18 Ekim 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsrail’in güçleri sınırımızda harekete geçti

İsrail’in genişleyen bölgesel saldırılarıyla birlikte Suriye’nin kuzeyi de hareketlendi. Muhalefet içindeki MOSSAD kontrolünde olan gruplar, silahlı kalkışmaya girişti. İdlib’i kontrol eden terör örgütü HTŞ ise Lazkiye, Hama ve Halep’e geniş bir saldırı hazırlığında

Suriye'nin kuzeyi neden hareketlendi? İsrail'in güçleri sınırımızda neler yapıyor? HTŞ'yi kim kontrol ediyor? HTŞ, nereye saldıracak?

Suriye muhalefeti, kurulduğu günden bu yana çok sayıda iç çatışma yaşadı. Ancak bu çatışmaların ekseriyeti, yerel çıkar kavgalarıydı. Köyü, kasabayı kim kontrol edecek, kaçakçılığı kim yönetecek, sınırda kimin militanı duracak, rantı kim hangi oranda paylaşacak gibi tartışmalar, dönem dönem bölünmeleri de beraberinde getirdi.

Nitekim gevşek bir komuta yapısına sahip olan sözde “Milli Ordu”, içindeki tüm grupları idare etme başarısını hiçbir zaman gösteremedi.

Ancak önceki gece yaşanan çatışmalar, yerel çıkar kavgasının ötesinde bir ideolojik zemine sahip. Esas itibarıyla Türkiye-Suriye normalleşmesinin ardından başlayan tartışmalar, günün sonunda tamiri mümkün görünmeyen bir dağılışa sürüklendi. Gelin son birkaç ayda neler yaşandığını kısaca hatırlayalım…

İsrail’in güçleri sınırımızda harekete geçti - Resim : 1
Çatışmalar sırasında bir RPG-7 roketi Kilis’teki mayınlı alana isabet ederek yangına neden oldu.

ANA NEDEN NORMALLEŞME

İsrail saldırganlığının bölgesel bir savaşa dönüşme ihtimali, uzun süredir dondurucuda bırakılan Türkiye-Suriye normalleşmesini yeniden gündeme taşıdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın karşılıklı verdiği sıcak mesajların ardından, sahada bir dizi güven artırıcı adım atıldı.

Bir yandan Gaziantep-Halep yolunun işlevsel hale gelmesi için yol genişletme çalışmaları başlatılırken, bir yandan da Suriye muhalefeti ile Suriye Hükümeti’nin kontrol ettiği alanlar arasındaki Ebu Zeydin Sınır Kapısı, 4 yıl sonra yeniden açıldı.

Ancak bu hamle, Suriye muhalefetinin bileşenlerinden Şam Cephesi’nde büyük rahatsızlık yarattı. Kendi kontrolündeki sınır geçişlerinden elde ettiği gelirin kayıp gideceğini anlayan Şam Cephesi, Ebu Zeydin’in kapatılması için ayaklanma başlattı.

“Türkiye, ‘Özgür Bölge’yi Şam’a teslim edecek.” söylemiyle başlatılan bu isyan sırasında Türk tırları kurşunlandı, Türk bayrakları yakıldı, Mehmetçiğin kontrol noktalarına girilmeye çalışıldı… Fakat Şam Cephesi’nin bu girişimi, Milli Ordu’nun diğer unsurları tarafından bastırıldı.

Bunun üzerine Türkiye, muhalefet liderlerini bir araya toplayarak yeniden uzlaştırmaya çalıştı. Ancak Gaziantep’teki sözde Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa’nın görevden alınmasını dayatan Şam Cephesi, Geçici Hükümet ile işbirliğini resmen durdurduğunu açıkladı.

Kararın ardından kopuşların artabileceğini değerlendiren Türkiye de, Milli Ordu’nun yeniden yapılandırılması kapsamında bazı grupların lağvedilmesini istedi. Öncelikle Sukur el Şimal (Kuzey Şahinleri) adlı gruba militanlarını dağıtması, karargahını boşaltması, liderlerine de isterlerse Sultan Murat Tugayı ya da Feylaku'ş Şam’a katılabileceği bildirildi.

Ancak Sukur el Simal Lideri, bu karara karşı çıkarak daha önce isyan eden Şam Cephesi ile hareket edeceklerini duyurdu. Bunun üzerine Sukur el Şimal karargahı Milli Ordu’nun diğer unsurları tarafından kuşatıldı. Karargaha giriş çıkılar yasaklandı.

İşte iki hafta süren bu kuşatmanın ardından, önceki gece yaşanan çatışmalarda karargaha girildi. Sukur el Şimal Lideri Hasan Hayriye'nin kardeşi Udey Hayriye ve grubun diğer önde gelenleri tutuklandı. Grubun diğer militanları ise Afrin’in köylerinde Milli Ordu bileşenlerinden Sultan Murat Tugayı ile çatışmaya başladı.

