TRT Sanatçısı Yıldız Ayhan anlattı: Siyt Osman Saray Saldırgan
'Eğlenmek söz konusu olduğunda sadece türkülerle eğlenirler. Acı çektikleri zaman sadece bir türkü onlara yakın gelir. Aslında halk, türkülerimizden hiçbir zaman uzaklaşamaz'
Yıldız Ayhan’ın dönem arkadaşlarının hepsi Muzaffer Sarısözen’in öğrencileri. Altmışlı yıllarda, TRT Yurttan Sesler’in muhteşem sesleri. Saniye Can, Aliye Akkılıç, Nezahat Bayram... Saniye Can 1996’da 66 yaşında, Nezahat Bayram 2004’de 78 yaşında, Aliye Akkılıç 2018’de 85 yaşında yaşamlarını yitirdiler. Türk halkı onlara çok şey borçlu. Aydınlık ailesi olarak, bu toprakların yetiştirdiği en nadide sesli türkücülerimizi sevgiyle, özlemle anıyoruz. Bu hafta Yıldız Ayhan ile keyifli söyleşimizin sonuna geldik. Rahatsızlığı hala devam ediyor. Kendisine acil şifa diliyoruz. En kısa zamanda tekrar aramızda görmeyi umut ediyor, önünde saygı ile eğiliyoruz. Uzun ömürler size türkülerin sultanı Yıldız Ayhan ablamız…
- Sizce türkü nedir?
Türkü halkın tınısıdır. Halkın müziği, iniltisi, gülmesi, mutluluğu, hüznü, ağlayışı, hayata bakış açısı… Kısacası türkü halkı anlatan ezgilerdir. Halkla iç içe geçmiş müziklerdir. Kızım Nurdan bir kere bana sormuştu. Daha yeni yetişme çağındaydı: “Anne bu türküler ne kadar saçma. Bizim aranjmanlar gibi hiç romantik değil.” Yetmişli yıllarda konuşuyoruz tabi. Sözleri “Bağa gel, bostana gel. Arpa diktim, gül derdim.” İşte “Manda yuva yapmış söğüt dalına” gibi. Alakasız sözler. Birbiriyle uyumlu olmayan, çok da bir şey anlatmayan. “Niye böyle” dedi. Ben de ona dedim ki: “O halkın bütün dünyaları o ayvalar, çiçekler, mandalar, ağaçlar, sevdalar, başlarına taktıkları yazmalar, ayaklarındaki çarıklar, gurbete giden erkekler, dönmeyen sevgililer. Bunların üzerine kurulu hayatları. Onları yazmışlar doğal olarak. Çünkü dünyaları o. Tamamen doğal bir müziktir, türkü” demiştim.
- Türkülerde çoğunlukla sözlü olarak aktarım var. Fakat günümüz koşullarında artık köy köy gezip türkü söyleyen sanatçılarımız pek kalmadı. Türkülerimizin yaşatmak için sizce neler yapılabilir?
Türküleri yaşatmak, aslına bakarsanız çok kolay. Çünkü kulaklar çok açık. Onları dinlemek için çok hazırlar. Sorduğum zaman hangi tarzı seviyorsun diye, gençler başka bir şey söyler, orta yaşlar başka bir şey. Ama eğlenmek söz konusu olduğunda sadece türkülerle eğlenirler. Acı çektikleri zaman sadece bir türkü onlara yakın gelir. Aslında halk, türkülerimizden hiçbir zaman uzaklaşamaz. Bunun en kötü örneği bizim TRT’ye başladığımızda, türkülerin çoban müziği olarak görüldüğü zamanlardır. Muzaffer Sarısözen’in beni halk müziğine almak istemesinin sebebi de bu türkü anlayışındandır. Çünkü ben okumuş bir aileden geliyorum. Radyo’dan çok önce ustalardan ders alarak kendimi yetiştirmiştim. Akıllı, şık giyinen, konuşmayı bilen, aile terbiyesi almış, kültürlü ve güzel bir insandım. Hocamız, Türk Halk Müziğine bu tür eğitimli kadınların girmesi gerektiğini düşünerek, “çoban müziğine” bir kalite, bir saygınlık katmak ve bu alanı sevdirmek için beni de Türk Halk Müziğine almak istedi. Benim hakkımda da aylarca araştırma yaparak buna layık olduğumu düşünmüş. Hocamız hepimiz için çok çok kıymetliydi. Ben Türk Sanat Müziğine gönül vermiştim ama onun ulviliği, onun mükemmel insanlığı ve öğretmenliğiyle gel demesiyle hemen Türk Halk Müziğine geçtim. Ve de iyi ki geçmişim.
Yıldız Ayhan hasta yatağından Aydınlık okurlarına selam gönderdi. Tüm okurlarımız adına Ayhan’ın bir an önca sağlığına kavuşmasını diliyoruz.
'TÜRKÜLERİMİZİN KAYBOLMASI SÖZ KONUSU DEĞİL'
- Türkülerimizin kaybolur mu?
