'Tayyip Erdoğan Filistin Yardım Fonu'nun kurulması
Sn. Erdoğan'ı millet olarak 1990'lardan beri tanıyoruz. Arap milletleri de 2002'den itibaren tanıdılar. Hayli zaman geçti. Seveni var, sevmeyeni var fakat yurtdışında önemli bir marka oldu
Bir çok Arap ülkesine gidince ve yabancı biri ile ilk temas kurduğunuzda, Türkiye'den geldiğinizi beyan ettiğinizde sıklıkla 'Erdoğan' ile ilgili bir laf gelir. Genelde daha az eğitimli ve nispeten fakir olan esnaf kesimi ile temaslarda daha çok 'Erdoğan' ismini olumlu manada duyarsınız. Bir dönem 'Hasan Şaş' nedense daha popülerdi fakat son dönemde tekrar 'Erdoğan' markası öne geçti.
Ortada Türkiye ile özdeşleşmiş bir marka oluşmuş. Mısırlıya, Faslıya, Suriyeliye, İngiltere'de yaşayan Müslümanlara sorduğunuzda akıllarına ilk gelen isim 'Erdoğan'.
Erdoğan markasından sonra akıllara gelen diğer markalar 'Antalya', 'Şiş kebap', 'İstanbul', 'Galatasaray' gibi markalar. Antalya, İstanbul, Galatasaray ve 'Şiş Kebap markalarımızın karşılığında ülkemizin bir turistik geliri oluşuyor. 'Tayyip Erdoğan' markasını ise daha iyi kullanabilmemiz gerekir.
Arap dünyasından güçlü devrimciler, liderler çıkmıştır fakat bunların çoğu daha seküler niteliktedir. İslami söylemi olan liderlerin önemli bölümü beklentileri karşılayamamıştır. Erdoğan'ın durumunda ise ortada güçlü bir devlet vardır, başında da İslami söylemleri olan bir lider profili vardır ve eğrisiyle doğrusuyla Erdoğan, Müslüman ağırlıklı toplumların çoğunda marka olmuştur.
Malum Filistin’de, İsrail'in vahşeti kaynaklı büyük bir trajedi yaşanıyor. Benzer trajedi Lübnan'da da var. Bu trajedinin önümüzdeki aylarda ve yıllarda daha da büyümesi olasıdır. Sadece en son patlatılan çağrı cihazları durumunda dahi binlerce insan sakatlanmıştır. Gazze'de olanlar, Lübnan'da olanlar, bu ülkelere büyük miktarda maddi ve tıbbi yardımın ve hizmetin ulaştırılmasını gerektiriyor. Dolayısı ile Tayyip Erdoğan markasının en iyi kullanılabileceği alanların başında, bu amaç ile bir fon kurulması, dünya Müslümanlarından para toplanması ve bu paralar ile Filistin, Lübnan, Suriye gibi saldırıya uğramış ülkelere tıbbi ve ekonomik desteklerin götürülmesi gelebilir.
Böyle bir fonun Türkiye'den para toplaması doğru olmaz çünkü olay BDDK müdürünün çocuğunun düğününe finans yöneticilerini çağırmasına dönüşür. Bu durum gayri ahlakidir ve istenmez.
Dipnot: Uyum yöneticilerinin görevlendirildiği ülkelerde (İng: Compliance Officer) ayrıca gayri hukukidir ve ilgili kişi ve şirketler kamuya rüşvet suçundan ilgili Sermaye Piyasaları Otoritesi tarafından cezalandırılırlar. Farzı Misal, Turkcell'in yöneticisi o düğüne gidip şirket bütçesinden altın taktıysa ve bu durum Amerikan adalet bakanlığına veya SEC'e şikayet edilirse, FCPA kanunu gereği, Amerikan Adalet Bakanlığı soruşturma açar ve Turkcell, Amerikan borsasında işlem gördüğü için kamu yetkilisine rüşvetten kallavi bir ceza alır. CEO'yu dahi götürebilir konu. (Turkcell elbette ABD'de borsada olduğu için bir örnektir, böyle işlere girmeyeceklerini biliyoruz ve muhtemelen ilgili birimleri kuruludur)
Konumuza dönersek, Türkiye'nin Kızılay başta olmak üzere yeterli destek mekanizmaları vardır. 'Tayyip Erdoğan' markasının Türkiye'de pazarlanmasına ve fonun para toplamasına ihtiyaç yoktur.
