Tek kutuplu dünya ile savaş Moskova'dan yayılıyor
Rusya Federasyonu, 26 ve 27 Şubat tarihlerinde Batı hegemonyasına meydan okumak üzere Moskova'ya gelen tam 130 ülkeden 500'ü aşkın katılımcıya ev sahipliği yaptı. Aydınlık ve Ulusal Kanal ekibi olarak bu ümit, coşku ve fikirle dolu II. Uluslararası Rus Dostları Kongresi'ni yerinde takip ettik.
Rusya hakkında hem objektif hem de güvenilir bilgiyi küresel çapta yaymak, böylece Rusya karşıtı propaganda ve mitlere karşı koymayı hedefleyen Rus Dostları Hareketi (MIR), Batılı ülkelerin Rusya'yı diplomatik ve ekonomik olarak izole etme çabalarına karşı koyma stratejisinin önemli bir unsuru. Hareketin söyleminin temelinde, Batı'nın Rusya'ya yaptırım uygulama ve onu izole etme girişimlerinin sadece etkisiz kaldığı değil aynı zamanda ters etki yarattığı inancı yatıyor.
Nitekim, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in tabiriyle “Kolektif Batı”nın Rusya'yı ısrarla izole etme arzusu tam tersi bir etki yaratarak Batı propagandasının hedefe koyduğu ülkelerde Rus dostu politikacıların, uzmanların ve kamuoyu liderlerinin güçlenmesine, birlik olmasına yol açıyor.
Kongreye katılan 130 ülkeden tüm bu insanlar, Batı'da eşi benzeri görülmemiş yöntemlerle körüklenen Rusofobik histeriye, diplomasiyi güçlendirmeyi amaçlayan yapıcı, yaratıcı, entelektüel faaliyetlerle karşı koyma konusunda ortak bir arzuyu paylaşıyor. Kaçınılmaz sona doğru yaklaşan tek kutuplu dünyayı egemen güç olarak muhafaza etmeye yönelik umutsuz çaba, çok kutupluluk hareketinin yeni bir dünya düzeni kurma tutkusu karşısında geriliyor. “Kolektif Batı”nın kendi kurallarına dayalı düzenini tüm dünyaya yayma talebi çeşitli devletlerin, güç merkezlerinin, medeniyetlerin adalet ve eşitlik taleplerini hayata geçiriyor.
RUSYA ÇEKİM MERKEZİ OLDU
Tüm kıtalardan üst düzey aydınların kongreye coşkulu katılımı, sözleri, hedefleri ve beklentileri çok açıkça gösteriyor ki Rusya, Batı'nın baskı altına aldığı, yok saydığı, ezmeye ve yok etmeye çalıştığı herkes için bir çekim merkezine dönüşmüş durumda. Tüm delegasyonların ısrarla dile getirdiği gibi “Rusya'nın Ukrayna'daki mücadelesi hepimizin mücadelesidir, o halde onun zaferi özgür bir dünyaya giden yolda hepimizin zaferi” olacaktır.
'ÖZGÜR İRADE OLMADAN ÖZGÜRLÜK VAR OLAMAZ'
Tek bir koltuğun dahi boş kalmadığı 570 kişilik kongre salonunda ilk günkü etkinliğin açılış konuşmasını, bir gece önce Moskova'nın en meşhur otellerinden tarihi Metropolitan'da düzenlenen resepsiyonun tartışmasız yıldızı ve ilgi odağı Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova yaptı. Sözlerine “LGBT hakları” bağlamında Batı dünyasının kullanmaktan kaçındığı “bayanlar ve baylar” ifadesiyle başlayarak salondan büyük alkış alan Zaharova, yeni bir dünya düzenine geçişin kaçınılmazlığına işaret etti.
Sözcü, dünya ekonomisinin yapısal olarak yeniden şekillendirilmesi, ulusal öz farkındalığın artması, kültürel çeşitliliğin sürdürülmesinin gerekliliğini vurgulayarak, Batı egemenliğindeki uluslararası kuruluşların dünyayı oluşturan çoğunluğu “görmezden geldiğini, manipüle ettiğini ve bilinçli olarak ihtiyaçlara cevap vermediğini” belirtti. Herhangi bir diktatörlüğü, idari kontrolü ya da totalitarizm unsurlarını temsil etmediklerinin altını çizen Zaharova, “özgür irade olmadan özgürlüğün var olamayacağını” ısrarla belirterek, bunun “ülkelerimizin hayata geçirmekte olduğu bütünleşmenin temeli” olduğunu aktardı.
