Tarihi günleri yaşadıklarını bilenler ve bilmeyenler
Bugünlerde milletimizin siyasi öncüleri gazetemiz, kanalımız ve radyomuz sayesinde olup bitenleri öğrenerek bilinçleniyorlar. Dile kolay, en az yirmi milyon vatandaş Ulusal Kanal’a ulaşamıyor. Ulusal Kanalımızın ışığını bu devasa kitleye ulaştırmak şu an en yakıcı ve başat görevimizdir
Sıkça yaşadığım hallerden birini anlatmaya çalışayım: Salgına karşın içimde bir sevincin sessizce büyüdüğünü, patlamak üzere olduğunu fark ettim. Bu sevincin nedenlerini, gözlemlerimin dumanı tüterken, tazeyken dilimin döndüğünce oturup yazsam dedim. Yazmanın duygu patlaması nedeniyle zorlaşacağını beklemiyordum. Kendimi, algıladıklarımın ete kemiğe bürünmesini, nesnelleşmesini sabırsızca izlerken buldum.
Son günlerde Ulusal Kanalımı izleyip, Aydınlık gazetemi okuyup sıklaşan nefesim beni balkona sürüklediğinde aşağılara sokağa, yukarıdaki gökyüzüne bakınca biraz önce okuduklarım, izlediklerim caddelere dolup, yukarıda gökyüzünü kaplıyor, yığınla bilgiyi sindirmeye çalışıyorum. Mümkün mü? Daralıyorum, kaçamak arıyorum olmuyor.
Temiz havanın, dürüst habercinin işaret ettiği gerçeğin kokusunu İnsan bilmez mi? Bunun sıradan bir güzel haber değil, en önemli en büyük gerçek haber olduğunu yeniden kurtuluşun müjdesi olduğunu bilir de insanın sevinçten başı dönmez mi? Hayal görmediğimi, rüya aleminde olmadığımı, çok sayıda insanla benzer algıları paylaştığımı en azından kendime kanıtlamak ister gibiydim. Bu hallerin yalnızca bana özgü olup olmadığını görmek, duymak dokunabilmek istiyordum hepsi bu. Saflığın evreka halleri işte!
İnsan olarak büyük dönüşümü kavramayı, kıvanç duymayı... Bunun bireysel çabayla gerçekleşebilecek bir başarı olamayacağını, ardındaki karmaşık hareketi yönlendiren gücün “Aydınlık Medya”sı olması nedeniyle yüz binlerce insanın da benimle aynı halleri yaşadığını, bunu da herkesin zaten bildiğini, kendime bile kanıtlamanın artık gereksizleştiğini anlayıp sakinleştim.
BÜYÜK RESME BAKABİLMEK
Herkesin kapasitesi kadar algıladığını, bazılarında ise bu yetinin olağanüstü geliştiğini hemen hemen etrafındaki hiç kimsenin göremediği kadar ileriyi görebilmeyi elbet çalışarak başarabildiğini de biliyoruz. 100 yıl önceyse ülkemizde en uzaktakini görebilen bunu başarmanın yollarını bilen Mustafa Kemal ve onu anlayabilen birkaç kişiydi. Bugün Türkiyemizde onlar kimler? Önce onların kimler olmadığını, asla olamayacağını anlatmaya çalışayım: Onlar tavşanın tüylerinin arasında kalmaya devam edenlerdir. Adını hatırlamadığım bir filozofun bazı insanları bir tavşanın tüyleri arasında dolaşanlara benzeterek sınırlı görüş alanlarında gördükleri birkaç şeyle yetinmeye razı olup ömürlerinin sonuna kadar cahil kaldıklarını, oysa tavşanın tüylerinin arasından dışarıya çıkıp yukarılardan hatta gökyüzünden ormana baktıklarında binlerce çeşit daha nice hayvanı, bitkiyi, ormanın çevresindeki ovalarla dağları ve gökyüzünü de görmelerini insanlara öğütlediğini hatırlıyorum. (Sofie’nin dünyası) Yaklaşan seli iyi görebilmek için en yüksek tepeye çıkmak gibi. Bu büyük resme bakabilmek şeklinde de anlatılmıyor mu?
Dünyamız, içinde bulunduğumuz süreçte, süpersonik hızla yol alan yaman bir araca dönüştü. Sosyal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişmelere yansıyan düşünce fırtınaları yeryüzündeki her şeyi savurup sürüklüyor. Meraktan çatlayan bakışların izlediği o süpersonik füzenin kokpitinde dümendeki Einstein giderek daha da büyüyen kocaman dilini şaşkınlara pervasızca çıkarıyor. Ulusal Kanal’ı izlemek, radyosunu dinlemek, Aydınlık gazetesini okumak çevreyi, dünyayı en yüksekten gözlemektir. Bir anlamda Einstein'la birlikte o füzenin kokpitinde olmak, dünyanın nereye gittiğini kavramaktır. İleriyi en iyi görenler, neler olacağını en iyi bilenler, bilecekler elbette onlar olacaklar.
AYRICALIĞA SAHİP OLMAK
Ulusal Kanal, Ulusal Radyo ve Aydınlık gazetesi Türk milletine ve insanlığa gerçekleri söyleme anlayışıyla görev yapan ve kendilerini buna adamış tam bağımsız milli kuruluşlarımızdır.
