Türk Dişhekimleri Birliği açıkladı: Önleyici ağız-diş sağlığında kötü durumdayız
Türk Dişhekimleri Birliği, ağız ve diş sağlığı konusunda Türkiye’nin iyi durumda olmadığına dikkat çekerek, Ulusal Koruyucu Ağız-Diş Sağlığı Programı’nın hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Dişhekimleri, artan dişhekimi fakülteleri ve eğitim niteliğinin düşmesinden şikayetçi.
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB), 20 Mart Dünya Ağız Sağlığı Günü vesilesiyle düzenlediği basın açıklamasında, ağız ve diş sağlığı konusunda Türkiye’nin çok kötü durumda olduğunu kaydetti. Önleyici ağız-diş sağlığının önemine dikkat çekilen açıklamada, maliyetlerin onda bir oranında düşürülebileceği belirtildi. “TDB Akademi Aile Dişhekimliği Raporu”nun da paylaşıldığı açıklamayı Birlik adına Genel Başkan Tarık İşmen yaptı.
‘GENEL SAĞLIK GİDERLERİNİ DE YÜKSELTİYOR’
Ağız sağlığı olmadan ülkelerin sağlık sistemlerinin performanslarını yükseltmenin mümkün olamadığını belirten İşmen’in açıklamasında şu vurgular öne çıktı:
Diş ve diş eti hastalıkları; dünyada ki düşük ve orta gelirli ekonomiye sahip ülkelerde çok daha yüksek yaygınlığa sahip bir hastalık olarak karşımıza çıkmakta ve bu durum genel sağlık giderlerinin de yükselmesine neden olmaktadır. 2022 yılında güncellenen araştırmada; ülkemizdeki toplumun çok yüksek DMFT (çürük, kayıp ve dolgulu diş sayısı) ve diş eti hastalık değerlerine sahip olduğunu yayınladı. Avrupa Birliği ülkeleri incelendiğinde, çocuk ve gençlerde ki DMFT değerlerinin 1’e yaklaştığı görülmektedir. 1990’lı yıllarda ülkemiz değerleri ile benzer seviyede olan bu ülkeler, hükümetlerinin aldıkları cesur kararlar ile “Ulusal Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Programları’’ içindeki ‘Koruyucu Hizmet Paketini”, sağlık sigortası kapsamı içerisine dahil ettiler. Bu karar özellikle 18 yaşına kadar çocukların ülkenin tüm dişhekimlerinden koruyucu dişhekimliği bakımından faydalanmasını olanaklı duruma getirmiştir.
SAĞLIK BAKANLIĞI VE MEB KONUYA İLGİSİZ
Türkiye'de Ankara Üniversitesi ile Sağlık Bakanlığınca en son 2018'de yapılan ve 2022'de güncellenen araştırmanın verilerine işaret eden İşmen, "Türkiye, ağız ve diş sağlığı konusunda ne yazık ki kötü bir karneye sahip. DMFT dediğimiz bireyin çürük, kayıp ve dolgulu diş sayısını gösteren endeks, ülkemizde 15 yaşından sonra 2,5 iken 35 yaşında 8'e çıkmakta ve 65 yaşından sonra da 22'ye ulaşmakta." ifadesini kullandı.
İşmen, Almanya, Fransa gibi ülkelerin koruyucu diş hekimliği ve ulusal koruyucu ağız ve diş sağlığı projeleriyle bu sorunun üstesinden geldiğini belirterek, Sağlık Bakanlığının 2022'de pilot uygulama olarak başlattığı, 0-12 yaş arasındaki çocuklara içine alan Aile Diş Hekimliği uygulamasının önemli bir adım ve fırsat olduğunu dile getirerek, “Başvuran çocuk sayısının da yetersiz ya da sınırlı sayıda kalması nedeniyle projenin başarısı tartışmaya açık olarak kabul edilmektedir.” dedi.
İşmen, Sağlık bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın TDB’nin, geçmiş yıllarda başlattığı ve yürüttüğü koruyucu dişhekimliği alanındaki çalışmalara ilgisinin yeterince yoğunlaşmaması sonucu çalışmalarda istenen başarıya ulaşılamadığını da sözlerine ekledi.
