Tarım Kredi Kooperatiflerinin Cumhuriyet kurumu olma vakti
Bu kooperatifler eski tarım kredi kooperatifi değil. Anonim şirkete dönüşmüşler. İndirim açıklamasını bir anonim şirketle nasıl hayata geçirecekler? Demek ki, tarım kredi kooperatiflerinin de eski yapısına, Cumhuriyet'in kurumu olma özelliğine dönme zamanı gelmiş.
1. Önceki günkü Hürriyet Gazetesi'ndeki "Türkiye'ye mühendis göçü var" haberi çok önemliydi. Bu yeni durum 2017'den sonra, bilimsel alanda FETÖ'ye yapılan operasyonlarla başladı. ABD'de Silikon Vadisi'nde üslenmiş FETÖ'cülerin Türkiye'deki uzantılarına, TÜBİTAK'taki elemanlarına peş peşe operasyonlar. Özetle; Mafya-Gladyo Sisteminin bilimi ve teknolojiyi yok eden ve bu alanda da ülkemizi dışa bağımlı hale getiren girişimlerinin önlenmesi. Bu millî hamle kuşkusuz bilim ve teknolojinin de önünü açıyordu.
Bu operasyonların arkasından Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın açıkladığı "2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi" geldi. Bu strateji de ülkemizin bağımsızlığı için, bağımsız sanayî ve teknolojiye vurgu yapıyordu. Daha sonra bu stratejinin parçası olan "Millî Teknoloji Hamlesi" açıklandı.
Stratejinin uygulama merkezi olarak Kocaeli'nde Bilişim Vadisi kuruldu. Burada da ağırlıklı olarak büyük şirketler yer alıyordu. Bu yapılanmayı, İzmir'de kurulan Bilişim Vadisi Teknoloji Üssü takip etti.
Dikkatimi çeken; Sanayi Bakanı'nın da vurguladığı gibi süreç, "Bilimden teknolojiye, oradan üretime..." Ama, açıklanan süreçte Sanayi Bakanlığı dışında, devlet ve bilimle ilgili kurumları yok.
Doğrusu, "Üretim Devrimi'ne devlet önderlik edecek" diyoruz. Böyle olunca, sanayi ve teknoloji stratejisine ve uygulamasına da devlet önderlik edecek.
Sanayi Bakanı bu stratejinin gençlik, üniversiteler ve şirketlerle yürütüleceğini söylüyor ama, bu şirketler arasında kamu şirketleri yok. Bilişim Vadisi'nde de görüldüğü gibi, üniversiteler yok. Açıklanan projenin en temel eksiği, bilim ve teknoloji merkezinin devlet kurumlarıyla, üniversitelerle ve tabiî ki bakanlığın önderliğinde faaliyet göstermemesidir. Kuşkusuz bunlarla beraber şirket temsilcileri de olacak. Ve bu kurumlaşma sadece İzmir'de değil, Türkiye çapında örgütlenecek.
Dikkatimi çeken bir husus da, bazı kurumların (şirketlerin) halka açılması gibi çok ciddi bir projeye, konuşmalarında bir cümleyle yer vermeleri oldu. Yani bu konunun da açıklanan stratejinin ciddi bir parçası olmadığı anlaşılıyor.
Sonuç olarak; Hürriyet'in de belirttiği gibi, Türkiye'ye mühendis göçü, yani tersine göç başlamış. Ancak yukarıdaki önerilerimiz uygulanmazsa, açıklanan proje ve uygulamasıyla, devrimci, köklü bir dönüşüm olmayacağı anlaşılıyor.
2. Sayın Cumhurbaşkanı 13 Ağustos Cumartesi günü Hacı Bektaş-ı Veli'nin 751. ölüm yıldönümü nedeniyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği anma törenine katılacak. Bu törende Türkiye'nin çeşitli illerinden Alevi toplumunun temsilcileri de yer alacak. Bakanlığın davetiyesinde, "Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu'nun irfan ve medeniyetinin yapı taşı. Bu kapı, sevgi, barış, kardeşlik ve muhabbet kapısıdır" ifadeleri yer alıyor. Sayın Tayyip Erdoğan hafta başında da Hüseyin Gazi Cemevi'ni ziyaret etmişti.
