Tonguç Baba’nın doktor oğlu: Engin Tonguç
Dr. Engin Tonguç, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nı kurar. Böylece eğitim ve köy enstitüleriyle ilgili birçok önemli kitap ve belgeyi koruma altına alır. Yazdığı kitaplarda anılarını, eğitimle ilgili görüşlerini genişçe anlatır
Yer, Ankara. Etlik bölgesinde bir bağ evi. 1930’lu yıllar… Her yaz tatilinde bu bağ evinde buluşan üç çocuk bağda “köycülük oyunu” oynuyor. Bir önceki yıl bağın bir köşesinde oyun sırasında küçük taşları dizerek kurdukları “Küçükhisar Köyü”nü ilçeye dönüştürüyorlar. Yaşça en büyükleri olan Ceyhun ilçenin kaymakamı, Arman mal müdürü, Engin ise jandarma komutanı rolünde. Hayali ilçedeki tüm sorunları bu üçlü çözmeye çalışıyor. İlçe için proje yapıyor, dosyalar hazırlıyorlar. Bu oyun birkaç yıl her yaz tatilinde sürüyor. Oyunu oynayanlar üç akraba çocuğudur: Ceyhun ve Arman; Nafi Atuf Kansu’nun oğulları, Engin ise İsmail Hakkı Tonguç’un oğludur. Halka hizmet aşkıyla büyüyen bu çocuklar belki kaymakam, mal müdürü, jandarma komutanı olamadılar, ancak Ceyhun ile Engin büyüyünce tıp doktoru, Arman mimar oldu, yıllarca halka hizmet ettiler.
Engin Tonguç, 26 Nisan 1928’de ailenin ilk çocuğu olarak Ankara’da doğar. Babası İsmail Hakkı Bey Maarif Vekâleti Levazım ve Alâtı Dersiye Müzesi Müdürü, annnesi Nafia Hanım ilkokul öğretmeniydi. Rumeli göçmeni olan ailesinin sıkı koruması altında büyüyen Engin, altı yaşında Necatibey İlkokulu’na başlar. Kızıl hastalığına yakalanan Engin, okuluna ancak on gün devam edebilir. 40 gün hastanede yatan ve birkaç ay evde kalan küçük Engin için artık doktorluk en gözde mesleklerden biridir.
Atatürk’ün ölümünde 10 yaşında olan Engin ailesiyle birlikte meclis önündeki cenaze törenine katılır. İlkokulu bitirdiği yıl İkinci Dünya Savaşı başlar. Karartma, yokluk, darlık ve ekmek karnesi günlük yaşamın bir parçasıdır artık.
Ortaokula Taş Mektep’te başlayan Tonguç’un edebiyata ilgisi öğretmeni Beşir Göğüş sayesinde artar. Evde “kendi işini kendi başına görme” anlayışı egemendir. Babasının Almanca bilmesine güvenerek ortaokulda Almanca dersine çalışmayan ve bu dersten düşük not alan Engin, babasından destek değil, azar işitir.
Liseyi ülkenin sayılı liselerinden biri olan Ankara Atatürk Lisesi’nde okur. Lisenin oturmuş, yetkin bir öğretmen kadrosu vardır. Çalışkan bir öğrenci olarak 1945 yılında mezun olur Engin. Önce mimarlık okumak ister, ancak yaşadığı aksilik onun yeni açılan Ankara Tıp Fakültesi’ne girmesine neden olur.
Bu arada lise ikinci sınıfta okurken (1944) kendisinden sekiz yaş küçük olan kardeşi Yalım’ı yitirir Engin. Kardeşini yitirmenin acısını ömür boyu çeker.
BİTMEZ TÜKENMEZ GEZİLER
Ortaokul-lise yıllarında Engin’in babası İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Genel Müdürüdür. Çok çalışan ve ailesine yeterli zaman ayıramayan baba, her fırsatta yurt gezilerinde oğlu Engin’i yanında götürür. Baba-oğul adım adım köyleri, köy enstitülerini gezerler. İlk başlarda çok zor koşullarda yapılan bu gezilerden çok sıkılan Engin, zamanla bu gezilerden zevk almaya başlar. Engin Tonguç, yıllar sonra yaptığı değerlendirmede, babasının kendisini gezilere katmasının iki amacı olduğunu vurgular: Birincisi, baba Tonguç’un yapılan işlere oğlunu doğrudan tanık olması isteğidir. İkinci amaç ise oğluna emeğin yüceliğini öğretmesi, yurt ve çalışma sevgisi vermesidir. Engin daha çocuk yaşlarda ülkenin yoksul köylerini gezme, köylüleri ve köy enstitüleri tanıma fırsatı bulur. Bu geziler onun yurtsever-halkçı kişiliğinin oluşmasında önemli bir etkendir. İlerde köy enstitüleri ve babası hakkında yazacağı yapıtlara kaynak olur bu geziler.
GECEKONDU BÖLGESİNDE POLİKLİNİK
İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitiren Ceyhun Atuf Kansu, Engin Tonguç’un fakülteye başladığı yıl (1945) asistan olarak Ankara Numune Hastanesi Çocuk Kliniği’nde göreve başlar. Teyze çocukları yeni kurulan Türkiye Gençler Derneği’ne üye olurlar. Derneğin üyeleri arasında yer alan doktor ve tıp öğrencileri sağlık kolunu oluştururlar. Derneğe bağlı bir poliklinik açarlar. Poliklinik için Altındağ’ın bir gecekondusu kiralanır, birkaç araç-gereç sağlanır. Başlarında Ceyhun Atuf Kansu olmak üzere haftada iki gün çevredeki çocuklara ücretsiz muayene yapılır, aşı vurulur. Poliklinik kapatılana kadar yoksul çocuklara hizmet eder.
