24 Ekim 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı?

‘Biz İsveç’i hiç böyle tanımamıştık, İsveç’te her şeyin en iyisinin, en doğrusunun yapıldığına inanmıştık ama hiç de öyle değilmiş, yanılmışız.’ Yüreği yanık, ağlamaktan göz pınarları kurumuş bir annenin, Şükran hanımın karşılaştığımızda söylediği ilk sözler bunlar.

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı?
A+ A-
TÜLİN UYGUR

Deniz’in annesi Şükran hanım 43 yıldır İsveç’te yaşıyor ve Türkçe öğretmeni olarak yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, bilinçli, aydın bir anne. Babası da öyle! Yüksel beyin serbest meslek sahibi olarak İsveç’teki yaşamı daha da uzun. Her ikisi de mutlu bir emeklilik hayal ederken 13 Kasım 2020’den bu yana yaşadıkları kâbus tüm hayatlarını altüst etmiş.
7 Aralık 1988’de doğan Deniz, daha küçücükken annesiyle birlikte çamaşır katlarmış, sonra da hep düzenli ve tertemiz bir genç olmuş. Lise öğreniminden sonra askerliğini hava komandosu olarak yapmış. Daha sonra bir emlak firmasında çalışıp para biriktirmiş, arkadaşıyla Asya ve Avustralya seyahatine çıkmış, bir yıl yeni deneyimler edinmiş. Çalışıp para biriktirmek için elektronik eşya satan bir mağazada çalışmaya başlamış. Yıllar sonra Deniz kaybolduktan sonra açılan sosyal medya hesabına o firmanın müdürü “kapıdan girdiği anda Deniz’i işe almak istediğimi anladım yine de formalite gereği görüşme yaptım, ben böyle karizmatik, sempatik, görür görmez insanı etkileyen biriyle hiç karşılaşmadım” diye mesaj yazmış. Deniz’in gönlünde polis olmak yatıyormuş. Polis okulu sınavlarına girmiş yazılı, kondisyon, psikolojik testler, hepsini başarmış. Son sözlü sınavda kendisine şöyle bir soru sorulmuş: “Trafik polisi olarak görev yaparken hız sınırını aşan bir arabayı durdurduğunda arabayı kullananın baban olduğunu görürsen ne yaparsın? Deniz düşünmüş ve bir soruyla cevap vermiş. “İstediğiniz cevabı mı vereyim yoksa içimden geçeni mi söyleyeyim”? İçinden geçeni söyle demişler, Deniz de “bırakırım, babam eğer hız sınırını geçmişse mutlaka çok önemli bir nedeni vardır o asla kanunlara, kurallara karşı gelmez demiş” ve sınavda kalmış!   

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı? - Resim : 1

İSVEÇ ORDUSUNUN BAŞARILI KOMANDOSU  

Bu defa askerliği meslek seçmek için sınavlara giren Deniz, tüm sınavları başarmış. Üstelik askerliği öyle sevmiş ki basamakları birer birer değil koşarak, uçarak geçmiş ve İsveç’te bir ilki başarmış. Deniz komandosu, Hava komandosu, Kara komandosu ve Kutup komandosu olarak tam dört dalda, dört dörtlük bir asker olarak İsveç ordusuna hizmet vermiş. İsveç ordusunun Birleşmiş Milletlere istihbarat gücü olarak verdiği, Mali’de Gao ve Bamako’da konuşlanan birliğinde görev almış. Eğitmen olarak İsveç ordusunun yüzlerce komandosunu eğitmiş. Deniz, İsveç’te savaş uçaklarını hedefe yönlendirecek üç kişiden biri, öyle ki üçü asla aynı uçağa binemez! Deniz, Berga Deniz Komando Üssü’nde de komutan.
Tüm bu görevler göçmen kökenli bir genç için bir ilk! “Göçmen kökenli”, belki de Deniz için çok şey ifade eden iki sözcük. Evet, Deniz İsveç’te doğmuş, büyümüş, İsveç toplumuyla özleşmiş ama babasının memleketi Ayvalık’a hayran, ülkesini seven, tatillerini ülkesinde geçirmek isteyen bir genç, bir Türk genci! “Türk” kimliği İsveç toplumuna sonsuz uyumlu olmasına, çalışkanlığına, başarılarına rağmen ırkçılığın giderek arttığı İsveç’te onu hedefe oturtabilecek bir kimlik.

