12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Trump ve milliyetçilik

Yoksullaşan ve bu yüzden bunalan kitleler, her çeşitten muhalif akımlar ve örgütler bir araya gelmiş, bir halk hareketi yaratmıştır. Kongre binasına girenleri sadece ‘Trumpçı’ olarak nitelemek doğru değil.

Trump ve milliyetçilik
A+ A-
Alp Hamuroğlu / ARAŞTIRMACI YAZAR

Trump’ın daha seçilmeden önceki seçim propaganda konuşmalarında milliyetçilik keşfedenler vardı. O zaman bu biraz masum ve oldukça ufak bir yanlış kavram kullanma durumuydu, nedeni belli bir yanılgıydı. Trump iktidarı sürecinde onu milliyetçi saymaya yönelik söylemler yaygınlaştı. Kendisi de buna hizmet eden, bunları doğrulayan bir konuşma tarzını kullanıyordu. Bizzat kendisi milliyetçi olduğunu bile dile getiriyordu. Trump milliyetçilikten yana bir söylem tutturdu, ama bu milliyetçiliğini göstermekten çok uzaktı.

Son günlerdeki/aylardaki tartışmalı seçim dönemi ve “karakol” sürecinde, yerine oturmayan bu milliyetçi sözcüğünün yaygın bir şekilde benimsendiği görüldü. Gerek Batı basınında ve Batı söyleminde, gerekse ülkemizdeki yazarlar ve “konuşmacılar”ın savunduklarında Trump suçlamak için milliyetçi yapılıyor. Onun “milliyetçiliği” bazı amaçlara adeta dayanak oluyor.

“ABD’yi düşüneceğim”, “ABD’nin çıkarlarının savunacağım”, “ABD’yi koruyacağım” türü söylemler elbette Amerikan milliyetçiliğinin söylemleri olur, öyledir de, ancak bunları söyleyen herkes hemen milliyetçi olmaz, milliyetçi olduğu düşünülmez.

Değerlendirilirse, şu gerçekle karşılaşırız; milliyetçiliği olumsuz bulanlar, sevmeyenler, düşman görenler Trump’ı milliyetçi yaparak bundan yararlanmaya çalışıyorlar.

Nasıl? Milliyetçilik kötüdür ve zararlıdır, Trump da milliyetçidir, dolayısıyla o da kötüdür ve zararlıdır. Ve tersi. Trump kötü ve zararlı olduğuna göre milliyetçilik de öyledir.

Ve kimler milliyetçiliği sevmez ve ona karşıdır? Bugün en başta emperyalizm, ve emperyalizmin küreselciliği. Bunun yanı sıra, liberalizm, emperyalizmden rahatsız olmayanlar, ondan çıkar sağlayanlar ve (bu elbette çok önemli) milliyetçilikle ilgili yaygınlaştırılmış ve halen de yaygınlaştırılan olumsuz izlenim ve algının etkisindekiler.

MİLLİYETÇİLİK NEDİR?

Milliyetçilik nedir diye düşünürsek, karşımıza, emperyalizme karşı olan, ülkesinin çıkarlarını savunan, tehdit ve saldırı karşısında devletini ve toplumunu savunan, bunun için savaşan bir akım çıkar. Milliyetçiler kimlerdir diye düşünürsek, karşımıza, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türk milletinin oluşumuna katkı yapan, Kurtuluş Savaşına önderlik eden Mustafa Kemal Atatürk çıkar. Ve bütün dünyada bağımsızlık mücadelesi yürüten ve yapanlar çıkar.

Bu bakımdan kendisine milliyetçiyim diyen her akım milliyetçi olmadığı gibi, milliyetçi pozunda ve söyleminde olan herkes de milliyetçi değildir. Örneğin, ayrılıkçılıklar, teröristler, ırkçılıklar, emperyalizme karşı olmayanlar, emperyalistler milliyetçi değildir ve olamaz. Örneğin, Hitler, ısrarla öyle olduğunu söylemekle birlikte milliyetçi değildir ve olamaz, milliyetçi diye görülemez. Tam tersine, o, emperyalisttir, saldırgandır ve ırkçıdır.

Ayın 20’sinde başkanlığı bırakacak olan seçim kaybetmiş ABD başkanı Trump milliyetçi olmadığı gibi, ABD’de son haftalarda büyüyen ve daha da büyüyecek gibi olan kavga, Amerika’daki güncel çatışma, küreselcilikle milliyetçilik arasında değildir.

