‘Toprak satın almadık bilgimizi taşıyacağız’
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Karacabey Tarım İşletmesinde düzenlenen "Türkiye'nin Tarım Stratejileri" toplantısına katıldı. Konuşmasında tarım ve gıdanın öneminin salgın ve sonrasındaki Ukrayna meselesiyle daha çok ortaya çıktığını söyledi.
Teknolojinin insanları doyurmadığını, teknolojinin varlığının yetmediğinin bu süreçte görüldüğünü vurgulayan Kirişci, "O nedenle tarım, stratejik ve vazgeçilmez bir sektör. Dolayısıyla biz ülke olarak böyle tarif ederken dünya da bu son yaşanılanlarla birlikte yeni bir gıda güvenliği konusunda bir duruş sergilemeye başladı. Ülkeler daha milliyetçi, daha bir kapalı ekonomik modeli, gıda güvenliği konusunda tercih eder hale geldi." ifadelerini kullandı.
VENEZUELA İDDİASI
Bakan Kirişci, "Sizin Venezuela'da ne işiniz var?" diyenlerin olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Ben onlara Allah yardım eylesin, Allah akıl fikir ihsan eylesin diyorum. Benim Adanalı soya üreticisi kardeşim Venezuelalı en iyi şartlarda 350 kilo dekardan verim alırken eğer benim o üretici kardeşim 500-550 kilogram soyadan verim elde ediyor ise bu birikim bizim üreticimizde varsa bizim de Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu kardeşimize rehberlik hizmeti veriyor olmamızdan niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Ben biliyorum.
'ALDIĞIMIZ TOPRAK YOK'
“Cehaletten olana bir şey demem ama ihanetten olana sesleniyorum. Siz bu ülkenin refah ülkesi olmasını, gelişmiş ülkeler arasında yer almasını istemediğiniz için siz bu söylemleri yüksek sesle dile getiriyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Venezuela'dan kendi hesabına aldığı bir metrekare toprak yok, olmayacaktır da. Kaldı ki o ülkenin mevzuatında da toprak ancak kiralanabiliyor. Biz devlet olarak kiralayan değil, kendi üreticimizin bilgisini oralara taşıyan, buna rehberlik hizmeti veren bir Tarım ve Orman Bakanlığı olacağız. Acaba bu gerçekleştiğinde nasıl bakacaklar bu üreticilerin yüzüne? Bu aziz millete ne diyecekler?” Dünya Ticaret Örgütünün rakamlarına göre 41 ülkenin dünyada arazi kiraladığını anlatan Kirişci, şunları kaydetti: “62 ülke de bu kiralama çerçevesinde başkalarına arazi kiralamış. Şimdi bu ilk defa olan bir uygulama değil. Devlet olarak bizim yapmak istediğimiz bir şey de değil ama biz özel sektörümüzün tıpkı müteahhitlik hizmetlerinde olduğu gibi önünü açmak adına bu adımı atıyoruz. Ha bu vizyon yoksa bunlarda ki olmadığını görüyorum. Diyeceğim hiçbir şey yok ve çok da üzülürüm. Dolayısıyla kendi kadim kültüründe sömürgeciliği bir beyaz tene rağmen asla yaşamamış ve yaşatmamış bir ülkenin, bu devletin insanları olarak bizim bunu bundan sonra gerçekleştireceğimizi, sergileyeceğimizi iddia ediyor olmak tekrar söylüyorum, cehalet değilse ihanettir. Dolayısıyla küresel oyuncu olmak, gıda güvenliği konusunda dünya genelinde söz sahibi olmak gibi bir mecburiyetimiz var.”
2053'TE 210 MİLYON NÜFUSA ÜRETİM
Tarım alanlarının korunması, geliştirilmesi ve daha fazla verimin elde edilmesi için bu alanlarda daha büyük çabaların sarf edilmesi gerektiğini vurgulayan Kirişci, “2053'ü esas aldığımızda ülke nüfusumuzun 105 milyon olacağı öngörülüyor. Turizmde de genellikle ülke nüfusuyla mütenasip birebir olan bir turizm varlığından söz ediliyor. Yani 2053'te 105 milyonun da böyle geldiğini düşünelim. 2053'te 210 milyon nüfusla ilgili üretim yapıyor olmamız lazım.” diye konuştu. Kirişci, dijitalleşmeyi en üst noktada kullanmak istediklerini anlatarak, "Kendi iç kaynaklarımızı da devreye sokarak inşallah bu dijitalleşmeyi en kısa zamanda tamamlayacağız." dedi.
SULAMA PLANLAMASI
Kirişci, Türkiye'nin su zengini bir ülke olmadığını anlatarak, ortalama su miktarı 574 milimetre olsa da bunun Artvin'de 2 bin 500 milimetreye, Konya'da ise 250 milimetreye kadar değişim gösterdiğini kaydetti. Uzunca bir dönemdir, tarım, gıda, su ve enerji kavramlarının ön plana çıktığını dile getiren Kirişci, şöyle konuştu:
“Bizim bugün itibariyle 23,4 milyon hektar tarım arazimiz var. Bu tarım arazimizin 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir durumda. Dolayısıyla bu tarım arazi varlığımızla bizim yine kendi değerlendirmelerimizi, tıpkı suda olduğu gibi arazi varlığımızı da dikkate alarak bir değerlendirme yapmamız gerektiğini özellikle vurgulamak isterim. Diğer taraftan tabi ki Türkiye gibi bir ülkede bulunmuş olduğumuz coğrafyanın da getirdiği birtakım sorumluluklar ve mesuliyetler var."