05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı

‘Trabzon kentinde sanat müziği daha çok söylenirdi. Bağlama çok daha az vardı. Beş kilometre yukarıda ise kemençe vardır, bağlama hiç yoktur. Bağlama Trabzon kent musikisine zor da olsa girmiştir.’

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı
A+ A-
Emine Sağlam AKFIRAT

Bu hafta, TRT İzmir Radyosu’nun önde gelen Türk halk müziği ses ve saz sanatçılarından, pek çok derleme yapmış, Yurttan Sesler korosunu yönetmiş Işık Başel, babasının gece yarısı getirdiği bağlamayı öğrenirken okulda yaşadıklarını anlatıyor. Lisede okurken aynı zamanda önemli sanatçıların arkasında “kelle bağlama” çalıp nasıl para kazandığını gelin birlikte dinleyelim.

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı - Resim : 1
1966 yılı lisenin ön kapısında arkadaşlarla birlikte
  • Babanızın getirdiği bağlamayla çalmayı nasıl öğrendiniz?

O gece bağlamayla birlikte yattım. Mandolin çaldığım için bağlamayı yavaş yavaş, üç parmak çalarak öğrenmeye başladım. Her gece yatmadan yarım saat önce bütün çocuklar gelirdi, çalar söyler, kendi kendimize eğlenirdik. Kendimi bu şekilde geliştirdim.
Bizim Topal Fahri diye bir sosyoloji hocamız vardı. Bu kadar sert aynı zamanda bir o kadar da iyi bir insan olamazdı. Yatakhaneler bir üst kattaydı. Dokuzda da herkes yatakta olacaktı. Saat dokuza da çeyrek vardı. Bense merdivenden yukarı çıkarken bağıra bağıra türkü söylüyordum.
“Devleti kemiren kurtlar… Kemirdiğiniz yetmiyormuş gibi bir de şarkı, türkü söylüyor.” diyerek yanıma geldi. “Aha, yandık, tam köşede yakalandık” dedim.
Fahri Bey böyle durumlarda bir tokat atardı. Nasıl yanardı tokat attığı yer. Ben de nasibimi aldım, bir tokat yedim ve okulda türkü söylemem son buldu. Fakat bağlamaya devam ettim.
Kulakları çınlasın Nevzat Ergüney, benim dönem arkadaşım, canım, ciğerim, bağlamacı Temel vardı. Hepimiz aynı yaşlardayız. O kadar ilerlettik ki müziğimizi, üçümüz lisenin konferans salonunda konser verdik.
Trabzon kentinde sanat müziği daha çok söylenirdi. Bağlama çok daha az vardı. Beş kilometre yukarıda ise kemençe vardır, bağlama hiç yoktur. Bağlama Trabzon kent musikisine zor da olsa girmiştir. Bunu İbrahim Can da bilir.

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı - Resim : 2
Trabzon Lise Müdürümüz Adil Teoman ve öğrenci arkadaşlarla 1966.

LİSE İKİNCİ SINIFTA BOYKOT YAPTIK

İ. Can: Karslı, Erzurumlu, Bayburtlu aşıklar, görece sıcak olduğu için kışı Trabzon'da geçirirlerdi. Gelenler kahvelerde takılırlardı. O kahvelerde aşıklar çalıp söylerlerken, bağlama da yayılmış oldu.
Sarısözen’in saha derlemelerinde bu senin anlattıkların da var. Fakat benim yaşadığım dönemde bağlama yaygın değildi. Bağlama çalmak günah sayılırdı.
Okulumuzun konferans salonunda hem spor hem konser hem münazara gibi birçok etkinlik yapılıyordu. Birçok kez okulda sahneye çıkmışımdır. O heyecan, o coşku muhteşemdi.
İyi bağlama çalan bir abimizin “İki keklik bir kayada” türküsünü çalıp söylemesi, benim bağlamaya, müziğe ve türküye yönelmemde çok etkili olmuştur.
Lise ikide okullarda boykotlar başladı. Biz de boykot yaptık. Neden biliyor musunuz? Notlar ondan yüze çıkarıldı, tekrar ona indirilsin diye. Tabii o dönemler yavaş yavaş sol kitapları okumaya başladığımız yıllardı. Felsefe okuyoruz, Engels’i okuyoruz. Boykota benzer bir eylem yaptık. Boykotun sonucunda, 28 Aralık 1968 tarihinde, Rize'ye sürgün edildim.
Rize'ye gittim, o dönemlerde sürgün gelenler dışlanıyordu. Hemen rapor aldım ve Trabzon’a gittim. Bir hafta sonra okula döndüm, raporumu müdürlüğe verdim. Bu arada bu adam nerede diye beni aramışlar. Müdür raporu aldı ve bana bir tokat attı.
Bir zoruma gitti. Bir de siyasal anlamda daha bilinçliyiz ve haksızlıklara karşı tepki veriyoruz. Ara tatile kadar sesimi çıkartmama, derslere de girmememe karar aldım.
O arada 1966 yılında annemin tayini Ankara’ya çıktı. Ankara’da, Abidin Paşa'da oturuyoruz. Babamın da izin dönemiymiş. Denk geldik, birlikte olduk. Babama ve anneme Rize Lisesindeki bütün haklarımdan vazgeçip Ankara’ya gelmek istediğimi söyledim. Ara tatil bitti, Rize Lisesi’nden tasdiknamemi aldım. On bir dersimin müzik dahil hepsi birdi.