Trump ve milliyetçiliği bir arada düşünmek tutarsız bir yakıştırmadır.

Evet, milliyetçilik küreselciliğe karşı, Trump da küreselcilikle savaşıyor, ama Trump milliyetçi değil. Ona olsa olsa “Amerikan milliyetçisi” denilebilir. Peki nedir bu? Beyaz nefret gruplarına işaret edilerek niteleniyor; bu, ırkçılıktır, WASP’çılıktır. “Beyaz, Anglo-Saxon, Protestan” kavramlarının ilk harflerinden çağımız ve günümüz “Amerika”sını simgelemesi istenen bir rümuz olan WASP, Amerikan “milliyetçilerinin” ve gericilerinin kendilerine yakıştırdığı bir siyasal mezheptir.

20. yüzyıl başındaki Amerikan “milliyetçiliği” de KKK (zenci düşmanı Ku-Klux-Klan yarı-gizli örgütü) eylemleriyle anılmaktadır ve ırkçılıktır.

Amerikan milliyetçiliği ise, İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı verdiği dönemdedir, yüzyıllar öncesindedir. Nitekim o dönemde ve dönemin sonunda Amerikan devrimi olmuştur, Anayasalı bir devlet ve birleşik Amerika ortaya çıkmıştır. Devrim, birleştirir ve birleştirmiştir.

Amerika’yı yapan bu devrimdir. Devrim ilerletir ve ilerletmiştir.

Bugün Amerikan milliyetçiliği, o devrimin uzantısı olmak ve emperyalizme karşı durmak zorundadır, her şeyden önce Amerikan emperyalizmine karşı olmak zorundadır.

Irkçı “Amerikan milliyetçisi” olmak başka, Amerika’da milliyetçi olmak başka!

EMPERYALİST ABD’NİN DEMOKRASİ VE BARIŞI

Kavramlarımız Amerika dolayısıyla da bulanmıştır, bulandırılmıştır. ABD ile demokrasi sözcüklerinin eşitlenmesine yeltenmek de artık boş bir çabadır. “Kurtarıcı”, “demokrasi koruyucusu”, “barışçı” vb. sıfatlar zaten dönemseldi, bir zaman parçası içinde kullanılabilir, geçerli görülebilir, gerçek sanılabilir, o zaman bir işe yarayabilirdi, nitekim öyle de olmuştur. Ancak, çöküşün ufukta görüldüğü değil, resmen ortaya çıktığı, ABD’nin yenilgilerinin birbirini kovaladığı, ABD’nin resmen inişte ve çöküşte olduğu günlerde hiç bir inandırıcılığı yoktur. Rezil olanlar, ki bugünkü görüntü rezalettir, artık hiç bir değer için örnek olamazlar ve örnek gösterilemezler.

Trump’ın, milliyetçi olarak niteleme yanılgısının bugün, milliyetçiliğin karalanması, kötülenmesi yöntemi olarak bir işe yaradığını ve kullanıldığını görüyoruz. Siyasal terimleri yerli yerinde kullanmayı bilmeyenler ya da tercih etmeyenler için Trump’ı milliyetçi yapmak, amacın dönüştüğü veya amaçtan sapıldığı anlamına gelmiştir, bu yüzden gözden de kaçmaması gerekir.

İkinci Büyük Savaş sonrasında Avrupa’yı milliyetçilikten kurtarmakla çok övünen ABD’nin bugün başkanının milliyetçi olduğunu söylemekte yarış var. Neden bu yarış? Çünkü kötülemek istiyorlar.

Trump’ın milliyetçi olduğunu kabullenirsek Amerikan “milliyetçiliği”nin yapacağı bir ırk savaşını da hayretle karşılamamalıyız.

EMPERYALİST ÜLKELERİN MİLLİYETÇİLİĞİ?

Dünya savaşlarında yabancı güçlerin, diğer emperyalistlerin saldırısına uğrayan emperyalist ülkeler oldu. Hatta bunların içinde işgal edilenler bile vardı. O zaman bu emperyalist ülkelerin milli bir direniş içinde girmeleri gerektiği düşünülmüştü. Sonradan da girdikleri görülmüştür. İşgale uğramak ya da belirgin ve açık tehdit altında olmak, milli bir tutumla karşılanır.

Milli demokratik devrimler, gelişimini tamamlamamış, emperyalist olmayan ve sömürülen, emperyalizmin baskısı altında olan ülkeler içindir. Ama emperyalist ülkeler de başka emperyalist ülkelerin baskısı, tehdidi ve tahakkümü altında olabilmektedir. Zaten 20. yüzyılın büyük savaşları emperyalist ülkeler arası savaşlardır.

