Tümamiral Yaycı: Kıbrıs Ortadoğu’nun giriş anahtarıdır
Libya ile imzalanan mutabakat muhtırasının mimarlarından Tümamiral Cihat Yaycı, zengin enerji kaynakları barındıran Doğu Akdeniz üzerine yazdığı kitapla yine ezber bozdu.
27 Kasım 2019’da Libya ile imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Doğu Akdeniz’deki uluslararası ilişkilere yeni boyut getirmişti. Doğu Akdeniz üzerine uzmanlaşan ve tezleri dış politikada karşılık bulan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Dr. Tümamiral Cihat Yaycı, Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye isimli bir kitap yayınladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ve Yunanistan’ı zor durumda bırakacak bilgiler içeren kitapta önemli tespitlerde bulunan Yaycı, kitabına 2010 yılında ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin raporundaki verilerle başlıyor. Kıbrıs Adası, Lübnan, Suriye ve İsrail arasındaki Levant Havzası’nda 3.5 trilyon metreküp doğalgaz ve 8 milyar varil petrol bulunduğunu vurgulayan Yaycı, böylece dünyanın en zengin doğalgaz yatağının varlığına dikkat çekiyor. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın tepki çeken sözleri gündemdeyken çıkan kitapta, Doğu Akdeniz’in uluslararası güvenliği için Kıbrıs Adası'nın jeopolitik ve stratejik önemi detaylarıyla anlatılıyor.
3 trilyon dolar değerindeki doğalgaz rezervinin Türkiye’nin 572 yıllık, tüm Avrupa’nın ise 30 yıllık ihtiyacını karşılayacağını belirten Yaycı, Doğu Akdeniz’in bu nedenle uluslararası aktörlerin iştahını kabarttığını ekliyor. Yaycı, “Enerji konusunda dışa bağımlı Türkiye’nin sadece bugün değil, gelecek nesiller içinde denizlerdeki haklarına sahip çıkması gerekmektedir. Tarih boyunca deniz ticaret yollarının merkezindeki Kıbrıs Adası stratejik konumu nedeniyle ‘Ortadoğu ülkelerini kontrolünde bulunduran sabit uçak gemisi gibidir’. Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün tamamen, Irak ve Mısır kısmen bu geminin menzilindedir. Ortadoğu’nun kalbi, İskenderun-Basra-Süveyş’tir. Kıbrıs, bu üçgenin iki köşesi İskenderun ve Süveyş’i kontrol altında bulundurur. Kıbrıs Adası, Ortadoğu’ya giriş anahtarıdır” yorumunda bulunuyor. Kitapta ayrıca, Rusya Federasyonu, ABD, İngiltere ve Fransa’nın Kıbrıs çevresindeki faaliyetleri de anlatılıyor.
RUM KESİMİ'NİN MISIR VE İSRAİL OYUNU
Yaycı, GKRY’nin 2003 yılında Mısır’la imzaladığı antlaşmayla Mısır halkının haklarını gaspettiğini belirtirken, ilginç tespitlerde bulunuyor:
“Mısır’ın muhatabı coğrafya gereği Türkiye’dir. Meşruiyeti tartışmalı Rum Yönetimi yerine Türkiye ile sınırlandırma antlaşması yapsaydı, 11.500 km2 daha fazla deniz alanına sahip olacaktı. Mısır-GKRY antlaşması daha sonra tartışmaya açılmış ve 2013’te iptali için kanun tasarısı hazırlanmıştır. Antlaşmanın ardından dönemin GKRY Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Rolandis tarafından yapılan açıklama, GKRY’nin hakkından fazlasını aldığının itirafı niteliğindedir. Bakan, sınır olarak ortay hattın belirlenmesinin çok önemli olduğunu, GKRY’nin bu antlaşma ile sahip olduğunun dört katı fazlası bir alanda egemenlik haklarına sahip olacağını beyan etmiştir. GKRY, Mısır kadar İsrail’in de hakkını gasp etmiştir. İsrail de GKRY yerine Türkiye ile anlaşmış olsaydı, Afrodit sahasında 12 numaralı parselin tümü ile 7,8, 11 numaralı parsellerin bir kısmı İsrail’in olacaktı. Hatanın farkına varan İsrail, 13 Mart 2018’de 12 numaralı parselden pay istediklerini belirttiklerinde GKRY büyük infial yaratmıştı.”
'YUNAN SAHALARINA İTİRAZ EDİLMELİDİR'
Yunanistan’ın ise Türkiye ve Libya’nın haklarını gasp etmeye çalıştığını belirten Yaycı, “Yunanistan’ın iç karışlığından faydalandığı Libya’ya ait 39 bin km2’lik ve Türkiye’nin hakkı olan 8 bin 900 km2’lik deniz alanını haksız yere oldubitti ile sahiplenmeye çalıştığı görülmektedir. Türkiye ile Libya arasında karşılıklı kıyı vardır. Bu nedenle Türkiye ile Libya arasında MEB anlaşmasının en kısa sürede imzalanması gerekmektedir. Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanlarıyla çakışan Yunan ruhsat sahalarına itiraz edilmelidir” ifadelerini kullanıyor.
'MEB İLANI YAPMALIYIZ'
3 bin km2’lik bir gaz hidrat yatağının ABD’nin 30 yıllık enerji ihtiyacını karşılaşacağını, Antalya Körfezi civarının ise 80 bin km2’lik potansiyel barındırdığını açıklayan Dr. Yaycı, BM’nin 1982 yılında kıyı devletlerinde karasularında ekonomik bölge ilan etme hakkı verdiğini hatırlatıyor. Yaycı kitabında, “Akdeniz’de, 7 devlet (Fas, Tunus, Suriye, GKRY, Libya, İsrail, Lübnan) Münhasır Ekonomik Bölge; 3 ülke ekolojik koruma alanı, 5 ülke balıkçılık koruma bölgesi ilan etti. Türkiye ise hak ve menfaatlerini deklare etmesine karşın, Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmemiş tek devlettir” uyarısında bulunuyor.