05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk-Çin ortaklığında tarihi fırsatlar

Türk-Çin ortaklığında tarihi fırsatlar
A+ A-
Dr. Efe Can Gürcan / İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye-Çin ilişkilerini stratejik seviyeye yükseltme çağrısı, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Ankara ziyaretine damga vuran gelişmelerden biri olmuştur. Wang Yi’nin ziyaretinin önemi, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması ile özellikle en son gerçekleşen QUAD zirvesinden ve Alaska görüşmelerinden sonra daha da hareketlenmeye başlayan jeopolitik ortam ile birlikte okunduğunda daha iyi anlaşılabilir. Çin, tıpkı Türkiye gibi son zamanlarda Batı’nın dışlayıcı ve müdahaleci tavrına maruz kalmaktadır ve ülkemiz ile ortak güvenlik tehditleri paylaştığını giderek daha iyi kavramaktadır. Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir. Dolayısıyla, Wang Yi’nin ziyaretinden sonra Türkiye-Çin ilişkilerinin yeni ve daha güçlü bir ivme yakalayacağı döneme adım atması olasılığından bahsedilebilir. Hatırlanırsa, Çin ile ilişkiler zaten 2010 yılında “stratejik ortaklık” seviyesine çıkarılmıştı. Bu ortaklık, 2010 yılından beri çeşitli aşamalardan geçmiştir ve bugünün keskinleşen jeopolitik ortamında daha da derinleşebilecektir.

TÜRKİYE’NİN JEOSTRATEJİK ÖNEMİ

Çin açısından Türkiye’nin jeostratejik önemi tartışılmaz boyuttadır. Tabii Türkiye, bugüne kadar dünya güçlerinin siyasetlerinde stratejik bir yol kavşağı olarak görülmüştür. Çinliler ise, son zamanlarda Batı’dan uzaklaşarak daha dengeli bir dış siyaset uygulamaya çaba gösteren Türkiye’nin, BatıAsya’nın en dinamik ekonomilerinden biri ve en önemli güvenlik sağlayıcısı olduğunun farkındadırlar. Başka bir önemli noktada, Çin için en kısa ve hızlı kıtalararası ticaret yollarının Türkiye’den geçmesidir. Örneğin, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Çin’den yollanan kargonun Avrupa’ya ulaşmasını 5-7 haftadan 2 haftaya düşürmektedir. Çin açısından bütün bu koşullar uygun bir yatırım ortamı yaratmaktadır.

KUŞAK-YOL GİRİŞİMİ VE TÜRKİYE

Ege’de, Akdeniz’de ve diğer birçok yerde Batı tarafından gitgide çevrelendiğini hisseden Türkiye ise Orta Koridor politikası ile Kuşak-Yol Girişimi’ne (KYG) eklemlenme iradesini ilerletmektedir. Türkiye, Çin ile ilişkilerin stratejik seviyeye çıkarılmasında bu politikayı ana eksen olarak değerlendirmektedir. Yaklaşık 70 ülke ile birlikte dünya nüfusunun %65’inden fazlasını temsil eden KYG, Türkiye’nin Batı tarafından dışlanma ve dünya ekonomisinden yalıtlanma tehdidine bir yanıt olarak kendisini dayatmaktadır. Stratejik çevrelenme ve Batı kaynaklı finansman sorunu çeken Türkiye ekonomisinin nefes alıp verebilmesi için Orta Koridor politikası bir akciğer işlevi görebilecektir. Benzer şekilde bu politika, Batı ve Avrasya ile olan ilişkilerin yapısal ve uzun vadede dengeye oturtulmasındabüyük rol oynayacaktır. Ayrıca, KYG ile ivme kazanacak Türkiye-Çin stratejik ortaklığı, Türkiye’nin Orta Asya ve Türk dünyasına bağlanmasına stratejik bir imkân sunmaktadır.

TARİHİ FIRSATLAR

Bilindiği üzere, KYG başlıca beş işbirliği alanına öncelik verir ve Türkiye-Çin stratejik ortaklığının da en iyi bu alanlar üzerinden gelişeceği öngörülebilir. İlk olarak siyasal işbirliği alanında, ikili anlaşmalar ile Şangay İşbirliği Örgütü gibi Avrasya merkezli çok taraflı girişimler öne çıkmaktadır. Türkiye’nin bu yönde gelişen iradesi, kendisinin Avrupa ve ABD ile ilgili sorunlarında önemli bir denge unsuru sağlamaktadır. İkinci olarak, altyapısal gelişme ve ticari bağlanırlık alanında, Batı yatırımlarından farklı olarak Çin yatırımları, ulusal egemenliği zedeleyici siyasal koşulsallıktan farklı olarak, Türkiye ekonomisinin kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmasına hizmet etme potansiyeline sahiptir. Liman, demir yolları, kara yolları, otoyol ve köprüler, enerji ve boru hatları ve teknoloji gibi stratejik alanlarda artan Çin yatırımları ve finansal destekleri bu açıdan önemlidir.

Türkiye-Çin stratejik ortaklığı dâhilinde, enerji bağımlılığımızı azaltacak ve kaynaklarımızı çeşitlendirecek fırsatlar mevcuttur. Bu ortaklık, 5G ve internet gibi alanlarda ülkenin teknolojik altyapısını güçlendirecek ve Batı’ya karşı denge sağlayacak bir ortam sunmaktadır. Üçüncü olarak, finans alanında Türkiye üzerindeki dolar diktasını sonlandıracak ve kredi kaynaklarını çeşitlendirecek imkânlar ile karşı karşıyayız. Dördüncü öncelikli alan ise uluslararası ticarettir. Jeopolitik olarak çevrelenmekte olan Türkiye’nin uluslararası ticaretten koparılmasını engellemek ve köprü konumunu güçlendirip Batı’ya karşı kalıcı bir avantaj sağlamak mümkündür. KYG’nin sağlayacağı ticaret olanakları, Türkiye için orta vadede Kovid-19 pandemisinin kriz ortamından çıkışı sağlayabilir. Son olarak kültürel işbirliği alanı, Türkiye-Çin stratejik ortaklığındaki önemini korumaktadır. Türkiye’de turizmin GSMH içindeki payının yaklaşıkyüzde 3-4 olduğu düşünüldüğünde, Çin kaynaklı turist akışında son yıllarda yaşanan artışların daha da hızlandırılmasının önemi anlaşılacaktır. Türkiye, kültür işbirliğini Orta Asya ve Uygur Türkleri ile yapıcı ve kalıcı bir köprü kurma yönünde geliştirebilecektir.

Türkiye Çin kuşak yol orta koridor