'TL sahipsiz' algısı düşüşü hızlandırdı
Türkiye'de faiz indirim beklentisine, uluslararası dolar endeksindeki yükseliş eklenince TL'deki düşüş hızlandı. 'TL'de çıpa yok' algısı fiyatlamaları bozdu. Bakan Elvan, 'Enflasyonla mücadeleyi kararlı ve bütüncül bir anlayışla sürdürdüğümüz ölçüde, döviz kuru istikrara kavuşacak' dedi
Dolar kuru dün 10.25 TL'yi aştı. TL'de süren kan kaybının temel nedeni, enflasyon risklerinin yükseldiği ortamda Merkez Bankası'nın faiz indirim politikası olarak, gösteriliyor. Öte yandan uluslararası dolar endeksinde de yükseliş olduğu görülüyor. Geçen hafta 94 puan seviyesinin altında olan dolar endeksi dün itibarıyla 95.4 seviyesinin üzerine çıktı. Doların uluslararası değerindeki bu yükseliş ABD'deki gelişmelerden kaynaklandı. Dün ABD Başkanı Biden'un, 1 trilyon dolarlık alt yapı paketini imzalaması ve Temsilciler Meclisi ve Senato'nun 1.75 trilyon dolarlık sosyal harcama paketini de geçireceğinden emin olduğunu dile getirmesi, ekonomiye verilecek ek destekle birlikte enflasyonun yükselmesi, FED'in varlık alımlarıyla finansal piyasalara yaptığı desteğin azalması ve ABD'de faizin yükselmesi gündemde. ABD'nin finansal piyasalar yerine reel ekonomiyi desteklemeye yönelmesi, dış sermaye akımları anlamında terse dönüşüne işareti. Bu da Türkiye gibi dış kaynağa ihtiyaç duyan ülkeler için kötü haber. Tam da bu nedenle hükümet cari dengede kalıcı iyileşmeyi sağlamak için reel kesimi destekleyici bir para politikasını önceliyor. Ancak bu politika kısa vadede TL'nin hızla değer kaybına yol açıyor.
ELVAN'DAN KUR VE FAİZ MESAJI
TL'deki bu hızlı değer kaybında “lirada çıpa yok, lira sahipsiz kaldı” algısı da etkili oluyor. Kurdaki artışla belikte çeyrek altının fiyatı dün bin TL'ye çıktı. Dün Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ise, "Enflasyon cephesindeyse, maalesef arzuladığımız seviyede değiliz. Hedeflediğimiz büyümeyi sürekli kılmanın ön koşulu fiyat istikrarından geçiyor." dedi. “Karşımızdaki enflasyonun; arz ve talep kaynaklı sebeplerinin yanında, fiyatlama davranışları ve bekleyişler kanalıyla da bozulan bir yapısı var.” ifadelerini kullanan Elvan, “Enflasyonla mücadeleyi kararlı ve bütüncül bir anlayışla sürdürdüğümüz ölçüde, döviz kuru istikrara kavuşacak ve ülke risk primimiz düşecektir. Bu sayede uzun vadeli faiz oranları da gerileyecek ve yatırımlar için öngörülebilirlik ufku artacaktır.” mesajı verdi.
ARAN: MERKEZ PAS GEÇMELİ
Bloomberg HT Araştırma Birimi tarafından yapılan faiz anketine göre ise Merkez Bankası’nın 18 Kasım'daki toplantıda politika faizini 100 baz puan indirmesi bekleniyor. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran da, Merkez Bankası’ndan faiz değişikliği beklemediğini, faizi indirmenin kuru ve enflasyonu ‘başıboş’ bırakmak anlamına geleceğini belirtti. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde Bloomberg HT'nin sorularını yanıtlayan Aran, “Kredi maliyetlerinden önce enflasyonu konuşmalıyız. Faizleri indirmek enflasyonu ve kuru başıboş bırakmak anlamına gelecek. Bunun kimsenin hayrına olmadığını düşünüyorum. Merkez Bankası zaten öngördüğümüzün ötesinde faiz indirimlerini yaptı. Ben artık ilave düşüşün Türkiye için yarardan ziyade zarar getireceğini düşünüyorum. Faiz artık enflasyonu takip etmeli.” mesajını verdi.
KISA VADELİ POLİTİKA SORUNU
Öte yandan küresel emtia krizine ilaveten TL'deki değersizleşme imalatçının belini büküyor. Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD), tüm sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla “Emtia Krizi”ni masaya yatırdı. Toplantıya Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç da konuk oldu. EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarlarının bulunduğu Avro Bölgesi’nde, Çin’de, Asya genelinde ve ABD’de tüm üreticilerin aynı dertten muzdarip olduğunu söyleyerek, tüm ünya ülkelerinin emtia krizi ile karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Dr. Halaç ise şunları söyledi: “Türkiye açısından baktığımızda, tercih edilen ekonomi politikaları, döviz kuru hareketliliği, enflasyonist baskılar olarak sıralanabilir. Türkiye’nin durumunu Bağımlı Finansallaşmayla açıklanabilir. Ülkemizde kriz stratejisinin belirlenmesinin şekli değişti. Daha kısa vadeli politikalarla sorunlara yaklaşılır olduk ki bu hiç iyi bir şey değil. Tek çıkışın ekonomik büyüme olduğu düşünülmekte. Ekonomik büyüme adil dağıtılmadığı sürece herkesin başına dert olabilir.”