TÜBA Deprem Raporu: Mevzuat mükemmel, uygulanamıyor!
Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın yayımladığı raporda, depremle ilgili mevzuatın ‘dünya standartlarının üstünde mükemmele yakın’ olduğu, gerçekçi olmadığı için uygulanamadığı ileri sürüldü
Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA, ‘Doğu Anadolu Fay Hattı Depremleri: Tespitler ve Öneriler’ başlıklı bir rapor yayımladı. 23 üniversiteden 50 dolayında akademisyenin katkısıyla hazırlanan raporda, depremlerin çok yönlü analizinin yanı sıra sağlıktan hukuka, çevreden eğitime pek çok konuya ve çözümlere yer verildi. 130 sayfalık raporda depremle ilgili planların ve stratejilerin katı, gerçekçilikten uzak olduğu, mevzuatın uygulanamadığı, cezai müeyyidelerde ve denetlemede zafiyet olduğu ve pratikte anlam ifade etmediği belirtildi.
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker’in kaleme aldığı raporun sunumunda şu satırlara yer verildi: “Deneyimler bize göstermiştir ki gerek hukuki anlamda gerekse teknik anlamda izlenemeyen mevzuatlar yanı sıra katı ve realistik olmayan planlar ve stratejiler ile uygulanamayan cezai müeyyideler ve denetleme zafiyeti olan kanunlar pratikte anlam ifade etmemektedir. Geçmiş deneyimler ve özellikle 1999 Depremi’nden çıkarılan ders çerçevesinde; dünya standartlarının üstünde mükemmele yakın kurallar ve tedbirler içeren güncellenmiş mevcut mevzuatımızın uygulamada karşılaşılan aksamalar nedeniyle ortaya çıkan tabloda gerçekçi bir değerlendirme ile tekrar ele alınması gerekmektedir.”
Raporun ‘Zemin Islahının Depremlerde Önemi’ başlıklı bölümünde ise “Türkiye’deki deprem yönetmeliği yedi kere değişime uğramıştır. Yürürlükteki en son yönetmelik dünya standartlarındadır. Binalar bu yönetmeliğe uygun olarak yapılmış olsaydı, hasarın bu denli olmayacağı düşünülmektedir. Depremlerde yıkılan binaların yüzde 98,6’sının eski binalar olduğu tespit edilmiştir… Özellikle Hatay-Defne’de yüksek bölgelerde pek yıkım olmadığı gözlemlenmiştir. Hatay Bölgesi’nde sıvılaşmadan dolayı zemin güvenliği yanı sıra, yapı kalitesiyle ilgili problemlerden dolayı da yıkımlar olduğu görülmektedir.” ifadeleri yer aldı.
DEPREM HARİTASI ACİLEN YENİLENMELİ
Rapor, TÜBA’nın 6 Şubat depremlerinin ardından 22 Şubat’ta düzenlediği, geçmiş depremlerin ve olası depremlerin de değerlendirildiği ‘TÜBA Doğu Anadolu Fay Hattı Depremleri Değerlendirme Toplantısı’ katılımcılarının katkısıyla hazırlandı.
‘İTÜ Deprem Raporundaki Yerbilimleri İle İlgili Teknik Bilgiler Işığında Tespit ve Öneriler’ başlığı altında ‘Fay Yasası’nın önemi vurgulandı, “Son depremler göstermiştir ki kanunun eski/güncellenmeyen haritalara dayandırılarak çıkarılması daha vahim sonuçlara sebep olmaktadır.” denildi. İlk defa bu depremde, önceki haritalama sonuçları ile yüzeydeki deprem kırıklarının farklı olduğunun saptandığı belirtildi ve şu saptamalar yapıldı:
“Haritaları yaparken sadece topografyaya bakmak doğru veri vermemektedir. Bu sonuca deprem öncesi ve sonrası uydu görüntülerine bakarak ulaşılmıştır.
