15 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tek Libya

Libya’da tek meşru yabancı asker olan Mehmetçik, ileri teknolojik donanımıyla bölgeye çıkarma yaptı ve iç savaşın seyrini değiştirdi. Serrac Hükümeti böylelikle derin kıskaçtan kurtulmuş oldu.

Tek Libya
A+ A-
CAN DEMİR

Libya’da tek meşru yabancı asker olan Mehmetçik, ileri teknolojik donanımıyla bölgeye çıkarma yaptı ve iç savaşın seyrini değiştirdi. Serrac Hükümeti böylelikle derin kıskaçtan kurtulmuş oldu. Oradaki askeri varlığımızın hukuki dayanağı ise Birleşmiş Milletler tarafından da tanınan Libya Hükümetinin daveti.

Türkiye’nin Libya’dan aldığı ilk önemli davet değildi bu. İlişkilerin çok eskiye dayandığı, yakın tarihe kadar da Osmanlı coğrafyasına dahil olan bu ülkeye 1940’lı yıllarda bir valimizi, Sadullah Koloğlu’nu, geçici olarak Başbakanlık yapması için yine Libya’nın daveti üzerine göndermiştik. İki ülke arasındaki köprüler bu denli sağlam iken Libya’nın kaderine, daha doğrusu Atlantik kampının planlarına terk edilmesi düşünülemezdi. Üstüne üstlük Türkiye Doğu Akdeniz’de kıskaca alınmaya çalışılırken Akdeniz’e kıyısı olan ve Türkiye’nin deniz komşusu olan Libya’ya destek, içinde tarihi fırsatları da barındırıyordu. İşgalci Batılı ülkelerle yurtsever Asya milletleri arasında yeni bir sıcak mücadele alanı doğuyordu. Bu maddi gerçeği kavrayamayanlar ya da kendi dünyalarının düşlerinden uyanamayanlar bu siyasi-askeri hamleyi “Erdoğan İhvan'a destek olmak için Libya’ya asker yolladı” düzeyine indirgemişlerdir. Bu kafa şüphesiz, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı zorlu siyasi problemlere ufuk açıcı hiçbir çözüm ortaya koyamaz.

DENİZ YETKİ ALANLARININ BELİRLENMESİ

Denize kıyısı olan ülkeler kıyılarından itibaren 12 mil boyunca egemenliklerini sürdürdükleri karasularına sahiptir (Ege Denizinde 6 mil). Kara ülkesinin deniz altındaki uzantısı sayılan kıta sahanlığı ise kıyıdan itibaren 200 mile kadar olan sınırdır. Kıta sahanlığı üzerinde egemenlik hakları sınırlıdır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) amir hükmü gereğince kıta sahanlığı ve karasuları için herhangi bir anlaşma yapılmasına ve ilan edilmesine ihtiyaç yoktur. Fakat kıta sahanlığında bulunan doğal kaynakları ve egemenlik haklarını kullanma anlamına gelen Münhasır Ekonomik Bölge denilen deniz yetki alanlarının kıyıdaş ülkelerle anlaşmalarla paylaşılması ve belirlenmesi şarttır. BMDHS bu paylaşımın nasıl olacağı konusunda ‘hakça’ paylaşım ilkesini ortaya koymuşsa da hangi usullerle yapılacağının detaylarını vermemiştir. Bu nedenle paylaşım konusunda farklı görüşlerin, doktrinlerin savunulması söz konusu olmuştur. Bu yüzden yapılacak deniz yetki alanlarının paylaşımını sağlayan anlaşmalar, kabul ettiği doktrinler ve yaklaşımlar ile oluşturacakları ‘yapılageliş kuralları’ sayesinde kendilerinden sonraki anlaşmalara da büyük oranda etki edecektir.