Türkülerimizin kaybolması söz konusu değil. Çünkü onları çok seviyor, çok benimsiyoruz. Ve ayrıca şimdi ki gençler de eski türküleri, eski eserleri ortaya çıkartıyorlar. Yeni tavırlar yapıp, onları kullanıyorlar. Ve hemen seviliyor, benimseniyorlar. Çünkü hepsi tek tek çok başarılı eserler. Kalıcılığından yana endişem yok. Mesela benim kızım elli yaşına kadar iş hayatındaydı. Hiç fırsat bulamadı müzikle ilgilenmeye. İşin açıkçası babası da ben de çok istemiyorduk. Ama elli yaşında sonra kızım Nurdan Ayhan nostalji sahnesi şeklinde bir grup kurdu. Amatör olarak… Tamamen türkü sever dostlarını, arkadaşlarını toplayıp sahne yapıyorlar. Çaldıkları türküleri de gelenlere öğretiyorlar. Işıkları kapatıyorlar ve bizim seslerimizi dinletiyorlar. Tamamen bizim arkadaşlarımızın adlarına geceler yapıyorlar. Resimlerini gösterip, türkülerini okutuyorlar. Bunun gibi daha amatör sadece türkü üzerine gruplar kuruluyor.
Onlar eski değerlerimiz hiçbir zaman unutulmayacak. Ama insanlar artık daha tembel. Gerçekten dağ, tepe, köy gezerek bu araştırmaları yapmıyorlar. Belki olduğu kadar kalır. Arada sırada çıkıp çok kıymetli son dönemin aşıklarından Mahsuni Şerif gibi Türk Halk Müziğini kendi stilleriyle sevdirmeye devam edecekler. Şu anda da güzel türküler yakanlar var. Var ama şu an türkü vasfıyla onlara alışık değiliz. Ama zaman içinde onlarda türkülerimizin yanında yer alacaklardır diye düşünüyorum.
- Türküleri geleceğe taşımak için ne yapılmalı?
Gelecek için ne yapılmalı, acaba türkülerimizi layık olduğu yerde tutabilmek için diye düşünürken Aydınlık gazetesinin bu güzel önerisi, o güzel serisi, bu ince düşüncesi ve sorumluluk isteyen, sorumluluk taşıyan hareketi ile karşılaştım. İnanılmaz duygulandım. Şimdiye kadar yapılmış olan en kapsamlı, en güzel röportajlar olacak bence ve oluyorlar. Daha önceden olmuş olsalardı çok daha iyi olurdu tabi. Aydınlık’tan çok önceleri. Çünkü yeni neslin bunları okumaya yürekleri dayanır mı bilmiyorum ya da yeter mi? Çünkü onlar artık çok farklı şeylerle meşguller. Ama elli yaş ve üstü grubu kesinlikle çok ilgileniyor. Onu biliyorum. Çünkü zaten onların duymak istediği isimler ve sesler bunlar. Ama çağırıp torununa anlatacak, kızına anlatacak, oğluna anlatacak ona okutacak. Yıldız Ayhan’ın, Ahmet Gazi Ayhan’ın resmini gösterecek. Bakın şunları şurada dinlemiştim, şurada tanımıştım diyecekler. Evlatlar torunlar belki ilgi gösterecek, belki ilgi göstermeyecek. Ama onlarında kulağında kalacak.
- Son olarak, Aydınlık gazetesi okurlarına ne söylemek istersiniz?
Medyanın etkili gücünü, bu güzelliklerle doldurduğunuz için büyük şükran duyuyorum. Şu an hayatta olmayan kendi dönemimdeki arkadaşlarım adına da. Maalesef içlerinde bir tek ben kaldım sağ. İnanın ki hepsinin ruhları şad oldu. Halkımız adına ve büyük ustalar adına emeği geçenlere, Aydınlık gazetesine, özellikle Emine hanıma ve sevgili İbrahim Can kardeşime çok çok minnetlerimi iletiyorum.
Beni bilenler, beni dinleyenler bir zamanlar, bugün hala hatırlayanlar için ben onlara bir hoşluk verebildiysem ne mutlu bana. Hakkım helal olsun. Dinleyicilerim de seyircilerim de beni çok mutlu ettiler. Onlarda bana haklarını helal etsinler.
Yıldız Ayhan meşhur etti:
SİYT OSMAN SARAY SALDIRGAN
Siyt Osman Saray Saldırgan Oy Boydanda Boyda
Sen Nisanda Çok Edin Ay Hoş Geldin Toyga
Siyt Osman Saray Saldırgan Ay Töbesi Şişe
Oynaganım Külgenim Ay Eşime Düşe
Atımda Çorga Bolmasaydı Salmazdın Cılga
Köz Aşığım Bolmasaydı Barmazdım Toyga
Eki De Buda Balasın Ay Aydadım Tuzga
Kelin Çekin Yosmasın Ay Denişmem Kızga
Ak Demesem Kaltiyim Ay Candımda Küydüm
Kadem Sizin Balasın Ay Kaydanda Sevdim
*
Aydadım: Yolladım
Bolmasaydı: Olmasaydı
Bormezdim: Vermezdim
Budan: Çingene
Çok Edin: Yoktun
Çolge: Yola
Çorga: Çabuk
Eki: İki
Eşime: Aklıma
Kaltiyim: Ne Yapayım
Kayden: Nereden
Köydüm: Kıydım
Köz: Göz
Külgenim: Gölgesi
Toyga: Düğün, Düğüne
Töbesi: Tepesi
Saldırgan: Uzayan, Uzun
Siyt Osman: Seyit Osman
Yöresi: Kırım
Kaynak kişi:
Eskişehir’deki Kırım Türkleri
Derleyen: Yıldız Ayhan
Notaya Alan:
Altan Demirel
Makamsal Dizi: Buselik
Konusu-Türü: Aşk-Sevda
HAFTAYA: ARİF ŞENTÜRK’TEN RUMELİ TÜRKÜSÜ ‘DERYALAR’