Tarihçi Özlem Kumrular’ı arkadaşlarına sorduk: Sevgi, heyecan ve bilgi doluydu

İsviçre’nin Zürih kentinde geçirdiği elim trafik kazası nedeniyle bitkisel hayata giren Prof. Dr. Özlem Kumrular hayatını kaybetti. Kumrular’ın vefat haberini Doğan Kitap sosyal medya hesabından “Geçirdiği talihsiz kaza sonrası bir süredir yaşam mücadelesi veren yazarımız Prof. Dr. Özlem Kumrular’ı kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Sevenlerine ve yakınlarına sabırlar dileriz” sözleriyle duyurdu. Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden biri olan Özlem Kumrular, Üsküdar Valide-i Cedid Camisi’nden son yolculuğuna uğurlandı.

‘TÜRKİYE GERÇEK BİR TARİHÇİSİNİ KAYBETTİ’

“Türk Korkusu: Avrupa’da Türk Düşmanlığının Kökeni”, “Dünyada Türk İmgesi” gibi araştırma kitaplarıyla tanınan Prof. Dr. Özlem Kumrular, Ulusal Kanal’da Dr. Mehmet Perinçek’le Zaman Treni programını yaptı. Program yayın süresi boyunca Aydınlık’ta da yayımlandı.

Ulusal Kanal’da Özlem Kumrular’la birlikte “Zaman Treni” programını hazırlayıp sunan, Dr. Mehmet Perinçek, Özlem Kumrular’ı gazetemize anlattı. Kumrular’ın yüzeysel yazmayan, araştırmanın hakkını veren bir tarihçi olduğunu belirten Perinçek, onun bilgi birikimine rağmen çok meraklı bir insan olduğunu dile getirdi:

“Türkiye gerçek bir tarihçisini kaybetti. Çalakalem yazmayan, derinlemesine inceleyen, arşivlerde dirsek çürüten ama bulduğu belgeleri alt alta dizmeyip onlardan bütünlüklü sonuçlar çıkartan, farklı dallardan, farklı alanlardan faydalanarak çok nitelikli eserler veren bir tarihçisini kaybetti. 11 dil biliyordu. Bütün bu dilleri araştırmalarında, eserlerinde kullanıyordu. Titizdi. Bir işin sonunu, dibini görmeden kitabını tamamlamazdı. Bir araştırmanın hakkının tam anlamıyla verilmesi için 10 arşive girmek gerekiyorsa, 20 ülkeye gitmek gerekiyorsa bunları yapmadan çalışmalarını bitirmezdi. Bilgisine birikimine rağmen çok meraklıydı. Yeni bir şey bulduğunda, ufacık bir kelime onu çok mutlu ederdi. Çevresiyle çocuk gibi paylaşırdı.

Zaten onun bu merakı ve coşkusu belki de onu iyi bir tarihçi yapan en önemli özelliklerinden bazılarıydı. Çok üretken, farklı alanlarda, farklı ürünler verdi. Yazın hayatında roman da yazdı, tarih kitapları da yazdı, mizahi eserler verdi. Birlikte kitap da yazdık, Ulusal Kanal’da televizyon programı da yaptık, Aydınlık’ta tarih sayfası da yaptık.

‘KENDİSİNİ HİÇBİR ZAMAN ŞATOLARDA GÖRMEDİ’

Mizahi eserler de yazdı. Müzik alanında etkindi. Yemek kültürü üzerine çalışıyordu. Kendisi de çalışma yaptığı o yemekleri yapar, arkadaşlarıyla paylaşırdı. Araştırmacı tarihçi olarak değil hoca kimliğiyle de ön plandaydı. Öğrencileriyle arkadaş gibiydi. Ama diğer taraftan da disiplinliydi. Derse geç kalınmasına asla tahammülü yoktu. Başarının disiplinden geldiğine inanıyordu. İnsani yönleri açısından da dikkat çekici bir kişiydi. Çok duygusaldı, bu kadar çok araştırma yapmasına rağmen, bu kadar çok önemli yerlerde bulunmasına rağmen kendisini şatolarda görmedi.

Her zaman insanlarla toplumla iç içeydi. Oralardan hiçbir zaman kopmadı. Hatta toplumsal olaylara duyarlılığı çok fazlaydı. Soma’da maden kazası olduğunda beni arayıp ağladığını hatırlarım. Herhangi bir toplumsal olay onu derinden etkilerdi. Kendi ülkesine, halkına, insanlığa bağlıydı. Duygusal ama dik başlıydı. Lafını esirgemez, dobra, delikanlı bir kızdı. Çok iyi bir dost, çok iyi bir arkadaştı. Özlem arkasında çok fazla anı ve eser bıraktı.

‘KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM’

Özlem’le hem tarihçi olarak birlikte çalıştık. Çok fazla proje geliştirdik. Özlem’in tabiriyle aklına bir fikir gelirdi, Mehmet bu bizim seninle çıkış parçamız olacak derdi. Çok sayıda yapacağımız projeler de vardı. Hem tarihçi yönünü yakından görme fırsatımız oldu hem de Özlem’in dostluğunu ve arkadaşlığını yakından tattığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Özlem arkasında çok fazla anı ve eser bıraktı. Onlar bizimle birlikte yaşamaya devam edecek. Elveda canım arkadaşım seni çok seviyoruz.”