ÇOK KUTUPLULUK NEDİR?
Rus Dışişleri Sözcüsü'ne göre dünya devletlerinin çatışma olmadan birbirleriyle uyumlu biçimde yaşayabilmesinin anahtarıysa kongrenin ilk gününün ana gündem maddesi olan “çok kutuplulukta” yatıyor. Çok kutupluluğu devletlerin egemenliğinin güçlendiği ve Batı'nın buyruklarını kabul etmeyenler için yepyeni fırsatların ortaya çıktığı bir dünya olarak tanımlayan Zaharova, özgür ülkelerin kendilerini Batı baskısı olmadan kendi öz değerleri üzerinden tanımlamak istediğine işaret etti. Rus siyasetçi, önkoşulları olmayan, emretmeyen, iyi niyete ve özgür iradeye dayalı “birleştirici bir gündem oluşturuyoruz” ifadelerini kullanarak, erozyona uğrayan kültürel değerlerimizin korunabilmesi için “saldırgan ve yıkıcı” Batı ile savaşmaya “mecbur olduğumuzu” sözlerine ekledi.
'ORTAK YÖNÜMÜZ HEGEMONYAYI REDDETMEK'
Konuşması merakla beklenen Rus siyaset bilimci ve filozof Aleksandr Dugin, çok kutuplu yeni bir dünya inşa edecek insanların Moskova'da bir araya geldiğini ilan ederek sözlerine başladı. Kongreye katılan herkesin kendi medeniyetini ve kendi değerlerini temsil ettiğini söyleyen Dugin, büyük bir değişimin başladığına işaret etti. Emperyalizmin “tek kültür, tek sistem, tek ekonomik model” dayatması üzerinden kimliğini, benliğini, kültürünü yitirmiş cyborg'lar yaratmak istediğini belirten Rus filozof, katılımcıların ortak yönünün ABD hegemonyasını ve tek kutuplu bir dünyayı kategorik olarak reddetmek olduğunu belirtti.
‘BATI’YLA SAVAŞ UKRAYNA VE GAZZE’DE BAŞLADI’
"Tek kutuplu dünya, tek ideoloji haline gelen liberalizmin zaferidir. Ancak çok kutupluluk bu ideolojiye bir itirazdır" diyen Dugin, çatışmanın bir bütün olarak Batı ile değil, diğer medeni ülkelere dayatılan Batı ideolojisi ile olduğunu vurguladı. Batı boyunduruğuna baş kaldırmanın “bizleri birleştirdiğini” belirten Dugin, çok kutupluluk fikri “gelişim sürecinde” olsa da Batı'yla olan fiili savaşın “hem Ukrayna'da hem de Gazze'de çoktan başladığını” ifade etti.
Rus siyaset bilimci, küreselci seçkinlere meydan okumak isteyen “elitin” Moskova'da birleştiğini belirtti ve bu karşıt gücün muazzam bir entelektüel potansiyele, eğitime, iradeye ve bilgiye sahip olduğunu vurguladı. “Biz gerçekten yeni bir dünya yaratıyoruz” diyen Dugin'e göre Batı hegemonyasını dengeleyecek çok kutupluluğun parametrelerini küreselcilik karşıtı bu elit inşa edecek.
'GELENEKSEL GÜÇLER DAYATMALARI YERLE BİR EDECEK'
Rus Filozof, Rusya'nın Batı'ya karşı gelme konusunda yalnız olmadığını, Çin'den Latin Amerika'ya, Afrika'dan Orta Doğu'ya ve Hindistan'a kadar çok kutuplu dünya fikrinin “yeni sömürgecilik karşıtı mücadelede” birleştiğini söyledi. Vladimir Putin'in dış siyasetinin yeni bir dünyayı müjdelediğini ifade eden Dugin, önceki yıllarda mümkün olmayan meydan okumaların artık hayata geçmeye başladığını, düşünce yapımızda derin değişikliklerin meydana geldiğini söyledi. Yeni sömürgeciliğin panzehrinin ulusal kimliklerimize sahip çıkmaktan geçtiğini konuşmasında sık sık tekrar eden Rus filozof, Batı'nın modernizm kisvesi altında yaptığı dayatmaların “geleneksel güçlerce yerle bir edileceğini” belirtti. Batılı halklara da değinen Dugin, onların da “tek kutupluluğun kurbanları” olduğunu ve kesinlikle “düşman” olarak görülmemeleri gerektiğini vurguladı. Rus siyaset bilimci sözlerini Batı'nın sahteliğine karşı “gerçek insanlar biziz” ifadeleriyle noktalayınca salonda alkış tufanı koptu.
