18 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

The Economist: Ankara Moskova’ya yardım ediyor

İngiliz The Economist dergisi, ABD baskısına rağmen Rusya’ya karşı tutum almayan ülkeleri ele alan bir makale yayımladı. Makalede, Türk hükümetinin Rusya’ya karşı tutum almadığı ve ekonomik olarak Putin’e “hayat kurtaran” öneriler sunduğu belirtiliyor.

The Economist: Ankara Moskova’ya yardım ediyor
A+ A-
ORÇUN GÖKTÜRK

The Economist’te yer alan makale esas olarak Türkiye, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin Ukrayna krizinde Rusya’ya yakın tutumları ve ABD’nin yaptırım baskısına direnmelerini ele alıyor. Dergi, geçen yıl sonunda yapılan “Demokrasi Zirvesi”ne atıf yaparak başlıyor ve ABD lideri Biden’ın “çağımızın esas mücadelesi otokratlara karşı” ifadesini Ukrayna’ya yönelik Rusya’nın askeri müdahalesiyle birlikte ele alıyor. ABD ve çoğu Avrupa ülkesinin Putin ve Rusya’ya karşı duruşunu “demokrasi ittifakı” olarak nitelendiren The Economist, jeopolitiğin ise tam olarak Amerika’nın istediği gibi işlemediğini söylüyor.

TÜRKİYE SÖZ DİNLEMİYOR

İngiliz dergide yer alan makalede Türkiye, “demokrasinin kuşatma altına olduğu ülke” olarak iddia ediliyor. Türk hükümetinin Rusya’ya karşı tutum almadığını ve ekonomik olarak Putin’e “hayat kurtaran” öneriler sunduğu belirtilen yazı şöyle devam ediyor:

“Demokrasinin kuşatma altında olduğu büyük stratejik öneme sahip bir ülke olan Türkiye’yi ele alalım. Türk lider Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik Batı kaynaklı eleştiriler, savaş başladığından beri sessizliğe gömüldü.”

“Erdoğan, Ukrayna’ya sempati duyarken ve son derece etkili savaş uçakları satarken, Rusya’ya yönelik yaptırımlara da karşı çıktı ve hava sahasını Rus uçaklarına açık tuttu. Erdoğan ayrıca Putin’e finansal bir can simidi uzattı ve Türkiye ile Rusya arasındaki ticaretin ruble veya altın kullanılarak yapılmasını önerdi. Ülkelerinde zulümden kaçan sıradan Ruslar Türkiye’de bir sığınak buldular. Bu sayede Rus oligarşileri, Batı yaptırımlarından kaçabildiler. Putin’in milyarder arkadaşı Roman Abramovich’e ait iki süper yat Türk limanlarına demirledi.”

“Batılı yetkililer Türkiye’yi Rusya konusunda daha sert bir tutum almaya çağırıyorlar. Türk demokratlar, Erdoğan’ın kendisini eleştirenleri tutuklama ve medyayı susturma alışkanlığına karşı Batı’nın hoşgörüsünü sağlama gibi yüksek bir bedel talep edeceğinden korkuyor. Erdoğan 1 Mart’ta, Türkiye’ye AB üyeliği yolunda hızlı bir rota çizilmesini önerdi. Fakat bir hafta sonra, Biden’ı Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemi nedeniyle Türkiye’nin savunma sanayisine karşı uygulanan yaptırımları kaldırmaya çağırdı. Bu gelişme üzerine ABD, Türkiye’nin S-400’leri Ukrayna’ya göndermesini içeren bir çıkış yolu önerdi. Bunun teknik ve siyasi nedenlerle hayata geçmesi ise pek mümkün değil.(…) Ancak Amerika hâlâ Erdoğan ile pazarlık yapabilir. ABD, ilk Soğuk Savaş sırasında demokratik olmayan bir Türkiye’ye katlandı. Bunu Yeni Soğuk Savaş’ta da yapabilir.”

ÇİN, HİNDİSTAN, BREZİLYA, GÜNEY AFRİKA, İSRAİL…

Makalede Çin, “Putin’in en önemli destekçisi” olarak belirtiliyor. Hindistan’ın ise Rusya’nın en büyük silah alıcılarından biri olduğu belirtilerek Putin’i kınamayı reddettiğine dikkat çekiliyor. Sovyetler Birliği’nden bu yana Rusya ile sıkı ilişkileri olduğu vurgulanan Güney Afrika’nın da Ukrayna’daki durumun suçunu NATO’ya attığı ifade ediliyor. Brezilya yönetiminin “tarafsız” kalarak ABD yanında yer almadığı söylenirken, İsrail’in bile “arabulucu rolüne büründüğüne” işaret ediliyor.