“Türkiye’deki fayların tekrarlanma periyodu pek bilinmemektedir. Dolayısıyla fayların ne kadar stres biriktirdiği ve deprem üretme potansiyeli olduğu da bilinmemektedir.
“Deprem bölgesinde birden fazla fay ve çoklu segment bulunmaktadır. Bunlar tek tek ele alınmalıdır.
“Türkiye deprem tehlike haritasının acilen yenilenmesi gerekmektedir.
“Her bir fayın teker teker çalışılması ve karakteristiğinin belirlenmesi gerekmektedir.”
İKİNCİ DEPREM NEDEN 9 SAAT SONRA
Sismologların dahi bir yıl içinde 7.62 büyüklüğünde ikinci bir depremi bu kadar erken beklemedikleri ifade edilen raporda “İkinci deprem neden ilk 3-4 saat içinde veya izleyen günlerde değil de 9 saat sonra gerçekleşti sorusu üzerine ileri sismolojik teknikler ile çalışmalar yapılmaktadır.” denildi.
Raporda, “Depremin yıkıcılığını arttıran faktör özellikle Ekinözü (Kahramanmaraş) bölgesinde yavaş başlayıp çok hızlı kırılması olmuştur.” ifadesi dikkat çekti.
Raporda ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti’nden bir Sismoloji-Sismotektonik heyetinin Türkiye ve İTÜ’ye işbirliği ve bilgi aktarımı için gelmeyi planladığı ve sürecin diplomatik kanallardan devam ettiği kaydedildi.
‘TEMEL LİSANS BİLGİLERİ UYGULANAMIYOR’
Raporda ‘Kuvvetli Yer Hareketlerini Değerlendirme ve Yapısal Hasarlar’ başlığı altında “2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde güncelleme yapılması gerekmektedir. Sünek tasarım felsefesi uygulanırken, sahadaki yetersiz kontrol olgusunun mutlaka dikkate alınması gerekmektedir.” denildi.
Bu başlıkta “Lisans seviyesinde öğretilen temel bilgilerin dahi halen uygulanmadığı, sahada denetlenemediği ve hasarlara sebebiyet verdiği görülmektedir.” ifadesi de dikkat çekti. Konu, ‘Depremlere Hazırlık Süreçlerinde Mühendislik Eğitimi ve Uygulamalarının Önemi’ başlıklı bölümde ayrıntılı olarak ele alındı.
Yer hareketleri başlığı altında “Deprem yönetmelikleri tüm dünyada 10-15 yılda bir yenilenmektedir. Bu normal bir süreçtir. Ülkemizde sürekli çalışan yönetmelik komisyonlarının bulunması, revizyonların ve yeni kod yazımlarının hızlanması gerekmektedir.” denildi ve deprem bölgelerine ilişkin şu satırlara yer verildi:
‘HIZLI YÖNETMELİK’ ACİLEN ÇIKARILSIN
“Mevcut yapı stoku dikkate alındığında, binaların deprem performansının çok hızlı belirlenmesi ve yapı stokuyla ilgili bölgesel kararlar verilmesi gerekmektedir. ‘Hızlı Bina Deprem Güvenliği Belirleme ve Güçlendirme Yönetmeliği’nin acilen çıkartılması gereklidir. Çünkü mevcut yönetmelikler tekil bina düzeyinde ayrıntılı inceleme esasına dayanmaktadır. Mevcut yönetmeliklerin uygulanması durumunda harcanacak zaman ve bütçe, problemi çözümsüz kılmaktadır.”
ÜNİVERSİTELERE DEPREM MÜFREDATI
Raporda ‘Bir Üniversite Afetler ve Yönetimi İçin Ne Yapabilir?’ başlığı altında şu saptama yer aldı:
“Deprem bölgesindeki illerdeki üniversitelerin kampüsleri büyük oranda ayakta kalabildiler ve depreme dayanıklı olduğu görülen mevcut üniversitelerin yerleşkeleri ilk andan itibaren güvenli bir toplanma alanı ve barınma merkezi olarak kullanıldı ve bu bağlamda üniversiteler ve kampüsleri deprem sonrası süreçte önemli bir işlev gördü.
