Şura’ya öğretmen katkısı-6:Mesleki eğitim haritasına göre ihtiyaç belirlenmeli
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2018 yılında “2023 Eğitim Vizyonu” olarak eğitimde bir dizi yeniliklere gidileceğini ortaya koyarak 2023 yılı hedeflerini belirlemişti. Bu kapsamda mesleki eğitimde de iyileştirmelerin olacağını açıklamıştı.
MEB, mesleki eğitimdeki sorunların, özel sektörün eğitim süreçlerine yeteri kadar katılmamasından kaynaklandığını tespit etmiş ve bu konuda özel sektörü mesleki eğitim süreçlerine dâhil edecek özendirici kararlar almıştır. Bu kararlardan ilki; 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun kapsamı genişletilerek; özel okullarda okuyan öğrencilere ve eğitim kurumlarına teşvik sistemi getirilmiştir. Bu sayede özel meslek okullarında okuyan öğrencilerin öğrenim ücretleri, devlet tarafından daha fazla oranda karşılanmaya başlanmıştır. Alınan ikinci önemli kararda ise MEB, protokol anlayışını getirmiş; mesleki eğitim kurumları ile özel sektörün karşılıklı olarak protokol imzalamasını sağlayarak, özel sektörün mesleki eğitim süreçlerine çekilmesi hedeflenmiştir. Protokollerin amacının, özel sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü okul-sektör işbirliği ile çözülmesi olarak belirlenmiş. Bu kapsamda, esnek öğretim programları geliştirilerek öğrencilere iş başı eğitimi verilmesi suretiyle sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli ara elemanın yetiştirilmesi hedeflenmiş.
MESLEKİ EĞİTİM HARİTASINA GÖRE İHTİYAÇ BELİRLENMELİ
2018 yılından beri yapılan uygulamaları incelediğimizde, yapılan protokollerin amaç olarak doğru olduğunu fakat uygulamada kâğıt üstünde kalarak sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmekten uzak olduğunu görmeliyiz. Bunun nedenlerini incelediğimizde; mevcut ekonomik sistemde üretim yapan sektörün ihtiyaç duyduğu meslek/iş tanımı yapılamamış ve bu doğrultuda esnek öğretim programları geliştirilememiş olmasına bağlıyorum. Sektörün ihtiyacı olan meslek elemanını yetiştirmekten hala uzağız. Oysa ki MEB, “Mesleki Eğitim Haritasını” belirlemiş, illerde sanayi çeşitliliği ile istihdam ilişkisini ortaya koymuştu. Yani hangi ilde hangi çeşit sektörün mevcut olduğunu ve istihdamın yoğunlaştığı tespit edilmişti.
Bu haritaya göre yapılması gereken, illere göre yoğun olan sektöre uygun mesleki okullar düzenlenmeliydi. Şunu söyleyebiliriz; her ildeki mesleki okulların öğretim programları bulundukları illerdeki sektörün çeşitliliğine göre belirlenmesi gerekliydi. Ancak bu yapılmadan protokoller vasıtasıyla mevcut okutulan eğitim programlarına atölye donatım malzemeleri yenilenmesi yoluna gidilmiştir. Şu gerçek gün gibi ortadadır; yatırım yapılan herhangi bir ilin her hangi bir meslek okulunda, o ilde o meslek dalına ihtiyaç olmayabilir. Bu ayrım yapılmadan gerekli yatırımlar yapılmamalıydı.
EĞİTİMDE ÖZEL OKULLARIN YERİ YOKTUR
MEB özel sektörün kendi mesleki eğitim kurumlarını kurması için 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nda değişiklikler yaparak öğrenci giderlerinin bir kısmını üstlenmiş ve teşvik sistemi getirmiştir. Şunu baştan belirtmemiz gerekir; eğitim kamu eliyle ücretsiz bir şekilde yapılmalıdır. 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte neoliberal ekonomi sistemi benimsenmiş, ülkemizin üretim gücüne ket vurulmuştur. Üretici devletin sırtında kambur görülerek ithalat özendirilmiş ve 40 yılın sonunda üretmeyen tüketen bir toplum haline getirilmiş durumdayız. Tabi ki bu süreçte eğitimde neoliberal polikalardan nasibini almıştır. Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) olarak bildiğimiz devletin stratejik alanlarda üretim yapan sektörü özelleştirilmiş ve sonrasında bir kısmı kapatılmıştır. Hala üretime devam eden özel sektör kuruluşları ise ithalata dayalı üretim yapar hale gelmiştir. Sonuçta üretmeyen bir ülke haline geldik. Böylesi bir atmosferde, sanayisi güdük kalan sektörde iş imkânı olmayacak, nitelikli iş gücü dediğimiz ara eleman ihtiyacı önemli oranda azalacaktır. Tam da bu noktada mesleki eğitime bir darbe indirilmiştir. Sanayiye ara eleman yetiştiren mesleki eğitim kurumlarına ihtiyaç kalmamış ve buralardan mezun olan öğrenciler iş bulamaz hale gelmiştir. İş bulamayan kitleler iş bulma umuduyla yükseköğretime talep oluşturmuştur. Merkezi sınavlar yarış haline getirilerek ekonomik imkânları iyi olanların sınavlara daha iyi hazırlandığı ve iyi üniversitelere yerleştiği görülmüştür. Yükseköğretim talebini karşılamak için her ile ve ilçelerine kadar fakülte/yüksekokullar açılmış, bu da milyonlarca diplomalı işsiz sonucunu doğurmuştur. Tüm bu yaşananlar tek bir gerçeği ortaya koymaktadır; neoliberal politikalar işsizlik doğurarak eğitim sistemini felç etmiştir. Bunun çözümü neoliberal ekonomi terk edilerek üretime dayalı kamucu, paylaşımcı ekonomik sisteme geçilmesidir. Ancak böyle bir ortamda üretimden ve işsizliğe çözüm yollarından, sadece kamucu ekonomik sistemde eğitimin kamu eliyle yapılmasından, özel sermayeye bırakılmamasından bahsedebiliriz.
ANCAK KAMUCU
EKONOMİDE EĞİTİMİN SORUNLARI ÇÖZÜLEBİLİR
MEB’in “2023 Eğitim Vizyonu”nda belirlediği hedeflere, tüm bu anlatımlardan dolayı mevcut neoliberal ekonomik sistemde ulaşılamayacak ve yapılan her uygulama yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır. Yapılması gereken eğitimin sorunlarının çözümünün ekonomik sisteme dayandığını kabul ederek, bütüncül bir yaklaşımla, devletin ilgili kurumları ile birlikte planlama yoluyla yol haritasının belirlenmesi gerekmektedir. Önceden olduğu gibi “Devlet Planlama Teşkilatı” yeniden işler hale getirilmeli ve eğitimin sorunları planlama yoluyla çözülmelidir. Sadece MEB’in eğitimin sorunlarını çözmesi beklenmemelidir.