22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türk ekonomisi böyle yeşertilir

Sabah gazetesinden Nurullah Gür, dünkü köşesinde 'İhracat ikliminde kötüleşme' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Türk ekonomisi böyle yeşertilir! 18 Mart Medyanı Halleri
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Sabah gazetesinden Nurullah Gür şöyle diyor:

Enflasyonu dizginlemeye çalışırken bir taraftan da büyümeden çok fazla feragat etmek istemiyorsak, ihracat gelirleri ve uluslararası sermaye girişlerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olacak. (…)

Dış ticaretteki toparlanmayla birlikte cari açık kapanıyor. Mayıs 2023'te 60.1 milyar dolar olan yıllıklandırılmış cari açık, 2024'ün başında 37.5 milyar dolara geriledi. Ancak, cari açığın finansmanı tarafında ise henüz hedeflenen kompozisyona ulaşamadık. Geçen yılın ikinci yarısında uluslararası portföy girişlerinde artış yaşanmıştı. O dönemde hisse senetlerine 2.9 milyar dolar, devlet iç borçlanma senetlerine 2 milyar dolarlık giriş gerçekleşmişti. Bu yıl ise net giriş yok. Büyüme ve makro istikrarı aynı anda sağlayabilmek için daha hacimli ve kalıcı sermaye girişlerini çekmeye çalışmalıyız.”

AK PARTİ’NİN EKONOMİK POLİTİKASI SÜRDÜRÜLEMEZ

Nurullah Gür’ün bu ifadeleri aslında AK Parti hükûmetinin ihracat üzerine kurduğu sistemin çökmek üzere olduğunu gösteriyor. AK Parti, bu yöntemi “Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme” olarak özetliyor. Fakat gelin görün ki, ihracata dayalı sistem daha fazla ithalatı beraberinde getiriyor ve Türkiye’nin emperyalist merkezlere bağımlılığını daha fazla artırıyor. Nurullah Bey’in de belirttiği gibi sermaye girişini artırmak için rotasını yeniden Atlantik’e kırıyor, sıcak para merkezlerine dileniyor, faiz lobilerine siyasî tavizler vermek zorunda kalıyor. Bunun bedelini de çiftçimiz, sanayicimiz, esnafımız, işçimiz ödüyor.

İhracat iklimindeki kötüleşme Türkiye’ye doğrudan darbeler indirecek. Bunun için acil önlem alınması şart. Türkiye’de maalesef biri hariç bütün siyasi partiler bu programın dışına çıkamıyor. Hepsi de Atlantik’e ve sıcak paraya dayanıyor. Vatan Partisi ise diğer partilerden farklı olarak Üretim Devrimi Programı ile öne çıkıyor. Vatan Partisi, programını şöyle özetliyor: “Planlama, tasarruf, yatırım, istihdam, üretim ve hakça paylaşım.” İşte Türkiye’nin kötü ekonomik iklimini yeşertecek doğru çözüm.

18 MART MEDYANIN HALLERİ

TÜRK TARİH PROFESÖRÜ SİNA AKŞİN ANLATTI... NEREDEN ÇIKTI BU KUTUPLAŞMA

ZEYNEP BİLGEHAN - HÜRRİYET

Bugün tartıştığımız kutuplaşmanın tarihi ne zamana dayanıyor? Hoca diyor ki: “Bahsettiğiniz çelişki, esasında tarihi süreçte tüm toplumlarda var olan ancak farklı görünümlere bürünmüş biçimde karşımıza çıkan bir durumdur. Dolayısıyla, Türkiye’ye özgü değildir ve Türkiye bakımından Türkiye Cumhuriyeti ile de oluşmamıştır. Ancak, tüm tartışmaları süzgeçten geçirip ülkedeki temel çelişkinin neye dair olduğunu tespit ettiğimizde, bunun Atatürkçülük ve feodalite arasındaki bir çelişki olduğunu görürüz. ‘Çelişki’ ifadesiyle Atatürkçülük ve feodalizm arasında devam eden sosyal bir mücadeleyi kastediyorum.Atatürk’ün fikirleri modernleşme yönündeki itici güçtür ve gündemden hiçbir zaman silinmeyecektir.”

DEVLET KAPISI YİNE REVAÇTA!

