27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk devriminin 100 yıllık neferi: Cumhuriyet öğretmenleri

Türkiye’de 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanır. 11 Kasım 1928 tarihinde Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e “Başöğretmenlik” ünvanını vermiş, 24 Kasım’da ise Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile resmileşmiştir. 

Türk devriminin 100 yıllık neferi: Cumhuriyet öğretmenleri
A+ A-
İbrahim Çoğaşlıoğlu / Özel Eğitim Öğretmeni

Atatürk eğitime verdiği önemi her zaman dile getirmiş ve muasır medeniyet seviyesinin üstüne ancak eğitimle ulaşılacağını belirtmiştir. “Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir; ben milletimin öğretmeniyim…Eğer Cumhurreisi olmasam, Maarif Vekilliğini almak isterdim…” sözüyle öğretmenlik mesleğinin Türk toplumu için ne derece hayati ve mühim olduğunu bilinçlerimize kazımıştır. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu günlerde eğitime dört kolla sarılmamız gerekmektedir.

HANGİ ÖĞRETMEN?

Attila İlhan “Hangi Atatürk?” adlı kitabında karşımıza iki farklı Atatürk çıkarıyor. Bir yanda ismini dahi duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden mavi gözlü bir dev; diğer tarafta ise anti-emperyalist, sanayileşmeyi ve ekonomik bağımsızlığı savunan bir lider. 24 Kasım’a özel olarak bu soruyu değiştirerek yanıtlarını karşılaştıralım. Bakalım farklı sorularda benzer cevaplar bulabilecek miyiz?
Dede ve ninelerimiz kendi gençliklerinden bahsederken genelde yaşadıkları köylerdeki öğretmenleri tek tek isimleriyle sayar ve özlemle anarlar. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmenler bugüne göre insanların gözünde çok farklıydı. Yolun olmadığı ve gazetelerin en erken 3 gün sonra ulaştığı bölgelere giden öğretmenler köylüler için bir vali hatta cumhurbaşkanından daha kıymetliydi. Çünkü onlar için devletin vücut bulmuş ve ete kemiğe bürünmüş halleriydiler. Görevleri sadece çocuklara okuma yazma öğretmek değil köylülerin doğal önderi de olmalarıydı. Yeri geldiğinde tarlada hasat toplarlar, yeri geldiğinde köy ağasına karşı köylünün emeğini savunurlar, yeri geldiğinde kan davalarını bitirir, yeri geldiğinde ise teröre karşı Neşe Alten, Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz misali vatanları uğruna şehit olurlardı.
Bu öğretmenler bir amaç uğruna ailelerini bırakıp gittikleri yerlerde ömürlerini harcadılar. Sadece gittiği yerlerdeki insanların öğretmenlere bakışı değil, öğretmenlerin de halka bakışı çok farklıydı. Tüm gün çocuklarına okuma yazmayı öğretirken gün bittikten sonra anne ve babalarına öğretiyorlardı. Bunu ek ders ücretini düşünerek yapmıyorlardı. Gayeleri; fikri hür, vicdanı hür bir toplum yaratmaktı. Toplumun da bu ateşten gömleği giyecek öğretmenlere ihtiyacı vardı.
Bugün ise eğitime ve öğretmene bakışımız çok değişti. Toplumu bu yönde eleştirirken olayları tek taraflı ele almak veya günah keçisi aramak yanlış olur. “Öğretmenlerin tek derdi para kazanmak, 3 ay tatilleri var” veya “Toplum öğretmenleri anlamıyor, öğretmenlere karşı önyargılı” demek yerine değişen sistemin farkına varmamız gerekir. Geçim şartlarının her geçen gün zorlaştığı bu günlerde bir gencin eline ekmeğini alıp kendisine güzel bir hayat sunmak istemesinden daha normal ne olabilir? Üstelik bu istek öğretmenlik gibi bir kutsaliyeti de barındırıyorsa devletin bu gençlerin önünü atanamama, mülakat gibi sorunlarla kapaması değil daha fazla iş imkanı sağlayarak açması gerekir.

