03 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TSK’nın uluslararası bağlılıkları

Profesyonel askerlik Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine aykırıdır. Askerliğin kanununa göre para karşılığı korunan hudut, daha fazla para karşılığı satın alınır. Özetle profesyonelleşme milletleşme ruhunu yok eder

TSK’nın uluslararası bağlılıkları
A+ A-

DÜNDEN BUGÜNE ORDU-MİLLET BİRLİĞİ VE 15 TEMMUZ -3

Oktay Yıldırım
[email protected]

Ünlü sosyolog Wallerstein kendi ülkesi ABD için, “Bir korsanlar baronudur. Hangi biçimde olursa olsun tek kutuplulukta ısrar eden Amerika, dünya ile barış içinde yaşayamaz” diyor.

ABD, aslında NATO demek ve NATO bir uluslararası terör örgütüne dönüştü: North Athlantic Terror Organisation.

SSCB’den sonra “tek kutuplu dünya” doktrinini hayata geçirebilmek için yeni düşmanlar ve bunlara karşı yeni savaş biçimleri yarattı. Eskiden komünizme karşı mücadele, yine kendi ürettiği “uluslararası teröre karşı”; eskiden yeri belli olan SSCB’ye karşı konuşlanma, bu kez yeri belirsiz bütün “terör” odaklarına karşı; eskiden Cenevre gibi uluslararası sözleşmelerle belirlenmiş olan savaş yöntemleri, şimdi yeri ve ne zaman saldıracağı belli olmayan teröre karşı önleyici saldırı adı verilen, sebepsiz saldırıya dönüştü...

TERÖRİZME” KARŞI MÜCADELE TERÖRÜ

NATO’nun bir ülkeye saldırmak için yarattığı yeni hukuka göre somut bir tehdide gerek yok. Sonradan yalan olduğu itiraf edilen bir istihbarat, koca bir ülkenin işgaline, milyonlarca insanın öldürülmesine yetiyor. “Ben vurmasam o vuracaktı” diyorlar.

Sezgi hukuku diyorum buna. Engizisyondan kalmadır. Afganistan ve Irak işgallerinde, bu Ortaçağ hukukuna dayandılar.

NATO’ya bağlılığımız bizi de bu yönde değiştirdi. Ergenekon-Balyoz yargılamasında “darbe yapacaklardı” denilerek bütün Türk ordusu kolayca hapsedildi. Ama PKK’lı teröristleri aynı kolaylıkla vuramıyorduk. ABD izin vermiyordu.

NATO TERÖRÜ YA DA AVRASYA BİRLİĞİ

Türk Ordusu gırtlağına dayanan tehdidi göremiyordu. Makamında, yaverleri tarafından esir alınan bir komutan Türk ordusu tarihinde görülmedi, ama bunun nedeni tek başına o komutanın yetersizliği değil. Düşman olan sistemin kendisi. Eğer düşman ABD ve NATO ise onu göremez ya da dokunamazsın.

Oysa Türkiye’nin en büyük ticaret ortakları, Rusya ve Çin. Ortak düşman olan PKK ve türevlerine karşı birlikte savaşması gereken ülkeler İran, Irak ve Suriye. Türkiye bu ülkelerle NATO güdümünde düşman olurken, asıl düşmanı ile müttefik olma çelişkisi içinde.

15 Temmuz, Türkiye ve Türk ordusuna nefsi müdafaanın tek koşulunun Avrasya Birliği olduğunu gösterdi.

PROFESYONELLEŞME VE YAPISAL DÖNÜŞÜMÜN OLASI SONUÇLARI

Profesyonel asker, para karşılığı savaşan askerdir. Bu modern yeniçerilik Türk tarihine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerine bütünüyle aykırı bir sistemdir.

Askerliğin tunç kanunudur: Para karşılığı korunan hudut, daha fazla para karşılığında satılır.

Müdafaa-i Hukuk devletleri hudutlarını bütün bir milletle birlikte ve sırayla korurlar, buna askerlik mükellefiyeti denir. Yani o vatan ve onu koruma sorumluluğu bütün ulusundur.

Böylece ordunun halkına karşı sorumluluğu, halkın da ordusuna karşı kontrol yetkisi oluşur. Söz gelimi Afganistan’da Tora Bora dağlarında NATO çıkarları için can veren bir Mehmetçiğin annesi, “benim oğlumun orada ne işi var” diye sorabilir. Bu da ordumuzun milli ordu olarak kalmasının tek teminatıdır.

PROFESYONEL ORDU MİLLETİN ORDUSU OLMAZ

Darbe girişiminde ordunun içinden bazı hainlerin halka silah doğrultacak noktaya sürüklenmelerinin başlıca nedeni, ordunun yapısıyla bilinçsizce oynanmasıdır.

Askeri liselerin müfredatları değiştirildi, ilahiyatçı öğretmenler elinde yetişen kuşaklar mezun edildi, harp okullarına sivil liselerden geçiş oranı askeri liselere göre daha da arttırıldı, bedelli askerlik muafiyetleri, sözleşmeli subay-astsubaylık sistemi ordunun halka ve devlete bağlı yapısını bozdu. Geçim kapısına dönüştürdü.