‘ÖLÜMSÜZ OLUR DİYE DÜŞÜNÜYORDUM’

Özlem Kumrular’ın yakın arkadaşlarından biri olan Pelin Batu, pek çok hayali birlikte paylaştıklarını söyledi. Özlem Kumrular’ın kendisine ilham verdiğini belirten Batu, “Özlem ben ölümsüz olur diye düşünüyordum. Bu kadar hayat enerjisi yüksek bir insandı” ifadelerini kullandı. Kumrular’ın hayata bağlılığına ve farklı yönlerine değinen Batu, Türkiye’nin büyük bir değerini yitirdiğini kaydetti:

“En sevdiğim en yakın arkadaşlarımdan birisiydi. Sadece arkadaş olarak bana ilham veren, pek çok hayali paylaştığımız bir arkadaşımdı. Korkunç kazayı geçirmeden önce ben, İlber Hoca, Özlem Kumrular ve oğlum İspanya’ya gidecektik. Özlem Salamanca’da okuduğu için, İlber Hoca da orada ders vermek istiyordu. Kuzeyden güneye İspanya’yı gezecektik. Dünyanın çeşitli yerlerine gidip anlatılar yapacaktık, kitap yazacaktık. Benim kitap projem vardı hayatın seyrini değiştiren kadınlarla ilgili. Görev dağılımı bile yapmıştık. Kazayı geçirmeden önce bir televizyon kanalı için alternatif tarih programının pilot bölümünü çektik. Yalnız televizyon programı, kitap gibi projeleri değil, hayatı paylaştığım bir arkadaşımdı. 10’dan fazla dil bilen, inanılmaz hayat dolu bir insandı. Özlem ben ölümsüz olur diye düşünüyordum. Bu kadar hayat enerjisi yüksek bir insandı.

‘ÇOCUK GİBİ BİR İNSANDI’

Çocuk gibi bir insandı. Hep böyle sanki oğlumla daha iyi arkadaş gibi geliyordu. En son görüşümde oğlum ona evlenme teklifinde bulunmuştu. Böyle bir insanı bu kadar erken kaybetmiş olmak o kadar acı veriyor ki. Dedektif romanı yazmıştı. O roman filme uyarlanacak başkarakteri filmde sen oynayacaksın diyordu. Pek çok yeteneği olan inanılmaz üretken bir insandı. En son İstanbul eğlence hayatına dair bir kitap yazmıştı. O kadar farklı yönleri olan bir kişiydi ki, ailesine sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.”

‘EN AKLA HAYALE GELMEYEN MACERALARI YAŞADIK’

Çok yönlü bir insan olan Özlem Kumrular müzikle de yakından ilgiliydi. Türkiye’nin ilk Black Metal grubu Witchtrap’ın gitaristi Tarkan Gürol, Özlem Kumrular’la 30 senelik arkadaşlığını anlattı. En akla hayale gelmeyen maceraları birlikte yaşadıklarını dile getiren Gürol, Kumrular’ın hayata bağlılığını ve renkli kişiliğini şu sözlerle ifade etti:

“İnsan korkularından kaçamıyor işte, 11 aydır gerçekleşmesinden en korktuğum veda bugün gerçeğe dönüştü ve Türkiye’nin en sıra dışı ve capcanlı deli kadını olan, öğrencileri ve okurları için Prof. Dr. Özlem Kumrular, benim içinse “Özzz” Özlem’im için veda yazıyorum.

Bu deli kız hayatıma 30 sene önce girdi ve bir daha çıkmadı ve çıkmayacak, yaşamlarımız 30 sene önce Antalya’da bir festivalde Blue Jean dergisinin muhabiri ve müzisyen olarak çakıştı ve sabitlendi, Fidel Castro’nun Rusya’da kullandığı araç Gaz 69’la gezmekten tutun festivallerde en akla hayale gelmeyen maceraları Özlem’in roman karakterleri gibi yaşadık ve biriktirdik.

Özzz arabesk vedaları sevmez o yüzden zorda olsa yaşananları hatırlayıp gülümsüyorum, arkasında bıraktığı hatıralar ve eserlerle Özlem zaten hiçbir zaman hayatlarımızdan çıkmayacak, iyi ki kader bizi çakıştırmış iyi ki dost olmuşuz, ne mutlu ki Özzz’üm arkasında bıraktıkları ile hep yaşayacak, hepimize sabırlar.”

‘HÜZNÜ ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞAN BİR İNSANDI’

Tarihçi Yazar İlkin Başar Özal, Özlem Kumrular’ın insanların mutlu olması için gayret eden biri olduğunu belirtti. 30 Senelik arkadaşlığı kelimelere dökmenin çok zor olduğunu kaydeden Özal, “Ne Özlem’i ne 30 senelik arkadaşlığımızı ne de birlikte yaşadıklarımızı ve paylaştıklarımızı kelimelere dökmek hiç ama hiç kolay değil. Aşka âşık, hayatla evli, anı yaşayan, yaptığı işe büyük sorumluluk duyan, sürekli üreten, kendisinden yardım istendiğinde imkanları ve zamanı ölçüsünde en iyi şekilde yardımcı olan, tanıdıklarının sadece mutluluklarına ortak olmayıp onların mutlu olmasına gayret eden, sevdiklerinin hüznünü sadece paylaşmayıp hüznü ortadan kaldırmaya çalışan bir insandı. Seni hep Özlem’le hatırlayacağım güzel insan.” dedi.