Topkapı Sarayındaki Çin eserleri-1: Ning’in hikayesi
Ning’in en güçlü olduğu konular Klasik Çin resmi, Çin kaligrafisi ve Çin porseleni. 1986 ya da 87’de Çin’in en büyük resim ve kaligrafisi sergisi, çok ses getirdi. Ning yıllar boyunca birçok sergi açtı, inanılmaz şık prestij kitaplar da yazdı
26 Eylül’de Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying sosyal medyadan bir paylaşım yaptı: “Çin Türkiye’ye ne götürdü, Batı Türkiye’ye ne götürdü...” Hua Chunying Batı’yı eleştirirken, görsel olarak Topkapı Sarayı'ndaki Çin porselenleriyle ilgili yayımlanmış prestij kitapları kullandı.
TRT’nin Çin’deki ilk ofisini açtım. Fakat o dönem FETÖ’nün ısrarlarına dayanamayan TRT, bahaneyi de bulunca beni attı. Hoş, kumpaslarla içeriye atılan yurtseverlerin yanında benim işten atılmam elbette hiçbir şeydi. Okuduğunuz bu yazı, aslında benim TRT için Çin’den yaptığım son görüntülü haberdi. Arada kaynadı ve hiç yayınlanmadı. Konuyu yazmak bugüne kısmetmiş. Zamanı geldi. Buyurun:
DÜNYANIN EN DEĞERLİ ESERLERİ
Konunun ana kişisi Ning Zhi Chao (Ning Cı Çao). Yıl 2011 Mayıs ayı olsa gerek. Pekin’deki TRT ofisindeyim. Rana beni aradı ve "Hemen taksiye atla gel” demesiyle 15 dakikada mekâna vardım. Rana, Urumçi’den Tatar-Uygur karşımı bir Çinli. TRT’nin Çin’deki ofisi kapandıktan sonra Avustralya’nın ABC TV’sinin Pekin ofisinde çalışmaya başlamıştı. Şimdi Hong Kong’da doktorasını yapıyor. Kameramanım Wang Tao ise Dongbei’li (kuzeydoğulu). O da TRT sonrası Japon NHK kanalına geçmişti ve halen orada çalışıyor, o da harika biridir! Dongbei, Çin’in kuzeydoğusu. Buranın insanları çok karışık ırklı olduğundan erkekleri yakışıklı, kızları da hakikaten güzeldir... Mançu, Moğol, Kazak, Koreli, Rus vs. Han ırkı ile karışınca ortaya Doğu’nun en güzel insanları çıkmış. Belli ki konumuzun baş kişisi olan Ning de gençliğinde oldukça yakışıklıymış, sigara içmese bu yaşına rağmen yine öyle olacak da!
Rana’nın beni çağırdığı yer, Kubilay Han’ın kurduğu Pekin’deki ünlü Yasak Şehrin etrafında kümelenmiş 700 yıldır varlığını sürdüren Pekin’in en klasiklerinden Hutong evlerinden biri. Kısa bilgi; Kubilay Han ve Hutonglar ile ilgili “O yaptırdı, yaptırmadı” konusu halen tartışılır durur. Pekin’deki bu hutonglar aslında sokak. O sokaklar içinde kurulmuş çoğu tek, kimi iki katlı ve Pekin’e özgü gri bir taş türü olan Ateş Biriketi denilen taşlarla yapılmış klasik Pekin evleri bütünü var. Küçük bir avluya açılan bu evlere Siheyuan deniliyor. Pekin hutongsuz olmaz ve hutongları atarsan, Pekin de Pekin olmaktan çıkar. Kısa bir parantez daha açayım; bu evler imparatorun yaşadığı Yasak Şehir’den haliyle “yüksek olamayacağı için” hep tek ya da iki katlı yapılmış.
Devam ediyorum: İçeriye girdim ki arkadaşlarım beni inanılmaz bir yere çağırmışlar. Hani çizgi filmlerdei çizgi romanlarda olur ya; mağarada bulunan hazine sandığı ve etrafına yayılmış altınlar vs. Bir tür benzeri bir mekândayım. Bu kadar antika ve eski bir arada mı olur ve böyle darmadağınık mı olur? İlk anda gördüğüm ve şok olduğum o anki durumumu sözcüklerle anlatmamın hakikaten imkânı yok, abartmıyorum!