‘KORUYUCU AĞIZ-DİŞ SAĞLIĞI PAKETİ SOSYAL SİGORTA KAPSAMINA ALINMALI’
Bu yeni uygulamanın içinin daha iyi doldurulması gerektiğinin altını çizen İşmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
TDB olarak Aile Diş Hekimliği Projesi'nin, tüm Türkiye'yi kapsayacak ulusal planlamasının yapılmasını, kamu ve özelde çalışan tüm diş hekimlerinden yararlanılmasını, aile diş hekiminin sadece 'koruyucu girişimlerle' sınırlanmaması, bu kavramın içine tüm diş hekimlerinin alınmasını, koruyucu ağız-diş sağlığı paketi oluşturulmasını ve bunun sosyal sigorta kapsamına alınmasını, 0-18 yaş çocuk ve genç grubuna, ülkemizin yaşlı nüfus hızında ki artış göz önüne alınarak 65 yaş üstünün de dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuların başta Sağlık Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarla ciddi olarak masaya yatırılması ve tartışılması gerekliliğinin altını kalın olarak çiziyoruz.
'ULUSAL KORUYUCU AĞIZ-DİŞ SAĞLIĞI PROGRAMI ÖNERİYORUZ’
Aile Hekimliği Sistemi’nin yürütülmesi ve sürdürülmesinde çok ciddi sorunlar yaşandığını belirten İşmen, “Eğer Aile Dişhekimliği Projesinden, TDB olarak çok ciddi kaygılarımızın olduğunu ifade etmek isteriz. En büyük hassasiyetimiz; Projenin yanlış başlayarak sistemin yanlış kurgulanması ile çocuklarımızın ağız hastalıkları bakımından sağlıksız yaşam sürdürmelerinin devam etmesine neden olabilme riskidir.
O nedenle TDB ‘Aile Dişhekimliği Projesi’nin;
1) Tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde ulusal şekilde planlamasının yapılmasını,
2) Kamu ve özelde çalışan tüm dişhekimlerinden yararlanılmasını,
3) Aile dişhekimini sadece ‘koruyucu girişimlerle’ sınırlayan yaklaşımı kabul etmeyeceğini ve Aile Dişhekimi kavramı içinde doğası gereği tüm dişhekimlerinin alınmasını,
4) Koruyucu ağız-diş sağlığı paketi oluşturulmasını ve sosyal sigorta kapsamına alınmasını,
5) 0-18 yaş çocuk ve genç grubuna, ülkemizin yaşlı nüfus hızında ki artış göz önüne alınarak 65 yaş üstü grubunun da alınmasını,
6) Dişhekiminden birinci basamak sağlık hizmetleri sisteminden yararlanmasını Aile Dişhekimliği Projesinin başarısı için çok önemli bulmaktadır."
‘10 YILDA ÇOK ÜST DÜZEY BAŞARI MÜMKÜN’
TDB Başkanı İşmen, “Ulusal Koruyucu Ağız-Diş Sağlığı Projesi”nin Sağlık Bakanlığı’nın ‘Koruyucu Aile Dişhekimliği Projesine’’ eklemlenmesi ile daha kolay uygulanabilir ve 10 yıl gibi kısa sürede çocuklarımızın ve yaşlılarımızın ağız sağlığını çok üst düzeylere taşıma şansını yakalamanın mümkün olabileceğini söyledi.
‘ARTAN KONTENJANLAR EĞİTİMİN NİTELİĞİNİ DÜŞÜRÜYOR’
İşmen, Türkiye'de bir diş hekimi eksikliği sorununun bulunmadığını ancak bu hekimlerin iyi koordine edilmemesinden kaynaklı problemlerin yaşandığını belirterek, fakültelerin yılda 11 bin diş hekimi mezun edebilecek duruma geldiğini aktardı.
Diş hekimliği kontenjanların arttırılması ile ortaya çıkan olumsuz tabloya dikkat çeken TDB Başkanı, "Akademik kadroların fakülte ve öğrenci sayılarına orantılı olarak artmaması, diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürmekle birlikte etik, deontolojik ve malpraktis sorunlarına ilişkin risk oranını da giderek yükseltmektedir." ifadelerini kullandı.