DENİZ KAYBOLUYOR

15 Kasım’da yoğun ve çok önemli bir eğitim haftasını yönetmek için İsveç’in kuzeyindeki “Arvidsjaur Hava Üssü” ne gitmek üzerine Stokholm-Arvidsjaur biletini alan, oradaki otel ile konuşup odasını ayırtan, otelin lokantası ile konuşup yemeğini sipariş veren, akşam arkadaşlarıyla buluşmak üzere randevulaşan Deniz’den, 13 Kasım’dan sonra kimse haber alamadı. Deniz iz bırakmadan kayboldu! Arkadaşlarına gönderdiği “yarın 50 kilometrelik koşuya çıkacağım” mesajı ve internette izlediği “menemen nasıl yapılır” videosu ondan kalan son izler. Bir de 12 Kasım’da marketten alışveriş yaparken ve spor salonundan çıkarken çekilmiş iki kamera görüntüsü var. Sonrası yok!
Dikkat edin, İsveç ordusunun elit bir askerinden bahsediyoruz! Deniz,15 Kasım Pazar günü uçaktan inmeyince, otele giriş yapmayınca, lokantada sipariş verdiği yemeği yemeyince, eğitim öncesi randevulaştığı arkadaşlarıyla buluşmayınca hiç nerede olduğu, merak edilmemiş, bir telefon edip “neredesin” diyen olmamış!  Koskoca bir pazartesi ve salı günü de geçmiş.
18 Kasım Çarşamba günü saat 11:30’da bir ordu görevlisi Deniz’in annesine telefon etmiş. “Deniz eğitime gelmedi” sözünü duyan annenin yüreği daha o an yerinden fırlamış. “Telaşlanmayın, araştırıyoruz” diyen görevli iki saat sonra tekrar arayıp “uçağa da binmemiş” dediğinde anne çılgına dönmüş. Hemen Deniz’in Stokholm’de yaşayan ağabeyini aramışlar, ağabey Deniz’in evine gitmiş, her şeyin yerli yerinde olduğu tertemiz bir ev bulmuş.
Ordu Deniz’in kaybolduğunu polise bildirmiş. Bundan sonraki süreci resmî kurumların tavrı ve Deniz’e sahip çıkan binlerce kişinin tavrı olarak ayırmak şart. 

DENİZ ARANIYOR 

Deniz için asker arkadaşları, “Kayıp İnsanlar Derneği”, onu tanıyan tanımayan herkes seferber oldu. Belki de İsveç tarihinin en kapsamlı kayıp araması yapıldı. 3000 asker, 500 civarında sivil aramalara katıldı. Arama yapılan Tyresta milli parkı Stokholm’ün güneyinde. 50x50 kilometrekare büyüklüğündeki alan ulaşımın zor olduğu, sık ormanlar, mağaralar, kaya kovuklarıyla dolu, düzgün koşu yolları olan, koşucular ve kamp yapanlar için popüler bir yer. Soğuğa rağmen günlerce, haftalarca özel eğitilmiş köpeklerle öyle bir arama yapıldı ki anlatmak zor. Havadan geceyi gündüz yapan dronlar dahi getirilmiş. En yakın asker arkadaşı, dostları sosyal medya üzerinden binlerce gönüllüye ulaştı. Yine de karda, kışta, ormanda bir ay aç susuz yaşamını sürdürebilmek üzere eğitilmiş komando subayı Deniz’e ulaşılamadı. 
Bu arada ordu yetkilileri sessiz kaldı, böylesine yiğit, başarılı, elit bir askerin ailesi ziyaret edilmedi. Aramalar, askeri istihbaratın şüpheleri hakkında bilgi verilmedi.  
Polise gelince, Deniz’in ağabeyini bir gece yarısı götürüp sorguya çeken polis, 25 Kasım’da yani Deniz’in kaybolmasından tam 12 gün sonra “adam kaçırma” soruşturması başlattı. 27 Kasım’da da arama! Polis nihayet Deniz’i aramaya karar verdiğinde yüzlerce insan zaten 2500 km karelik alanda aramaları sürdürüyordu. Deniz’in ağabeyinin evi arama gruplarının karargâhı olmuştu. Tüm duvarı kaplayan dev bir Tyresta parkı haritasında sistematik olarak aranan yerler, aranacak yerler işaretleniyordu. Ama Deniz’den hiçbir iz yoktu!

Bu arada polis, hatta brövelerini gururla taşıdığı ordu, “intihar” şüphesini ortaya attı! Bu seviyedeki elit bir asker, her yıl psikolojik testlerden geçen çelik gibi sinirlere sahip, mesleğini çok seven, hayat dolu biri intihar eder mi?

Polis bir gece yarısı yüreği kan ağlayan, diken üstündeki aileye telefon etti. “Kanalda ceset bulundu, Deniz olabilir ama hava aydınlanınca araştırıp size haber vereceğiz” dedi. Hiç o annenin babanın ne hale gelebileceğini düşünmeden mi yaptılar bunu, yoksa ailenin canını iyice mi acıtmak istediler?