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı - Resim : 3
Trabzon Lisesi müdürümüz Merhum Adil Teoman

ÖNCE RİZE’YE SONRA ANKARA’YA SÜRÜLDÜM

İ. Can: Bizim köylü okul arkadaşım vardı Şakir. Hocası, “Şakir gene bir aldın” deyince; “Hocam Allah bereket versin. Evden gelirken hiç yoktu” demiş. O hesap. Burada en azından senin de birin olmuş.
On bir tane bir ve resimsiz tasdiknameyle Ankara'ya geldim. Ankara'da oturduğumuz evin karşısında Balkiraz lisesi vardı. Oraya Selamünaleykümle gittim ve beni liseye kabul ettiler.

  • Ankara’da müzik çalışmaları için fırsat bulabildiniz mi?

Ankara'ya geldik elimde kocaman bir divan bağlaması. Ankara'da, Gençlik Parkı'nda müzisyenlerin toplandığı Emirgan Çay Bahçesi vardı. Bütün müzisyenler evinden kalkar kalkmaz oraya gelirlerdi. İşine orada bakar, ekstraları, iş bağlantılarını hep orada bağlarlardı.
Sahibi de, Selahattin abi, baba tipli bir insandı. Halk müziği ve sanat müziği müzisyenlerinin toplandığı müzisyenler kahvesi gibi bir yerdi. Batıcılar pek gelmezdi oraya.
Ben elimde divan bağlamasıyla girince bana şöyle bir baktılar. Daha önceden ufak tefek tanışıklığımız da olmuştu. Dediler ki, kocaman bağlamayla olmaz bu iş. Sen normal tanbura boyutunda bağlama alacaksın dediler. Para yok nasıl alayım? Neyse iki buçuk lira yevmiyeyle bir iki işe götürdüler beni, iyi paraydı. Beş işe gidiyorsun, on iki buçuk lira günde kazanıyorsun. Annemin maaşı iki yüz elli lira. Düşünün… Ben bir kelle bağlamaydım.

KELLE BAĞLAMA NEDİR?

  • Kelle bağlama nedir?

Kelle bağlama, ortada bir şef bağlama vardır. Onun bağlamasından güçlü ses çıksın diye elektro alete bağlanır. Kelle bağlamalar da şef bağlamanın sahnede güçlü görünsün diye duran sazlardır.

  • Orada gerçekten kelle oluyorsunuz yani.

Evet. Ortadaki sanatçıyı güçlü gösteren kelleler oluyoruz. Çünkü başka bir işe yaramıyoruz. Kelle bağlamalık niye güzel biliyor musunuz? Parayı alıyorsun ama sorumluluğu yok. Bir tek zorunluluğu, zamanından on beş dakika önce kuliste olmak.
Bir gün Cebeci Cami'nden aşağı iniyorum. Karşımda rahmetli Şinasi Cihan “fıyt” diye bir ıslık çaldı, gel gel dedi, yanına gittim. İyi bir bağlamacıydı, Dirim Sokak'ta küçük bir atölye açmıştı. Ne yapıyorsun diye sorunca ne yapayım, boş olmaktan sıkıldım dedim.
Al şu bağlamayı eline dedi ve bazı şeyleri öyle kaptım. Bana dolaylı, dolaysız birçok desteği oldu, onun aracılığıyla Recep Kaymak abi ile tanıştım. O zaman Recep abi eşi Elvan Sevil'e çalıyordu. Sen de gel bize katıl diye yanına çağırmıştı. Ben de Ankara, Demirtepe'de. Güneypark gazinosunda işe başladım.

Trabzon’a bağlamayı kışın gelen aşıklar yaydı - Resim : 4
Trabzon Lisesi’nin konferans salonunda müzik
öğretmenimiz Kamil Oruç yönetiminde bir konser 1967-68.

MİMARLIK EĞİTİMİ ALDIM

Bu arada liseyi bitirip üniversite sınavlarına girdim. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni tutturdum ama siyasi olarak ortalık karışık diye annem izin vermedi. Mimarlık istediğim için, Maltepe'de Yükseliş Mimarlık Bölümü’ne kaydım yapıldı.
Bu arada boş gezdiğim dönemlerde annemin Ladik Akpınar Enstitüsü'nden arkadaşı Osman Bolulu amcamızın, Rüzgarlı Sokak'ta, TÖYKO’nun (Tüm öğretmenler Yardımlaşma Kooperatifi) yeri vardı. Boş kalmayayım diye beni oraya gönderdiler. O yerde matbaa, dergi, bildiri basılıyordu. 1969-70 yıllarında, Enver Hoca, ben ve Mahir Çayan çok bildiri bastık orada.
Üniversitede mimarlık eğitimine başladığımda sahnesi oldukça da Elvan Sevil'e çalmaya başlamıştım. Recep abi ve Elvan abla ile çok samimi olduk. Bir tek aynı anadan doğmadık, o kadar severiz birbirimizi. Recep Kaymak abi Demirtepe Köprüsü'nün Kızılay tarafının başında bir yerde oturuyordu. Abidin Paşa'dan okula gitmek zor geliyordu bana. Haftada iki üç gün onların evinde kalıyorum.
Bir gün rahmetli Şinasi bir nedenden ötürü Güney Park'a programa gelemedi. Recep abi sen çık, çal dedi. Geçtim ama doğru düzgün çalamadım. Rezil olduk o sahnede. Recep Kaymak'ın bir tek sözünü hiç unutmuyorum, “Doğru dürüst adam olsaydın, doğru dürüst bağlamayı çalsaydın. Ele güne bizi mahcup etmeseydin” dedi ve hayatım değişti.

Trabzon trt izmir radyosu türk halk müziği yurttan sesler korosu ışık başel