Bugünlerde başta Aydınlıkçılar olmak üzere henüz az sayıda insan gazetemiz, kanalımız ve radyomuz sayesinde dünyada ve Türkiye’de olup bitenleri öğrenerek, kavrayarak bilinçleniyorlar.
Gidişin durdurulamazlığını ve yönünü bilenler arasında olmanın ayrıcalığına yalnızca Ulusal Kanal izleyicileri, Ulusal Radyo dinleyicileri ve Aydınlık okurları sahip olabiliyorlar. Bu haber kaynaklarından uzak kalarak bilgilerini güncelleyemeyen insanlarımız hareket sakinleşip ortalık durulduğunda ayılıp çevrelerine bakınca neler olduğunu ve olacağını bilemeyecek, dahası nerede olduklarını dahi tanımayacak halde olacaklardır.
Bizler Aydınlıkçılar olarak ve ulaşmayı hedeflediğimiz milyonlarca vatandaşımızla o sersemlemiş kişiler arasında olmayacağız. Ne mutlu izleyenlerine, çok önemli ve değerli olduklarını hissettiren, fark ettiren Ulusal Kanalımıza, radyomuza ve Aydınlık gazetemize.
TARİHİ DÖNÜŞÜMLERE TANIKLIK
Dinamik merkezleri Asya’da ve Avrupa’da kısaca Avrasya’da olan bu arasız gelişmelerin yarattığı depremler her şeyi sarsıyor altüst ediyor. Hızlı değişimlerin ve dönüşümlerin ardındaki gerçekleri öğrenebilenler başta Aydınlıkçılar olmak üzere yine az sayıda insan Aydınlık gazetemiz, Ulusal Kanalımız ve radyomuz sayesinde yeniden kurtuluşumuzu ve insanlığın muhteşem geleceğini hazırlayan tarihi dönüşümleri görerek, tanıklık ederek, dinleyerek, okuyup anlayarak düşüncelerini zenginleştiriyorlar.
Oluşan ortak bilinçle yaşadığımız bu tarihi günleri kavrayarak aydınlanmış insanlar arasında yer alabilmenin kıvancını yansıtabilecek bir kavram bulunamaz ancak yaşanır.
Yaşadıklarımız, vatanımız için, katıksız insanlık sevgisi taşıyan yüreklerimizin heyecanıdır. Vatanımız için ciğerlerimize hızla dolup boşalan yine de yetinmediğimiz soluğumuzdur. Gecenin zifiri karanlığında eli tetikte Mehmetçiğin deli gibi fışkıran kanıdır. Bu kanın damlasını ziyan ettirmeyeceğiz.
Ulusal Kanal’da, Aydınlık gazetesinde, Ulusal Radyo’da Kemalist devrime inanmış bir avuç genç, yiğit insan çoğu zaman uykusuz gecelerini gündüzlerine katarak, iğneyle kuyu kazarak, bulup ortaya çıkardıkları gerçeklerle yığınlarca olguyu belirliyorlar. Bıkmadan, yorulmadan korkusuzca bu olgulardan duvarlar, surlar örüyor, kalelere dönüştürüyorlar. Bu genç öncülerin önderleri de onlar gibi devrime inanmışlar onlar da gençliklerini ömürlerini bu davaya feda etmişler, bugün de feda etmeye devam ediyorlar.
Bizlerse okurlar olarak her sabah elimizde Aydınlık gazetemiz doğru haberin ortasında katıksız gerçeği öğrenmenin kıvancıyla tazelenen bilincimizle çaylarımızı, kahvelerimizi yudumluyor bir yandan da oturduğumuz yerden karşımızdaki Ulusal Kanalımızı izliyoruz. Ne mutlu bize. Bizlere bugünleri yaşatanlara ve yaşatacaklara, ne mutlu kendilerine Aydınlıkçıyım diyebilenlere.
ACİL GÖREV
Türkiye’de bilinçli ya da bilinçsiz ABD emperyalizmine uşaklık edenler, psikolojik savaşın etkisi ile beyinlerine dizgin vurulmuş insanların dışında kalan, henüz bilinçleri zapt edilememiş katıksız milliyetçi ama Ulusal Kanal’ı, Ulusal Radyo’yu izlemedikleri, izleyemedikleri, Aydınlık’ı okumadıkları, okuyamadıkları için ne olup bittiğini anlayamamanın şaşkınlığı içinde olan kendilerinin ve ailelerinin geleceğinden endişeli çok fazla sayıda milyonlarca vatandaşımız da var. Onları asla unutmayacağız.
Ulusal Kanalımızı, radyomuzu işte tam da bu kesime acilen ulaştırmak zorundayız. Dile kolay, onlar en az yirmi milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı arasındalar onlara hemen ulaşacağız. Ulusal Kanalımızın ışığını bu devasa kitleye ulaştırmanın şu an en yakıcı ve başat görevimiz olduğunu tüm Aydınlıkçılar idrak ediyorlar, çalışıyorlar ve kampanyaya var güçleri ile katılıyorlar.
Örgütlerimiz Ulusal Kanal’ı desteklemek için tüm varlıklarını ortaya koyarak hedeflerini açıkladılar. Ulusal Kanal izleyicilerinin ve Aydınlık okurlarının tamamının eksiksiz bu kampanyaya destekleri ve katılımları çok değerlidir.
Hep birlikte kollarımızı sıvayalım, çalışalım, çok çalışalım ve hedefimize bir an önce ulaşalım.