Ezilen ülkeler milli devrimlerini yapmış olsalar da olmasalar da milliyetçi bir yönelime sahip olmak zorundadırlar, ancak emperyalist ülkelerin milliyetçiliği belli şartlara bağlıdır. Varlıklarını korumaları gerektiği zaman onlar da milliyetçi olurlar.

Bütün emperyalist ülkeler milli bir aşama-dönem dememiz gereken bir süreçten geçtiler. Avrupa emperyalist ülkelerinin 1945 sonrasında içinde bulundukları durum, milli demokratik devrim sayılabilecek bir yeni sürece girmiş olduklarını göstermekteydi. Çünkü milli olma özelliklerinin ve en önemli milli sorunlar olan bağımsızlık ve askeri güvenliğin önemli ölçüde zedelendiği ve hatta yer yer kaybedildiği söz konusudur. Bunlara devrimin demokratik yanının eksikliği ve yetersizliği de eklenirse böyle bir devrime ihtiyaçları somut olarak ortaya çıkar. Devrim yapmış ve devrim geçirmiş ülkelerin “tekrar devrim” ihtiyacına ve sürecine girmiş olduklarını düşünmek için bugün somut nedenler nedenler vardır.

SONUÇ

Peki Trump nedir?

Truman’dan başlayarak yakın tarihin bütün ABD başkanları milliyetçiliğe karşı olmuştur. Savaşta “demokrasi cephesi”nda yer alan ABD, savaştan hemen sonra, demokrasi sözünü sürdürmekle birlikte, demokrasiden uzaklaşmış, cepheden çıkmıştır. Barış için de öyle. Çünkü dünya hakimiyetine oynayan ABD’ye karşı dünyanın her tarafında milliyetçi direnişler vardır. Milliyetçilik sosyalizmle birlikte ABD’ye karşı olmuş, karşı durmuştur. Bu yüzden hiçbir ABD başkanı milliyetçililği benimsediğini söylememiş, hep ona karşı konumlanmıştır.

Trump ise Amerikan ırkçılığına ve benmerkezciliğine hitap ederek milliyetçilik söylemine ve görüntüsüne sarılmıştır. ABD’nin gerileme ve çöküşte olduğu gerçeğine dayanarak farklı ve atak olması gerektiğini görmüştür. Yoksullaşan ve umutsuzlaşan kitlelere seslenmek için onların ihtiyacı olan ve hoşlarına giden bir profil olarak “milliyetçi” ve savaş karşıtı olmuştur. Amerika çekilmelidir. Askeri varlığı faaliyeti ve faaliyeti sınırlanmalı, daha fazla kayba uğranılmamalıdır. Trump sistemi sarsmıştır. Ve bu yüzden Amerikan kurulu düzeni, tekeller, finans sektörü, silah üreticileri, “savaşçılar”, NEOCON’lar, hepsi Trump karşıtıdır.

Peki milyon insanın Kongre binası önünde toplanması, Trump için midir? Bu büyük ve dinamik kitle Trumpçı mıdır? Elbette hayır! “Trump siyasal karşıtlığı”nda küreselcilik görüntüsünde savaşçılığın ortaya çıkması, geniş bir kitleyi bir araya getirmiştir. Yoksullaşan ve bu yüzden bunalan kitleler, her çeşitten farklı muhalefet eğilimli akımlar ve örgütler bir araya gelmiş, bir halk hareketi yaratmıştır. Amerikan devrimine göndermeler yapan aydın sözcüleri bile vardır. Uzun soluklu olacağa benzemektedir.

Halk hareketinde bir akım olarak milliyetçiliğin gelişeceği de ortadadır.

Trump’ın başarı şansı var mı? Üretim yeteneğinde zaafiyet ortaya çıkmış bulunan Amerika, içe kapanırsa dünyasal Dolar hakimiyetini kaybeder. Kaldı ki, içe kapanamaz, bırakmazlar!

Amerika yeni bir yolun eşiğindedir. Kamplaşan tekelci tarafların dışında yeni bir güç ortaya çıkmış, halk hareketi olarak kendini göstermiştir.

Amerika’nın ve Amerikalının çıkarlarıyla emperyalizmin çıkarları ayrışmıştır, ama önemli olan bunun bilince çıkmasıdır. Bu, “rüya”nın da sona ermesi demektir.

Son Dakika Haberleri