'BÖL VE FETHETE KARŞI BİRLEŞ VE GELİŞ'
Çin Komünist Partisi'nin önde gelen uluslararası ilişkiler uzmanlarından Chang Weiwei forumda yaptığı konuşmada tek kutuplu dünya kavramının modasının geçtiğini vurguladı. Tek kutupluluğun “ahlaksız, adaletsiz ve yersiz” olduğunu belirten Chang, bu düzenin Çin ve Rusya'nın uluslararası konumlarının güçlenmesi ve BRICS'in Güney yarımküre ve Doğu ülkelerini de ittifaka dahil edecek şekilde genişlemesiyle değişeceğini söyledi. “Renkli devrimler” icat ederek, savaşlar çıkararak, "böl ve fethet" mantığıyla hareket ederek Batı'nın sahip olduğu her şeyi bir silah olarak kullandığını söyleyen Chang, Çin’in “bu manzarayı sonsuza kadar değiştirdiğini” aktardı. Bu yöntemlerin yerine "birleş ve geliş" sloganına inanıyoruz diyen Çinli siyasetçi, dünya çoğunluğunun Batı ile olan çatışmasında Rusya’yı desteklediğini ifade etti. Dünya halklarının Rusya’yı izole edenleri “izole edeceğini” bildiren Chang, yeni dünya düzenin çok kutupluluktan geçtiği vurgusunu yaptı.
'BATI İNSANOĞLUNUN EN BÜYÜK DÜŞMANI'
Pan-Afrikanizm'in liderlerinden Benin asıllı Fransız vatandaşı Kemi Seba, jeopolitik ve teolojik olmak üzere karma bir III. Dünya Savaşı'nın halihazırda devam ettiğini ifade etti. Seba, Afrika'nın Batı hegemonyası ve bunun sonuçları hakkında sanılandan çok daha fazlasını bildiğinin altını çizdi. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, “insanlığın beşiği olan kıtanın”, daha adil bir dünya düzeninin inşası için bir “pusula işlevi göreceğine” işaret eden Seba, çok kutupluluğun dünya tarihinin bir parçası haline geleceğini ayrıca bu yeni meydan okumanın eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı olduğunu vurguladı. Batı’yı insanoğlunun “en büyük düşmanı” olarak tanımlayan Afrikalı lider, mevcut durumu “iyilik ile kötülüğün savaşı” ifadesiyle nitelendirdi.
'EN BÜYÜK TEHDİT ULUSAL EGEMENLİĞİN YOK OLMASI'
Katolik Kilisesi adına bir konuşma yapan Katolik Kilisesi Psikoposu İtalyan Carlo Maria Vigano, insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük tehdidin Batı'nın “ulusal egemenlikleri kademeli olarak ortadan kaldırması” ve “kukla hükümetlerle yeni bir dünya düzeni kurması” olduğunu söyledi. Savaşın “küreselcilere ve kötülüğe” karşı verildiğini belirten din adamı, Batı'nın halkları “aşağıladığını, köleleştirdiğini, manipüle ettiğini” vurgu-layarak dünyanın üçüncü bir büyük savaşa sürüklendiğini vurguladı.
'TEK KUTUPLULUK BATI'YI YÜCELTEN BİR VİRÜS'
Malezya'dan gelen Şeyh İmran Hüseyin, İslam'a konuşma şansı verildiği için minnettar olduğunu söylerek konuşmasına başladı. İnsanlığın bir aile olduğunu, Batı'daki inancın aksine “kimsenin kimseye üstünlüğü olamayacağını” belirten Hüseyin, tek kutupluluk “Batı'nın üstünlüğünü vurgulayan bir virüsten başka bir şey değildir” ifadelerini kullandı.
Müslüman din adamı, Batı'nın kurallarına uymadan uygarlaşılamayacağı iddiasını ise bir “hastalık” olarak tanımladı. Yarınki sayımızda hem 26 Şubat'taki konuşmaların devamını hem de kongrenin ikinci gününde yapılan tartışmaların bir özetini sunmaya devam edeceğiz.