DENİZ BULUNUYOR

Aramaların hızı kesildikten, ümitler tükenmeye başladıktan sonra 27 Şubat’ta, polisin “Polonyalı” olduğunu söylediği bir elektrikçi, bir kayanın tepesinden aşağıdaki kovukta ayakkabılar ve ceset olduğundan şüphelendiği bir şeyler gördüğünü polise bildirdi. Ertesi günü ayakkabıları yine orada görünce tekrar mesaj gönderdi. Pazartesi günü ise bizzat polise gitti. Polis, gösterilen yerin etrafını çevirdi ama teknik inceleme iki gün sonra başlatıldı. O zamana kadar her şeyi ağırdan alan polis birdenbire “hiçbir suç şüphesi bulunamadı” açıklaması yaptı. İsveç televizyonunda yayınlanan, suç ve suçlular konusunda kamuoyunun yardımı istenen “Aranıyor” programında, tüm İsveç toplumunun tanıdığı polis emeklisi bir uzmana da “suç şüphesi yok” dedirtildi. Şükran hanıma göre algı, halkın Deniz’in intihar ettiğine inanması üzerine kurulmuştu.   

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı? - Resim : 2

POLİS AİLEYE TELEFONDA HABER VERDİ

Polis şubat ayında Deniz’in annesinden DNA örneği almıştı. 8 Mart’ta bulunan ceset parçalarıyla DNA örneğinin uyuştuğu acılı aileye telefonda söylendi. “Oğlunuzun vücut parçalarını bulduk” dediler. Bu da İsveç’te bir ilk olmalı! Sonra Deniz’in ölü olarak bulunduğu resmen açıklandı. Ölüm nedeni ve detaylar ise ne aileyle ne de kamuoyuyla paylaşılmadı. Ama Deniz’in vücudu paramparça olmuştu. Askeri patlayıcı denildi, vahşi hayvanlar parçaladı denildi.
Polis hızla hem Deniz kaybolduğunda başlattıkları “adam kaçırma” soruşturmasını hem de Deniz’in öldüğü kesinleşince “cinayet” soruşturmasını sonlandırdı. Dosyaları rafa kaldırıverdi. Üstelik henüz otopsi raporu dahi ortada yokken Deniz’in kaçırılmadığını, cinayete kurban gitmediğini açıklayıvermiş oldu! Bu da bir ilk olmalı!
O güne kadar sessiz kalan ordu, 10 Mart’ta yani Deniz’den arta kalan parçaların bulunmasından sadece iki gün sonra Arvidsjaur ve Berga’da askeri anma töreni düzenledi. Berga’daki törene Deniz’in anne, baba ve kardeşi de katıldı. Fotoğraf çekmek yasaktı. Bu törene Deniz’in Berga’da görev yaptığı Deniz Çıkarma Üssü’nde ihtiyat subayı olan Prens Carl Philip de bir mesaj gönderdi, aileye baş sağlığı diledi.
Deniz’in ölümünün ardından yetiştirdiği komandoları, arkadaşları, İsveç Türk toplumu ve binlerce İsveçli seller gibi göz yaşı döktü ama yetkililer sustu!

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı? - Resim : 3

DENİZ ARDA SİYAH KUŞAK SAHİBİYDİ

Deniz 13 yaşında başladığı kamp sporlarında siyah kuşak sahibiydi. Yakın dövüş uzmanıydı. Güçlüydü. Hava komandosu beresini alacağı zaman takım olarak girdikleri 92 kilometrelik zorlu bir parkurdan oluşan son sınavda, hedefe 10 kilometre kaldığında bayılan arkadaşını da sırtına yükledi ve parkuru tamamladı, hem de sırtındaki 40 kiloluk silah ve sırt çantasına rağmen. Deniz çok güçlüydü. Çelik gibi iradesi vardı. Vaz geçmezdi. Ama maraton koşucusu değildi! 50 km koştuğu ise hiç görülmemişti.     

YA SONRASI

Ailenin “otopsi raporu nerede, nasıl öldü o zaman çocuğumuz” çığlıkları havada asılı kaldı ama Deniz’in babası Yüksel bey kararlıydı. Otopsi raporu olmadan Deniz’in parçalarını teslim almayacaktı. Aylarca oğluma ne oldu sorusuna cevap verecek bir yetkili aradı. Kimse karşısına çıkmayınca baba Yüksel bey, 1,82 metre boyundaki, 85 kiloluk yavrusunun 40 kilo kalmış parçalarını plastik torbalar içerisinde teslim aldı.
12 Haziran’da Stokholm’de Skogskyrkogården’de aile için, çok az kişinin katılabileceği yüksek güvenlikli ve ordunun yine fotoğraf çekmeyi yasakladığı bir cenaze töreni yapıldı. Deniz’in tabutunun üzerine İsveç bayrağı örtülmüştü, tabutun kısa ön yüzünde Türk bayrağı vardı. Deniz 16 Haziran’da doğduğu, büyüdüğü Malmö’de toprağa verildi.