‘OTOKRATLARA TAVİZ VERMEYELİM’

Makalenin yazılış amacının Biden’a yönelik önemli bir “uyarı” olduğu ise başlıkta ve yazının ilerleyen bölümlerinde karşımıza çıkıyor. Putin’e karşı kurulmaya çalışılan koalisyon içinde “otokrat” olarak nitelendirilen ülkelerin “suçlarını es geçmeyelim” teması yazı boyunca tekrar ediliyor:

“Sayın Biden’ın otoriter rejimlerden yardım istemesi, Batı’nın Soğuk Savaş sırasında anti-komünist müttefiklerinin suiistimallerini görmezden gelmesi gibi, şimdi Putin’e karşı bu ülkelere yine çirkin tavizler vereceğine dair endişeleri uyandırıyor. Bunu yapmak, diplomatik ve siyasi zorluklar doğuracaktır. Komünizm hayaletine direnmek için uzlaşmanın gerekli olduğunu iddia etmekle karşılaştırıldığında, otokrasiye karşı koymak için otokratların gözüne girmek gerektiğini -yurtdışındaki müttefiklere ve ülke içindeki seçmenlere- iddia etmek çok daha aldatıcı olabilir.”

POLONYA ÇIKMAZI

Yazıda Polonya örneği verilerek ABD’nin içine düştüğü çıkmaz şu sözlerle ifade ediliyor:

“Polonya Türkiye’den çok daha demokratik, ancak son birkaç yılda hükümeti yargıçlara müdahale etti ve muhalefetin ve medyanın üzerine yürüdü. Bu nedenle AB, Polonya için tahsis edilen pandemi kurtarma fonundan 40 milyar dolarını dondurmuştu. Ancak bugün Polonya, Ukraynalı mültecileri memnuniyetle karşıladı ve Ukrayna direnişinin kendi topraklarından geçmesine izin verdi.

“Bu, Polonya hükümetinin yargı üyelerine yönelik baskıcı tutumlarını yumuşatmaya teşvik edebilir. Ama bunun tersi de mümkündür. Polonya’nın Batılı ortakları, Ukrayna üzerinde oynadığı önemli rol nedeniyle suiistimalleri görmezden gelebilir. Biden yönetimine yakın bir uzman, ‘Durum göz önüne alındığında şu anda Polonya’da hukukun üstünlüğünü zorlamak çok garip olur’ diyor.

“Bu arada eleştirmenler, Polonya hükümetinin eski baskıcı tarzını artırmak için daha fazla Rus saldırganlığı hayaletini kullanacağından, Polonya kurumları üzerindeki kontrolünü sıkılaştıracağından ve liberaller, feministler, eşcinseller gibi içerideki ‘düşmanlara’ yönelik saldırıları hızlandıracağından korkuyor.”

PETROL ÜRETEN ÜLKELERİN BAĞIMSIZLIK EĞİLİMİ

Yazıda artan enerji ve petrol fiyatları üzerine Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi 13 ülkenin Freedom House tarafından 11’nin “anti-demokrat”, 2’sinin de “kısmi demokrat statüsünde olduğu belirtiliyor ve bu ülkelerin ABD ve Batı ile arasının açıldığına işaret ediliyor. Suudi Arabistan’ın Çin ile petrol ticaretini dolar yerine Çin parası yuan ile yapma girişimi vurgulanarak Körfez ülkelerinin Batı’dan bağımsız kararlar aldığı belirtiliyor.

Makalenin son bölümü ise olgulara dayanmayan bir “niyet mektubu” ifadeleri ile dolu. Rusya’nın savaşı kaybedeceği, bunun sonucunun Suriye ve Belarus’a kadar uzanacağı, Esad ve Lukaşenko iktidarlarının düşeceği iddia ediliyor. Yine de Putin’in “olası zaferi” de ele alınarak “Bay Putin kazanırsa bu dünyanın her yanında güçlü adamlara ilham verebilir.” denilerek Ukrayna’nın Batı için düşmesinin dünya genelinde kendileri açısından hüsran senaryosuna da yer veriliyor.

ABD Türkiye Rusya Ukrayna Savaş Recep Tayyip Erdoğan Vladimir Putin The economist