Görüldüğü gibi, son günlerdeki cemevlerine ve Alevi önderlerine yönelik saldırı ve tertiplere sayın Cumhurbaşkanı en net cevabı veriyor. Gladyo'nun kurumu Rand Corparation raporlarındaki yaratıcı yıkıcılığın amacının, Türkiye'de kaos çıkartmak olduğunu başından beri söylüyoruz. Bu kaos stratejisinin en temel unsurlarından biri, etnik çatışmanın yanısıra, dinsel, mezhepsel çatışma yaratmaktır.
Ama başta Cumhurbaşkanı, devlet kurumlarının, Alevi örgütlerinin ve tüm halkımızın bu saldırılara güçlü tepkisi, Gladyo'nun kaos amaçlı tertiplerinin bozguna uğratıldığını gösteriyor. Bu saldırı ve tertipler sadece millî birliğimizi güçlendiriyor.
3. Bugünkü gazetelerde yer alan önemli haber, "Avrupa enerjide çıkış arıyor"du. Bu haberlere göre, Avrupa ülkeleri, Rusya'nın ABD yaptırımlarına cevap olarak doğalgaz kısıtlamasına gitmesi üzerine, enerji ihtiyaçlarını kömür ve nükleer santrallerden sağlamaya yönelmişler. Bu ülkelerin son yıllarda insana ve doğaya verdiği zararlardan dolayı bu kaynakları sınırlandırmalarından geri adım atmaları, sadece ABD yaptırımlarının sonuna gelindiğini gösterir. Çünkü, Avrupa ülkelerinin enerji ihtiyacını komür ve nükleer santralla sağlamaları mümkün değildir.
Türkiye bu yaptırımlara uymayarak çok doğru bir tutum sergiledi. Bırakın kısıtlanmayı, tersine petrol, doğalgaz ihtiyacımız için Rusya'yla iliskilerimizin önü açıldı. Bu fırsatı daha güçlü değerlendirmek için bir devlet görevi önümüzde duruyor.
"Enerji" ve "Devlet görevi" demişken, bugün yine gazetelerde haber olan Kalyon Holding'le BAE'li bir şirketin güneş ve rüzgar enerjisi temelli anlaşmasına değinmeden geçemem. Bu anlaşmaya göre, BAE şirketi Kalyon Holding'in hisselerinin yüzde 50'sini alıyor. Ve bu ortaklık sonucunda üretilen elektriğin iki katına çıkacağı belirtiliyor.
Güzel bir haber. Ama bu vesileyle, güneş ve rüzgardan elektrik üretim faaliyetinin sadece holdinglere bırakılmayacağını, devlet önderliğinin bu alanda da zorunluluk olduğunu vurgulamalıyım.
4. Tayyip Erdoğan'ın bugün Tarım Kredi Kooperatiflerine çağrısı önemliydi. Sayın Cumhurbaşkanı bu çağrısında, "Sen kâr amacıyla çalışmayacaksın. Sadece başa baş noktasında vatandaşımı koruyacaksın" diyordu. Ayrıca bu kooperatiflerin ette yüzde 25 indirim yapacağını açıklıyor, bundan sonra sıranın buğday, şeker, un, zeytinyağı ve ayçiçek yağında indirime geleceğini söylüyordu.
Güzel de, bu kooperatifler eski tarım kredi kooperatifi değil ki. Anonim şirkete dönüşmüşler. Bu açıklamayı bir anonim şirketle nasıl hayata geçirecekler? Demek ki, tarım kredi kooperatiflerinin de eski yapısına, Cumhuriyet'in kurumu olma özelliğine dönme zamanı gelmiş.