Tıbbın Köşe Taşları: Ignaz Philipp Semmelweis
'Annelerin kurtarıcısı' lakabıyla tanınan Semmelweis, lohusalık humması insidansı ile doğum kliniklerindeki el yıkama alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi keşfetmiştir
Doğum adı Ignác Fülöp Semmelweis (1 Temmuz 1818-13 Ağustos 1865), Avusturya-Macaristanlı bir bilim insanı ve hekim. Antiseptik prosedürlerin öncüsü olarak bilinir. “Annelerin kurtarıcısı” lakabıyla tanınan Semmelweis, lohusalık humması insidansı ile doğum kliniklerindeki el yıkama alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi keşfetmiştir.
Lohusalık ateşi 19. yüzyıl ortalarında hastanelerde yaygındı ve %10 - %35 oranları arasında ölümcül idi. Semmelweis, 1847 yılında Viyana Genel Hastanesi'nde kalsiyum hipoklorit içeren antiseptikler kullanarak el yıkama uygulamasını önermiş ve ölüm oranlarını önemli ölçüde azaltmayı başarmıştır.
Semmelweis (1818-1865), 1844 yılında Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olur. Sonrasında doğum uzmanı olarak çalışmak üzere, 1846 yılında, Viyana Genel Hastanesi birinci doğum kliniğinde göreve başlar.
Bu hastanede iki doğum kliniği vardır. Birinci klinikte doktorlar ve tıp öğrencileri; ikinci klinikte ebeler ve ebe adayları görev başındadır. Hastaneye müracaat eden bir kadının hangi kliniğe yatacağı rastgele belirlenir.
Fakat doğum için gelen kadınlar ikinci kliniğe yatırılmak isterler. Çünkü birinci klinikte "lohusa humması" olarak bilinen hastalık nedeniyle ölen kadın oranı, ikinci kliniğin neredeyse 3 katıdır! Doktorlara göre bu ölümler yapılan ameliyat ya da doğumların doğal sonuçlarından biridir ve bıçak altına yatan birisinin "ex" olma ihtimali tabiki vardır.
Halka kadar inmiş bu ölüm oranı, orada çalışan doktorların da farkında olduğu bir gerçektir. Semmelweis'in şahit olduğu şu olay, klinikler arasındaki ölüm oranı farklılığına neden olabilecek bir durumu fark etmesini sağlar:
ÖLÜM ORANI YÜZDE 1’E DÜŞTÜ
Birinci kliniğin karşısında stajyer öğrencilerin kadavralar üzerinde otopsi yaptıkları morg vardır. Bir gün Semmelweis'in doktor arkadaşı, otopsi sırasında kadavra üzerinde kullanılan bir bıçak tarafından hafif bir kesikle yaralanır. Bir süre sonra, lohusa humması geçiren hastalara benzer şekilde belirtiler göstererek vefat eder.
Süreci takip eden Semmelweis şu kanıya varır: Otopsi aşamasında doktorlara bulaşan "kadavra parçacıkları" doğum kliniğinde yatan kadınları hasta etmektedir! İkinci klinikteki ölüm oranının düşük olma sebebi de ebelerin otopsiye girmedikleri için hastalığı kadınlara taşımamalarıdır!
Bu tespit sonrası yapılması gereken bellidir: Otopsiye katılan tüm doktor ve öğrenciler, doğum kliniği ziyareti öncesi, ellerini klorlu çözelti ile yıkamalıdır. Klorlu çözeltiyi önerir çünkü kadavra üzerinde kullanılan tıbbi aletlerin üzerine sinmiş kötü kokuları yok etmek için klorlu çözelti kullanırlardı.
Kokuyu giderebilen bu çözeltinin kokuya neden olan kadavra parçacıklarını da yok edebileceğini düşünerek bu yöntemi önermiştir. Sonuç beklediği gibidir! Ölüm oranı birinci klinik için %1'lere kadar düşer!
Düşünülenin aksine ve alınan sonuçlara rağmen Semmelweis'in el yıkama önerisi tüm doktorlar tarafından hoş karşılanmamıştır ve karşıt olan grupların çeşitli gerekçeleri vardır. Bir kesim, ölümlere neden olan durumun iyatrojenik olarak belirtilmesine karşı çıkmıştır (İyatrojenik kelime olarak “sağlıkçı tarafından meydana gelen” anlamındaki “Iatrogenesis” kelimesinden gelir.