DENİZ YETKİ ALANLARI MUTABAKATI

İşte Türkiye ve Libya arasında 27 Kasım 2019’da yapılan anlaşma tam da böyle bir anlaşma. Önemi hem Türkiye’nin ilk deniz yetki alanları paylaşım anlaşması olması hem de Doğu Akdeniz’de paylaşımın nasıl yapılacağı konusunda Türkiye’nin tezlerini ve yaklaşımını başka bir Doğu Akdeniz kıyıdaşı ülkeye kabul ettirmesidir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan arkalarına Avrupa Birliği’ni de alarak (AB), Sevilla Üniversitesinden bir profesörün hazırladığı paylaşım haritasının arkasına sığınarak Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de 40 bin kilometrekare bir alana hapsetmeye çalışmak istiyorlardı. Türkiye bu açmazdan tarihi bir diplomatik hamleyle, Libya ile anlaşma yaparak sıyrıldı. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias deniz yetki anlaşmalarının sadece komşu ülkeler arasında yapılabileceği iddiasıyla bu anlaşmaya karşı çıksa da Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)’nin 74. ve 83. maddeleri çok açık: “Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında münhasır ekonomik bölgenin (kıta sahanlığının) sınırlandırılması (…) anlaşma ile yapılacaktır”. ‘Sahilleri karşı karşıya olan’ ifadesi bu anlaşmanın yolunu açmıştır. Böylece Kaş-Marmaris ile Libya’nın doğusundaki, Türkiye’ye bakan Derne-Tobruk sahilleri karşılıklı komşu sayılarak bir projeksiyon çizildi ve deniz yetki alanlarımız Libya ile görüşülerek belirlendi. Üstelik Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki diğer tezleri de uygulama alanı bulmuş oldu: ortay hattın kıyı uzunlukları dikkate alınarak belirlenmesi, coğrafi üstünlüğün paylaşımda dikkate alınması, Meis gibi Yunan adalarının kıta sahanlığının olmaması bunlardan bazıları. Bu tezlerin uygulama alanı bulması demek, uluslararası deniz hukukunun kaynağı olan örf adet kuralına dönüşme fırsatı yakalaması demek. Yani Doğu Akdeniz’de işlerin Türkiye’nin istediği gibi gitmesi demek.

MUTABAKATIN KALICILAŞMASI

Bu mutabakat BM kayıtlarına girse de henüz geçerli sayılmaz. Bunun için Libya iç hukukunca belli aşamalardan geçerek onaylanması gerekmektedir. O yüzden Serrac’ın Libya’da tam hakim olması bu mutabakatın geleceği açısından oldukça önemli. Mutabakat bizim için de çok önemli olduğundan askeri düzeyde Libya’da bulunan ve Serrac’a destek verdiğini resmi olarak ilan eden tek ülkeyiz. Sahada tam askeri düzeyde olmasa da Rusya’nın Wagner isimli paralı asker grubu da Hafter’e destek veriyor. Bu da Türkiye’nin Rusya ile Libya’da da işbirliğini kaçınılmaz, hatta zafer için zorunlu kılıyor. Bu işbirliği Türkiye –Rusya stratejik ortaklığını ileri bir merhaleye taşıyacağından oldukça da faydalı olacaktır. Aksi takdirde Libya’da Batılı güçlerin mevzi kazanması, kazandıkları mevzileri artırması kaçınılmaz.

LİBYA BÖLÜNMEMELİ

Türkiye’nin desteklediği Serrac Hükümeti ülkenin nüfus olarak da yoğun olan Batı tarafını kontrol etse de Hafter güçleri Doğu bölgesini işgal etmiş durumda. Hacim olarak da daha fazla alana yayılmışlar. Libya’nın Türkiye’ye bakan kıyıları da işgal ettiği bu alanlara dahil. Bu kıyıların Libya’nın geleceğinde Serrac dışında başka bir otoritenin egemenliği altında olmaması, Türkiye Libya anlaşmasının sağlığı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Sevr türü planları bozması açısından hayati önemdedir. Bu yüzden Serrac’ın otoritesi bölünmez tek Libya üzerinde kesin oluncaya dek Türkiye siyasi-askeri-diplomatik olarak ne gerekiyorsa yapmalıdır.

Son Dakika Haberleri