Tarih baş aşağı olursa Atatürk ‘Arap düşmanı’ olur!
Sözde 'Atatürk' krizi nedeniyle iptal edilen Galatasaray-Fenerbahçe süper kupa finalinin ardından tartışmalar büyüdü. Sosyal medyadan yürütülen kampanyayla Atatürk sanki Arap düşmanı olarak gösterildi. Oysa tarihi gerçekler tam tersini gösteriyor.
Suudi Arabistan’da “Atatürk sembolleri” nedeniyle oynanamayan ve kriz haline gelen Süper Kupa maçı sonrası çıkan fırtına önüne kattığını sürüklüyor. Dünya bizi konuşurken emperyalistleri dört köşe yapan bir tablo ortaya çıktı.
Dikkatinizi çekiyordur, uluslararası bir polemiğin öznesi, ne zaman bir Arap ülkesi olsa, Arapları şeytanlaştırmak için pusuda bekleyenler yerlerinden fırlıyorlar. Arapları bir numaralı Türk düşmanı ilan ediyorlar. Üstelik buna bir de Atatürk’ü referans gösteriyorlar. Şimdiki konu, Atatürklü semboller de olunca tezviratlar gırla gidiyor…
Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ü, “Arap düşmanı” yapmak isteyenlerin önünde aşamayacakları büyük bir engel var…Tarih! Evet bilhassa da Türk İstiklal Savaşı tarihi…
ARAP DİRENİŞİ İÇİN ÖRGÜTÜ YÖNETTİ
1920’lerin başında Halep’ten Nablus’a kadar Fransızlara karşı silahlarıyla kök söktüren Arapların direnişine Atatürk’ün de gizli örgütüyle katıldığını biliyorlar mı? (1)
Bu örgütün Suriye hükümetinin içinde adamlarının olduğunu?
Suriye’deki örgütün adı: Türk-Arap Muhadenet Cemiyeti. Kurucusu: Ali Şefik (Özdemir) Bey. Talimatlarını bizzat Mustafa Kemal veriyordu! (3)
Irak’ta Faysal’ı tahta oturtan İngilizlerin, istihbaratlarında “isyancı Arapları Kemalistlerin yönettiğini” rapor ettiklerinden haberdarlar mı?
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi’nde, bu konudaki gelişmeleri, “Suriye’de ve Irak’ta İngilizlerin ve yabancıların tahakküm ve idaresinden tekmil Arabistan galeyan halindedir. Arabistan’ın her yerinde yabancı boyunduruğu reddolunuyor” diyerek selamladı.
Herkes bilir ki bu selamlar öylesine verilmez! Emperyalistlere isyan eden Araplar, Batı’nın sömürgesi olmamak için kurtuluşu Türklerle birleşmekte görüyorlardı.
ARAPLARLA SİYASİ BİRLİK KURMAK
Atatürk, Amasya’da 16-17 Ekim 1919’da Heyet-i Temsiliye üyelerine gönderdiği mektupta İslam Konfederasyonu fikrine ilişkin teşebbüsleri ve olumlu görüşlerini açıkladı. Halep’teki Arap Millî Teşkilat Riyaseti’ne 24 Ocak 1920’de gönderdiği mektupta da, Suriye ve Irak ihtilalcilerinin “konfederasyon ve birlikte hareket edilmesi tekliflerine” olumlu cevap verildiğini kaydetti. (3)
İstiklal Savaşı’nın gazetesi, TBMM’nin yayın organı Hâkimiyet-i Milliye’nin sütunlarını, emperyalistlere karşı Arapların verdiği mücadele süslüyordu. (4)
Mustafa Kemal’in Hakimiyeti Milliye’de de yazdığı gibi, İstiklal Savaşımızı esasında İngilizlere karşı verdik. Güneyimizdeki Arap komşularımızla, Ortadoğu’daki Arap halklarıyla karşımızdaki düşman aynıydı. Kaderimiz birdi ve ortak düşman emperyalizme karşı mücadele birliği şarttı. Öyle ki bu birliğin yolu, siyasi birliğe yani konfederasyona kadar açıktı.
Milli Mücadele dönemindeki bu strateji ve siyasetler, Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam etti.
MUSTAFA KEMAL’İN DIŞ POLİTİKASI
Bugün 100. yılını kutladığımız Cumhuriyet’i ilk yıllarında boğmak için, başta İngilizler ilk fırsatta ellerinden geleni yapacaklardı. Bunu çok iyi bilen Mustafa Kemal, Türk Dış Politikasında Sovyetler ile dostluk ilişkisi kadar Arap komşularımızla ve Batı Asya’daki dostlarımızla güven ilişkisini temel aldı. Atatürk için emperyalist emellere set çekebilmek için Arap Dünyası ve diğer Ortadoğu ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulması şarttı. İşte bu nedenle Sadabat Paktı’yla Türkiye tarihinin en büyük diplomatik başarılarından birine imza attı. Irak, İran, Afganistan; Türkiye’nin öncülüğünde anti-emperyalist bir dayanışma cephesi kuruldu. Afganistan'ın şerhi olmasaydı, Arabistan da bu Pakt’a dahil edilecekti.
Bütün bu tarihi gerçekler ortadayken Arap düşmanlığına Atatürk’ü referans gösterenlere söyleyecek bir sözümüz var.
TÜRK-ARAP KIŞKIRTICILIĞI, EKMEĞE SÜRÜLEN YAĞ
Boşuna uğraşmayın! Atatürk’ün siyasetlerinde, eylemlerinde ne Arap, ne Fars, ne Afgan, ne Hindu, ne de diğer mazlum halklara düşmanlık bulabilirsiniz. Bu uğraşlarınızla olsanız olsanız emperyalistlerin ekmeğine yağ sürer ve kışkırtmalarına alet olursunuz. Biz bunu, hiçbir insanımıza, yöneticimize yakıştırmayız!
Atatürk’ün 1922 yılında dile getirdiği gerçek bugün de geçerliliğini korumaktadır:
“Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi… Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün Şark'ın davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.”
1) Hâkimiyeti Milliye, 11 Şubat 1920, s. 1
2) Murat Göztoklusu, age., s. 167, 206. Ayrıca bkz. Ömer Osman Umar, “Suriye’de Kurulan Kuvayı Milliye Teşkilatı ve Üyeleri”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 121, Ağustos 1999, s. 87-95.
3) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 6, İstanbul, 2001, s. 217.
4) Hadiye Yılmaz, Kurtuluş Savaşımız ve Asya-Afrika’nın Uyanışı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2010