BİR İMPARATORUN TAHTINDA OTURMAK
Aslında dünyanın en pahalı ve en değerli müzesinin içindeyim. St. Petersburg’daki Ermitaj Müzesinin sanat eserlerinin sayısı milyonlarca ama buradaki eserlerin eskiliği yanında Ermitaj’dakiler yepyeni kalıyor! Odaların içinde her şey üst üste, kutular üstüne yığılmış, dolapların üstü dolu, tozlanmışlar, bakımsız görünüyorlar vs. Nereye adım atsanız ya da kafayı kaldırıp baksanız tarihi birkaç yüzyıllıktan birkaç bin yıllık sanat eserlerinin içindesiniz ve başka yerde olsa imkânı yok dokunamazsınız ama burada dokunabiliyorsunuz ve hiç alkol içmeden başınızı döndürüyorlar. Ancak bunların ederinin ne denli zor biçilebilir olduğunu anlamam zaman aldı. Yığılmış rulo resimler, heykeller, bardak, çanak, dolap, damga, o bu şu! Ortam inanılmaz. Mesela; Ning oturduğum yeri bana göstererek, “Bak” dedi, “Bu Çin imparatoru -bilmem kimin- oturduğu tahttır.” İnanır mısınız? Tabi ki inanmazsınız, zaten hiç kimse inanmıyor! Ben de çok uzun süre inanamadım.
MEŞHUR MÜZAYEDELERİN HEPSİ ÇAKMA, İNANMAYIN
Ama şimdi buraya çok gerekli bir parantez daha açıyorum: O ülke topraklarında tarih boyunca yaşayıp kök salan dünyada bilinen üç uygarlığından biri Çin’dir. Haliyle bu ülkede “eski” ve “antika” çoktur. Ve o nedenle; aynı zamanda da bu konuyla ilgili müthiş insanların, vurgunculukların, yalanların, zenginleşmelerin, bu konunun işlendiği TV programlarının olduğu da bir ülkedir Çin. “Antika” ve “eski” Çin’in günlük ve sıradan konularındandır. Bir keresinde Pekin’deki Asya’nın en büyük açık hava antika pazarına gitmiştim ki pazar sabahı 4’te açılan bu pazar, sabah saat 8’de bitmiş oluyordu, akşama kadar açık olan tarafı da yemek üstüne yenen tatlı misaliydi. Bu antika pazarını hem de videolu olarak başka bir konu olarak ileride yaparım, şimdilik kalsın. O nedenle hele ki yabancı birisiyseniz Çin’de “antika” konusunda aldatılmanız elbette çok kolaydır. (Bu tümceyi unutmayın, birazdan Topkapı Sarayı’na geleceğim zaman bunu daha net anlayacaksınız) hatta Çinli olsanız da bu pek fark etmeyebiliyor. Hele ki Çin dışındaysanız ve antikayı bilen Çinli de değilseniz dünyanın bir ucunda Çin’de ya da Türkiye’de size söylenen “Bilmem kaç yıllık Çin vazosu” vs. bilgilerine kesinlikle kanmayın. O mal gerçekse bile o malın tarihiyle ilgili bilginin doğru olma olasılığı düşüktür. Dünyanın en büyük müzayedelerinde ve müzelerinde bile olsa bu böyle; geliyorum!
İşte ben de bu nedenle Ning’in sahip olduğu onca paha biçilmez değere inanmam zaman aldı. Sonradan da araştırdım ve nihayetinde gördüm ki karşımdaki kişi (buraya dikkat) dünyanın “1 Numaralı Koleksiyoncusu”, çünkü burası Çin! Tabi benim bu yazıyı buraya yazacak kadar bilgi sahibi olmam ve Ning’e de bu güveni vermem gerekti.