Çatışmalarda Şam Cephesi militanları ile Ahrar uş-Şam militanlarının da Sukur el Şimal’e destek verdiği öğrenildi. Hatta Şam Cephesi bir de bildiri yayınlayarak karargahın derhal Sukur el Şimal grubuna teslim edilmesi gerektiğini, aksi durumda ağır sonuçları olacağını açıkladı.

Çatışmalar sırasında bazı köyler Sukur el Şimal militanlarından temizlendi. Ancak çatışma dinamiği ortadan kalkmadı. Dün 3 saatlik bir geçici ateşkes ilan edildi, ardından çatışmalar yeniden başladı.

İsrail’in güçleri sınırımızda harekete geçti - Resim : 2
Bazı kaynaklar Rusya’nın Türkiye’den Halep saldırısını önlemesini istediğini, karşılığında Tel Rifat operasyonuna yeşil ışık yaktığını ileri sürüyor.

HALEP SAVAŞI’NA DOĞRU…

Bu geniş özeti yapmamızın sebebi, önceki gece yaşanan çatışmaların yalnızca yerel bir çıkar kavgası olmadığını anlatmak içindi. Aslında yaşanan, Türkiye-Suriye normalleşmesine karşı çıkan gruplara bir nevi temizlik hamlesiydi. Fakat bu isyancı grupların başka hangi grupları yanına çekebileceği, çatışmaların kontrol altına alınıp alınamayacağı şu an bilinmiyor.

Çünkü Türkiye’yi Suriye ile anlaşmakla suçlayıp Milli Ordu’dan ayrılan bu gruplar, şimdilerde İdlib’i yöneten Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) militanları ile ortak hareket ediyorlar. Böylece savaşın ikinci cephesine de giriş yapabiliriz. Çünkü tüm yaşananlar, nihayetinde İsrail ortak paydasında birleşiyorlar.

İsrail’in saldırılarını Lübnan’a doğru genişletmesi, Suriye sahasında derin bir etki yarattı. Özellikle Halep civarında bulunan Hizbullah savaşçıları ile İran destekli gruplar, kuzeydeki Lübnan cephesine kaydırıldı. Boşalan alanlara ise kısmen Suriye Ordusu girdi. Ancak sahada bir boşluk olduğunu değerlendiren HTŞ yönetimi, İdlib kırsalı ile Hama, Lazkiye ve Halep’e yönelik geniş çaplı bir operasyon hazırlığına başladı.

Olası bir “Halep Savaşı” ihtimalini dışlamayan Şam yönetimi de bölgeye ek kuvvetler göndermek zorunda kaldı. 25. Tümen başta olmak üzere çok sayıda tank, zırhlı araç ve ağır silahlarla donatılmış pikaplar Halep’in batısında konuşlandırıldı.

Şimdilerde Suriye Ordusu HTŞ mevzilerine yönelik ağır topçu ateşleri yaparken, Rus jetleri de havadan İdlib’i bombardımana tutuyor. HTŞ ise Suriyeli muhalif gruplarla birlikte cephe hatlarına militan yığıyor. Çatışmaların hararetleneceği konusunda herkes hemfikir. Peki kuzeyde büyük savaş başlar mı? Bunu büyük oranda Türkiye belirleyecek.

İsrail’in güçleri sınırımızda harekete geçti - Resim : 3

İSRAİL VE HTŞ TEMASTA

Yalnız Türkiye’ye geçmeden önce, bir noktaya daha dikkat çekmek gerekiyor. İsrail jetleri, bir süredir HTŞ’nin önünü açacak şekilde kuzeyde Suriye güçlerine yönelik hava saldırıları düzenliyor. Bu saldırıların sonuncusu dün gerçekleşti.

Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’nın bildirdiğine göre, gece 02:50’de Akdeniz’den gelen İsrail jetleri, Lazkiye’deki karargahları hedef aldı. Hava saldırısı sonucunda iki kişi yaralandı ve maddi hasar meydana geldi. Hedef alınan bölge ve saldırının diğer ayrıntıları ise açıklanmadı.

Bu savaşta Şam tarafı, İsrail ile HTŞ’nin doğrudan temasta olduğunu, ortak bir planı yürüttüğünü vurguluyor. Bu plan dahilinde, İsrail Ordusu güneyden Kuneytra kasabasını işgal ederek Golan Tepeleri ile Şam arasında bir güvenlik kuşağı oluşturmaya hazırlanırken, HTŞ de kuzeyden bir saldırı dalgası başlatacak ve Suriye Ordusu’nu iki cephede bölecek. Peki Türkiye bu işe ne diyecek?

İşte Türkiye’nin pozisyonuyla ilgili dikkat çeken bir iddia geçen günlerde ortaya atıldı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)’ne göre Türkiye, HTŞ ve birlikte hareket eden muhalif grupları, yeni bir saldırı başlatmamaları konusunda sert şekilde uyardı. Gözlemevi’nin kaynakları, Türkiye’nin HTŞ’nin operasyonuna yeşil ışık yakmadığını bildirirken, şu bilgileri aktardı:

“HTŞ bölgedeki nüfuzunu genişletmek istiyor ve kendisini destekleyen bazı ülkelerden örtülü bir tanınma aldığına inanıyor, bu da onları operasyona devam etmeye teşvik ediyor. Ancak Türkiye, HTŞ'nin saldırı başlatmak istediği bölgenin yoğun olarak yerinden edilmiş kişiler ve mülteci kamplarıyla dolu olması ve çatışmaların tırmanması halinde bu siviller için alternatif bir yer bulunmaması nedeniyle, yeni bir savaş başlatmanın sahada feci sonuçlara yol açabileceğini düşünerek bunu reddediyor.