Diğer taraftan Avrupa'da zaten yardım kuruluşlarına para toplanması konusunda altyapı gelişmiştir ve kanallar açıktır. Metro istasyonlarına Tayyip Erdoğan'ın resmini asarsak, altına hesap numarasını yazarsak, üzerine 'Filistin yardım fonu' veya benzeri bir isim koyarsak, bu hesaplara yüz milyonlarca dolar akar. Malezya'dan Bangladeş'e, Cezayir'den, Mısır'a, İngiltere'den, Amerika'ya, Kuveyt'ten Fildişi Sahili'ne kadar , çoğu Müslümanlardan olmak üzere büyük miktarda paranın bu fona akmasını bekleyebiliriz.
Bir konuyu açalım. Dünya Müslümanları zaten Filistin'e destek olmak için bağış yapıyorlar ama kullandıkları kanallar güvenilir kanallar değil, onlar da biliyorlar bunu ve bu yardımlar sınırlı kalıyor. Çoğu ülkede bu tür para toplayan yardım kurumları fazlaca politik etki altında.
Dünyada ismi bilinen politik kişilerin, bazen aile soy isimleri ile, bazen kurumları adına, çeşitli hayır işleri ve bazen örtülü politik amaçlar için bu tür fonları kurduğunu biliyoruz.
Misal böyle bir fon kuruldu ve dünyadan her sene 1 milyar dolar bu fona geliyor. Türkiye'ye bu işin ne faydası var? Madem paralar Filistin'e veya Lübnan'a aktarılacak, Türkiye bu işten ne kazanacak? Öncelikle bu paralar Filistin'e dolar olarak aktarılmayacak. Gıda, sağlık malzemesi, elektrik altyapısı, enerji satışı, hastane inşaatı vs. olarak aktarılacak, yani aslında paranın büyük bölümü Türkiye'den ürün ve hizmet satın alımına gidecek bu da Türk ekonomisini büyütecek, istihdam alanları açacak. Diğer taraftan önemli büyüklükte bir fon, sosyal amaçlar ile ve meşru bir hukuki zemin ile yurtdışında harcanacak. Gerek Birleşmiş Milletler ‘in yardım faaliyetleri olsun gerek ABD'ye bağlı USAID gibi kurumların faaliyetleri olsun, bunlar bol miktarda istihbaratçı personel ile yapılmaktadır. Bu oyunun kuralını biz koymadık, bu iş böyle yapılıyor. Türkiye de bu fonun sağladığı maddi imkanlar sayesinde, yardımları dağıtırken politik ve istihbarat ayak izini Batı Asya ve Afrika başta olmak üzere belirli coğrafyalarda genişletebilir.
Diğer önemli nokta şudur: Bu fon marka olarak 'Erdoğan' ismini ve afişlerinde yüzünü, sloganlarını vb. kullanmalıdır ama yönetim olarak şahıs veya aile yönetiminde olmamalıdır. Devletin doğrudan kontrolünde kurumsal bir yapıda olmalıdır. Etkin denetim mekanizmalarına tabi olmalıdır. Seçim dönemlerinde seçim kampanyalarına buradan fon aktarılamamalıdır. Misal THY bir kamu kurumudur ama reklam yüzü olarak Kevin Costner'ı veya basketbol yıldızlarını kullanmaktadır. 'Tayyip Erdoğan' markası da benzer şekilde, milli menfaatleri belli bölgelerde ilerletmek için Devlet tarafından kullanılması gereken bir markadır.
Filistin ve Lübnan'da yaşanan ve belki yakın gelecekte, Mısır, Ürdün, Suriye, İran vs. bölge ülkelerine yayılma riski olan çatışmaların yarasını sarmak için büyük miktarda insanı yardım sağlanması gerekecektir. Bu işin organizasyonu için Türkiye, konumu itibariyle doğru yerdedir. 'Recep Tayyip Erdoğan Palestine Fund' veya bu minvalde bir Fon ismi ile Avrupa metro istasyonlarının reklam panolarını, otobüs duraklarını süslemekte fayda olacaktır.
Jeopolitik konjonktürden ve Türkiye'nin bölgede artan etkisinden dolayı Erdoğan'ın yurtdışındaki tanınırlık seviyesi bu aralar yüksek seviyededir. Bu iş için en uygun zaman bu dönemdir. Bundan 5 sene sonra bu fırsat kaçmış olabilir.