Ning, SSCB zamanında Rusya’da eğitim almış. Rusça adı Eugene. Ona sormayı unuttum ama sanırım Rus Çinlilerinden çünkü tipi Han Çinlisine pek benzemiyor. Ning’in inanılmaz, müthiş ve hakikaten bir film gibi hayat öyküsü var. Kısa hayat öyküsü şöyle: Onda dededen gelen bir koleksiyon yapma, toplama, araştırma becerisi, birikimi, merakı var. Tüm bunlar onu alanında inanılmaz bir ustalığa ve bilgeliğe götürmüş. Ning, kesinlikle ortalıkta dolaşıp konuyu bilen ya da sahip olduklarıyla övünen yani böbürlenen kişilerden değil. Hakikaten çok araştıran ve hem içeriğiyle hem de baskı kalitesiyle mükemmel kitaplar da yazan biri.
YILLAR BOYUNCA DAĞDA TEK BAŞINA YAŞAMAK
Ning de benim kameraman Tao gibi Dongbeili. Liaoning eyaletinin başkenti ve şu ünlü Buz ve Kar Festivalinin yapıldığı başkent Harbin’den. Rusya’da üniversite okuduktan sonra Çin’de Kültür Devrimi başlıyor ve durumlar fena halde kritikleşince eşi ile birlikte Sinciang Uygur Özerk Bölgesine kaçıyor. 10 yıl kadar Tanrı Dağlarında yaşıyor ve en yakınındaki kent İli. Ning’in aşağıda bahsedeceğim inanılmaz hazinesi ise bir yerlerde gizli duruyor. Bana şöyle demişti; “Görüşebildiğim en yakınımdaki kişiler 6-7 km ötemdeki çobanlık yapan Kazak bir aileydi. Sonrasında Orman Genel Müdürlüğünden birileriyle de dost olmuştum. İki çocuğumun doğumunu kendi ellerimle yapmak zorunda kaldım.” Sinciang eyaletinin yerel halkını sever, çünkü ona hep yardım etmişler. O nedenle Rana ile de iyi anlaşmıştı. Hatta az buçuk öğrendiği Uygurcayla Rana ile pratik de yapıyordu. Ona kucak açan Tanrı Dağlarında çok sıkıntılı bir 10 yıl yaşamış. Bence biraz da güzel yaşamış ama bunu Ning’e değil size söylüyorum, bu dediğimi duysa bana çok kızardı. Çünkü doğa ile iç içe; tavukları var, küçük baş hayvanları var, arıcılık yapıyor, tarım yapıyor vs. Ning’in Kültür Devrimi sonrası da sıkıntısı pek bitmemişse de gelişmeler hızlanmış. 70’li yılların sonu aynı zamanda ilk resmî Çin-ABD görüşmelerinin başlamasına denk geliyor. Nixon Mao ile tokalaştığı zaman Mao’ya, yurtdışına gitmeleri için serbest bırakılması ricasıyla verdiği ad listesi içinde Ning’in adı birinci sırada. Mao Nixon’ı kırmıyor, izin veriyor ve Ning’e dünyanın birçok ülkesinden vatandaşlık çağrısı yapılıyor. Çin tarihinde bu olay yanılmıyorsam kişi sayısından ötürü 147’ler ya da 167’ler vs. diye geçiyor. Ning aslında göçmen olmak için BM’ye Kültür Devriminden önce başvuru yapıyor ve isteği 10 yıldan fazla bir süre sonra onaylanmış oluyor. Eugene kendisine vatandaşlık teklif eden onca ülke arasından Avustralya’yı seçiyor.
Ning’in Kültür Devrimi sırasında öldürülmek isteneceğini düşünmesinin nedeni Rusya’dan henüz geldiği için onun bir Sovyet Revizyonizminin Ajanı olarak suçlanacağını çok iyi bilmesi. Ning bana “o zamanlar ağzımı açıp kendimi savunmama imkân bile olamayacaktı. O nedenle kaçmaktan başka hiçbir şansım yoktu.” demişti. Tanrı Dağlarındaki o zamanlarla ilgili ona sorduğum sorulara “çok sıkıntılı ve saçma sapan bir dönemdi, hatırlamak bile istemiyorum, boş ver” diyordu.