‘PLANLAMA YAPILMADAN DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ AÇILMAMALI’
TDB, kamu kaynaklarının etkin şekilde kullanılması, diş hekimliği eğitiminin geliştirilebilmesi, ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin niteliğinin korunabilmesi ve diş hekimi emeğinin değerinin korunabilmesi için taleplerini şöyle sıraladı:
İnsan gücü planlaması yapılmadan diş hekimliği fakültesi açılmamalı,
Nitelikli diş hekimi eğitimi için uluslararası standartlarda akademik kadro olması, vazgeçilmez olmalı,
Henüz eğitime başlamamış olan fakülteler kapatılmalı,
Eğitim veren fakültelerde ise kontenjanların hızla azaltılmasını sağlayacak kararlar hiç zaman yitirilmeden alınmalıdır.
'KORUYUCU DİŞ SAĞLIĞIYLA MALİYET 10/1 ORANINA İNER’
TDB Genel Sekreteri Emel Uzel de, koruyucu uygulamaları önceleyen politikalarla, ağız ve diş sağlığı tedavisine harcadığımız maliyetin 10/1’ine koruyucu diş sağlığı hizmeti verilebileceğini söyleyerek, “Kar oranı ortada.” dedi.
Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Sekreteri Emel Uzer de basın mensuplarının, hastanelerde ağız ve diş sağlığı birimlerine MHRS üzerinden randevu alma konusunda zorluklar yaşandığına ilişkin sorusu üzerine, şunları kaydetti:
Kamuda özellikle son yıllarda Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri ile kamuya alınan diş hekimi sayısında bir artış var. Ancak Türk toplumunun ağız ve diş sağlığı sorunlarının oranını düşündüğümüzde var olan kadro ve fiziksel imkanlarla bu sorunların çözülmesi mümkün görünmüyor. Toplumun neredeyse tamamına yakınının diş eti sorunu var. Bu kadar sık randevu saat aralığına rağmen kamunun bu şekilde toplumun tümüne hizmet vermesi akılcı da değil doğru da değil.
RANDEVU VERMEYEN YÖK ÖNÜNDE PROTESTO
TDB Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri, dişhekimleri odalarının yöneticileri ve TDB Öğrenci Kolu Merkezi Komisyon Üyelerinin katılımıyla aynı gün Yükseköğretim Kurulu (YÖK) önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, TDB'nin diş hekimliği fakülteleriyle ilgili hazırlanan dosyayı uzun süredir YÖK'e sunmak istediğini ancak randevu taleplerine yanıt alamadıklarını dile getirdiler.
Dişhekimleri, “Bizler de işsiz, emeği çok ucuzlatılmış ve mesleği değersizleştirilmiş dişhekimleri ve çalışma biçiminin tümden işçileşmeye gittiği, piyasa koşullarının hüküm sürdüğü ve dolayısıyla deontolojik ve etik sorunların arttığı bir çalışma ortamını yaratan, sayıları giderek artan Dişhekimliği Fakülteleri, öğrenci kontenjanları ve dişhekimliği eğitiminin niteliği, deprem sonrası eğitim, depremden etkilenen öğrenciler ile doktora ve uzmanlık öğrencilerinin mevcut durumu hakkındaki görüş, değerlendirme ve taleplerimizi bu şekilde YÖK Başkanına ve kamuoyuna duyuruyoruz.” sözleriyle şikayetlerini dile getirdi.
‘YÖK İHTİYAÇTAN ÇOK DAHA FAZLA FAKÜLTE AÇTI’
TDB, diş hekimliği öğretim üyelerine ilişkin veriler paylaştı.
2020 yılında toplam öğretim üyelerinin 734’sinin Prof., 387’sinin Doçent ve bin 187 Dr. Öğr. Üyesi kadrosunda ve toplam öğretim üyesi sayısının 2 bin 311 olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
"2021 yılı itibarıyla 796 Profesör, 498 Doçent ve bin 369 Dr. Öğr, Üyesi bulunmakta, toplam öğretim üye sayısı ise 2 bin 663’tür.
2022-2023 öğretim yılında ise; 826 Profesör, 457 Doçent, bin 316 Dr. Öğr. Üyesi ile toplam 2 bin 599 akademik kadro bulunmaktadır.
