23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tıbbın köşe taşları: Eski Çağlarda insan, hayvan ve hekimlik etkileşimleri

Eski Yunan mitolojisinde iki hekimliğin birlikte temsil edildiğini görürüz. Yunan mitolojisinde sürülerin koruyucusu olarak küçük tanrıların varlığı kabul edilmiştir. Bunlar yarı insan yarı hayvan olarak temsil edilmiş Centaur’lardır. Bunlardan biri de yarı insan yarı at olan Chiron’dur.

Tıbbın köşe taşları: Eski Çağlarda insan, hayvan ve hekimlik etkileşimleri
DR. EREN FIRAT

Yaklaşık 300.000 yıl öncesine tarihlenen ve “bilen insan” anlamında “Homo sapiens” olarak adlandırılan ilk insan, şüphesiz içinde yaşadığı vahşi hayatın her bileşenine karşı ilgi duymuş; yaşamını devam ettirmek ve kolaylaştırmak amaçlı onlarla ilişki kurmanın yollarını aramıştır. Suyu, güneşi, ay ve yıldızları hayretle seyretmiş; bir taraftan olumlu etkilerinden yararlanırken, diğer taraftan da bilmediği tanımadığı yıldırım, şimşek gibi doğa olaylarından ürkmüştür. Çevrelerinde karşılaştıkları vahşi hayvanlardan kimi zaman korkmuş ve onlardan korunma yollarını aramış ya da beslenme, giyinme, iş gücü gibi konularda onlardan yararlanmak üzere birlikte yaşamanın yollarını aramışlardır. İlk insanın her şeyden önce yaşamını sürdürme çabası içinde olması, beden sağlığı ile yakından ilgilenmek zorunda kalmasına yol açmıştır. Zehirli ya da zehirsiz, yenilebilen veya yenilemeyen bitkileri, meyveleri tanımaya çalışmış; yine yenilebilir nitelikteki hayvanları avlayarak ya da ürünlerinden yararlanarak gıdasını sağlamıştır. Fakat zaman zaman gerek iklim koşullarının kalıcı ya da dönemsel olarak değişmesi nedeniyle beslenme sorunları yaşayarak günlerce yarı aç, yarı tok bir hayat sürmüşlerdir.

BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN HAYVANLARI EVCİLLEŞTİRMEK

Birlikte yaşama eğilimleri hayvanların evcilleşmesi olgusunu başlatmış ve bu süreç tarih merdiveninde önemli bir basamak olarak yerini almıştır. Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl öncesine denk gelen zaman diliminde ilk evcilleşen hayvanın köpek olduğu birçok tarihçi tarafından ileri sürülmektedir. Bu kanı akla yakın gelir. İnsanların yemek artıklarını, özellikle de av hayvanlarının kemiklerini yaşadıkları yerlerin etrafına bırakmaları, köpeklerin bundan faydalanmak için insanların yaşam alanlarının çevresine kadar sokulması sonucunu doğurmuş ve bu da yavaş yavaş insana alışmasını sağlamıştır. Bir süre sonra da insanın sadık arkadaşı haline gelmişlerdir. Böylece tarih boyunca insan ilk evcil hayvana sahip olmuştur denebilir.

İlk evcilleşen türlerin başında keçi, koyun ve sığır gelmektedir. At daha sonra evcilleşmiştir. Bundan sonra insanın beslenme faaliyetleri çok daha düzenli olmaya başlamış; özellikle bu hayvanların süt, et, deri, yün gibi verimlerinden faydalanılması insan hayatında önemli değişiklikler yapmıştır. Uygarlık tarihinde hayvanların evcilleştirilmesi bariz bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Daha iyi ve düzenli beslenme dışında, daha kolay hareket (hayvanın ulaşımda kullanılması) insan topluluklarının birbirleri ile temasını artırmış; bu da uygarlık gelişmesinde hızlanmayı sağlamıştır.

İLK KEZ ORTA ASYA GÖRDÜ

Doğu ve batılı birçok yazara göre sığır, koyun ve at gibi hayvanlar ilk defa MÖ 8000-4000 yılları arasında Orta Asya’da Türkistan’ın İran’a yakın bölgelerinde evcilleştirilmiştir. MÖ 4000 yıllarında diğerlerinden daha sonra evcilleştirildiği kabul edilen atın varlığı şüphe götürmezken, Yakın Doğu ve Hint uygarlıkları belgelerinde atın varlığına çok sonraları rastlanır.

Krallığının üstünlüğünü isteyen Hitit Kralı Şuppiluliuma, bunun için atın önemli olduğuna ve çok sayıda at edinilmesi gerektiğine inanarak Mitanni Krallığı’nın at ustası olan Kikkuli’yi davet etmiş ve atların eğitimi ve bakımı için çalışmasını sağlamıştır. Dünyanın en eski at eğitimi el kitabı olarak kabul edilen (MÖ 1345) ve Kikkuli Metni adıyla dört kil tablette korunan eğitim yöntemlerinin çoğunun halen uygulanabilir olduğu kabul edilmektedir. Bu alandaki gelişmeler Hititler’in Mısır'a karşı güçlü bir rakip haline gelmesinde etkili olmuştur.

Kikkuli atlarda "aralıklı" eğitim yöntemini kullanmış ve onları bir binicinin veya sürücünün ağırlık taşıma stresine maruz bırakmadan önce, atların tırıs ve dörtnala yönlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Metin, yedi aylık bir eğitim rejimini detaylandırmaktadır. Kikkuli'nin aralıklı antrenmanı üç aşamadan oluşmaktadır ve ilk ikisi güçlü bacaklar ile güçlü bir kardiyo-kas sistemi geliştirmek için; üçüncüsü de nöromüsküler kondisyonu artırmak için planlanmıştır

İLKEL İNSAN HAYVANLARI TEDAVİ ETTİ

Tarih çağlarından öncesi için hayvanların hastalıkları ve veteriner hekimliği konusunda belgelere az rastlanır. Yeryüzünde hastalık etkenlerinin insanın varlığından önce bulunduğu paleontoloji araştırmaları ile meydana çıkarılmıştır. Dinozor, mağara ayısı ve diğer hayvanların fosillerinde kemik iltihapları, artritisler, eosen devrinin üç tırnaklı atlarında diş çürükleri izleri görülmektedir.

İlkel insanın hastalanan hayvan ile ilgilendiği muhakkaktır. Tarihin ilk yazılı belgelerinde insan hekimliği yanında hayvan hekimliğinin de yer aldığı görülür. Hayvan hastalıklarının önlenmesi, bu hastalıklara tanı konulması ve tedavi edilmesi konusunda bilenen ilk veterinerlik uygulaması MÖ 9000’de Ortadoğu’da ortaya çıkmış ve koyun çobanları hayvanlarını tedavi etmek için ilkel yöntemler kullanmışlardır. Binlerce yıl sonra MÖ 4000-3000 yılları arasında Mısır’da hayvan tedavileri yaygın hale gelmekle birlikte halâ gelişik değildi.

İlk insan topluluklarındaki ailelerde tedavi görevini annenin üzerine almış olduğu tahmin edilmektedir. Bu topluluklarda evcil hayvan sayısı arttıkça hayvan sürülerinin bekçisi olarak dışarıda hayvanları göz altında bulunduran kimse, yani çoban ile hekim olarak anne iş birliği yapmış olmalıdır. Bu iş birliğinin uygulanması ile insan ve hayvan tedavisindeki bilgiler daima beraber çoğalmıştır.

Son Dakika Haberleri Homo sapiens ilkel insan tedavi Evcilleştirme hekimlik