Bu yolla kullar, müritler ve ajanlar, üniforma arkasına saklanma fırsatı buldu ve bir silahlı güce ulaştı.

Bugüne kadar Amerikancı darbeleri saymazsak, ordunun hükümete müdahalesinin tek nedeni vatan toprağını kurtarmak içindi. Edirne’yi kurtarmak için Bab-ı Ali baskını ya da Milli Mücadele için Kemalist ordunun Osmanlı Sultanı’na karşı milli isyanı bunun en karakteristik örnekleri.

Ama araya başka bir hiyerarşik sistem girince ordunun içindeki kullar ve müritler, bir şeyhin emriyle millete ateş ettiler. Bu noktaya gelişin tek nedeni ordunun yapısına müdahaledir.

Kuşkusuz, harp teknolojisindeki gelişmenin zorunlu kıldığı oranda ve bununla sınırlı bir uzmanlaşma gerekli. Ama sadece bu kadarı...

Askerlik, hiçbir meslek dalında olmayan ve askeri özgüllük nitelikleri (spesificate militaire) denilen bir değerler sistemini gerektirir. Başka mesleklerde sadece bazılarının varlığı bile üstünlük sayılacak bu nitelikler askerlik için olmazsa olmaz koşuldur. M. Bozdemir bu nitelikleri, “disiplin, hiyerarşi, otorite, esprit de corps (birlik ruhu), onur, kahramanlık, cesaret, dayanışma, itaat, şehitlik, gazilik, özveri olarak sayar.

Siz hiç hastasını kurtarmak için kendi böbreğini veren doktor gördünüz mü? Yoktur.

Ama hiç tanımadığı askerini kurtarmak için canını veren komutanlar vardır. Sadece bu bile askerliğin diğer mesleklerle kıyaslanamayacağını kanıtlar.

Bu ruhu “profesyonelleşme” denilen şey yok ediyor. Herkesin sadece alacağı parayı ya da yükseleceği rütbenin sağlayacağı olanakları düşündüğü bir ordu, milleti için savaşamaz. Denilebilir ki, “şu anda da bu tipte komutanlar yok mu?” Vardır. Ve bunlar NATO sürecinin, Amerikan sisteminin yarattığı sonuçlardır. Bu yıkımdan kurtulmanın tek yolu milli sistemimizi kurmaktır.

Tekrar etmeliyim, parayla korunan hudut daha fazla paraya satılır.

BİFTEK PARASI KİME

Amerika’nın hedefi Türk ordusunu küçük ve kendi uluslararası işgal görevlerinde kullanacağı bir profesyonel taşerona dönüştürmek.

Çünkü kendi askeri daha pahalıya mal oluyor.

Çünkü kapitalist emperyalizm için asker bir işgücü maliyeti, savaş ise kazanç elde ettiği bir ekonomik model, bir üretim biçimi. Kan, gözyaşı, yıkım bu üretimin sadece atıkları. Bu gözle bakıyorlar.

ABD ordusu, Irak işgali sırasında asker temin etmek için yaş sınırını 35’ten 42’ye çıkarmıştı. İşsizlik o kadar fazlaydı ki, 42 yaşını geçenler bile orduya başvuruyordu. Bu iş, kaydettikleri asker başına prim alan özel şirketlere verilmişti. Serco ya da L-3 Communications adlı şirketler bu işin önde gelen kuruluşlarıydı. Bir şirket yetkilisi: “Eğer biftek yemek istiyorsanız, insanları orduya almanız gerekir” diyordu. Biftek yemenin bir bedeli vardı.

2003 yılı rakamlarına göre yurtdışı görevlerde 1000 askerlik ABD birliği, ayda 28 milyon USD harcarken, aynı sayıda Türk askeri, 4,6 milyon USD’ye mal oluyordu. Yani yaklaşık 6 kat daha ucuza... Bu görevlerde ABD Albayı 12 bin, Türk Albayı 2 bin 300 USD; ABD Yüzbaşısı 7 bin, Türk Yüzbaşısı 2 bin USD; ABD Eri 2 bin 800, Mehmetçik 450 USD alıyordu.

Bu paralı askerlik işinde bifteği kim yiyecek, bilmem anlatabildim mi?

Milli savunma Bakanı Fikri Işık, da “100 kiloluk Türk ordusunu sağlıklı bir diyetle 70 kiloya düşüreceklerini” söyledi. Bu kimin talebi, kimin ihtiyacı?

Türk ordusu, Türk milletidir.

Herkes aklını başına almalıdır.

Türk ordusu, Türk milletinin ordusudur, kimsenin taşeronu değildir.

Sadece CIA taşeronu FETÖ’nün kulu olan yüzde birlik bir kısmı, 15 Temmuz gecesi binlerce cana mal oldu. Bir de bağlandığı siyasi makamlar aracılığıyla bütün ordunun doğrudan Amerikan maşası haline getirildiğini düşünün.

Kuşkusuz Türk milleti buna izin vermeyecek, ama iktidarın da yaşananlardan ders alması gerekiyor.

Son Dakika Haberleri