Türk devriminin 100 yıllık neferi: Cumhuriyet öğretmenleri - Resim : 1

Cumhuriyet 100 yılı devirdi. Okula gönderilmeyen kız çocukları azaldı, okuma yazma bilme oranı arttı, teknoloji gelişti ve artık çocuklar okula gitmeden ingilizceyi bile öğreniyor. En önemlisi de şu anki yaşadığımız çağ bilgi çağı. Bir bilgiye ulaşmanın yolu çok hızlı ve çok kolay. Bu da o yola giden yolu değersizleştiriyor. Kısacası bu çağda eğitim en değersizleştirildiği dönemi yaşıyor. Oysa eğitimdeki sorunları araştırdığımızda dahi ya 4 yıl bu işin okulunu okumuş ve mezun olmuş öğretmenlerin atanamama sıkıntısı yada aldıkları maaşlar konuşulur. Her 4 yılda bir değişen müfredat, ezberci eğitim sistemi, gençlerin hayallerindeki mesleği yapamaması, meslek liselerindeki yetersizlik, liyakatsızlık, öğrencilerin aldığı eğitimin kalitesi, staj sorunu gibi devamını getirebileceğimiz sorunları ne zaman masaya yatırıp çözmek için çabalayacağız? Cumhuriyetimizin ilk şehit öğretmeni Mustafa Fehmi Kubilay cesareti mi, yoksa atanamadığı için asgari ücretle kasiyerlik yapmak zorunda kalan günümüz öğretmenleri mi? Sorun kimde? Biz günümüz öğretmenlerinde mi, halkta mı, yoksa sistemin pas tutmuş çarkında mı?

DEVRİMİN MEŞALESİ AYDINLATIYOR

Öğretmenlik mesleği her toplumda şüphesiz çok değerlidir. Türk toplumunda değeri ise eşsizdir. Bizim için öğretmenlerimiz baş tacımızdır. Müslüman Türk toplumuna küçük yaştan itibaren “İlim Çin'de bile olsa gidip onu alınız” hadisi öğretilir. Bu sıradan dini öğüt veren bir hadis değildir. Çünkü Çin’den alınacak ilim dini bir ilim değildir. Bugünün tabiriyle daha çok pozitif bilime yakın bir ilme dikkat çeker. Gene küçük yaşlarda bize, öğretmenler için söylenen ‘Hem ana, hem baba oldun bana’ şarkısı öğretilir. Öğretmenleri mecazi anlamda hem ana, hem baba olarak görürüz.
Bu mesleği seçmiş ve kalbi vatan aşkıyla çarpan eğitimciler olarak Atatürk’ün çizdiği yoldan asla vazgeçmedik. Çocukları çok sevdik çünkü ülkemizi çok sevdik. Çocuk sevgisi olmadan iyi bir eğitimci olunamayacağını biliyoruz. Türk bayrağının dalgalandığı her yerde ve bize ihtiyaç duyulduğu her saniyede milletimizin emrinde olduğumuzu beyan ediyoruz. 100 yıldır olduğu gibi bugün de Türk devriminin meşalesi bizlerle yanmaya devam ediyor. Atatürk'ün şu sözleri bize yola göstermeyi sürdürecek:
“Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.”

BİZİ ÖLDÜRENDE YOKTUR DİN, İMAN

Şenay Aybüke Yalçın henüz 22 yaşındaydı. Müzik öğretmeni olarak atandığı Batman’da 2017 yılında PKK’lı teröristler tarafından şehit edildi. O, Necmettin Yılmaz ve 200’ü aşkın öğretmen şehidimiz. Hepsi aynı kurşun tarafından şehit edildiler. Bizler ise cehlin yıktığını irfanla yapacağız. Bu isimlerin bıraktığı mirası unutmayacak, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma görevini son nefesimize kadar devam edeceğiz.

Başta başöğretmenimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Öğretmenlik