde de aynı tablo...

Ne yapacağım diye kara kara düşünürken, aklıma Mansur Kaymak'ın söylediği söz geldi. "Mevlana türbesi civarında, Saatçi Mazhar diye ara!" sözü üzerine başladım sırayla dükkanlara girip çıkmaya; sonunda buldum saatçi dükkanını. Oğlu Mehmet Tahir dükkandaydı. Babasını sordum; "Babam buraya gelmiyor!" dedi. İstanbul’dan geldiğimi söyleyince de "Valla misafir de kabul etmiyor, kimseyle görüşmüyor; ama bir sorayım, kabul ederse eve gidersiniz" dedi. Telefonla sordu. "Buyursun gelsin! Demiş.

Eve gittim, zili çaldım. Kapıyı, 74 yaşında bir delikanlı açtı. Çok güzel tıraş olmuş, gayet bakımlı. Benim için değil, her zaman öyleymiş. Üzerinde koyu kahverengi, desenli pamuklu bir gömlek, üstünde de aynı deseninden güzel bir yelek vardı. Aynı desenden, geniş ağlı, paçaya doğru daralan bir de pantolon giymişti. Hafifçe kambur yürüyordu. O önden, ben peşinden kocaman bir salona girdik. İçerisinde at koştur salonun. Duvarda kocaman bir antika saat, saat altında kocaman bir duvar halısı... Oda içine de en az iki-üç koltuk takımı, yemek masası ve kütüphane yerleştirilmiş... Neyse oturduk çalar saatin altındaki koltuğa.

- Hoş geldin! Merhaba!

- Merhaba, hoş bulduk!

O sordu ben cevapladım. İstanbul'dan geldiğimi, Konservatuvarda hocalık yaptığımı söyledim. Ayrıca, kendilerinden bilhassa "Divan" ve Konya türküleri derlemek istediğimi ekledim. Çok geçmeden, sanki ben Konservatuvar mezunuyum ve Konservatuvar ‘da hocalık yapıyorum dememişim gibi bana Konyalı ağzıyla:

- Sen nota bilin mi? demez mi?

Bir an ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım. Nezaketen başımı salladım ve bildiğimi ifade ettim.

- Haa! O zaman al bakalım eline kağıt kalemi! dedi. Ben çalayım, sen çalacağımı yaz!

Ve başladı Konya divanının ayağını 12 telli koca sazıyla çalmaya. Ben de kolayca porteleri çizdiğim bir kağıda ezgiyi yazdım ve eline verdim.

Baktı:

-Hımm, aferin! dedi.

O imtihanı da öyle kurtardık.

EN ÇOK DERLEMEYİ KADINLARDAN YAPTIM

Mazhar Sakman nasıl bir eğitim almış?

Mazhar Sakman, dediğine göre Konya Muallim Mektebi'nde okumuş, sonra İzmir Muallim Mektebi'nden mezun olmuş. Anadolu’da musiki muallimliği yapmış, bando mızıka takımları kurmuş... Makam biliyor, tonalite biliyor, Batı çalgılarını çalıyor, on iki telli çöğür çalıyor, yaylı tambur çalıyor... Muazzam bir hafıza, bitmeyen bir enerji, muazzam bir ayaklı kültür taşıyıcısı. Mazhar Sakman bir derya idi.

Mazhar Amca ile de kısa sürede ortak şahıslar, ortak konular yakaladık. Beni evlâdı gibi sevdi. Adeta iki arkadaş olduk. 1994 yılında, vefatına kadar da onlarca kez kendileri ile görüşüp kayıtlar yaptım.

Mazhar Sakman veya diğer halk sanatkarlarıyla yaptığım derlemeler ve uyguladığım derleme yöntemleri, Yücel Paşmakçı Hoca'mın söylediği yöntemlerden çok farklı değil. Derleyici kaynak kişiyi bulacak ama kaynak kişi de derleyiciye ısınacak, ona alışacak ve güvenecek. Ama bu bağlamda söyleyebilirim ki, en çok derlemeyi de kadınlardan yapmışımdır.

SÜLEYMAN ŞENEL'İN MEŞHUR ETTİĞİ TÜRKÜ

Asçer ettiler beni

Kuram çıktı Yemen'e

Sol taraftan vuruldum

Kanum aktı çimene

Tüfeğumda beş fişek

Olduk Yemen'e direk

Ağlamasun analar

Millet içun elursek

Ağlama ey çemençem

Ben eliyurum diye

Sen kal rizelilere

Ebediyen hediye

Yemen'un yoli kumluk

Ben da oldum rahmetluk

Ağlama kerib anam

Birbirini buluruk

Yöresi: Rize

Kaynak Kişi: Hasan Sözeri

Derleyen

Cemile Cevher

Notaya Alan: Süleyman Şenel

Makamsal Dizi: Hicaz

Konusu-Türü: Ağıt

Ses Genişliği: 7 Ses

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu: ‘İki bin türkü derledim’ - Resim: 3

Türkü Konya Tarih SÜLEYMAN ŞENEL Erkanname kültür halk ozanlık âşıklık