AİLENİN MÜCADELESİ SÜRÜYOR

Deniz’in babası Yüksel beyin ve Şükran hanımın mücadelesi bitmedi, nasıl bitsin ki? Hep inandıkları, güvendikleri, durmadan çalıştıkları, pırıl pırıl çocuklar yetiştirip devletin hizmetine verdikleri İsveç’te yok sayıldılar. Hunharca katledilen yavruları için hiçbir kurum ne teselliye geldi ne de olup biteni anlatmaya. Polisten belgeleri istediler, otopsi raporunu istediler. Her defasında tamam dediler ama vermediler. Kasım 2021’de Yüksel bey Stokholm’de polis müdürlüğünün önündeki parkta elinde “oğluma ne oldu” yazılı bir pankartla beklemeye başladı. 80 yaşındaki baba, henüz bir saat geçmeden bekçiler tarafından tartaklandı, yere düşürüldü! Polis müdürleri “böyle şeyler yapma sana bilgi vereceğiz” dedi ama işler bugün git yarın gele döndü. Sonunda birçok önemli bilginin “gizlilik yasası” gereği karalandığı 2000 belgeden oluşan 5 klasör ve otopsi raporu babaya verildi.

AİLENİN SORULARINI KİM CEVAPLAYACAK?

Yüksel bey ve Şükran hanımın yetkililerden şu sorularına cevap bekliyor:

Bizim yavrumuzun ölüm nedeni hastalık, trafik kazası, boğulma değildi. Deniz’imize kim kıydı? Kim bize olanı biteni anlatacak?

İsveç’te polis ve ordu mensuplarının yakınını kaybeden ailelerin kapısına hatta yanlarında “din görevlisiyle” gidip haber verdiklerini görmüştük, duymuştuk. Nasıl bize telefonda DNA örneğiniz, bulunan ceset parçalarıyla uyuştu diyebildiler? Nasıl yavrumuzun öldüğünü telefonda söylediler?     

Deniz’imiz evinden “bakkala gidercesine” kapıyı çekip çıkmış sanki 10 dakika sonra geri gelecek gibi.  Kapıdaki ikinci kilit kilitlenmemiş. Çok iyi tanıdığı biri mi çocuğumuza tuzak kurdu? Kandırıp dışarı çağırdılar, sonra da kaçırdılar. Neden?

Deniz’in hiç yanından ayırmadığı ve ayırmaması gereken iş telefonu nerede? Cesedinin yanında telefonu var mıydı?   

Yavrumuzun vücuduna teyple askeri bir patlayıcı sarılmış ve patlatılmış. Kullanılan teyp askerlerin kullandığı teyplerden değil, Deniz’in evinde de örneği yok. Kim sardı patlayıcıyı Deniz’imizin vücuduna? İntihar olsa, neden patlayıcının kablosu 1,5 metre?  

Küçük bir kovukta parçaları bulunan yavrumuzun başı, dişleri nerede? Yoksa aramalar sonlandırıldıktan sonra mı Deniz’imizi oraya attılar, patlattılar?

Neden polis yetkilileri bizimle temasa geçmedi. Neden polis oğlumuzun kaybolduğu belli olunca hemen arama çalışmalarına katılmadı? Neden olay mahallindeki teknik inceleme oğlumun cesedi bulunduktan iki gün sonra başlatıldı?   

Deniz’imizin otopsi raporunun tarihi Kasım 2021, ceset parçalarının bulunuşundan tam 9 ay sonra. Buna rağmen nasıl oluyor da polis hemen cinayet olmadığına, kaçırılmadığına karar verdi ve soruşturmaları sonlandırdı?   

Neden oğlumuzun ceset parçalarını kovukta bulan kişinin gerçek milliyeti gizlendi?

10 yıldır görev yaptığı İsveç ordusunun yetkilileri Deniz kaybolduktan sonra bizi hiç aramadı? Neden hep suskun kaldılar. Suskunluklarını çok şey biliyorlar ama anlatmıyorlar diye mi yorumlayalım? 

Oğlumuzun katili kim? Her geçen gün ırkçılığın arttığı İsveç’te oğlumuzu ordu veya polisteki Naziler mi öldürdü? Yoksa İsveç derin devleti mi? Neden?

Şükran hanım, Yüksel bey Aydınlık Avrupa Eki adına benimle paylaştığınız bilgiler, fotoğraflar için teşekkür ediyorum. Umarım sorularınıza ivedilikle cevap alabilirsiniz. Hem Deniz’in hem de sizin huzura kavuşmanız için katillerin bir an önce ortaya çıkarılmasını diliyorum, acınızı tüm kalbimle paylaşıyorum.   

Türk asıllı İsveç komandosu Deniz Arda’ya kim kıydı? - Resim : 4

Son Dakika Haberleri