SİDNEY-PEKİN ARASI
Ning Avustralya-Çin arasında gidip geliyor. Yolculuk Pekin-İstanbul uçuşundan daha uzun sürüyor ve 11 saat. Bu uzun yolculuğa rağmen benim gibi o da yazların bunaltıcılığını hiç sevmiyor. Bir yerde yaz başladığı zaman kalkıp diğer tarafa gidiyor. Onunla ilk tanıştığımda kaldığı hutong bir arkadaşınındı. O zamanlar sabit bir yeri yoktu. Bana sonraki buluşmalarımızın birinde tüm bu koleksiyonunu Avustralya’ya götürmeye karar verdiğini söylemişti. Ancak Çin’den tek bir tarihî eseri yurtdışına çıkartamazsınız. Ona “Galiba bir değil milyonlarca kez idam edilmeye karar verdin. Nasıl çıkartacaksın dışarıya bunca eseri?” diye sordum. Biliyorsunuz dünyada seçilmiş insanlar vardır. Belli ki Ning de onlardan biri. Güldü geçti ve bana “Konteynıra yükleyip göndereceğim” dedi ve yaptı. Zaten ben onu hutongda ziyarete gittiğimde akşam beni dışarıya yemeğe davet ederdi ve basit bir kilitle kapıyı kilitlerdi. Bir keresinde “Bunca malı nasıl bir basit bir kilitle koruyorsun?” diye sormuştum. “Hiçbir şey olmaz, burası özel koruma altında” demişti. Halbuki etrafta ne bir kamera var ne de bir koruma. Tabi her yemeğe gittiğimizde yanımızda açtığı ve içtiğimiz Çin içkisinin tarihi de 600-700 yıllıktı (rakam da bilgi de doğru, yoksa yazmayız buraya).
Bir kişiye ait dünyanın en değerli Çin koleksiyonu şu an Avustralya’da. Çin hükümeti buna nasıl izin verdi halen aklım şaşar! Tabi hepinizin aklına “Onca malın içinde değerli tek bir mal olsa hükümet izin vermezdi” diye geliyor. Ama işte, hayatta size verilen ya da gösterilenlerin basit bir gerekçesi ya da neden/sonuç ilişkisi hiç de böyle değil!
ZHANG YİMOU'NUN YENİ FİLMİ HAZIR
Ning, Avustralya’dan bir gelişinde beni yeni aldığı evine çağırmıştı. Evin olduğu sitede dünyaca ünlü yönetmen Zhang Yimou’nun da bir evi varmış. Bir gidişimde orada Zhang’ı görürsem, “Bak konu bu, gel birlikte şu adamın filmini yapalım” diyeceğim! Demezsem namerdim, belki sette bize kablo taşımacılığı görevi düşer ama değer! Ev, Pekin’in doğu dördüncü çevre yolunda. Ning’in yanına sadece güvendiğim birkaç arkadaşımı götürmüştüm. Bu yeni evine bir ziyaretimi de bana çeviride yardım etsin diye çok iyi Rusça ve Çince ve hatta İngilizce ve biraz da Türkçe konuşan Özbekistan’dan Firuze ile yapmıştım. Her ikisi Rusça ve Çince çok iyi anlaşmışlardı. Firuze de uzun süre Ning’e inanmamıştı. Ben de ona şöyle dedim “Bu evi üst düzey bir devlet görevlisi ya da çok zengin bir iş adamına, elindeki yüzlerce eski resimden sadece beş adedini (yoksa dört müydü) satıp o parayla aldı.”
Ning’in en güçlü olduğu konular Klasik Çin resmi, Çin kaligrafisi ve Çin porseleni. 1986 ya da 87’de Çin’in en büyük Çin resmi ve kaligrafisi sergisini Çin Dışişleri Bakanlığının desteğiyle Çin’in 11 eyaletinde sergiliyor ve bu o zamanlar çok ses getiren sergilerden biri oluyor. Ning yıllar boyunca birçok sergi açmış, inanılmaz şık prestij kitaplar da yazmış.
DEVAM EDECEK