Hekim, sağlık personeli gibi kişilerin herhangi bir eylemine bağlı olarak tedavi gören kişiler üzerinde istenmeyen etkiler oluşturan durumlar için kullanılır). Bu yüzden öne sürülen iddia doktorluk mesleğine sürülen bir lekedir! Varlık sebebi insanlara şifa dağıtmak olan doktorlar nasıl olur da bir insanın ölümüne neden olabilir!
Diğer karşıt bir grup ise bu çalışmanın yeni bir katkı sağlamadığını; benzer çalışmaların mevcut olduğunu (bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirten çalışmalar) söyleyerek el yıkama tavsiyesine itibar etmez. Başka bir grup ise bu çalışmayı bilimsel bulmaz!
Semmelweis'in iki senelik kontratının bitmesi üzerine otopsi yapmayacağı şartıyla ona başka bir pozisyon önerilir ve yerine el yıkma önerisine karşı olan başka bir doktor getirilir. Semmelweis bu şartlarda çalışmayacağını belirterek hastaneden ayrılır ve ölüm oranları tekrar yükselişe geçer.
ANALARIN KURTARICISI
İşte bu gibi itirazlar trajik hikayenin başlangıcıdır. Semmelweis, özellikle el yıkama protokolünü duyurduktan ve temizliğin önemini vurguladıktan sonra çok zor zamanlar geçirir. Onun gözlemleri ve söylemleri, o zamanın yerleşik bilimsel ve tıbbi görüşleri ile çelişmekteydi.
Tıp topluluğu tarafından bulguları için kabul edilebilir bir açıklama sunamadığı düşünüldüğü için iddialarının bilimsel temelleri olmadığına kanaat getirilmişti. Çünkü o dönemde mikropların varlığı daha keşfedilmemişti!
Bu konuya dair bilimsel açıklama, yaklaşık 20 yıl sonra Louis Pasteur, Joseph Lister ve diğerleri tarafından geliştirilen "hastalık yapıcı mikrop teorisi" ile mümkün olmuştu. Fakat yapılacak bu keşfe kadar fikirleriyle kabul göremeyen Semmelweis, kadın ölümlerini durdurmak ve meslektaşlarını uyarabilmek adına Avrupa'da birçok yere mektuplar yazmaya başladı.
Alınmayan önlemler nedeniyle gerçekleşen ölümler, onu çileden çıkarıyordu. Asabiyeti ve bu konuda ısrarı nedeniyle akıl sağlığına dair şüpheler oluşmaya başladı. 1861 yılında durumu daha da kötüye gitti. Şiddetli depresyondan muzdaripti ve her sohbetinin konusunu lohusa hummasına çevirmeye çalışıyordu.
Bilişsel yetilerini kısa bir süre içinde kaybetmeye başlamıştı ve duygu durumu ani değişimler gösteriyordu. Zihinsel kayıplar nedeniyle akıl hastanesine kaldırıldı ve 1865 yılında yaşamını yitirdi.
Halk tarafından "Anaların kurtarıcısı" şeklinde anılmaya başlayan Semmelweis, çağdaşları tarafından bilimsel akıl yürütmeden (scientific reasoning) yoksun olduğu gerekçesiyle ağır şekilde eleştiriliyordu.
Mikrop teorisi o zaman için bilinmediğinden ötürü sonuçlarıyla açık bir şekilde desteklenen hipotezi yine de kabul görmemişti. Semmelweis vakası, bilim felsefesi açısından, ilk olarak Carl Hempel tarafından 1966 yılında yayınlanan "Doğa Bilimleri Felsefesi" kitabında yorumlanmıştır.
İnsan çabasının her biçimi gibi bilimin de kurumlaştırılıp, baskı deneti altına sokulduğu zaman yaratıcılıkta uzak bir niteliğe sürüklenir, Yaratıcı etkinlikleri her şeyden önemli tutan, baskı kabul etmeyen, bilimsel düşünce tutumuyla bilimsel bir araştırma ruhudur. Özetle insan ruhundaki paressia kavramıdır.
KAYNAKÇA:
https://en.wikipedia.org/wiki/Ignaz_Semmelweis
https://www.britannica.com/biography/Ignaz-Semmelweis
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6053623/pdf/eurosurv-23-18-1.pdf