Bu verilere göre eğitimin önemli oranda Dr. Öğretim Üyeleri üzerinden yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
2023 yılı verilerine göre Türkiye’deki diş hekimliği fakültesi sayısı 105’e yükselmiştir. Öğrenci alan fakülte sayısı ise 91’dir. Bu fakültelerdeki toplam kontenjan sayısı 11 bin 186’dır.
Bugün yılda 6 bin olan, çok değil 2 yıl sonra 10 binlere ulaşacak mezun sayısı nedeniyle işsiz, emeği çok ucuzlatılmış ve mesleği değersizleştirilmiş diş hekimlerinin olduğu, çalışma biçiminin işçileşmeye evrildiği ve piyasa koşullarının hüküm sürdüğü bir dönem yaşanıyor ülkemizde.
Türk Dişhekimleri Birliği'nin kanunların kendisine yüklediği sorumluluklar kadar, benzer sorumluluğu bulunan makamın da bunu taşıması gerekirken, kamu kurumu niteliğinde 50 bin diş hekimini temsil eden meslek kuruluşunun iletişim isteğinin “YOK” olarak görülmesinin her neyse nedenlerini anlaşılmaz bir keyfilik olarak görüyor ve kabul edilemez buluyoruz.
Önü alınamayan fakülte açılışları ve aynı zamanda kontenjanların da arttırılması ile ortaya çıkan son derece olumsuz tabloda; siyasi popülizmin diş hekimliği mesleğini ve ülke gerçeklerini taşınamaz noktaya getirdiğini görüyoruz.
Akademik kadroların fakülte ve öğrenci sayılarına orantılı olarak artmaması, diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürmekle birlikte etik, deontolojik ve malpraktis sorunlarına ilişkin risk oranını da giderek yükseltmektedir.
‘BAKANLIK KORUYUCU YERİNE TEDAVİ EDİCİ HİZMETLERİ ÖNCELİYOR’
Ayrıca dişhekimine başvuru sıklığı yıllardır 0,9’larda devam ederken, 0,66 ve en son 0,41 yıl/adet olarak seyretmekte olduğu Sağlık Bakanlığı 2021 Sağlık İstatistiklerinde görülmektedir. Bu oran ülkedeki ağız diş sağlığı sorunlarındaki ciddiyeti gösterirken önemli bir yatırım gerektiren serbest çalışma olanaklarını da kısıtlamaktadır.
Diğer yandan koruyucu sağlık hizmetleri yerine yeterli kadrolar olmaksızın tedavi edici hizmetleri önceleyen Sağlık Bakanlığı’nı, eğitim sorumluluğundan çok hasta tedavisi konusunda piyasa koşulları ile rekabet eden dişhekimliği fakülteleri ve ihtiyaçtan çok daha fazla fakültelerin açılmasıyla kamu kaynaklarını ve yetişmiş insan gücünü yok eden YÖK’ü; ülkemizdeki ağız diş sağlığındaki bu sistemsizliğinin baş aktörleri ve esas sorumlusu olan kurumlar olarak görüyoruz.
Özellikle 2010 yılından itibaren akıl dışı bir şekilde artan diş hekimliği fakültesi ve mezun sayısı nedeniyle ortaya çıkan işsizlik/işçileşme sorunu giderek büyümektedir.
2010 ve daha öncesinden başlayarak günümüze kadar insangücü planlamasına ilişkin Birliğimiz tarafından konunun uzmanlarının da katıldığı çalıştaylarda her yıl hazırlanan diş hekimliğinde insangücü planlaması dosyalarının ilgili kamu kurumları ile paylaşılmasına rağmen açılan dişhekimliği fakülteleri ile kamu kaynakları sorumsuzca israf edilmekte, ülkemizin çalışkan ve zeki insan grubunda yer alan önemli değeri diş hekimleri işsizliğe, diş hekimliği mesleği de değersizleştirilmeye mahkûm edilmektedir.
2024 Yılı İlk Defa ve Yeniden Atama Kurasıyla, Kamuya “286" dişhekimi atama ilanının Sağlık Bakanlığı web sitesinden alıntı yapılarak web sitemizde ve sosyal mecralarımızda yayımlanması üzerine, meslektaşlarımızın açıklanan kadronun azlığına olan haklı agresif tepkileri hükümetin gündemine alınmak üzere Sağlık Bakanlığı’na iletilmiştir."