ABBAS GÜÇLÜ - MİLLİYET

Öğretmen, öğrenci, bilim insanı ve velilerimiz için özel öğretim kurumları bir hayli revaçtaydı. Hem de uzun süredir. Öğretmenlerimiz daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir öğrenim ortamı için kolejlerde çalışmayı öncelikli bir seçenek olarak görüyor, öğrenciler için de cazibe merkezi olarak gösteriliyordu. Velilerimiz, özellikle de genç anne babalar için genelde tek olan çocukları için en iyi seçeneğin kolej ya da vakıf üniversitesi olduğu algısı adeta kafalara kazınmıştı. (...) Eğitim fakültelerinin en iyi mezunları ve devlet okullarının en gözde öğretmenleri için özel okullar ve dershaneler gitmek istedikleri ilk adresti. Devlet okullarının sürekli kan kaybetmesi nedeniyle, bu çok uzun yıllar böyle devam etti. Şu günlerde ise tam tersi bir tablo söz konusu! Devlet kapısı yine revaçta. Şartlar çok daha iyi olduğu ya da eğitimde çok iyi noktaya gelindiği için mi? Evet demek mümkün değil. Özellerde şartlar ve dengeler öylesine bozuldu ki, kurucular da dahil memnun olan yok gibi. Onlar vergi yükünden, veliler ücretlerden öğrenciler eğitim kalitesinden, öğretmenler ise maaşlardan mustaripler. KPSS engeli olmadan devlet okullarına geçme şansı olsa pek çoğu bir gün bile orada kalmaz. Özellerden devlete öğrenci akışı her geçen gün daha da hızlanıyor. Vakıf üniversiteleri ve kolejlerden pek çoğu önümüzdeki yıllarda kapısına kilit vurmak zorunda kalırsa hiç şaşırtıcı olmaz! Peki, olup bitenleri seyredecek miyiz? “Batan batar, ayakta kalan bize yeter” mi diyeceğiz yoksa çarkların daha sağlıklı dönmesi ve tüm tarafların mutlu olması için yeni bir düzen mi getireceğiz? Bu çok önemli konuya, hiç zaman geçirmeden, hep birlikte kafa yormalıyız!..

YENİ NESİL SAVAŞ

DR. ERAY GÜÇLÜER - AKŞAM

Artık hiç yorulmayan, acıkmayan, susamayan, uyumayan, sessiz ve hassas atışlar yapabilen, son derece akıllı robotik sistemler çatışma alanlarında yerlerini almaya başlamışlardır. Bu yeni sistemlerden biri de sürü dronlardır. Hedefin cinsine göre boyut ve ağırlıkları değişebilen, yapay zeka destekli nispeten küçük bu silahlı insansız hava araçları çok sayıda ve koordineli olarak hedeflere saldırabildikleri için son derece etkilidirler. Ayrıca ulaşılamayan yerlere gidebilmeleri, gerekirse kamikaze saldırıları yaparak hedefleri imha edebilmeleri dronların terörle mücadelede de etkili şekilde kullanılabilmelerine imkan sağlar. Küçük ve hareketli oldukları için klasik silahlarla vurulmaları da son derece güçtür. Nokta atışı yapabilmeleri, sessiz olmaları ve gerektiğinde feda edilebilmeleri de dronların dikkate alınması gereken üstün tarafları arasında yer alır. Ordumuz bu teknolojiye sahiptir. Milli savunma sanayimizde geliştirilen ürünlerin çok büyük bir bölümü zaten yapay zeka temelli olduğu için sürü dron teknolojisini geliştirmek Türkiye için zor olmamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sürü saldırıları yapabilecek çeşitli boyutlarda dron birlikleri mevcuttur. (...) Uzun süren denemelerin ve geliştirme çabalarının ardından Türkiye'nin robotik birliklere ve sürü dron güçlerine sahi olması hem olası bir konvansiyonel savaşta hem de terörle mücadelede Mehmetçiğimize çok önemli yetenekler kazandırmıştır. Yakın gelecekte sınırlarımız boyunca devriye gezen, terörist inlerinin etrafında 24 saat nöbet bekleyen avcı Türk dronlarını görmek artık hiç de uzak bir ihtimal değildir. Bütün bunlar düşünüldüğünde başta Irak ve Suriye olmak üzere terörün kökünün tamamen kazınacağı günlerin yakın olduğunu söyleyebilirim.

İhracat Enflasyon Dış ticaret