DOKTOR ENGİN TONGUÇ
1951 yılında Tıp Fakültesi’ni başarılı bir şekilde bitiren Engin Tonguç, yurt dışında uzmanlık eğitimi için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurur. Bakanlık, Tonguç’u “sakıncalı” görerek bu isteği geri çevirir. Engin Tonguç ilk doktorluk görevine 1952 yılında askerde, Yedek Tabip Asteğmen olarak Milli Savunma Bakanlığı Ankara Ordu Donatım Ana Tamir Fabrikası’nda başlar. Fabrika müdürü Binbaşı Reşat Taykut’un desteği ile işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerinde yoğunlaşır. İşçi ve işyeri doktoru olarak ilk deneyimlerini bu fabrikada yaşar.
Askerlikten sonra yeniden başvurduğu yurt dışı uzmanlık eğitimi için izin çıkar, 1953’te Almanya’ya gider. Hamburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde iç hastalıkları uzmanlığına başlayan Tonguç, uzmanlık eğitimini 1958 yılında tamamlar. 1956 yılında Almanya’da tanıştığı Türk meslektaşı Dr. Müstesna ile evlenir.
Ülkesine dönen Dr. Engin Tonguç’a ilk iş önerisi Turhal Şeker Fabrikası’nda doktor olarak çalışmakta olan Ceyhun Atuf Kansu’dan gelir. Başka seçeneği olmadığından bu öneriyi kabul eden Tonguç, 1958 yazında Amasya Şeker Fabrikası’nda göreve başlar. Suluova’da geçirdiği 12 yıl Engin Tonguç’un en yoğun, en dolu çalıştığı yıllardır. Fabrikanın gereksinimi olan kömürün çıkarıldığı maden işletmesinde grizu patlaması olduğunda Tonguç, işçi ve işyeri güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavrar.
Engin Tonguç ailesiyle. (Ayakta ortada olan.)
TONGUÇ BABA’NIN ÖLÜMÜ
Acı haber tez ulaşır. 23 Haziran 1960 sabahı Ankara’dan Amasya’daki fabrika müdürlüğüne bir telefon gelir: Baba İsmail Hakkı Tonguç sonsuzluğa göçmüştür. Apar topar Ankara yoluna düşülür. O gün baba evine ulaşılır. Tonguç Baba’yla son vedalaşma yapılır. Ertesi gün kalabalık bir katılımla son görev yerine getirilir, baba Tonguç Cebeci Mezarlığı’nda toprağa verilir. Cenaze törenine katılanlar arasında İsmet İnönü de vardır.
30 Kasım 1960 tarihinde Dr. Engin Tonguç, Amasya’dan Ankara’ya yerleşir.
İKİ İŞYERİNDE DOKTOR
Ankara’ya yerleşen Dr. Tonguç’un artık iki işyeri vardır. Haftada üç gün Hasanoğlan’daki Öğretmen Okulu’na (eski Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne) gidecek; oranın hem doktoru olacak, hem de sağlık bilgisi derslerine girecektir. İki yarım gün de Ankara Ağır Bakım Fabrikası’nda işyeri doktoru olarak çalışacaktır.
14 yıldır gitmediği Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki değişiklikleri yerinde görür, üzülür. 1946-1960 yılları arası köprünün altından çok sular geçmiştir. Üreten ve öğrenciyi dönüştüren köy enstitüsü çoktan kapanmış, yerine ezberci Amerikan sistemiyle eğitim yapan öğretmen okulu gelmiştir.
1964 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SSK) hastane doktoru olarak giren Tonguç, 1972’de “SSK Sağlık Hizmetlerinin İş Hekimliği Katkısı ile Geliştirilmesi” projesinde proje koordinatörü olarak görev alır. 1973’te iş hekimliği ve meslek hastalıkları konularında incelemeler yapmak için dört aylığına Avrupa’ya gönderilir. 1970’li yıllarda Prof.Dr. Nusret Fişek ile çeşitli projelerde çalışma fırsatı bulur. Ankara’da kurulması için uğraş verdiği Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin Başhekimliğine 1977’de atanır. 1978-1980’de yaptığı SSK Genel Müdür Yardımcılığı görevi sırasında iş hekimliğinin geliştirilmesi için yoğun uğraşı verir; 1980’de emekli olur.
Yaşamı boyunca birçok toplantı ve etkinlikte eğitim ve köy enstitüleri konusunda konuşan, yazan Dr. Engin Tonguç, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nı kurar. Böylece eğitim ve köy enstitüleriyle ilgili birçok önemli kitap ve belgeyi koruma altına alır. Yazdığı kitaplarda anılarını, eğitimle ilgili görüşlerini genişçe anlatır. Basılmış yapıtları şunlardır: Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç (1970), Bir Eğitim Devrimcisi - İsmail Hakkı Tonguç (1997), Umut Yolu (1998), Bir Tutam Umut İçin (1999), Sağlık Yazıları (2002).
Cumhuriyet kuşağının en güzel bir örneklerinden biri olan Dr. Engin Tonguç 29 Aralık 2016 tarihinde yaşamını yitirir. Tonguç’un cenazesi Soma Belediye Mezarlığı'nda eşinin yanında toprağa verilir. Ölümünün beşinci yılında onu saygıyla anıyoruz.