"Bu nedenle Türkiye, HTŞ'ye herhangi bir askeri harekâtı kesin olarak reddettiğini bildirmiş ve yeni bir askeri cephe hattı açılması halinde, yaralı HTŞ mensuplarının tedavi için Türk topraklarına geçişine izin vermeyeceğini ve Kuzey Suriye'nin can damarı olan Bab El-Hava Sınır Kapısı’ndan malzeme akışını durduracağı konusunda uyarmıştır.”

BÜYÜK SINIR TİCARETİ

Bab El-Hava Sınır Kapısı, HTŞ için oldukça önemli. Bugüne kadar kapının kontrolü adına büyük savaşlar verildi. Şimdilerde ise sınırdan terör örgütüne para akıyor. HTŞ, İdlib'e gelen un ve buğday hariç tüm geçişlere vergi uyguluyor. Vergiler, malların türüne göre ton başına 3 ila 7 ABD doları arasında değişiyor.

Ayrıca İdlib'den çıkarılan her tarımsal makine parçası için 500 ABD doları ücret isteniyor. Birkaç yıl öncesine kadar aylık gelirin tutarı 20 milyon dolar civarındaydı. Şimdilerde bu değerin çok daha yükseldiğine inanılıyor.

Suriye’deki kapı vurgunu bununla da sınırlı değil. Eski bir HTŞ komutanına göre, tek başına Morek geçişinden elde edilen gelir ayda yaklaşık 800 bin dolar iken, Abu Dali, Qalaat al-Madiq ve al-Eis'ten elde ettikleri gelirle bu rakam 1,5 milyon dolara ulaşıyordu.

Suriye’deki Hamran, Dorriyeh, Maaret el Nassan ve Gazaviye gibi iç kapılardan ise petrol hariç yıllık 1,5 milyar dolardan fazla ticaret yapıldığı biliniyor. Ancak Ebu Zeydin Sınır Kapısı’nın açılması, bu geçişlerin bazılarının önemini yitirmesi anlamına geliyor. Böylece normalleşmeye karşı çıkan cephede netleşmiş oluyor: HTŞ, muhalifler ve PYD el ele. Çünkü bu üçü, iç sınır ticaretini de birlikte yürütüyor.

TEL RIFAT İDDİASI

Bu arada Gözlemevi’nin iddiasına bir ek de terör örgütü PKK’dan geldi. PKK’nın yayın organı Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere dikkat çeken haberinde, Rusya’nın Rıfat’ın PKK/PYD’den temizlenmesine yeşil ışık yaktığını, karşılığında ise Türkiye’den Halep saldırısını önlemesini istediğini yazdı.

Habere göre Hamza Tugayı, Süleyman Şah ve Sultan Murat gruplarına da olası bir Tel Rıfat operasyonu için hazır olmaları talimatı verildi. Analizin en can alıcı cümlesi ise şöyleydi: “Türkiye, Rusya, İran ve Suriye birlikte hareket ediyor.”

Söz konusu haberin hemen ardından Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), terör örgütü PKK/PYD'nin Tel Rıfat’taki sözde sorumluları Hüseyin Öztürk ve Vidan Fate'yi etkisiz hale getirdiğini duyurdu. Ancak bu nokta operasyonlar kapsamlı bir harekata ne zaman dönüşür, şimdilik bilinmiyor.

‘YUMUŞAMA’ NE GETİRİR?

Aslında gelişmelere neresinden bakarsanız bakın, savaş kapımıza dayandı. Bu süreçte PKK/PYD’nin de yeni hamleler yapacağını söylemek, büyük bir kehanet olmaz. Özellikle geçen aylarda Türkiye’nin tepkisi nedeniyle birkaç kez ertelenen sözde yerel seçimlerin yeniden gündeme gelmesi muhtemel.

Ayrıca geçen yıl PKK/PYD yönetimi ile HTŞ’nin masaya oturup “doğu-batı” birleşmesini görüştüğü de hatırlanırsa, çok yakında oldukça büyük bir tehdidi kucağımızda bulabiliriz. Eskiden derhal Suriye ile askeri işbirliği yapalım dediğimizde, “Türkiye kendi göbeğini kendi keser.” yanıtı veriliyordu.

Peki içeride DEM Parti ile başlatılan sözde “yumuşama” süreci, dışarıda kılıçlarımızı keskin ve hazır tutabilecek mi, hep beraber göreceğiz.

Suriye İsrail Recep Tayyip Erdoğan Beşar Esad HTŞ