“Üniversite kampüsleri deprem bölgesindeki pek çok ilde afet koordinasyon ve kriz merkezleri ile konteyner/çadır kentlere ev sahipliği yapmaya başladı.”
Küresel salgın sürecindeki uzaktan öğretim deneyimi sayesinde, üniversitelerin uzaktan öğretime hazırlık seviyelerinin genel olarak iyi durumda olduğu ifade edilen raporda “Ayrıca öğrenci ve personel profili daha heterojen olan üniversitelerin daha hızlı bir şekilde normalleşme sürecine girebilecekleri gözlemlenmiş olup, bunun ileride önemli bir araştırma konusu olabileceği de düşünülmektedir.” denildi.
Öte yandan, üniversitelerde; afet yönetimi, arama-kurtarma ve ilk-acil yardım ve benzeri derslerin zorunlu olarak müfredatta yer almasının, ivedilikle ele alınacak konuların başında geldiği belirtildi.
YALAN HABERLERE ÖZEL VURGU
Raporda, deprem sürecinde yayılan yalan haberler konusuna geniş yer ayrılması dikkat çekti. Raporun sunumunda da şu ifadeler yer alıyor:
“Özellikle yeni medya araçlarıyla çok hızlı yayılan gerçek dışı paylaşımlar, kargaşa ve kaos ortamı oluşturmuş, dezenformasyonu yönetmekte yetkili kurumlar başlangıçta güçlüklerle karşı karşıya kalmışlardır.”
Raporu inceleyen uzmanlar, yalan haberlerin yıkıcı etkisi vurgulanırken, afette haberleşmenin öneminin göz ardı edilmemesi gerektiği uyarısında bulundular.
FAY HATTI ZONUNDA ÖZEL YAPI PLANLANSIN
‘Doğu Anadolu Fay Hattı Depremlerinin Değerlendirmesi’ başlıklı bölümde “Bu zon üzerinde bulunan tüm yerleşim alanları, özel yapı statüsünde ele alınarak planlanmalıdır. Örneğin 5 kattan fazla bina yapılmamalı, zemin iyileştirilmeden inşaata başlanmamalıdır. Alüvyon yataklarına bina inşa edilmemelidir. En az C30 kalitesinde hazır beton kullanılmalıdır. Hazır betonda agregalar kırma taştan oluşmalıdır.” uyarısında bulunuldu. Raporda “Stratejik sanayi ve endüstri bölgelerinin ülkenin farklı bölgelerine dengeli yayılarak riske edilmemesi için gerekli teşvik ve planlamalar yapılmalıdır.” ifadesi dikkat çekti.
Deprem bölgelerinde büyük zarar gören yerleşim yerlerinin tamamen ovalara kurulmuş olduğu, bu bölgelerde eski binaların yıkıldığı belirtildi.
Eski binaların ve büyük binaların beton örnekleri alınarak beton petrografisinin incelenmesi gerektiği ifade edilen raporda “Beton petrografisinde tespit edilen karbonatlaşma, kloritleşme ve alkali silika etkileşim bozuşması gösteren tüm binalar ya güçlendirilmeli ya da yıkılarak yenilenmelidir. Hatay’da özellikle yıkılan binalarda bu tür bozuşmalar gözlenmiştir.” denildi.
Raporda Habib-i Neccar Camisi ile Gaziantep Kalesi örnek verilirken, “Kalenin yıkılan sur kısımları gevşek dolgulu höyük üzerindeyken, kalenin yıkılmayan kısımları ise kaya üzerinde olduğundan sağlam kalmıştır.” değerlendirmesi yapıldı ve şu ifadeye yer verildi:
30’DAN YAŞLI BİNALAR TESTE TABİ TUTULSUN
“Bina alan seçimi ve yapımları, mutlaka inşaat, jeoloji ve jeofizik uzman kişilerin müşterek onayı ile gerçekleşmelidir. Yerleşim alanları planlanırken kesinlikle fay hatları ve alüvyonlu alanlara yapılmamalı ve mutlaka hazır beton ve kırma taş kullanılmalıdır. Betonun ideal ömrü 75-100 yıldır. Ancak evler için bu süre 40 yıla düşer. Bundan ötürü 40 yıldan yaşlı binalar mutlaka beton testine tabi tutulmalıdır. Beton ömrü sahil kısımlarda daha hızlı yıpranmakta ve daha hızlı bozuşmaktadır. Bu nedenle deprem açısından riskli İstanbul, İzmir, Çanakkale, Mersin, Muğla, Yalova, Kocaeli ve Bursa gibi illerde, 30 yıldan yaşlı tüm binalar beton testine tabi tutulmalıdır.
AFET MÜDAHALE PLANI OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ DEĞİL
TÜBA’nın yayımladığı raporda, ‘Afet Yönetiminin Önemi’ başlığı altında, özetle şu saptamalar yer aldı:
● Afete müdahale risk azaltmayla başlar, hazırlık ile devam eder.
● Afet yönetiminde dil ve fikir birliği oluşturmak gereklidir.
● Türkiye, risk azaltmada zayıf kalmaktadır.
● Risk azaltmaya harcanmayan bir birim maliyet, afet sonrası dört birim maliyet harcamayı gerektirir.
● Afet yönetimi bir sürdürülebilir kalkınma problemidir.
● En büyük doğa kaynaklı afet kuraklık olmasına rağmen Türkiye’de kuraklık doğal afet olarak sayılmamaktadır.
● Afete hazırlıkta planlama, tahmin, tatbikat ve eğitim aşamaları bulunmaktadır.
● Türkiye Afet Müdahale Planı şu anda olması gerektiği şekilde değildir.
İLK 30 DAKİKA İÇİN BİREYLER EĞİTİLMELİ
● Depremlerde ilk 72 saat altın saatlerdir. Vatandaşın bu saatler için kapasitesinin geliştirilmesi gerekir çünkü ilk müdahale aile ve komşulardan gelir. Hiç olmazsa afetin ilk 30 dakikasına bireylerin hazırlanması gerekmektedir.
● Alternatif iletişim yöntem ve altyapılarına yatırım zorunluluğu doğmuştur.
● Su şebekeleri depreme göre yapılmalı, şehirlerin uygun yerlerine su depoları kurulmalıdır.
● Deprem sonrasının önceden planlanması gerekir.
● Dünyada afet yönetiminin tarihsel gelişimine kıyasla Türkiye, günümüzü henüz yakalayamamıştır.
AFET BAKANLIĞI KURULSUN
● Yönetilebilir bir seviyeye kadar riskleri azaltarak reaktif kriz yönetiminden proaktif risk yönetimine geçilmelidir ve ulusal bir mobilizasyon çabası başlatılmalı, öncelikle Marmara bölgesi ile başlanmalıdır.
● Kapsamlı ve dinamik bir afet yönetim sistemi kurmak için, tüm bilimsel disiplinleri gerekli yerlerde ve gerektiği kadar içeren ve uzman koordinatörlerle koordine edilen bir yapıya ihtiyaç vardır. Bu, yüksek riskli kentsel alanlardaki riskleri azaltarak kentleri afetlere karşı daha dirençli hale getirmek için uygun müdahale ve yeniden yapılanma önlemleri sağlamak için entegre bir yapı olan Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı gibi bir yapı oluşturarak gerçekleştirilebilir.
● Her üniversitede yetersiz acil yardım ve afet yönetimi programları oluşturmak yerine, mevcut programlar birleştirilerek uluslararası standartlarda eğitim sunacak mükemmeliyet merkezleri haline getirilmelidir. Bu önlemlerin uygulanmasıyla, Türkiye afet yönetim sistemini iyileştirebilir, kayıpları azaltabilir ve afetlere karşı direncini artırabilir.